Değişen Uluslararası İlişkilerde ve Yeni Düzen Arayışlarında Güçlü Bir Dış Politika
İLKE İlim Kültür ve Eğitim Vakfı tarafından gerçekleştirilen “Geleceğin Türkiyesi” projesinin beşinci raporu olan Dış Politika raporu Dr. Süleyman Güder, Prof. Dr. Murat Çemrek ve Dr. M. Hüseyin Mercan tarafından hazırlanmış ve kamuoyu ile paylaşılmıştır. Geleceğin Türkiyesinde Dış Politika raporunda amaçlananın Türkiye’nin dış politikası için karar alıcılara bir vizyon sunmak olduğu ifade edilmiş; kapsamlı, tutarlı ve uygulanabilir bir analiz oluşturmak hedeflenmiştir. Çalışmada bu sebeple normatif veya teorik tartışmalara girilmemiş, anlamlı analizler ortaya koyularak uygulamaya yönelik önerilerde bulunulmak istenmiştir. Ancak bunu yaparken de “reel-politiğe hapsolmadan toplumsal ve küresel gerçekliklerin farkında olarak geleceğe yönelik bir projeksiyon sunmak” şiarıyla hareket edildiği raporun girişinde belirtilmiştir.
Devletler Arası İlişkilerde Yol Gösterici Parametreler
Rapor giriş ve sonuç bölümleri dışında dört bölümden oluşmaktadır. Raporun giriş bölümünde “Türkiye’den Bakarak Dış Politikayı Anlamak” başlığı altında dış politika yapımında temel parametreler olarak önemli maddeler açıklanmıştır. Dış politikanın uzmanlık ve tecrübe gerektiren bir alan olduğu, çok boyutlu/katmanlı ve geniş çaplı inceleme gerektirdiği vurgulanmıştır. Sabır ve dikkat gerektiren bir sanat olarak dış politika, eşit egemen devletler arasında cereyan etmektedir. Eşit egemenlik olarak ifade edilen ilkenin esasında soyut ve normatif bir ilke olduğunu belirten Dr. Süleyman Güder, mütekabiliyetin de bununla bağlı bir ilke olduğunu hatırlatmaktadır. Bunların yanında dış politikanın iç politikadan mutlak surette ayrışmadığı, geçişkenliğin ve etkileşimin olduğu ifade edilmiştir. Dış politikada analiz seviyesi de önemli bir parametredir. Birey, devlet ve uluslararası sistem düzeyinde farklı analizler farklı dış politika yapımına neden olmaktadır. Raporda temel parametreler olarak gösterilen son madde ise, dış politikada ezeli/ebedi düşman veya dostun olamayacağıdır. Bu tür kavramlar dış politika gerçekliğine aykırıdır.
Raporun Üzerine İnşa Edildiği Temel Varsayımlar
Raporun giriş bölümünde bahsedilen diğer bir başlık da “Türk Dış Politikasına Dair Temel Varsayımlar” başlığıdır. Bu kısımda dış politikadaki temel parametrelerin oluşmasında etkili olan varsayımlar açıklanmıştır. Bu varsayımların bazıları Türk dış politikasındaki süreklilikleri de ifade etmektedir. Osmanlı’nın son dönemindeki dış politikanın Cumhuriyet döneminde de süreklilik gösterdiği ve bu sürekliliğin hem kurumsal olarak hem de denge politikası şeklinde olduğu raporda ifade edilmektedir. Bu bölümde ayrıca Türkiye’nin küresel bir güç olmaya çalışan orta büyüklükte bir güç/devlet olduğu üzerinde durulmuştur. Türkiye manevra kabiliyeti olan, yumuşak güç unsurlarını bünyesinde barındıran orta büyüklükte bir ülke olarak küresel güç olma iddiasını da 2000’lerden sonra dillendirmeye başlamıştır. Buna ek olarak “köprü ülke” olma konumundan da kendi kararlarını kendi almaya çalışan bir “merkez ülke” olma konumuna yaklaşmaktadır. Türk dış politikasında pro-aktif ve çok yönlü dış politika varsayımından hareketle yumuşak güç unsurları ve kamu diplomasisi önem kazanmıştır. Dış politika aktörlerindeki çeşitlenme, dış politika yapımındaki kurumları da arttırmış ve genişleme artık derinleşme için zemin hazırlamıştır. Son olarak belirtilen varsayım ise, Türk Dış Politikasının etik ve insani değerlere bağlılığıdır. Türkiye, göç ve insani yardım konularında son yıllarında bunu açıkça göstermiştir.
Türkiye’nin Dünya Siyasetindeki Konumu Nedir ve Dış Politika Hangi Noktalarda Tıkanıyor?
Birinci bölümde üzerinde durulan konu ise başlangıcından günümüze kadar dış politikada olanlar ve 2000’li yıllara dair genel bir perspektiften oluşmaktadır. Türkiye’nin dünya siyasetinde orta büyüklükte bir konum edinmiş olmasının, küresel güçlerle ilişkilerinden de belli olduğu raporda dile getirilmiştir. Türkiye’nin sahip olduğu söylem gücünün mevcut kapasitesinin üzerinde olmasında, İslam dünyasına dair geçmişten getirdiği sahiplenici tavrın da etkisi görülmektedir. Bunların ötesinde Türkiye’nin dünya siyasetinde hoşnut olmayan bir tutumu vardır. Uluslararası kamuoyunda sürekli dile getirilen “Dünya beşten büyüktür” yaklaşımı bu hoşnutsuzluğun en fazla alenileştirildiği örnektir. Ancak Türkiye bu yaklaşımını söylem düzeyinde bırakmayıp rapora göre somut adımlarla da desteklemelidir.
Bu bölümde üzerinde durulan diğer bir konu da Türk Dış Politikasında karşılaşılan zorluklardır. Uluslararası sistem ve bölgesel gelişmelerin doğasından kaynaklı olarak dış politika yapımında dönem dönem zorluklar meydana gelebilmektedir. Uluslararası hukukun uygulanabilirliği konusunda yaşanan sorunlar ve bazı durumlarda askıya alınıp ihlal edilmesi de karar alma süreçlerinde zorluklar yaşanmasına neden olmaktadır. Raporda ayrıca bölgesel krizlerin de dış politika yapımında etkili olduğu vurgulanmıştır. Arap Baharı ile yaşanan göç dalgası ve Suriye’deki ayaklanmaların iç savaşa dönüşmesi, Türk dış politikasında ciddi zorluklara neden olmuştur. Ayrıca kronikleşen ve çözüme kavuşturulamayan Kıbrıs Meselesi, Ermeni soykırımı iddiaları ve PKK terörü gibi konular Türkiye’nin uzun yıllardır dış politikada uğraştığı sorunlardır. Son olarak iç politikadan kaynaklanan siyasi istikrarsızlık, ekonomik sorunlar da dış politika yapım süreçlerinde zorluklar oluşturmaktadır.
2000’lerde Uluslararası İlişkilerde Ne Değişti?
Dış Politika raporunun ikinci bölümünde “Geleceğin Türkiyesinde Dış Politikayı Etkileyen Temel Parametreler” başlığı ile dış politikanın günümüzde ve gelecekte sahip olacağı parametreler tartışılmıştır. 2000’li yılların başında tek süper güç olduğu iddia edilen ABD’nin kendi topraklarında saldırıya uğraması uluslararası sistemi derinden sarsmıştır. 11 Eylül saldırıları olarak bilinen bu saldırılar sonrası yeni bir düzen arayışına girilen dünyada Türkiye de bağımsız bir tavır sergilemek isteyerek 1 Mart Tezkeresi’ne onay vermemiştir. Bu durum Türkiye’ye Ortadoğu devletleri arasında büyük bir prestij kazandırsa da ekonomik olarak ciddi zorluklar yaşatmıştır. Ancak bu prestij sonraki süreçte yaşanan, Arap Baharı diye bilinen ayaklanmalarda da Arap entelektüellerinin oldukça ilgisine sebebiyet vermiştir.
Arap Baharı sonrasında aktif hale gelen Türk dış politikası, bölgesel güç olmanın da etkisi ile Soğuk Savaş dönemindeki uzak karakol rolünden sıyrılmıştır. Ancak bu durum bağımsız hareket etme ve çıkarlarını gözetme seviyesine geldiğinde Türkiye “güvenilir” müttefikten “sorun çıkaran” müttefike dönüşmüştür. Bunda da Suriye’de yaşanan iç savaş neticesiyle Türkiye’nin maruz kaldığı kitlesel göçlerde aktif ve bağımsız politika yürütmesinin büyük etkisi olmuştur.
Türkiye’nin Birleşmiş Milletler toplantılarında yaptığı konuşmalara ve meydan okumalara bakıldığında Güvenlik Konseyi’nin demokratikleştirilmesi, beş daimî üyelik olmasına itirazı, bölgesel olarak temsilde eşitlik gibi istekleri uluslararası sistemde oldukça dikkat çekmiştir. Diplomatik faaliyetler dışında, dış politikada sergilediği çeşitli insani diplomasi faaliyetleriyle yumuşak gücün akıllı güç ile dünyaya lanse edildiği de raporda ifade edilmiştir.
Değişen Küresel Siteme Göre Dış Politika ve Kurumlarının Yeniden Yapılandırılması
Küresel siyasette yaşanan köklü değişimler karşısında AK Parti hükümeti dış politikaya yeni bir soluk getirmek için çaba gösterse de bunların söylem üzerinde kalmaması gerektiği ifade edilmiştir. Türkiye’yi uluslararası alanda temsil eden yeni kurumların koordineli çalışması ve sayılarının arttırılması gerektiği vurgulanmıştır. Ülkedeki sistem değişikliği ile dış politikada etkin olan cumhurbaşkanlığına bağlı kurumların da bakanlık ile uyum sağlaması ve farklı bir vizyonla hareket etmesi gerektiği belirtilmiştir.
Dışişleri Bakanlığı’nın yeniden yapılandırılması, çok aktörlü ve çok boyutlu dış politika için alt yapı oluşturulması önerilmiştir. Değer merkezli bir dış politikanın oluşmasının, geleneksel realizmi aşan değerlerin korunmasının ve yeri geldiğinde ahlaki bir dış politikanın sabite haline gelmesinin, ahlaki normlardan yoksun olan uluslararası ilişkilere bir meydan okuma olarak görülmesi gerektiği belirtilmiştir.
Yumuşak güç unsurlarının küresel politikada etkililiği artsa da konjonktürel olarak gerekli görülen durumlarda sert güç uygulamanın da zorunlu hale gelebileceğinin göz ardı edilmemesi raporda dikkat çeken bir başka öneridir. Yumuşak gücün ve sert gücün rasyonel şekilde birlikte kullanılabileceği ifade edilmektedir. İnsani ve kalkınmacı bir dış politikanın yalnız iktidar veya bakanlık faaliyeti olarak kalmaması gerektiği, bunun bir dış politika sabitesi olması gerektiği vurgulanmış, Türkiye’nin insani kalkınma yardımlarında dünyada birinci sırada olduğu hatırlatılmıştır.
Değerlendirme: Dijital Diplomasiyi Düşünme İhtiyacı
Rapor genel itibariyle değerlendirildiğinde, bazı konuların üzerinde durulabileceği düşünülmüştür. Örneğin Arap Baharı zamanı oldukça etkin olan ve dünyada artık yeni bir eğilim haline gelmiş olan “dijital diplomasi” bu kapsamda incelenebilir. Yeni düzen arayışları, değişen ve dönüşen dış politika kurumları, kamu diplomasisi raporda bahsedilse de dijital diplomasinin etkinliği tartışma konusu edilmemiştir. Sosyal medyada gerçekleştirilen aktivizm ile doğrudan söz söyleyebilme, siyasilere veya devlete ulaşabilme ya da devlet başkanlarının birbirlerine paylaşımda bulunarak diplomatik teamüller dışında iletişime geçmesi gibi bütün bunlar diplomasinin ve dış politikanın değişen yüzünü yansıtmaktadır. Bu sebeplerle ileride dış politikaya ilişkin çalışmalarda dijital diplomasi gibi unsurların yeri ve önemine dair analizler ve öngörüler yapılabilir. Rapor, politika yapıcılara ve karar alıcılara sunulacağı için, dijital diplomasi konusunda daha aktif ve etkin olması raporun kapsamını genişletecektir.
Raporda uluslararası ilişkiler disiplininde ve dış politika alanında literatürdeki temel çalışmalardan yararlanılmış olmakla birlikte güncel kaynaklara, farklı kurumların istatistik ve verilerine yer verilmesi raporu zenginleştirmiştir. Özetle, raporda değişen dış politika aktörlerinden bahsedilse de ağırlıklı olarak devletin aktör olduğu bir dış politika tasavvuru ortaya konulmuş, değişen uluslararası ilişkilerde ve yeni düzen arayışlarında güçlü bir dış politika için çeşitli önerilerde bulunulmuş ve birtakım izlekleri karar alıcıların takdirine sunmak amaçlanmıştır.