Eğitimin Üreten Yüzü Meslek Liseleri
Tüm dünya yakın tarihte eşi benzeri olmayan bir süreçten geçiyor. Daha şimdiden son yüzyılın en kapsamlı ve sarsıcı salgını olan ve "Görünmez düşman" olarak tanımlanan COVID-19 (Koronavirüs) pandemisi “yayılma hızı" ile tüm ülkeleri çaresiz bırakmış durumda. Krizlerin genel karakteristiği olan belirsizliklerin, tehditlerin ve kısa sürede yanıt verme zorunluluğunun baskısı altında kalan ülkelerin, geliştirebildiği tek çözüm ise süreç kontrol altına alınana kadar insanların evlerinden çıkmamaları ve sosyal izolasyon. Bununla birlikte COVID-19 salgınının yayılmasını önlemek amacıyla birçok ülke sınırlarını kapatarak ulusal çıkarlarını önceleyen politikalara yönelerek adeta içine kapandı.
Ülkelerin salgınla birlikte dünyaya sınırlarını kapatması birçok ülkenin başta sağlık malzemeleri olmak üzere ihtiyacı olan ürünleri tedarik zincirinde önemli sorunlar yaşamalarına neden oldu. Özellikle dünyanın üretim motoru olarak anılan Çin’in COVID-19 salgının merkezinde olması, bu dönemde en fazla ihtiyaç duyulan temizlik malzemeleri ve maske gibi ürünlerin temininde önemli bir soruna neden oldu. Ekonominin globalleştiği bir dönemde yaşanan bu kriz, toplumun ihtiyaçlarını karşılamada kendi kendine yetmenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya çıkardı. Eğer bir ülke üretmiyorsa ve üretimde söz sahibi değilse diğer ülkelere bağımlı olmak zorundadır. Üstelik böylesi kriz dönemlerinde eğer kendiniz üretmiyorsanız ihtiyacınız olan şeyleri paranız da olsa bulamazsınız. Bu nedenle üretimin yerli ve sürdürülebilir olması sağlıkta, tarımda, ticarette, sanayide ve enerjide dışa bağımlılığı azaltarak ülkenin refah seviyesini yükseltmenin tek yoludur. Bu da ancak iyi yetişmiş nitelikli işgücüyle sağlanabilir. Bu kapsamda ülkenin ihtiyacı olan nitelikli işgücünün yetiştirilmesi açısından mesleki ve teknik eğitim kritik bir rol oynamaktadır.
Elbette insanlık tarihinde neredeyse ilk defa tüm ülkeleri etkisi altına alan böylesi bir krizi önceden ön görerek buna yönelik üretim önlemlerinin alınmış olması mümkün değildir. Ancak böylesi krizlerde belirsizliği ve güvensizliği ortadan kaldırarak, zarara uğramadan ya da en az zararla krizden kurtulmanın yollarından birisi böylesi durumlara hazırlıklı olmayı sağlayacak alternatif üretim kapasitesi altyapısına sahip olmaktır. COVID-19 nedeniyle olağanüstü günlerden geçtiğimiz bu günlerde temel amacı ülkenin ihtiyacı nitelikli ara elemanları yetiştirmek olan meslek liselerinin üretim kapasitelerinin harekete geçirilerek temizlik malzemelerinden maske üretimine, tek kullanımlık önlük ve tulumdan yüz koruyucu siperlere kadar çok farklı alanlarda yapılan üretimler bunun en güzel örneğini oluşturmuş ve meslek liselerinin eğitimin üretim yüzü olduğunu göstermiştir. Mesleki eğitimin fedakâr öğretmen ve öğrencileri içinden geçtiğimiz bu zor günlerde mesleki ve teknik eğitimin bireylere sadece mesleki ve teknik bazı beceriler kazandırmaya yönelik bir eğitim faaliyeti olmayıp bireyi, toplumu ve ekonomik yapıyı da içine alan çok daha geniş bir alan olduğunu göstererek bir alkışı hak etmişlerdir.
COVID-19’la mücadele edilen bu günler de ülkemizdeki mesleki ve teknik eğitim kurumları bir toplumun ekonomik büyümesi ve ihtiyaç duyulan iş gücünün sağlanması gibi ekonomik yararların yanı sıra toplumda sosyal dayanışmanın artması, sağlıklı yaşam sağlaması ve toplumsal sorunlara çözümler üretilmesi açısından sosyal birçok fayda içerdiğine ilişkin güzel bir örnek oluşturmuştur. Mesleki ve teknik eğitim; ülkenin ihtiyacı olan nitelikli insan gücünün karşılanmasının yanı sıra dışa açılma ve uluslararası rekabet açısından da ülkemiz için oldukça önemli bir role sahiptir. Nitekim ülkemizdeki meslek liseleri bütün dünyayı etkisi altına alan bu kriz döneminde ülkenin acil ihtiyacı olan ürünlerin üretilmesi kapsamında ortaya koydukları performansla ülke açısından ne denli önemli olduklarını somut olarak göstermişlerdir. Diğer taraftan ülkemizde mevcut Mesleki ve Teknik Anadolu liselerinde 54 alanda 199 dalda ve Mesleki Eğitim Merkezlerinde 27 alanda 142 dalda yürütülen öğretim programlarında milyonlarca öğrencinin öğrenim gördüğü göz önüne alındığında ülkemizdeki mesleki ve teknik eğitimin kriz sonrası dönemde yaşanacak daralmanın aşılması açısından önemli bir güç olduğu açıktır.
Mesleki ve teknik eğitimin ülkemiz açısından ne denli kritik bir öneme sahip olduğu bu günlerde daha iyi görülmesine rağmen ne yazık ki mesleki ve teknik eğitimin mevcut durumu acil çözülmesi gereken birçok kronik soruna da sahiptir. 1980’li yıllarda başarılı öğrencilerin sınavla öncelikli olarak yerleşmeye çalıştıkları mesleki ve teknik eğitim kurumları günümüze gelindiğinde maalesef insanların pek de tercih etmedikleri kurumlar haline dönüşmüş durumda. Son kırk yıllık süreçte dünya genelinde yükseköğretime talebin artmasına bağlı olarak akademik eğitim veren genel ortaöğretim kurumlarına yönelimin artmasının bunda çok önemli bir etkisi var. Ancak 1990’lı yılların sonlarında ülkemizde yaşanan ve 28 Şubat olarak bilinen dönemde eğitim sistemi ile ilgili alınan 8 yıllık zorunlu eğitim ve özelde İmam Hatip Liseleri genelde ise tüm mesleki liseler için yükseköğretime geçişte getirilen antidemokratik katsayı uygulaması mesleki ve teknik eğitime yönelimin daralmasındaki en önemli etkendir. Bunun yanı sıra mesleki ve teknik eğitime yönelik toplumdaki olumsuz algı, mezunların gerekli mesleki beceri ve niteliğe sahip olmaması, öğretim programlarının güncel olmaması ve donanım yetersizliği gibi sorunlar mesleki ve teknik eğitimde çözüm bekleyen sorunlar olarak hala mevcudiyetini devam ettirmektedir. Diğer bir ifadeyle 2000’li yıllardan günümüze mesleki eğitimde nicel ve nitel gelişmelerin sağlanması adına hayata geçirilen birçok projeye rağmen mesleki ve teknik eğitimde maalesef taşlar halen yerine oturmamıştır. Ancak son dönemde mesleki ve teknik eğitimde yaşanan gelişmeler sorunların çözümü noktasında umut vaat etmektedir.
23 Ekim 2018 tarihinde Millî Eğitim Bakanlığı tarafından açıklanan 2023 Eğitim Vizyonu Belgesi’nde mesleki ve teknik eğitimdeki sorunların çözümü noktasında somut bazı planlamaların devreye girmesiyle birlikte mesleki ve teknik eğitimde olumlu gelişmelerin yaşanması ise oldukça sevindiricidir. Özellikle OSB’lerde Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı iş birliğiyle mesleki ve teknik okul sayısının arttırılması ve sektörün mesleki ve teknik eğitimle iş birliğini arttırmaya dönük belli alanlarda eğitim vermek üzere açılan istihdam garantili meslek liseleri gibi uygulamalar kısa vadede etkili sonuçlar ortaya koymuştur. Nitekim son birkaç yılda mesleki eğitime yerleşen öğrenci sayısının %17, mesleki eğitim merkezlerine kayıt yaptıran öğrenci sayısının ise %62 oranında artmış olması mesleki ve teknik eğitim adına oldukça olumlu gelişmelerdir. Özellikle istihdam garantili meslek liselerine başarılı öğrencilerin yönelmeye başlamış olması sorunların çözümü adına yapılan uygulamaların doğru olduğunu göstermektedir.
Sonuç olarak son birkaç ayda dünyanın neredeyse tamamında insanların yaşam biçimlerinde önemli etkisi olan COVID-19 pandemisinin tüm sektör ve alanlarda önemli sonuçlarının olacağı beklenen bir durum. Elbette bu sonuçların ne olduğunu zaman gösterecek ancak salgın geçtiğinde, tüm sektör ve alanlarda hiçbir şeyin artık eskisi gibi kalmayacağı konusunda hemen herkes hem fikir. COVID-19’un sadece birkaç hafta içinde, dünya çapında öğrencilerin eğitim alma şeklini değiştirdiği bu günlerde teknolojinin sağladığı faydalar geleceğin eğitimi için çok önemli ip uçları veriyor. Bu bağlamda yaşadığımız bu kriz döneminde ülke üretimi için ne denli önemli olduğunu bir kez daha gösteren mesleki ve teknik eğitimde, sürekli dillendirilen ve hemen herkesin üzerinde hem fikir olduğu teknolojik değişim ve dönüşümü gerçekleştirmek bir zorunluluk halini almıştır. Bunun da yolu Türkiye’nin sanayide dijital dönüşümü hızlandırması, bilim, sanayi ve teknoloji politikaları ile birlikte temel eğitimden mesleki eğitime kadar tüm eğitim olgusunu değiştirmesidir. Bu kapsamda eğitim sisteminin ilköğretimden yükseköğretime kadar insanlara belirli mesleki beceriler kazandırmaktan ziyade herhangi bir beceriyi hızlı ve etkin bir şekilde öğrenebilme becerisi kazandıracak bir yapıya kavuşturulması acil olarak gerçekleştirilmelidir. Eğitimin üreten yüzü meslek liselerinin ülkenin geleceğinde daha etkin rol almasını sağlayacak bu değişimler iyi niyetli birkaç girişimle sınırlı kalmamalı ve tüm toplumun üzerinde ittifak ettiği bir politika haline getirilmelidir.