Logo
“Eğitimde Mekânın Ruhu: Kimlik, Şahsiyet ve Aidiyet” Semineri Gerçekleşti

“Eğitimde Mekânın Ruhu: Kimlik, Şahsiyet ve Aidiyet” Semineri Gerçekleşti

Kategori: EPAM Tarih: 29 Mayıs 2025

İLKE Vakfı Eğitim Politikaları Araştırma Merkezi (EPAM) tarafından Fatih Sahn-ı Semân Medresesinde düzenlenen seminerde, mekanın eğitim sürecindeki önemi çok boyutlu olarak ele alındı.

EPAM Direktörü Doç. Dr. Ayhan Öz’ün moderatörlüğünde gerçekleşen etkinlikte, FSMVÜ Sanat, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Yusuf Civelek, okulların bulundukları mahallelerle güçlü, organik bağlar kurması ve fiziki çevre tasarımının bir bütün halinde planlanması gerektiğini ifade etti. Mekanın beş temel duyuyu harekete geçirecek estetik ve işlevsel biçimde tasarlanmasının, kimlik ve şahsiyet inşasında kritik bir rol oynadığını vurguladı. Eğitim mekanlarının psiko-sosyal ihtiyaçları gözeten tasarımlarının, öğrencilerin bilişsel esnekliği, aidiyet duygusu ve sosyal bağlılıklarını güçlendirdiğine dikkat çekti.

Civelek, Türkiye’de okul mimarisinin çoğunlukla monoton betonarme yapılarla sınırlı kalmasının, öğrencilerin motivasyonunu azaltmakla kalmayıp kimlik aidiyetinin zayıflamasına yol açtığını belirtti. Ayrıca, eğitimde fırsat eşitliği ve toplumsal adaletin sağlanmasında okul mekanlarının işlevsel olduğu kadar ruhsal ve kültürel ihtiyaçları karşılayan alanlar olarak tasarlanmasının gerekliliğini vurguladı.

Seminerde ayrıca, mekanların çocukların fiziksel hareket ihtiyaçlarını karşılamasının büyük önem taşıdığı vurgulandı. Bunun yanı sıra, mekan tasarımının estetik duyguları tetikleyerek çocukların yaratıcılıklarını ve duygusal gelişimlerini desteklemesi gerektiği belirtildi. Ayrıca, eğitim mekanlarının sıcak ve güven veren tasarımlarla çocukların psikolojisini desteklemesi gerektiği üzerinde duruldu.

Fiziki çevre tasarımının fert ve toplum üzerindeki dönüştürücü etkilerinin ele alındığı programda, şehircilik faaliyetlerinin insan ve toplum refahını önceleyen prensipler doğrultusunda, şehrin tüm unsurlarını dikkate alan bütüncül bir yaklaşımla gerçekleştirilmesi gerektiği vurgulandı. Bu sürecin, aceleci kararlardan uzak durularak, uzun vadeli ve sürdürülebilir planlamalarla yürütülmesinin önemi dile getirildi. Ayrıca, imar faaliyetlerinde estetiğin sınıfsal ayrım gözetmeksizin toplumun tüm kesimlerine eşit ve adil bir biçimde ulaştırılması gerektiği ifade edildi. Öneriler:

· Okul-Mahalle Bağlantısı Güçlendirilmeli: Eğitim mekânları, bulundukları çevrenin sosyal ve kültürel dokusuyla organik bağ kuracak şekilde tasarlanmalı; böylece öğrencilerin aidiyet ve sosyal kimlik gelişimi desteklenmelidir.

· Görme Kültürü ve Estetik Değerler Eğitim Politikalarının Merkezine Alınmalı: Mekan tasarımları, toplumsal kültürel hafızayı ve şahsiyet gelişimini besleyecek estetik unsurlarla şekillendirilmeli.

· Mekan, Psiko-Sosyal İhtiyaçları Gözetmeli: Sadece işlevsel değil, aynı zamanda uyaran çeşitliliği sunan, öğrencilerin bilişsel esnekliğini ve ruhsal gelişimini destekleyen tasarımlar tercih edilmeli.

· Erişilebilir ve Nitelikli Eğitim Mekânları Yaygınlaştırılmalı: Ülkenin her bölgesinde, çocukların gelişim ihtiyaçlarına uygun, kolay ulaşılabilir eğitim alanları oluşturulmalı ve fırsat eşitliği gözetilmelidir.

· Eğitim ve Mimarlık İş Birliği Artırılmalı: Eğitim politikaları ve pedagojik hedefler, mimari tasarım süreçlerine entegre edilmeli; böylece mekânsal estetik ve kültürel değerler eğitim ortamlarının ayrılmaz parçası olmalıdır.

Galeri

İlgili İçerikler

Öğretmen Yeterliklerinin İzlenmesi: Sorunlar ve Öneriler

Öğretmenler eğitim sisteminin niteliğini belirleyen temel unsur olsa da, Türkiye’de öğretmen yeterliklerinin sahada düzenli ve bütüncül biçimde izlenmesini sağlayan kurumsal bir mekanizma bulunmamaktadır. Eğitim Politikaları Araştırma Merkezi (EPAM) tarafından yayımlanan “Öğretmen Yeterliklerinin İzlenmesi: Sorunlar ve Öneriler” başlıklı politika notu, bu yapısal boşluğu ele alarak mevcut durumu analiz etmekte ve dijital dönüşüm, kültürel yeterlik, yapay zekâ okuryazarlığı ile çok kaynaklı değerlendirme gibi güncel ihtiyaçlar doğrultusunda sürdürülebilir bir izleme modeline yönelik öneriler sunmaktadır. Prof. Dr. Bayram Özer’in hazırladığı çalışma, Singapur, Japonya ve Hollanda gibi ülkelerdeki örneklerden yararlanarak Türkiye'nin koşullarına uyarlanabilir bir çerçeve ortaya koymaktadır.Öne Çıkan Politika ÖnerileriMEBBİS’e entegre Dijital Yeterlik İzleme Modülü geliştirilmelidir.Öğretmen performansı, okul yöneticisi, akran, öğrenci ve öğretmen öz değerlendirmesi gibi araçları içeren çok kaynaklı bir model ile izlenmelidir.Yeni sistem, farklı bölgelerde yürütülecek pilot uygulamalarla test edilmelidir.İzleme sonuçları, mentörlük ve sürekli mesleki gelişim programlarıyla desteklenmelidir.Öğretmen yeterliklerine ilişkin veriler, bağımsız bir yapı tarafından analiz edilerek yıllık raporlar halinde yayımlanmalıdır. Bu politika notu, öğretmen niteliğini güçlendirmeyi ve eğitimde kaliteyi artırmayı hedefleyen politika yapıcılar, araştırmacılar ve uygulayıcılar için yol gösterici bir kaynak niteliği taşımaktadır. Türkiye’de sürdürülebilir ve veriye dayalı bir öğretmen yeterliği izleme sisteminin kurulması için kapsamlı bir değerlendirme ve çözüm çerçevesi sunmaktadır.

08 Aralık 2025

Yapay Zeka ve Büyük Veri Çağında Öğretmen Yeterliklerinin İzlenmesi

Öğretmen yeterliklerinin değerlendirilmesi, yapay zeka ve büyük veri teknolojilerinin eğitim alanını dönüştürdüğü günümüzde yeni bir anlam kazanıyor. Bu seminerde, Türkiye’de öğretmen yeterliklerinin izlenmesine ilişkin mevcut uygulamaların güçlü ve sorunlu yönleri ele alınırken; pedagojik beceriler, dijital yeterlikler ve veri okuryazarlığı gibi çağdaş yeterlik alanlarının değerlendirme süreçlerine nasıl entegre edilebileceği tartışılacak.Ayrıca, standart testlere ve nicel verilere aşırı bağımlı modellerin sınıf içi karar süreçlerini ve öğretmenlerin yansıtıcı pratiklerini görünmez kılması, dijital pedagojik yeterliklerin izleme mekanizmalarına yeterince yansımaması ve çok kaynaklı veri yapılarının sınırlılıkları gibi temel meseleler değerlendirilecek. Bu çerçevede “pratik bilgelik”, etik-sosyal sorumluluk ve büyük veri analitiği temelli yaklaşımın öğretmen değerlendirmesine nasıl yeni bir yön verebileceği ele alınacak.Çevrimiçi düzenlenecek seminerde, insan odaklı bir izleme modeli, sürdürülebilir mesleki gelişimi destekleyen izleme döngüleri ve yapay zeka destekli değerlendirme araçlarının öğretmen öğrenme süreçlerindeki potansiyeli üzerine kapsamlı bir değerlendirme yapılacak.Kayıt için:

“Yapay Zeka ve Büyük Veri Çağında Öğretmen Yeterliklerinin İzlenmesi” Semineri Gerçekleşti

EPAM Seminerleri kapsamında Prof. Dr. Mustafa Yunus Eryaman, yapay zeka ve büyük verinin öğretmen yeterliklerinin izlenmesinde nasıl dönüştürücü bir rol oynayabileceğini değerlendirdi. Seminerde, öğretmen performansının yalnızca nicel verilere dayanmasının yeterli olmadığı; sınıf içi etkileşim, pedagojik uygulamalar, okul kültürü ve bağlamsal unsurların birlikte dikkate alınması gerektiği vurgulandı.Prof. Dr. Eryaman, yapay zekanın öğretmeni denetleyen bir mekanizma olarak değil, öğretmenin kendi mesleki gelişimini yönlendirmesine yardımcı olan bir araç olarak tasarlanmasının kritik önem taşıdığını ifade etti. Bu yaklaşımın, öğretmeni pasif bir değerlendirme nesnesi olmaktan çıkarıp kişiselleştirilmiş geri bildirimler alan, güçlü ve gelişime açık yönlerini veri üzerinden izleyebilen aktif bir özne hâline getirdiğini belirtti. Ayrıca bireyselleştirilmiş öğrenme süreçlerinde yapay zekanın, öğrencilerin farklı öğrenme hızlarını ve ihtiyaçlarını görünür kılarak öğretmenin sınıf içi çeşitliliği daha etkili yönetmesine katkı sağlayabileceği örneklerle aktarıldı.Uluslararası örnekler üzerinden tartışılan farklı modeller, Türkiye açısından etik, güvenli ve öğretmeni güçlendiren bir değerlendirme yaklaşımının gerekliliğini ortaya koydu. Bu bağlamda eğitim fakülteleri ile okullar arasındaki işbirliğinin güçlendirilmesi, veri güvenliğinin sağlanması ve bağımsız değerlendirme yapılarının oluşturulması seminerin öne çıkan temaları arasında yer aldı. Öne Çıkan TespitlerPerformans göstergelerinin güncel ve kanıta dayalı olmaması büyük bir sorun.Türkiye de dahil olmak üzere birçok ülkede öğretmenlerden beklenen yeterlilikleri ölçmek için kullanılan kriterler, eğitimde yaşanan hızlı teknolojik ve pedagojik dönüşüme ayak uyduramıyor. Bu da değerlendirmelerin gerçek durumu yansıtmamasına yol açıyor.Değerlendirme süreçleri çoğu zaman bürokratik bir yüke dönüşüyor.Öğretmenler performanslarını geliştirmeye odaklanmak yerine belge toplamak, formlar doldurmak veya göstermelik kanıt üretmek zorunda kalıyor. Bu da sistemi amacından uzaklaştırıyor.Okul başarısı, öğretmen yeterliliği ve öğrenci öğrenmesi arasındaki bağ çoğu modelde kopuk.Dünyanın birçok yerinde bu üç alan ayrı ayrı izleniyor. Oysa bütüncül bir yaklaşım olmadan hiçbir değerlendirme gerçek resmi göstermiyor; öğretmenin etki alanı ya abartılıyor ya da küçümseniyor.Kişisel verilerin korunması yapay zeka çağında kritik bir mesele.Toplanan verilerin nerede saklandığı, kimlerle paylaşıldığı ve ne amaçla kullanıldığı konusunda şeffaflık olmazsa, eğitim verisi kolayca suistimal edilebilir hale geliyor.Hizmet içi eğitimler öğretmenlerin gerçek ihtiyaçlarına yanıt vermiyor.Çoğu ülkede reformlar kısa süreli eğitimlere dayanıyor, ancak bu eğitimler öğretmenin pratikte karşılaştığı sorunları çözmüyor. Bu nedenle reformlar sürdürülebilir hale gelemiyor.Sunulan ÖnerilerBağımsız bir ulusal akreditasyon ve politika kurulu kurulmalı.Öğretmen performansı ve okul değerlendirmeleri bakanlığın iç işleyişinden bağımsız, bilimsel ilkelere göre çalışan bir üst kurul tarafından yürütülürse sistem daha şeffaf ve güvenilir olabilir.Üniversitelerde yapay zeka, büyük veri ve eğitim teknolojisi odaklı ortak programlar açılmalı.Eğitim fakülteleri ile mühendislik fakültelerinin birlikte geliştireceği yüksek lisans/doktora programları, geleceğin öğretim tasarımcılarını ve veri okuryazarı öğretmenlerini yetiştirmek için zorunlu hale geliyor.Öğretmen değerlendirmesi cezalandırıcı değil, geliştirici bir modele dönüşmeli.Amaç, öğretmene eksiklerini göstermek değil; kişisel gelişimini destekleyen somut, uygulanabilir geri bildirim sağlamak olmalı.Mikro sertifikalar ve öğretmen akademileri yaygınlaştırılmalı.Öğretmenler kısa, hedef odaklı eğitimlerle dijital pedagojiden sınıf içi veri kullanımına kadar pek çok alanda yetkinleşebilir. Bu sistem öğretmenin kendi gelişim yolunu seçmesine de imkân tanır.Okullar kendi mükemmeliyet modellerini geliştirebilmeli.Her okulun bağlamı farklıdır. Bu nedenle tek tip bir model yerine, okulların güçlü ve zayıf yönlerini analiz edip kendi gelişim yol haritalarını oluşturması hedeflenmeli.Veri güvenliğini önceleyen sıkı etik ve hukuki yapı kurulmalı.Eğitim verisi en hassas veri türlerinden biridir. Öğrencilerin ve öğretmenlerin mahremiyetini korumayan bir sistem, uzun vadede eğitime zarar verir. Seminerin tamamını izlemek için: