2020 LGS Sonuçları: Gerçeğin Görünmeyen Yanı ve Yanıtlanmamış Sorular
Liselere Geçiş Sınavı (LGS) sonuçları bu hafta açıklandı. Sekiz yıl önce okula başlama yaşı ile ilgili düzenleme dolayısıyla yaşanan öğrenci artışı sebebiyle bu yıl sınava yaklaşık %30’dan daha fazla öğrenci girdi.
Sınav öncesi ve sınavın uygulandığı günler salgın dönemine rastladığı için gerek sınavın tarihi gerekse de uygulama biçimi konusu kamuoyunu oldukça meşgul etti. Tedirginlikler ve belirsizlikler arasında uygulanan sınav bu olumsuzluklara rağmen oldukça başarılı bir biçimde yürütüldü.
Sınav sonuçları ile aynı gün bir izleme ve değerlendirme raporu da yayımlandı. Raporda sınava katılım, soruların dağılımı ve ölçme ve değerlendirme ilkeleri çerçevesinde sınavın niteliklerine ilişkin analizlere yer verildi. Sınavın genel olarak, dersler bazında ve soru bazında oldukça yüksek düzeyde geçerli ve güvenilir bir sınav olduğuna dair analizler paylaşıldı. Bu sayede Türkiye’nin merkezi sınav konusunda ne denli bilgi, birikim ve tecrübe sahibi olduğunu ve bu bilgi, birikim ve tecrübeyi uygulamaya yansıttığını istatistik analizlerle anlamış olduk.
Eşitsizliğin Resmi
İzleme ve değerlendirme raporunda, sınav puanları ile anne ve baba eğitim durumları ile okul başarısı arasındaki ilişkilerin analizlerine yer verildi. LGS sonuçlarının, daha önceki LGS sınavlarından ve diğer merkezi sınav sonuçlarından da anlaşıldığı gibi anne ve baba eğitim durumları ile doğrusal bir ilişkisi olduğu açıkça görülmektedir. Bu sonuçlara göre ilkokul mezunu anne ile lisansüstü mezunu annelerin çocukları arasında ortalama 120 puan, ilkokul mezunu baba ile lisansüstü mezunu babaların çocukları arasında ortalama 120 puan fark olduğu görülmektedir. Bu sonuç, malumun ilanı olsa da bu ürpertici bir gerçekliği kanıksamış ve kabullenmiş olduğumuz izlenimi vermektedir. Esasen sistemin yapısının da bunu besleyen bir tarafı olduğu anlaşılmaktadır.
Açıklanmayan Eşitsizlikler
Türkiye’de eğitimde fırsat ve adalet eşitsizliklerinin bir yansıması olarak anne ve babaların eğitim durumlarına göre öğrencilerin merkezi sınav puanları arasındaki farktan daha vurucu eşitsizlik durumlarının izleme ve değerlendirme raporunda yer almadığı görülmektedir. Açıklanmamış eşitsizlik durumlarının başında özel okul-devlet okulu arasındaki farklar gelmektedir. Bu sonuçlar, anne-baba eğitim düzeyi yanında gelir eşitsizliğinin de derin etkilerini görmemizi sağlayacaktır.
Bunların yanında devlet okulları arasındaki ortalama farklarının yansımalarının da analizine ihtiyaç duyulmaktadır. Yasal dayanakları tartışmalı olan ağırlıklı yabancı dil eğitimi veren devlet okulları olduğu ve bu okulların, velilerden öğrencilerini bu sınıflara yerleştirmeleri için ücret talep ettikleri bilinmektedir. Bu tür uygulamalar ile fırsat eşitsizliği bizzat devlet okulları arasında hatta okul içinde şubeler arasında yaşanmaktadır. Sınav sonuçlarına ilişkin farkın imam hatip ortaokulları ile genel ortaokullar arasındaki durumu da incelenmeye değer bir sonuç olacaktır.
Merkezi sınav sonuçlarının bölgesel ve şehir bazında dağılımının da eşitsizlikleri daha görünür kılacağı açıktır. Merkezi sınav puan ortalamalarının bölge ve şehirler arası farklıklarının gerekçelerine, anne ve baba eğitim durumları yanında öğretmen eksikliği ve öğretmen sirkülasyonu gibi MEB’in yönetebileceği konularla ilgili değişkenlerin etki ettiği de görülecektir.
Sınavın Kapsamına Dair
Merkezi sınav sonuçlarının analizlerinden görülen bir gizli gerçeklik de sınav kapsamına ilişkindir. Merkezi sınav, Türkçe, matematik, fen bilgisi, T.C. inkılap tarihi ve Atatürkçülük, din kültürü ve ahlak bilgisi ile yabancı dil testlerinden oluşmaktadır. Sınavın amacı, yöntemi vb. hususlar çerçevesinde bu başlıklar altında belirlenen kapsam kabullenilmiş ve anlaşılır olsa da bu kapsam 14, 15 yaşlarına kadar, gelişim evrelerinin en önemli aşamasında çocuklarımızı geliştirmemiz gereken alanların tamamını kapsamamaktadır. Bilakis birçok yetkinliğini geliştirmesi gereken çağlarında çocuklarımızın kadük kalmasına sebep olmaktadır. Bu gerçeklik, Türkiye’nin merkezi sınav hazırlama ve uygulama kültürünün ve başarının gölgesinde kalan çıplak gerçekliktir. Türkiye’nin bu gerçeklikle yüzleşme zamanı gelmiş de geçmektedir.
Yanıtlanmamış Sorular
Bununla birlikte ortalama doğru cevap sayılarına bakıldığında, her sınav sonrası manşetleri süsleyen ‘sıfır çeken’ öğrenci sayısının bu sınavda gündeme gelmediğini görmek sevindiricidir. Ne var ki halen yabancı dil sınavında 330 bin civarında öğrenci hiçbir soruyu doğru cevaplayamamıştır. Hiçbir soruyu doğru cevaplayamayan öğrenci sayısı Türkçede yaklaşık 3100, inkılap tarihi ve Atatürkçülük dersinde 60 bin, din kültürü ve ahlak bilgisi dersinde 29 bin, matematik dersinde 52 bin ve fen bilgisi dersinde 6800 civarındadır.
Kim nereye yerleşecek?
Merkezi sınav sonrası ailelerin ve öğrencilerin gündemi artık yerleştirme süreci. Öğrenci sayısının fazlalığı sebebiyle bu yıl sürprizlere açık olan yerleştirmeler konusunda velilerin ve öğrencilerin kafaları karışık. Kabaca yüzde 10’luk dilime girenlerin merkezi yerleştirme ile istedikleri bir okula yerleşebilme ihtimali söz konusu. Ancak bu düzeyde bile oldukça zor ve belirsiz bir karar onları bekliyor. Kalan %90 ise kaderine razı olacak ve yakın çevresinde bulunan okullardan birine gitmek zorunda kalacak. Merkezi sınav baskısından sonra şimdi de yerleştirme baskısı altında çocuklarımız. Oysa onlar yaz tatilinde kitap okumalı, spor yapmalı, hayatı keşfetmeli ve eğlenerek ve gelişerek dinlenmeli, değil mi?