UZMAN GÖRÜŞÜ
Hakan Kalkavan
İstanbul Medipol Üniversitesi
İslami finans sisteminin ana çatısı tamamen faizsiz temellere dayanmaktadır. Bu temeller sadece finansman modeli için değil aynı zamanda toplumun tüm ekonomik, sosyal, politik ve kültürel yaşamı içindir. Kurallar ve yöntemler İslam alimlerinin İslam›ın temel ilkelerine dayanan görüşleri ile geliştirilmiş ve yayılmıştır. Dahası İslam iktisadı perspektifinden bakılacak olursa, faiz meselesi sadece finansal yöntemlere bağlı ticari işlemler açısından değerlendirilmemekte, ekonomik ilişkilerin karşılıklı adalet temelinde düzenlenmesini de kapsamaktadır. İş ortaklıkları ile ilgili geçmişten bugüne hem İslam dünyasında hem de Avrupa’da çeşitli uygulamaları var olagelmiştir. Bunların günümüzde İslami finans ve bankacılık sektöründe bilinen uygulamaları mudarebe ve müşareke’dir. İslami bankalar fon toplarken mudaraba uygulamasını kullanırken, iş ortaklığı bağlamında müşareke ve mudarebe uygulamalarıyla fon dağıtır ve yatırım projelerine girişirler.
Tablo 1. Dünya Genelinde İslami Bankaların Finansman Türlerinin Payları (2019) | |||
Tür | Pay (%) | Tür | Pay (%) |
Murabaha | 44,4 | Müşareke | 3,3 |
Teverrük | 24,2 | Mudarebe | 0,5 |
İcare | 13,9 | Diğerleri | 7,7 |
Selem | 6 |
Kaynak: IFSB, 2019
İslami bankalar ticaret finansmanı ve ortaklık uygulamaları olmak üzere temelde iki tür finansman türü kullanmaktadır. Tablo 1’de görüldüğü üzere iş ortaklığı esaslı müşareke ve mudarebe uygulamaları toplamı %3,8’dir. Dünya genelinde İslami bankalarda murabaha, teverruk, icare ve selem gibi ticari arbitrajı esas alan enstrümanlar yoğun bir şekilde kullanılmakta, Türkiye’de de benzer bir hâl arz etmektedir. Mevcut durumda Katılım bankalarının ortaklık esaslı yöntemleri yeterince kullanmamalarının geri planında toplanan fonlarının büyük oranının kısa dönemli olması ve önceki olumsuz deneyimler vardır. Bununla birlikte, Kamu bankalarının sektöre katılımıyla 2018’den sonra yeniden ılımlı düzeyde büyüme trendine girmiş olsa da Türkiye bankacılık sektöründe Katılım Bankalarının payı son 15 yıldır %5 civarında seyretmektedir. Aslında bu durum, İslami bankacılık faaliyetlerinin ve hizmetlerinin yeterli ve etkin bir şekilde yerine getirilmediğinin de bir göstergesidir.
Katılım bankaları, reel sektörü desteklemek için ortaklık esaslı iş birimlerinin nasıl geliştirileceği üzerinde çalışmalıdırlar. Ortaklık temelli iş yapılacak sektörlere yönelik yetiştirilecek uzmanlar sayesinde reel sektörde aktif rol alabilme ve riskli iş projelerinden kaçınarak verimli projelere katkı sağlayabilirler. Ayrıca, İslami bankacılık toplumun yararına olan sosyal sorumluluk projelerine daha fazla odaklanmalı, sosyal adalet ve insan merkezli ekonomik büyüme ve kalkınma konularında daha fazla kaygı duymalıdır. Böylelikle, toplumsal sorumlulukla hareket ederek Türk bankacılık sektöründeki paylarını artırabilir ve sürdürülebilir büyüme sağlayabilirler.