12 Aralık 2018

Sohbetten Seminere: İslami STK’larda Formelleşen Eğitim

Geçtiğimiz günlerde İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim üyesi Doç. Dr. Lütfi Sunar’ın, İLKE İlim Kültür Eğitim Derneği ve Kurumsal Yönetim Akademisi (KYA) için hazırladığı “Türkiye’de İslami STK’ların Kurumsal Yapı ve Faaliyetlerinin Değişimi” başlıklı bir rapor yayımlandı. Önde gelen 31 İslami STK’dan 40 kıdemli yönetici ile derinlemesine mülakat yapmak suretiyle hazırlanan raporda İslami STK’ların son 20 yılda geçirdiği değişim ele alınıyor. İslami STK’ların kurumsal yapı ve faaliyetlerindeki değişimi, örgütsel değişim perspektifinden ele alan raporda, bahsi geçen STK’ların kurumsallaşma, uluslararasılaşma, insan kaynaklarının niteliği, faaliyetlerin biçimi, hedef kitle ve mali kaynaklar gibi alanlarda gösterdiği değişimler analiz ediliyor. Raporda, eğitim ile ilgili bulgular üzerinde dikkatle durmaya değer. Zira raporun da işaret ettiği gibi eğitim, bu değişim sürecinin hem bir sonucu hem de kurumların hedefleri açısından bir aracıdır.

Tarihsel süreç içerisinde dünya ile paralel olarak Türkiye, önemli sosyo-ekonomik dönüşümler geçirmiştir. Özellikle 1980’li yıllar bu dönüşümün anlaşılmasında önemlidir. Küresel entegrasyon çerçevesinde bu dönemde Türkiye’de ciddi bir sosyo-ekonomik değişim yaşanmış ve pek çok toplumsal yapıyla birlikte İslami cemaatsel yapılar da dönüşmeye başlamıştır. 1980 sonrasında yükselen girişimcilik İslami sivil kuruluşların yönelim ve biçimlerini de etkilemiştir. 1980’de başlayan ideolojik ve siyasal dönüşümün zemini olarak girişimci İslami sivil kuruluşlar dönemi 2000’lere kadar devam etmiştir. Bu süreç raporda “kurumsallaşma” kavramı çerçevesinde ele alınmıştır. Zira 80’li yılların bireyci girişimciliği İslami STK’larda geleneksel grupların yanında daha ideolojik, kimlik yapıları olarak yeni kuruluşların yer almasına yol açmıştır.

Elimizdeki rapora göre, son 20 yılda İslami STK’ların yapısındaki en belirgin değişim “formelleşme” ve “odaklaşma” ile kendisini göstermektedir. Bu ana eğilim başlangıcından itibaren İslami STK’ların en temel faaliyetlerinden olan eğitim alanında da kendisini göstermektedir. Bu çerçevede örgütsel yapılarda yaşanan“geleneksel enformel cemaatsel yapılardan formelleşmiş yapılara doğru bir geçişin” vurgulanması anlamlıdır. Zira yapısal formelleşme karşılıklı olarak topluma hizmet araçlarında ve toplumla kurulan ilişkinin biçiminde de çeşitli değişimlere neden olmuştur.

“Kurumsallaşma”ve “Formelleşme” kavramları raporun seyri içerisinde okuyucunun bu yapısal dönüşümü nedenleri ile birlikte anlamasını kolay kılıyor. Nitekim Türkiye’de İslami STK’ların toplumsal kaynağına bakıldığında en önemli toplumsal kaynağın geleneksel İslami cemaatler olduğu görülecektir. Kökenleri bir tarikata ya da bir dini gruba dayanan, belirli bir metin, anlatı veya lider etrafında teşekkül eden İslami STK’ların giderek formel bir yapıya bürünmesi toplumda meydana gelen ana yönelimlerin bir sonucu olarak da okunabilir. Rapor çerçevesinde özellikle formelleşme çabalarının nedenlerine bakıldığında her şeyden önce İslami STK’ların geleneksel formları içerisinde iken kendilerini anlatmakta güçlükler yaşadığı görülüyor. Öte yandan kurumsallığı öne çıkan bazı yeni STK modellerinin toplumda yaygın kabul ve iltifat görmesi, yeni medya ve iletişim kaynaklarını kullanan yapıların hızlı bir biçimde başarıya ulaşmaları daha da önemlisi hem kurum içerisinde hem de muhataplar açısından kuşak değişiminin bu sürecin itici saikleri olduğu görülüyor.
Rapor, İslami STK’ların hemen hemen tamamının en temelde ortaya çıkış amaçlarının toplumda kaybolan/kaybettirilen İslami bilincin yenilenmesi olarak ortaya koyduklarına dikkat çekiyor. Bunun için özellikle Kur’an eğitimi, öğrenci çalışmaları, toplumun değişik kesimlerine yönelik sohbet veya ders halkaları, ev sohbetleri, mahalle çalışmaları gibi faaliyetlerin toplumu bilinçlendirmek üzere sıkı bir biçimde takip edildiği ifade ediliyor. Burada İslami STK’ların bugünkü temel faaliyet alanlarının ve bu içeriklerinin yaşadığı değişim özellikle dikkat çekmektedir. Rapora göre İslami STK’larda toplumu İslami yönden bilinçlendirmeye yönelik faaliyetler azalırken formel bir beceri ve birikim kazandırmaya yönelik eğitimler öne çıkmaktadır. Burada raporun “içe dönük bilinçlendirme faaliyetlerinden dışa dönük bilgilendirme faaliyetlerine doğru bir geçiş söz konusudur” bulgusu dikkat çekicidir. Bu geçiş izlendiğinde İslami STK’larda klasik sohbet halkalarının yerini belli bir alanda ihtisaslaşmış akademik birikimi olan hocaların verdiği seminer, konferans tarzı yapılandırılmış, belirli bir müfredata dayalı ve akademik eğitimlerin aldığı görülecektir. Önceleri büyük bir dikkatle mahrem olarak kabul edilen faaliyetler yeni durumda iletişim kanalları üzerinden anında paylaşılabilmektedir. Bu değişimde muhatapların beklenti ve taleplerinin değişiminin etkisi büyüktür. Zira pek çok İslami STK takipçisi, eskinin sohbet müdavimi değildir; aksine belirlenmiş özel amaçlara yönelik bir öğrenme amacıyla eğitimler talep etmektedir.

Yürütülen eğitim çalışmalarındaki bu değişimin en iyi anlaşılacağı nokta ise kurumların insan kaynağı profilidir. Rapor, insan kaynağındaki değişimin iki yönüne dikkat çekiyor. Evvela, İslami STK’lardaki formelleşmenin, gittikçe cemaat yapıları içerisinde ayrıştırılmış görevlerin, görev tanımlarının, yetki ve sorumluluk bölümlemelerinin ve organizasyon şemalarının ortaya çıkması ile gerçekleşmektedir. Zira kurumsal yapı, örgütlenme biçimi, ilişkilerdeki dönüşüm ve profesyonelleşme bu kuruluşlarda yer alan insan tipolojilerinin de değişimine neden olmuştur.

İnsan kaynağındaki ikinci dönüşüm ise geleneksel yapılarda kurucu unsur olan “adanmış müntesibin” yerine zamanla bu yeni yapıda yeni tür faaliyetleri gerçekleştirmeye aday “eğitimli birey”in geçmesidir. Zira mali fon oluşturup yönetmekten proje yazmaya, toplumsal talebi karşılayacak verimlilikte ve etkinlikte faaliyetler üretmekten resmi hukuki prosedürleri uygulamaya ve uluslararası faaliyetler gerçekleştirmekten profesyonel iletişim çalışmalarında bulunmaya varan bir dizi kurumsal değişim kendi alanında yetişmiş donanımlı ve eğitimli bireylere kurum içinde daha fazla ihtiyaç duyulmasına yol açmaktadır. Dolayısıyla bu nitelikleri haiz bireyler zamanla kurumlarda daha fazla etki sahibi olmaya başlamışlardır. Bu durum İslami STK’larda profesyonel istihdamın artışının başlangıcı olmuştur. Dolayısıyla adanmış müntesip ile eğitimli birey, gönüllü ile profesyonel anlaşmazlıkları da İslami STK’ların gelecek vadede iyi yönetmesi gereken meseleler olacak gibi duruyor.

İslami STK’larda görülen bu değişimlerin toplumdaki değişim ve dönüşümlerden bağımsız olmadığı muhakkak. Zira toplumdaki yeni eğitim anlayışı raporun tam da dikkat çektiği üzere insana dokunan, insanı tanıyarak eğiten anlayıştan hayli uzak bir hüviyete sahiptir. Öte yandan bugün gelinen noktada neredeyse alternatif eğitim kurumlarına dönen İslami STK yapılarının standart, sıkı bir müfredat takip eden eğitim kurumlarına dönüşme tehlikesi kaygı vericidir. Hâlbuki İslami STK’ların geçmişte yürüttükleri sohbet benzeri çalışmalar toplum tabanı ile daha hasbi ve sıkı bir ilişkinin gerçekleşmesine vesile olmaktaydı. Bu formatların yeni zamanların ihtiyaçları doğrultusunda yeniden yorumlanarak yeni modellerin geliştirilmesi ihtiyacı ortaya çıkmaktadır.

Rapor vesilesi ile bir kez daha okul başta olmak üzere eğitimin tüm unsurlarını dikkatle inceleme ve bir gelecek tasavvuru oluşturma ihtiyacımızaşikardır. Nitekim çağı yakalayabilen ama onun pasif bir sıkı takipçisi değil aynı zamanda aktif bir yön vereni de olmak istiyorsak yapmamız gereken tam da bu olmalıdır. Bu anlamda raporun adanmış müntesip ile eğitimli birey, gönüllü ile profesyonel anlaşmazlıklarına yaptığı itidal çağrısı eğitim başta olmak üzere insana dair çalışma yapan herkes için çok anlamlıdır.

Bu yazının ilk hali Dünya Bülteni'nde yayınlanmıştır.

ÜYE KURULUŞLARIMIZ

ARAŞTIRMA MERKEZLERİMİZ