BİR BAKIŞTA TÜRKİYE TOPLUMU

Çalışma Hayatı ve Meslekler

Türkiye’de çalışma hayatı önemli bir dönüşüm içinde. Bu dönüşümün temel boyutu ücretlileşmenin baskın çalışma biçimi olmasıdır. 2010 yılında aktif nüfusun %60’ı ücretliyken aradan geçen 11 senede bu oran sürekli artarak 2021 itibariyle %70’e vardı. Bir diğer ifadeyle çalışan 10 kişiden 7’si ücretli olarak çalışıyor. Ücretlilik temel çalışma rejimi olarak toplumsal yapının temelini oluşturuyor ve buna bağlı olarak aile yapısı, yaşam tarzı, eğitim ve kültür hayatı da şekilleniyor.


Ücretlileşmenin bu yükselişi esasen iki grubun erimesinden kaynaklanıyor: Kendi hesabına çalışanlar ve ücretsiz aile işçileri. İki grup da 2021’de istihdamdaki oranları bakımından tarihin en düşük seviyesine indi. Kendi hesabına çalışanların payının azalması, işgücüne yeni katılan genç kuşakların bilhassa yükseköğretim yoluyla ücretlileşmeye yöneldiğini gösteriyor. Aynı şekilde, ağırlıklı olarak kırsal hanelerde ailenin tarım veya hayvancılık işlerine geleneksel olarak ücretsiz şekilde katılan aile üyelerinin payı da son iki senede ilk defa %10’un altına indi. Bir diğer ifadeyle ailenin önceki kuşaklarından kalan ve halen daha ailenin büyükleri tarafından yürütülen tarla, bağ, bahçe vs. işlerine yeni kuşakların daha az ilgi gösterdikleri; bunun yerine bilhassa il merkezlerinde yoğunlaşan hizmet sektörünün vasıfsız işlerinde ücretlileşmeye yöneldikleri söylenebilir.


Bu durumu meslek gruplarının istihdamdaki dağılımında da görebiliyoruz. Hizmet sektörünün alt düzey vasıfsız işlerini kapsayan kasiyer, tezgahtar, garson gibi “hizmet ve satış elemanları” 2010’da istihdamın %12’sini oluştururken 2021’de artık %18’ini oluşturuyor. Her sektörden “niteliksiz çalışanların oranı da %15’i geçmiş durumda. Yirmi sene önce bu iki grubun toplam oranı %20’yi geçmiyordu; bugünse %33. Çalışma hayatına yeni gelen genç ve dinamik nüfusun giderek alt düzey işlerde kalabalıklaştığı açık. Aynı süreçte ciddi oranda küçülen meslek grubu ise elbette “nitelikli tarım” vs. işlerinde bulunanlar. 2001’de %36, 2011’de %20 olan bu grubun istihdamdaki oranı, 2021’de %13’ün altına ilk defa indi. Türkiye dolayısıyla artık kırsalda tarımın, kentlerde ise tek başına yapılan esnaf ve zanaatkarlık işlerinin istihdamdaki payının küçüldüğü bir ülke. Bu süreçte hizmet sektörünün alt düzey işleri hızlı kalabalıklaşırken, görece daha yavaş da olsa üst düzey işleri de genişliyor. Yükseköğretimin 1990’lardan bu yana ama bilhassa 2010 sonrasında bütün toplum kesimlerine açılarak genişlemesi, profesyonellerin ve teknisyenlerin istihdamdaki payında kendini gösteriyor. Doktorluk, avukatlık, mühendislik gibi en az bir lisans diplomasıyla yapılan mesleklerin oranı 2010’da %7 iken sürekli artarak 2021’de %12’ye çıktı. Ancak bunun ne kadar yeterli bir oran olduğu şüpheli. Bir yandan üniversiteleşme oranının hızlı artması diplomalı işgücü için rekabeti derinleştirirken, diğer yandan mezun işgücünün daha çok düşük işlere mecbur kalması aşırı eğitimlilik veya nitelik uyuşmazlığı olgusuna işaret ediyor.


Meslek gruplarının aylık brüt ücret ortalamaları, oluşmakta olan yeni ücretlilik rejimindeki eşitsizliklere dair anlamlı bir fikir verebilir. Burada ilk dikkat çekici gösterge, yönetici konumlarda çalışanların brüt ücretlerinin diğer bütün gruplardan daha yüksek bir artış oranına sahip olmasıdır. Yöneticilerin aylık brüt ücretinin profesyonellere oranı 2012’de 1,3 iken 2021’de 1,6 seviyesindedir. Yöneticilerin ücretinin hizmet elemanlarının ücretine oranı da aynı süreçte 2,6’dan 2,9’a çıkmıştır. Dolayısıyla son on yılda giderek artan bir şekilde yönetici konumların gelir eşitsizliğinde öne çıktığı söylenebilir. Dahası, profesyonel meslek mensuplarının ücreti zamanla alt kademe işlere yakınlaşmıştır: Profesyonellerin aylık brüt ücretinin hizmet elemanlarına oranı 2012’de 1,9 iken 2021’de 1,8’e; en alttaki niteliksiz çalışanlara oranı da 3,3 iken 2,6’ya inmiştir. Bu durum bilhassa üniversite mezunu yeni kuşakların, mesleklerinin vadettiği gelir yüksekliğinden uzak kaldığını gösterir. Son dönemde bilhassa hekimlik ve avukatlık mesleklerinde yeni kuşakların gelir yetersizliğinden şikayetlerinin yükselmesi esasen bu mesleklerin ortalama gelir seviyesinin daha alt düzey işlere yakınlaştığının semptomudur. Bir sermaye türü olarak eğitim, geleneksel biçimde sahip olduğu maddi kazanç fırsatlarıyla artık özdeş değildir.


Nihayetinde Türkiye’de çalışma hayatı hizmet sektörünün ve ücretliliğin baskın olduğu bir yapıya evrilmeye devam ediyor. Bu süreçte alt orta tabakayı oluşturan hizmet sektörünün vasıfsız işleriyle üst orta tabakayı oluşturan profesyonellerin sayısı arttığı gibi iki grup arasında ücret farklılaşması da zayıftır. Bilhassa metropollerde ve il merkezlerinde yoğunlaşan genç ve eğitimli nüfusun tarımdan koparak hizmet sektöründe ücretlileşmesi, oluşan yeni orta sınıf katmanları arasında geçişliliği beraberinde getirdiği gibi, ekonomik kriz dönemlerinde de hanehalkı bütçelerinin kırılgan olması demektir. 


Kaynaklar: TÜİK İşgücü İstatistikleri, TOBB Kurulan Kapanan Şirket İstatistikleri




Meslek Gruplarının İstihdamdaki Payı (%, 2010-2021)

Kaynak: TÜİK, İşgücü İstatistikleri





Meslek Gruplarına Göre Aylık Ortalama Brüt Ücret (TL, 2012-2021)

Kaynak: TÜİK, İşgücü İstatistikleri




Kamu Kesiminde Kadrolu Personel Oranı ve Kamunun İstihdamdaki Payı (2011-2021)

Kaynak: TÜİK, İşgücü İstatistikleri