20 Mart 2020

Salgında Eğitim, Eğitimde Özerklik

COVID-19 salgını sebebiyle 16 Mart Pazartesi gününden itibaren ilk ve orta dereceli okullar iki hafta, yükseköğretim kurumları üç hafta tatil edildi. Zorunlu tatilin öngörülenden daha uzun sürme ihtimali sebebiyle eğitimin uzaktan yapılmasına karar verildi. Hem MEB hem de YÖK yaklaşık 25 milyon öğrenciyi kapsayacak bir uzaktan eğitim planlamasına girişti. 

Bu olağandışı durumda ortaya çıkan olağanüstü çabalar, en üst yöneticilerden öğrenci ve öğretmenlere kadar sistemin bütün kademelerinde bir duyarlılık ve hareketlenme oluşturdu.

Zorunlu aranın ilk haftasının son gününde henüz uzaktan öğrenme süreçleri başlamamışken yaşanan deneyimler ve elbette bundan sonra yaşanacaklar bütün aktörler için her adımda birçok boyutuyla gerçek bir deneyim ve öğrenme olacak. Bu öğrenme alanlarından biri de eğitimde özerklik boyutuyla ilgilidir. 



Eğitimde Özerklik Girişimleri  

Bu olağandışı durum, neredeyse bütün uzmanlara göre öğrenme ve öğretme süreçlerinin dönüşümü için gerçek bir deneyim olacak. 1980’lerdeki neoliberal politikaların yaygınlaşmasının ardından 2000’li yılların ilk yıllarından itibaren bilgi iletişim teknolojilerindeki gelişmelerle özgürlük ve özerklik kavramları hayatın her alanında hissedilmeye ve bir gereklilik olduğuna ilişkin kabuller yaygınlaşmaya başlandı. Türkiye’de eğitimde davranışçılıktan yapılandırmacılığa geçiş de bu özgürlük ve özerklik dalgasının eğitime yansıması olarak hayata geçirildi. 

Ne var ki toplumsal dönüşümler yasalarda değişiklik yapmak kadar hızlı ve keskin olmuyor. Nitekim olmadı da.


Öğretmenler Yeniden Öğrenmeyi Deneyimliyor

Salgın sebebiyle yaşanan kriz ortamında okulun, öğretmenin ve diğer bütün klasik öğrenme süreçlerinin yeniden yapılandırılmasına yönelik bir eylem planı hayata geçirilmeye çalışılıyor. Bu süreçte eğitimde yapılandırmacı yaklaşımın başat ilkeleri olan yaparak yaşayarak öğrenme, gerçek sorunlarla öğrenme, öğrenme sürecinde zihinsel, duygusal ve fiziksel derinlik öğretmenler tarafından bizzat deneyimleniyor. Bu deneyim öğretmenler ve elbette eğitim sisteminin bütün profesyonelleri için (okul yöneticileri, üst yöneticiler, içerik geliştirenler, öğrenme materyali geliştirenler, ölçme değerlendirmeciler, programcılar ve denetmenler vd.) öğrenmenin nasıl gerçekleştiğine dair derin bir farkındalık oluşturuyor. Bu farkındalık karar vericilerin ve öğretmenlerin öğrencilerle empati kurabilme ve bu süreçten sonra okuldaki yüz yüze öğrenme yaşantılarının planlanmasında bir duyarlılık oluşturacağı beklenebilir.

 

Yetişkin Eğitiminde Temel İlke Belirginleşiyor  

Salgın sebebiyle uzaktan eğitim yapmak üzere öğretmenlerin yeni beceri setlerine ihtiyaçlarının ortaya çıkması mesleki gelişme ve yaşam boyu öğrenme süreç ve ilkeleri konusunda da bir değerlendirme yapma fırsatı vermektedir. Yetişkin eğitiminin temel ilkesi öğrenme ihtiyacının birey tarafından fark edilmesidir. Bu farkındalık oluştuğunda yetişkin kendi öğrenme ihtiyaçlarını karşılamak için girişimde bulunmaya başlar. Türkiye’de gerek öğretmenlerin hizmet içinde yetiştirilmesinden sorumlu birimler, gerek üniversiteler ve gerekse diğer özel ve sivil kurumlar, yetişkin eğitimindeki bu temel ilkenin ne düzeyde etkili ve gerekli olduğunu bu süreçte yakından fark etme şansı bulacaklardır. 



Okullar Esnek ve Hızlı Karar Almayı Öğreniyor

Salgın sebebiyle kurumların yönetim ve karar süreçlerinin esnekliği, hızı, durumsallığı, özerkliği ve iletişim kabiliyeti de gündeme gelmektedir. Geleneksel statükocu, aşırı bürokratik ve dolayısıyla yavaş yapılar, yöneticiler ve karar mekanizmaları, salgının getirdiği üst üste yeni durumlar sebebiyle yolda kalmakta; haftalık, günlük ve neredeyse saatlik eylem planlarını doğru, kabul edilebilir ve işlevsel olarak gerçekleştirenler ve bunu muhataplarına en etkili bir biçimde aktarabilenler yol alabilmektedirler. Bu deneyim, sosyal yapının statükoyu en fazla temsil eden ve yaşatan kurumları olan eğitim kurumlarının yönetim ve karar esnekliğini ve özerkliğini artıracak bir deneyim olacağı öngörülebilir. 


Eğitimde Roller Yeniden Tanımlanıyor

Ancak salgın sebebiyle ortaya çıkan kriz durumunun getirdiği zorunluluklar, kendini en fazla öğrenme öğretme süreçlerinde gösterecektir. Uzaktan öğrenme süreçlerinin birkaç haftalık uygulamasına katılabilmek için temel koşul elektriktir. Bu alt yapıya sahip olan yerleşim yerlerinde TV yayınlarına ve internete erişimin de sağlanmış olması gerekmektedir. Her öğrenenin ve öğretmenin uzaktan eğitim sürecine dahil olabileceği bir TV’ye ya da internet bağlantısı olan bir elektronik araca, bu aracın işlevsel olabilmesi için bir ara yüze, yani öğrenme yönetim sistemine gerek duyulacaktır. Alt yapı olarak kabul edilebilecek bu üç unsurun (erişim, araç ve ara yüz) sağlandığı durumlarda öğrenmenin gerçekleşmesi için içerik yani öğrenme materyalleri ve bu sürece rehberlik edecek bir yönlendirici/moderatör gereksinimi ortaya çıkacaktır. 

MEB, içerik ihtiyacını EBA’da hazırladığı materyallerle karşılayabileceğini söylemektedir. YÖK, Anadolu Üniversitesi gibi açık ve uzaktan eğitim konusunda deneyimi ve arşivi olan üniversitelerin birikimlerini paylaşıma açmayı planlamaktadır. Ancak gerek EBA’da gerekse uzaktan eğitim yapan üniversitelerin arşivlerinde bütün öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılayacak içerik olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu durum, öğretim elemanlarını ve öğretmenleri senkron ya da asenkron uzaktan eğitim yapma beceri setlerini kazanmaya yönlendirmektedir. 



Ölçme Değerlendirme Gerçek İşlevine Dönüyor

Bu süreçte gerek öğretmenlerin gerekse de öğrenci ve velilerin en fazla kafalarına takılan sorulardan biri de ölçme değerlendirme sürecidir. Ölçme değerlendirmenin eğitim için anlamı ve gerekliliği, hali hazırda okullarda yapılan ölçme ve değerlendirmelerle kaybolmuş durumdadır. Ölçme ve değerlendirme, büyük oranda öğrenmenin hedeflerine ulaşılıp ulaşılamadığı, kazanımların edinip edinilmediğini ortaya çıkarma sürecidir. Salgın sebebiyle ortaya çıkan bu zorunlu öğrenme deneyimi ile başta öğretmenler olmak üzere bütün eğitim profesyonelleri, sürecin başarılı olup olmadığını, ne düzeyde öğrenme gerçekleştiğini bir biçimde ölçeceklerdir. Bu süreçte hata kontrolü yaparak, geribildirimler alarak, kontrol listelerini izleyerek, akran değerlendirmesine başvurarak öğrenme sürecinin amacına ulaşıp ulaşmadığını kontrol edecektir. Bu deneyim öğretmenler için okulda yaptıkları geleneksel ölçme değerlendirme uygulamalarının etkililiğini değerlendirmek için de bir fırsat sunacaktır.    


Eğitim ve Toplum Özerklik Kazanıyor

Salgın sebebiyle ortaya çıkan olağanüstü durum, öğrenciler ve veliler için de fırsatlar barındırmaktadır. Öğrenciler, kendi öğrenmelerini planlama, veliler de çocuklarının öğrenmelerini ellerindeki imkanlarla organize etme konusunda güçlü bir öğrenme yaşayacaklardır. Öğrenciler için boşluk durumu hızla yerini eğitim ve öğrenme sorumluluğunu alma ve kendi kendine planlama özerkliğine yönlendirirken, velileri de öğrenmenin işlevselliği ve gerçekleşmesi konularında geliştirecektir. 

COVİD-19 salgını, ekonomik ve sosyal anlamda bir kriz durumu oluşturmuştur. Bu kriz eğitim kurumlarının, yöneticilerin, öğretmenlerin, öğrencilerin, velilerin, özetle bütün toplumun özerklik kapasitesini artırmak için oldukça güçlü bir fırsattır. Zaten eğitimden beklentimiz kendi ayakları üzerine duran nesiller yetiştirmek değil miydi?


ÜYE KURULUŞLARIMIZ

ARAŞTIRMA MERKEZLERİMİZ