06 Kasım 2020

Zeka ve Zekanın Ölçümü: Anadolu – Sak Zeka Ölçeği İncelemesi

Zeka, Arapça kökenli bir kelime olup en genel anlamda insanların “akıl yürütme, objektif gerçekleri algılama, yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tamamı” olarak kabul edilir. Kullanıldığı alanlara bakıldığında eğitim başı çekmektedir. Bununla birlikte, iş yerlerinde de belirli yeteneklere dair tespit elde etmek için kullanımı git gide artmaktadır. Yine de günlük kullanımda zeka denildiğinde akla hemen akademik başarı ve bilişsel mekan(beyin) gelmektedir. Zeka ölçümü; hayatın içinden becerileri, genel kültür bilgilerini ve genel yetenek yetkinliklerini sınamaya dair temel soruların yer aldığı testlerle değerlendirme yaparak kişilerin bir puan elde etmesidir. Bu puanın bir norm grubunda dağılımına göre kıyaslanmasıyla da kişilerin zeka puanlarının normal, sınır veya üstün gibi etiketleri oluşmaktadır. Zeka testlerine genel olarak bakıldığında üç niteliğe odaklandığı görülür. Bunlar; hayal gücü, genelleme ve muhakemedir. Sonuç olarak elimizde zeka dediğimiz olgunun indirgenmiş bir tanımı, buna istinaden ölçümünü mümkün kılan bir test ve onun sonucunu içeren sayısal bir değer vardır. 




Sayısal değerin yani zeka puanımızın tek başına  bir karşılığı olamayacağı için benzer şekilde teste tabi olan insanların sonuçlarıyla birlikte yorumlanması gerekir. Bu işleme norm grubu denir. Böylece sayısal değer bir anlama taşınır. Bu anlam; normal zeka, sınır zeka veya üstün zeka gibi isimlerle kullanılır. Bugüne kadarki pratikler gösteriyor ki topyekûn bir norm grubu yerine belirli yaşlar için, belirli kültürler için temsili örnekler üzerinden norm grupları ve bunların elde ettiği standart puanlar oluşmuştur. Örneğin, 12 yaşındaki bir çocuk bir zeka testinden 100 puan aldığında bunun normal, üstün ya da sınır zeka olarak anlam kazanması için testin uygulandığı ülkedeki 12 yaş grubunu temsil eden örneklerin ortalaması dikkate alınır. Bu bağlamda ilk yerli çalışma olarak kabul edilen Anadolu Sak Zeka Ölçeği’ni incelemeye geçmeden önce tarihsel olarak da meseleye bakalım. Bugünkü manada zeka testlerinin ilki Binet’e (1911) aittir. Ülkemizde Binet’in geliştirdiği bu ilk test 1915 yılında Alaaddin Gövsa tarafından tercüme edilmiştir. Sonrasında test Standford-Binet adıyla günümüze kadar değişikliklerle birlikte gelmiştir. Bunun yanında öne çıkan bir diğer test Wechsler Zeka testidir. Hatta ülkemizde çok tercih edilen, çeviri ve adaptasyonu için gayret gösterilen bir test olarak Wechsler öne çıkmaktadır. Kısaca öne çıkan diğer testlere baktığımızda Goodeneough-Harris Adam Çizme Testi, Cattell Uluslararası Zeka Ölçeği ve Raven Progresif Matris Testi de bulunmaktadır. 




Ülkemizde yukarıda sıralanan testlerden birçoğu uygulanır. Hatta ticari kaygılarla istismara varan uygulamalar, reklamlar vardır. Ancak bunlar yabancı ülkelerde geliştirilmiş testlerdir. Doğrudan uygulanamaz. Ölçme ve değerlendirme standartlarını belirleyen Psikometri bilim dalının teknikleriyle birlikte uygulanabilir. Bunun için de öncelikle çeviri, sonrasında norm çalışması ve nihayetinde uygulayıcı eğitimleri gereklidir. Ülkemizde uygulandığından bahsedilen testlerin çeviri çalışmasından sonrası muğlaktır. Çünkü istatistik analiz programları üzerinden kabaca güvenirlik ve geçerlik testleri yapıldıktan sonra bir norm grubu çalışması yok gibidir. İşte Anadolu-Sak Zeka Ölçeği (ASİS) bu türden bir ortamın içerisinde geliştirilmiştir. Ülkemizde hazırlandığı için de öncelikle çeviri problemi ortadan kalkmıştır. Norm grubu çalışması ve geçerlik, güvenirlik çalışmaları da psikometri uzmanları tarafından sağlanmıştır. Uygulayıcı eğitimleri de verilmektedir.

( Norm çalışması hk. Bknz. Şekil -1 )


ASİS’in sunulan temel göstergeleri zeka ve zeka ölçümü konusunun ülkemiz için hallolduğunu gösterir gibi durmaktadır. Ancak bu konuda gönül rahatlığıyla evet demek mümkün değildir. Her ne kadar psikometrik açıdan geçerliği ve güvenirliği ortaya konmuş bir zeka ölçeği artık elimizde var olmuş olsa da görünmeyen bir eksiklik var gibidir. Bu eksiklik yazının girişinde vurgulanan indirgenmiş tanım vurgusunda bulunmaktadır. Yani ASİS hangi tanımı kabul ediyor, bu zeka testinin dayandığı teori nedir sorgulanmalıdır. Bu sorunun cevabı, Eastern New Mexico University’den Michael F. Shaughnessy’in testin geliştiricisi Uğur Sak ile yaptığı röportajda da gündeme gelmiştir. Sak bu soruya verdiği cevapta ASİS’in genel zeka puanı yaklaşımı olan “g” temelli bir teoriyi kabul ettiğini belirtmiştir. Buna göre toplam bir puan üzerinden zeka ölçümü tanımlanmaktadır. Bu genel yaklaşımı “three stratum theory” ile de desteklediklerini açıklamıştır. Bu teori, Amerikan psikolog Carroll tarafından 1993 yılında geliştirilen zekaya dair bilişsel özellikleri(hafıza, öğrenme, görsel algı, bilişsel hız, işlem hızı, ses algısı vb.) baskın gören bir yaklaşımdır. Sonuç olarak bu sorgulama bize yerliliği ile öne çıkan zeka testimizin temel varsayımlarında bir başka açıdan bir çevirinin sistemde halen kaldığını göstermektedir. 




Zeka’ya dair teorileri tartışmaya açmaya evrilen bu süreç hem yerli ölçekte hem de uluslararası ölçekte konunun tartışılmaya devam etmesini gerektirmektedir. Çünkü yazının başında sunulan tanımı bize verebilen; “g” yaklaşımı bir hipotez, “three stratum theory” bir teori ve yine hipotez ve örneğin Goleman’ın apayrı bir kulvardan seslendiği Duygusal Zeka yaklaşımı yepyeni bir hipotez… Zekanın beynin işlevlerinde olduğu iddiası güçlü bir yasa belki de. Ama bunların yanında yine de varlığını hissettiren duygusal zeka kadar çoklu zeka yaklaşımları da mevcut. Bitirirken, ASİS’in Türkçe’yi anadil olarak bilen uzmanlarca geliştirilmiş olması ve MEB’e bağlı BİLSEM’lerde ilköğretim düzeyinde ölçme ve seçme işlemlerinde kullanılacak kadar psikometrik özellikleri güçlü olması yeterli görülmüyor. Çünkü her teori, hipotez, kuram vb. ürünlerin evrenselliği tartışmalıdır. Belirli bir kültürel/küresel etkiden muaf tutulabilir mi? Zekaya bakış açımızın savaşlar sonrası dünyanın zekadan beklediği her ne ise onun tanımları üzerinden ilerlediği düşünülebilir. Bu yüzden insanlık olarak psikometrik çabalarımız kadar zekanın kendisine dair bir düşünce geliştirmemiz de ihtiyaçtır. 



ÜYE KURULUŞLARIMIZ

ARAŞTIRMA MERKEZLERİMİZ