Tatil Karnesi
Tatil, kişinin kendisi hakkındaki kanaati pekiştirmesidir.
İnsanın dünyaya hazırlandığı ilk dakikalardan itibaren daha anne karnında dışarıyla etkileşime açık, öğrenmeye güdülü yapısı dünyaya gelişiyle güçlenerek devam eder. Bebekler gülümsemenin, lisanın tonlarında gizlenen duyguların sırrına aşina olarak hayatta yol alırken, aileler de ağlamanın, gülmenin, ilk diş heyecanı ve ıstırabının, minik bedenin mikroplarla tanışmasının, hareket kabiliyeti kazanmasının mucizevi heyecanı ile onlarla birlikte yol alır.
Bebeğin ilk sözcükleri, duygularını ifade etme tarzı anne babanın dikkatine borçlu olarak gelişir ve olgunlaşır. Bu birlikte yol alma hâli istisnaları olmakla birlikte her medeniyetten, her ırktan, her dinden insanın ortak hikâyesidir. Mümkün sevgilerin en güzeli, en yoğunu karşılıklı hissedilirken, anne baba günlük rutinlerinin dışında özenle seçtikleri masallarla, ninnilerle, şarkılarla, oyuncaklarla zamanla kendilerinden bağımsızlaşacak olan ve şahsiyet geliştirmekle meşgul olduğuna inandıkları bebeklerini mevcut ya da ideal bir dünyaya hazırlarlar. Güzel şeyleri motive edici etkisine inandıkları ödüllerle pekiştirmeye, kötü şeyleri öğrenilmiş pedagojik bir lisanla ya da özümsenmiş bir tecrübenin rehberliğinde önlemeye çalışırlar.
Çocuğun dikkatli bir gözlemci olmasının, ailenin birbiriyle, başkalarıyla, eşyayla, yaşadıkları toplumun örf ve adetleriyle kurdukları ilişkiden daha çok öğrenmesine vesile olduğu bilinen bir gerçektir. Zaman zaman çelişkilere ve kopmalara sebep olabilen bu tutum çocuğun başka profesyonel öğrenme ortamlarına dâhil olmasıyla başka bir boyut kazanır.
Ailede, okulda, sosyal yaşamda öğretici telkinler silsilesi arasında olan ile olması gerekenin fikri ve ameli sancıları yorucu olmaya başlar. Evde anne-baba, okulda öğretmenler çocuk için belli bir dönem mükemmeli, olması gerekeni temsil ederken zaman içinde bu duyguları baltalayacak fark edişlerle süreksiz ve çatışmaya meyyal bir ilişki biçimine dönüşür. Bu durum sadece kişiler arası bir kopuş ve boşluğu ifade etmez aynı zamanda kişinin fıtraten ve aklen makul olan değerleri ile de kopuş ve boşluğu ifade eder.
Sürekli önemli olduğu söylenen ama reel hayatta ihlal ve ihmal edilen değerler, dünya sahasındaki yolculukta yüklerden bir yük olmaya başlar. Ve çoğu genç bu yükün verdiği acıyı unutmak için kendisine –çoğu zaman içten bir reddediş yaşadığı- bir kimlik ve meşgale edinmeye başlar.
Çalışmak
Günümüzde çalışma fiili bu değerlerden birisi olarak karşımıza çıkıyor. Çalışmanın önemi ve değeri üzerine okuduğumuz masallar, atasözlerimiz, deyimlerimiz, şarkılarımız, duvarlarımızı süsleyen zarif cümlelerimiz adeta bu dünyanın vazgeçilmez bir parçasını simgeler. Çalışmak, insanın dünyayı imar etmesi, örfünü taşıması, medeniyetini ilerletmesi, kendisini dünkünden daha iyi bir insan haline getirmesi açısından yemek, içmek, çoğalmak kadar hayatta kalma araçlarından birisi olarak karşımızda durur.
Hem dini hem de kültürel temelleri bu kadar güçlü olduğu halde insanın kendisiyle çarpık bir ilişkide olduğu başka bir kavramın var olup olmadığı üzerinde düşünmeye değer. Özellikle de eğitim sistemimizin aşağıdan yukarıya tüm kademelerinde tatil heyecanı yaşadığı şu günlerde, kulakların dinlemeye hassas olduğu bir kavram olarak çalışmanın mahiyeti üzerine konuşmak çok önemli duruyor.
Arzular Çok, Fikirler ve Kafalar Dağınık
Her bir veçhesiyle çalışma günümüzde belli zaman ve mekânda, belirli sınırlar çerçevesinde bir ödev olarak algılanıyor. Dolayısıyla hayatı bölen, zaman zaman yaşam zevklerinden insanı mahrum bırakan bir şeye dönüşüyor. Arzuların çok, fikirlerin ve kafaların dağınık olduğu bu çağımızda, insan için, tüm hayatını kuşatan devasa bir yorgunlukla kol kola dolaşan çalışma, sıkıştırılmış zamanlarda telafi mutlulukların aranmasına neden oluyor.
Daha en baştan ailenin dikkat eksikliğinin ve yanlış yönlendirmelerinin okulun da desteği ile çarpık bir çalışma kültürünü çocuğa benimsetmesinin bir sonucu olarak, mutsuz çalışanların, keyifsiz işlerin, bereketsiz bir ömrün müsebbibi olan çalışma, rahat bir nefes olarak peyda olan tatillerin mimarı oluyor. Bu anlayış günümüzün rekabet ortamı ile tanışınca kısa nefes araları da fark için her zamankinden daha sıkı ve tetikte durulması gereken zamanlar olmak üzere görevlendiriliyor. Daha güvenli bir çalışma için güvensiz çalışmalara sürüklenen, sel önünden kütük kapma telaşı olarak çalışma ile tanışan kişilerin durumu, aynı kamburu taşıdıkları halde birbirlerinden farklı değerde kumaşlarla sarılı kamburlarını saklamaya çalışan bir insan topluluğunu andırıyor.
Geçmişte Ne İdim? Bugün Neyim? Yarın Ne Olabilirim?
Kültürün, dinin, vicdanın bu kadar yücelttiği bir değer olarak çalışma, nasıl insanın kamburu haline gelmiştir? Bunun pek çok cevabının olması mümkün iken, insanın kendisine dürüst olmasının önemli cevaplara kapı aralayacağı söylenebilir. Hayata tutunma gücü, bir umudun somut adımları, hayalin hayattaki tecessüsü olarak çalışmak, “geçmişte ne idim”, “bugün neyim”, “yarın ne olabilirim”, “şıklar neler” ve “ben hangisini hangi gerçekliklerden hareketle ve neden tercih etmeliyim” gibi sorular için önemli bir rehberdir. Olduğumuza inandığımız ya da inandırıldığımız benliğimizde, bizi içten içe tatmin eden ya da huzursuz eden yönlerimiz üzerinde düşündüğümüzde, varlığımızın değerini idrak edebilmek, bizi biz yapan hususlarımızla tanışmak için bu rehbere sahip olmak önemlidir.
Meşguliyetin Getirdiği Meşakkati, İşsizliğin Getirdiği Fenalığa Tercih Edecek İrade
Kendimize dürüstlük çerçevesinde aşina olduğumuzda, kendimiz hakkındaki olumsuz duygu ve düşüncelerden kurtulmak, kendimiz hakkındaki kanaati en güzele çevirmek için çalışma, kendisiyle beraber bir sürü erdem ile birlikte bize rehberlik edecektir. Güzelliklerimizi ortaya çıkarmak, olumsuz hasletlerimizi tedavi etmek için bir tabip titizliğiyle dikkatine muhtaç olduğumuz çalışmanın takım arkadaşları gayret, sebat ve meşakkat, ödülleri ise isabetli bir ömür olacaktır.
Yaşama geliş amacımıza, içinde bulunduğumuz çağın imkânlarına, bir vicdan borcumuz olan kamunun hayrına isabetli bir ömürdür bu ömür. Çalışma ve beraberindekilerle insan, zararı olmasa bile faydası olmayan şeylerle araya mesafe koyma yetisine erişecektir. Kendisine yakışan, başkasında da görüp beğendiği davranışlara sahip olmaya dair güçlü motivasyonu olacaktır.
Meşguliyetin getirdiği meşakkati, işsizliğin getirdiği fenalığa tercih edecek iradenin sahibi olarak, kendisinden başlayan ve geniş bir çevreye ulaşan sevgi dolu bir hayatın mimarı olacaktır.Süreklilik ve ciddiyetin ödülleri olan anlama ve odaklanma kabiliyeti sayesinde hayata karşı daha dirençli ve yüksek bir farkındalığın geliştirdiği güçlü bir şahsiyetin sahibi olacaktır. Çalışmanın tezyin ettiği bir şahsiyetin sahibi ise kişiler ve değerlerle arası açılmış, boşluklarda sallanan kişiler için umut olacaktır.
Şimdi bu perspektiften tatilimize bakalım. Kendimize dürüst olmak için hayatın akışı içinde bir durak ya da bir aynayla konuşur gibi açık ve kalpten sorularımıza cevaplarımızı ileteceğimiz bir imkân olabilecek mi? Bunu yaparken bir miktar acele etmekte fayda var. Zira zamana güvenilmez; cömertlik gösterdiği bir şeyden sonra bazen cimrilik yapar ve verdiği geniş imkânları kısar.