01 Ocak 1970

Sınavların Ağında Eğitim Sistemimiz

Eğitimde başarının anlaşılması için hem girdiler hem de çıktıların izlenmesi önemlidir. Zira eğitimi organize ederken bir dizi amaç belirlenir. Kime, ne zaman, nerede, kim aracılığı ile nasıl ve neyin öğretileceği gibi kısaca bir eğitim organizasyonunun temel süreçleri, ölçme değerlendirme araçları ile takip edilir. Bu araçlarla hedeflenen başarının/kazanımın elde edilip edilmediği test edilir ve alınan sonuçlara göre sistemde bazı düzenlemelere gidilir. Ölçme değerlendirme araçlarının bir imkânı olarak eğitim süreci sağlıklı bir şekilde izlenebilir eksik veya yanlış öğrenmelere bu sayede geri bildirimler verilebilir. Öğrenmenin tam olabilmesi için bu geri bildirimler çok önemlidir. Geri bildirimler eğitimin tüm paydaşları için gereklidir. Öğretmenden öğrenciye, öğrenciden veliye, okul müdürüne, program oluşturanlara kısaca eğitim sürecini organize eden herkese bu geribildirimler rehberlik eder. Öğretim metodundan öğrenme ortamına ders içeriğinden programın tasarlanmasına hatta öğrencinin sosyo-ekonomik arka planına değin tüm süreçler ölçme değerlendirme araçları ile tespit edilebildiğinden ölçme değerlendirme eğitim sürecinin ayrılmaz bir parçasıdır.
Ölçme değerlendirme bize nasıl’a dair bilgi verir. Eğitim sürecimizin etki derecesini, verilen bilginin istenilen türde olup olmadığını ölçme değerlendirme sürecinden öğreniriz. Sağlıklı bir ölçme değerlendirme ile öğrencilerin ilgi ve ihtiyaçları tespit edilir ve yeteneklerine uygun yönlendirmelerde bulunulur.
Söz konusu Türkiye eğitim sistemi olduğunda ölçme değerlendirmenin araçlarından olan sınavlar, sistemin merkezinde ve en büyük sorun olarak durmaktadır. Çünkü eğitim, sınav sistemine göre yapılandırılmıştır. Bu durum bir dizi sorunu da beraberinde getirmiştir. Sınav odaklı kurgulanan eğitim sisteminde eğitimin kendisi araçsallaştırılmış; öğrenmenin ve bilginin niteliği değişmiştir. Öğrenmenin büyük amacı ve öğrencinin entelektüel gelişimi arka plana atılmış; bunun yerine “mutlu olmak için para kazanmalı, para kazanmak için iş bulmalı, iş bulmak için de okula gitmeli” şeklinde formüle edilebilecek bir anlayışla eğitim süreci anlamlandırılmıştır. Eğitimin araçsallaştırılması sınav puanlarının oluşturduğu hiyerarşik yapıyı da sorgulanamaz bir şekilde meşrulaştırmıştır. Bu hiyerarşi özellikle meslek lisesi gibi ülkenin geleceği açısından önemli olan bazı okul türlerini itibarsızlaştırmıştır.
Öte yandan sınav odaklı sistem okul dışı kaynaklara başvurmayı zorunlu hale getirmiştir. Bu nedenle ailelere maddi bir yük binerken, öğrencinin neredeyse tüm vakti okul, dershane, etüd ve özel kurslarda geçmeye başlamıştır. Bu süreç aileyi ve öğrenciyi sadece ekonomik yönden değil aynı zamanda psikolojik olarak da etkilemiştir. Öğrenci hem baskı altına girmiş hem de bazı çalışmalarda öğretmen ve yöneticilerin, düşük puanla öğrenci alan okulların öğrencilerini başarısız, yetersiz ve çeşitli davranış sorunları olan öğrenciler olarak tanımladığı görülmüştür. Basit ifadesiyle “doğru cevabı bilme” üzerine inşa edilen bu süreç, eğitimin gerçek amacının, okulun işlevinin konuşulmasını imkânsız hale getirmiştir.

Sınav Merkezli Eğitim Sisteminin Problemlerine Sınav Merkezli Çözüm Arayışı

Bütün bu olumsuzlukların yanında asıl problem sınava odaklanmış bir sınav sisteminin getirdiği problemleri sınav odaklı çözmeye çalışmaktır. Eğitime kafa yoran, bu alanda kalem oynatan herkesin sınav merkezli eğitim sisteminin problemlerini yine sınav merkezli çözme çabası karşısında dehşete düşmesini umuyorum. Bugün geldiğimiz noktada politika yapıcılarından politika uygulayıcılarına, akademik camiadan eğitim camiasına kadar her kesim sınav sisteminin kendisini merkeze alan bir tartışma içerisindedir. Sınav sonuçlarından çıkan başarısızlığın tek suçlusu sınav sisteminin kendisi olabilir mi? Bu süreçte eğitim materyallerinin, öğretmenin, eğitim ortamının, velinin, çocuğun kendisinin hiçbir dahli yok mudur? Program standart olsa ve öğretmenlerin öğretmenlik becerisi eşit olsa bile tüm Türkiye’deki öğrencilerin eğitimden aldıklarının karşılaştırılabilir olma olasılığı nedir?

Sınavlar Eğitim Sistemini Güçlendiriyor ya da Eğitimin Çıktılarına Katkı Veriyor mu?

Sınav sonuçları eğitimdeki problemlerin tespitine yarar. Dolayısıyla sınav sonuçlarından hareketle eğitim süreçlerinde bir takım iyileştirmelerin yapılması beklenir. Bu beklentiye göre Türkiye’de sınav sisteminin sonuçlarından hareketle ne gibi değişiklikler yapıldığına baktığımızda, sınav sistemini değiştirmekten başka bir şey yapılmadığı görülecektir. Aynı hükümet döneminde bile pek çok kez sınav sisteminde okul dışı kaynağa yönelme, aileye maddi yük olma, öğrencide strese yol açma, okulun durumunu olumsuz etkileme gibi aynı gerekçelerle değişikliğe gidilmiştir. Bu süreç öğrencinin ve velinin en temelde de okulun işleyişini olumsuz etkilemektedir. Dolayısıyla hükümetler kendisinden kaçınmaya çalıştığı olumsuzlukların bir nevi müsebbibi olmaktadır.
Sınav sorunsalı merkezli alınan tedbirler -dershane düzenlemesi tartışmalarından da görüleceği üzere- okulun ve öğrencinin aleyhine dönebilmektedir. Sınav bir bakıma iyi bir ölçme değerlendirme aracı olabilir ama sınav sonuçlarının; öğrencilerin, öğretmenlerin, okulların gerçekte nasıl performans gösterdiklerini söyleyebilme yeteneği yok denecek kadar azdır. Sınavların birer araç olduğu, sonuçlarının yol göstericiliği bakımından değerli olduğu unutulmamalıdır.
Burada dikkate alınması gereken bir diğer mesele de sınavların neye hizmet ettiğidir. Sınavlar neden var? Sisteme faydaları ve zararları nelerdir? Sınavsız bir eğitim sistemi mümkün müdür? Sınavların kaldırılması kademeler arası geçişte ne gibi sonuçlara yol açar? Öğrenciler ilköğretim ve ortaöğretimde ilerleme kat ettikçe nasıl değerlendirilmeli? Şuan ki haliyle mevcut anlayış için sınavlar, boşluğu doldurulamaz bir yere sahiptir. Sınav sisteminde yapılan değişikliklere dair eleştirilere bakıldığında sınavın varlığı değil; biçimi, kapsamı, uygulanış şekli eleştiri odağındadır. Eğitimin insan yetiştirme gayesi düşünüldüğünde yukarıda sorduğumuz soruların bazılarını cevaplamak çok kolay olacaktır. “Nasıl nitelikte bir insan yetiştirmek istiyoruz? Hangi donanımlara sahip olmalı? Kişilerin neyi bilmeye ihtiyacı var? Ve niçin bilmeye ihtiyacı var?”soruları çerçevesinde eğitim sisteminin restorasyona ihtiyacı olduğu aşikârdır.
Yazının en başına dönecek olursak ölçme değerlendirmenin eğitim sisteminin iyileştirilmesine yarayan bir araç olduğu unutulmamalıdır. Eğitimde esas olan gerçek bir öğrenmedir. Kişinin kendisine, çevresine, kâinata dair öğrenmesidir. İçerikten haberdar, sınavın kapsam geçerliliği sınırları içerisindeki konuları öne alan tutumdan uzaklaşılmalıdır. Sağlıklı bir değerlendirme süreci geliştirilmeli; sınavların belirlediği program anlayışından, programın belirlediği sınav anlayışına geçilmelidir.
Bugünkü sınav merkezli eğitim sisteminin öğrenciye kazandırdığı “Öğrenilen şeyi hatırlama kabiliyeti” eğitime kafa yoran herkesin eğitime, işlevine, amacına dair yeniden ve büyük bir dikkatle düşünmesini zorunlu kılmaktadır. Yazımı bütün eğitim süreci boyunca kendinin farkında ol(a)madan yaşayan, üniversiteye geçiş sınavında puanının elverdiği mesleği zorunlu olarak seçmek durumunda kalan, eğitim sistemi çıktılarımızın hali pürmelâlini anlatabilecek bir fıkra ile bitirmek istiyorum. Vaktiyle bir Erzurumlu otobüsle şehirlerarası yolculuğa çıkar. Otobüs dinlenme tesisine geldiğinde Erzurumlunun aracının plakasına bakmak aklına gelmez. Şans bu ya o tesis aynı firmanın arabalarının durduğu bir yerdir. Erzurumlu gözüne kestirdiği bir otobüse biner yolculara seslenir: Hele bi bakın ben bu otobüsün yolcusu muyum?

ÜYE KURULUŞLARIMIZ

ARAŞTIRMA MERKEZLERİMİZ