09 Mayıs 2019

Göçmenler Sırtımızdaki Yük mü?

Anadolu toprakları göçe hiç de yabancı değildir. Çoğunlukla unutuyoruz ama Türkler de bu coğrafyanın göçmenleridir. Öncesinde olduğu gibi Cumhuriyet sonrasında da çeşitli dönemlerde yoğun göçlere şahit olmuşuz. Zengin Batı ile Doğu arasında geçiş noktasında bulunması, siyasi geçmişi ve ekonomik potansiyeli Türkiye’yi her zaman göç rotası haline getirmektedir. Son dönemde bir geçiş ülkesi olmanın yanında hedef ülke haline de geldik. Hedef ülke olmak olumsuzluk çağrıştırsa da, insanların sizin ülkenizi yaşamak için tercih ettiği anlamına gelir. İnsanlar genellikle bulundukları ülkeden daha iyi bir hayat sürebileceklerine inandıkları için göç ederler. Dolayısıyla bir ülkenin göçmenlerin hedefi olması, yani yerleşme amacıyla göç etmeleri aslında birçok açıdan iyi bir durumdur. Göç ile olan ilişkimiz sadece göç almak ile sınırlı değil. Türkiye, özellikle yirminci yüzyılın ikinci yarısından başlayarak Avrupa’ya çok sayıda göçmen verdi ve vermeye de devam ediyor. Avrupa’ya göç eden insanlarımızın temel motivasyonu da daha iyi bir hayat sürebileceklerine olan inançlarıdır.

 

Görünen o ki, Türkiye’nin kendisini göç olgusundan soyutlaması mümkün değildir. İçinde bulunduğumuz çağda bu yargı birçok ülke için geçerlidir. Bununla birlikte “madem göç alan bir ülke olmaktan kurtulamayacağız, o nedenle göçmenleri kabullenmeliyiz” şeklinde bir düşünce kesinlikle doğru değildir. Tam tersine göçmenler bir sorun değil, Türkiye için büyük bir fırsattır. İLKE İlim Kültür ve Eğitim Derneği’nin  Geleceğin Türkiyesi Projesi kapsamında yayımlanan “Geleceğin Türkiyesinde Ekonomi Raporu”, göç hareketlerinin bir sorun olarak değil, fırsat olarak görülmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.[1] Göçmenler Türkiye için bir “yük” veya “sorun” değil, geleceğin müreffeh Türkiyesinin inşasına katkıda bulunacak önemli bir insan kaynağıdır.

 

Tarihi, bulundukları anın 5 yıl öncesi ve 5 yıl sonrası olarak okumayı tercih edenler ile siyasal hedeflerine ulaşmak için her türlü yolu mubah kabul edenlerin, zorunlu veya gönüllü bütün göçmenleri bir sorun olarak göstermek için her türlü aracı kullandıkları bir çağdayız. Bütün ülkelerde göçmenlerin problemlerin kaynağı olduğuna ilişkin popülist söylemlerin zirvede olduğu görülmektedir. Göçmenlere ilişkin kamu oyundaki olumsuz kanaatler birçok ankete yansımaktadır. Göçmen karşıtı söylem ve göçmen karşıtı kanaatler birbirlerini beslemektedir. Göçmen karşıtı söylemlere sahip insanların belediye başkanı olarak seçilmesi ve bu söylemleri bulundukları makamdan da dile getirmeleri, yükselen göçmen karşıtlığının Türkiye açısından ne kadar önemli bir tehdit oluşturduğunu ortaya koymaktadır. Söz konusu söylemlerin doğrudan belirli bir kimliğe yönelik olması ise ayrı bir tehlike oluşturmaktadır.

 

Bütün bu göçmen ve özellikle “Suriyeli” karşıtlığının beslendiği temel iddialara bakıldığında, önemli bir kısmının ekonomik argümanlar olduğu görülmektedir. Göçmenlerin Türkiye’ye ve Türk vatandaşlarına ekonomik olarak “zarar” verdiğine ilişkin iddialarda ne kadar gerçeklik payı var? Maalesef yaygın olarak kullanılan ekonomik argümanların tamamı yanlış ve hiçbir bilimsel bulguya dayanmamaktadır. Bunların birçoğu salt propaganda amacıyla yayılmaya çalışılan iddialardır.

 

Göçmenlerin yerli işçilerin çalışmak istemediği işkollarında istihdam edilmeleri ve ülke içindeki tüketimi artırmaları sonucu yarattıkları ilave talep gibi nedenlerle olumlu etkilerde bulundukları da bilinmektedir.[2] TÜİK verilerine göre 2013 yılında istihdamın arttığı ve işsizliğin en fazla düştüğü üç il olan Gaziantep, Adıyaman ve Kilis’in aynı zamanda Suriyeli göçmenlerin en yoğun olarak bulunduğu yerler olması dikkat çekicidir. Bu durum Suriyeli göçmenlerin göç ettikleri illere hem tüketim hem de üretim açısından büyük katkılarının olduğunu göstermektedir.[3]

 

İktisatçıların yaptıkları, veriye dayalı araştırmalar bize göçün işsizlik ve ortalama ücretler üzerinde olumsuz bir etkisinin bulunmadığını göstermektedir. Türkiye’nin maruz kaldığı şekilde, kısa bir dönemde yoğun göç yaşayan ülkelere dair yapılan araştırmalar da göçün istihdam üzerinde önemli bir olumsuz etkisinin olmadığını göstermektedir. 1980’lerde Miami’nin, 1960’larda Fransa’nın, 1990’larda İsrail’in ve Avrupa’nın karşılaştığı mülteci akınlarının işgücü piyasası üzerindeki etkilerini inceleyen çalışmaların hepsi ya hiçbir olumsuz etki bulamamış ya da etkinin çok küçük olduğu sonucuna varmıştır.[4],[5],[6],[7] Türkiye için yapılan çalışmaların sonuçları da bahsi geçen sonuçlarla paralellik arz etmektedir. Suriyeli göçmenlerin Türk vatandaşlarının kayıt dışı istihdamını azalttığı tespit edilmiş, nitelikli işgücü istihdamı üzerinde ise pozitif etkileri olduğu görülmüştür.[8],[9]

 

Bu bulguların yanında göçmenlerin verimlilik üzerinde olumlu etkilerinin olduğuna dair bilimsel bulgulara sahibiz. Artan verimliliğin yerlilerin ücretlerinde bir artış olarak yansıdığı belirlenmiştir.[10] Son olarak 2018 yılında tamamlanan önemli bir araştırmada Suriyeli göçmenlerin, Türk vatandaşlarının istihdamında herhangi bir azalmaya neden olmadığı görülmüştür.[11] Suriyelilerin yoğun göçü sonucu Türk vatandaşlarının kayıt dışı sektörden formel sektöre geçmelerine neden oldukları fakat herhangi bir istihdam kaybına neden olmadıkları tespit edilmiştir. Formel sektördeki erkek çalışanların ücretlerinde ise Suriyeli göçmenlerden kaynaklanan anlamlı bir artış söz konusudur.

 

Çoğunluğunu Suriyelilerin oluşturduğu Türkiye’de yaşayan yabancıların, oldukça zorlu bir süreç sonunda çalışma izni alabildikleri bilinmektedir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Uluslararası İşgücü Genel Müdürlüğünün verilerine göre, 2018 itibariyle yaklaşık 105 bin yabancıya çalışma izni verilmiştir. Bu sayının ülkemizde bulunan toplam göçmen sayısı ile kıyaslandığında çok küçük kaldığı, bu nedenle göçmenlerin önemli bir kısmının kayıt dışı sektörlere yönelmektedir. Göçmenlerin ekonomiye yaptıkları katkının artırılabilmesi için, öncelikle yetişmiş nitelikli işgücü sınıfında olan üniversite mezunlarından başlamak üzere çalışma izni verilen yabancıların sayısının artırılması ve  çalışma izni başvuru sürecinin kısaltılması gerekmektedir.

 

Türkiye’nin son yıllarda karşı karşıya kaldığı kitlesel göç hareketinin işgücü piyasası üzerindeki etkisi, sadece büyük bir nüfusun işgücü piyasasına girmesinden ibaret değildir. Türkiye’ye göç eden insanların beraberinde getirdikleri sermaye de dolaylı olarak ülkemiz işgücü piyasasını olumlu etkilemektedir. 2012 yılında 311 milyon lira olan Suriyelilerin Türk bankalarındaki toplam mevduatının, 2015 yılına gelindiğinde 1,5 milyar liraya ulaşması bunun en açık göstergesidir. Mevduat artışına paralel olarak Suriyeli müteşebbislerin kurduğu şirket sayısı da açık bir şekilde yükselmiştir. Ayrıca Suriyelilerin bulundukları bölgelerde ucuz işgücünün etkisiyle firmaların kârlılıkları ve ekonomik canlılık artmıştır.[12] Resmî açıklamalara göre, son yıllarda Türkiye’de kurulan Suriye sermayeli firma sayısı 10.000 ve bu firmalarda istihdam edilen kişi sayısı ise 100.000 civarındadır. Müteşebbislik çok değerli bir ekonomik kaynaktır ve ülkemize göç eden yabancıların arasında bu yeteneğe sahip çok sayıda birey bulunmaktadır. Türkiye’nin bu potansiyel müteşebbisleri çeşitli zorluklarla uzaklaştırmak yerine teşvik etmesi gerekmektedir.

 

Göçmen karşıtı söylemlerin önemli bir parçası da, Suriyeli göçmenlere devlet tarafından yapılan yardımlardır. Bu yardımları bir sorun olarak görmenin etik olarak sorunlu olması bir yana, Suriyeli göçmenlere yapılan yardımlar ekonomide toplam talebi artırıcı bir katkı olarak görülmelidir. Suriyeli göçmenlere yapılan çeşitli yardımlar ve barınma merkezlerindeki harcamalar aslında bölgesel istihdama bir katkı ve iç talebi artıran bir maliye politikasından farklı değildir. İktisadi açıdan bakıldığında bu harcamaların tamamı genişletici maliye politikası olarak değerlendirilebilir ve milli geliri artırıcı etkisi vardır.

 

Görüldüğü gibi elimizde göçmenlerin ekonomik olarak olumsuz bir etkileri olduğuna dair herhangi bir kanıt mevcut değildir. Hem uluslararası çaptaki, hem de Türkiye’deki araştırmalar göçmenlerin ekonomiye herhangi bir olumsuz katkısı olmadığını, oluşturdukları talep ve getirdikleri insan kaynağı potansiyeli ile ekonomiye çeşitli alanlarda katkı sunduklarını göstermektedir. Dolayısıyla çeşitli iletişim araçları ile pompalanan göçmen karşıtı iddiaların hiçbirinin herhangi bir somut dayanağı yoktur. Göçmenlerin, ülke ekonomisine yaptıkları katkı sadece ekonomik boyut ile sınırlı değildir. Göçmenler ülkedeki kültürel çeşitliliği artırarak demokrasimizi güçlendirdikleri ve popülist söylemin aksine toplumsal kaynaşmaya katkı sağladıkları unutulmamalıdır. 



[1] Taşdemir.  M.,  Ergeç.  E.  H.,  Kaya.  H.,  Selçuk.  Ö.,    (2019).  Geleceğin  Türkiyesinde  Ekonomi:  Sorunlar,  Eğilimler  ve  Çözüm  Önerileri.  (Rapor  No.  2019/15).  İstanbul:  İLKE  İlim  Kültür  Eğitim  Derneği. https://ilke.org.tr/gelecegin-turkiyesinde-ekonomi adresinden alınmıştır.

[2]  Özgüler, V. C. (2018). Kitlesel göçlerin emek piyasalarına etkisi: Türkiye’deki Suriyeliler. Sosyal Siyaset Konferansları Dergisi, 74, 77-102.

[3]  Erdoğan, M. M. ve Ünver, C. (2015, Kasım). Türk iş dünyasının Türkiye’deki Suriyeliler konusundaki görüş beklenti ve önerileri. Ankara: Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK). https://www.tisk.org.tr/tr/e-yayinlar/353-goc/353-goc.pdf adresinden alınmıştır.

[4]  Card, D. (1990). The impact of the Mariel boatlift on the Miami labor market. ILR Review, 43(2), 245–257.

[5]  Hunt, J. (1992). The impact of the 1962 repatriates from Algeria on the French labor market. ILR Review, 45(3), 556–572.

[6]  Friedberg, R. M. (2001). The impact of mass migration on the Israeli labor market. Quarterly Journal of Economics, 116(4), 1373–1408.

[7]  Angrist, J. D. ve Kugler, A. D. (2003). Protective or counter-productive? Labour market institutions and the effect of immigration on EU Natives. Economic Journal, 113(488), F302–F331.

[8]  Ceritoglu, E., Yunculer, H. B. G., Torun, H. ve Tumen, S. (2015). The impact of Syrian refugees on natives’ labor market outcomes in Turkey: Evidence from a quasi-experimental design [IZA Discussion Papers, No. 9348]. Institute for the Study of Labor (IZA). DOI: 10.1186/s40173-017-0082-4

[9]  Del Carpio, X. V. ve Wagner, M. C. (2015). The impact of Syrian refugees on the Turkish labor market [Policy Research Working Paper, No. 7402]. Washington, DC: World Bank.

[10] Peri, G. (2012). The effect of immigration on productivity: Evidence from US states. Review of Economics and Statistics, 94(1), 348-358.

[11] Aksu, E., Erzan, R. ve Kırdar, M. G. (2018) The Impact of Mass Migration of Syrians on the Turkish Labor Market. [IZA Discussion Papers, No. 12050]. Institute for the Study of Labor (IZA).

[12] Akgündüz, Y. E., Van den Berg, M. ve Hassink, W. (2018). The impact of the Syrian refugee crisis on firm entry and performance in Turkey. The World Bank Economic Review, 32(1), 19-40.


Bu yazı ilk olarak Anadolu Ajansı'nda yayınlanmıştır.

ÜYE KURULUŞLARIMIZ

ARAŞTIRMA MERKEZLERİMİZ