ÖĞRETMENLİĞİN DÖNÜŞÜMÜ

Öğretmenlik Meslek Kanunu ve Kariyer Sınavı

Murat Bülbül

Dr. Öğr. Üyesi, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi

Giriş

Türkiye’de öğretmenlik mesleği ilk kez özel bir kanuna kavuştu. Öğretmenlik mesleğinin özel kanununun çıkarılması beraberinde birçok hararetli tartışmayı da başlattı. En azından adı itibariyle öğretmenlik mesleğine özel olarak ilk kez çıkartılan bir yasa niteliğindeki Öğretmenlik Meslek Kanunu (ÖMK) ve kanunun uygulanmasına yönelik çıkarılan Yönetmelik ve Yönerge hukuki, mesleki ve sosyal bakımlardan yeterince tartışılmadı. Şüphesiz bu yasal düzenlemeler kapsamında en çok öne çıkan ve tartışma konusu olan öğretmenlik kariyer düzenlemeleri ve bu bağlamda MEB tarafından uygulanan uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik sınavları oldu. 2022 yılı içinde yaşanan bütün bu hukuki düzenlemeler, öğretmenliğin dönüşümüne mevcut ve olası etkilerine ilişkin geniş bakışlı bir analizi hak ediyor.


Öğretmenlik Mesleğinin Yasal Dayanakları

Türkiye’de öğretmenlik mesleğinin yasal dayanaklarını; başta ÖMK olmak üzere, içerisinde öğretmenliğe ve öğretmenlere dair hükümler barındıran Özel Öğretim Kurumları Kanunu, kamu görevlisi öğretmenlerin özlük haklarına ilişkin hususları ve tüm öğretmenlere yönelik disiplin hükümlerini içeren Devlet Memurları Kanunu (DMK) ve benzeri Millî Eğitim Bakanlığı’na Bağlı Yüksek ve Orta Dereceli Okullar Öğretmenleri ile İlkokul Öğretmenlerinin Haftalık Ders Saatleri ile Ek Ders Ücretleri Hakkında Kanun, Azınlık Okulları Türkçe ve Türkçe Kültür Dersleri Öğretmenleri Hakkında Kanun, vb. bazı diğer kanunlar oluşturuyor. İlgili kanunlara dayalı olarak çıkartılan ve ikincil mevzuat niteliğindeki Aday Öğretmenlik ve Öğretmenlik Kariyer Basamakları Yönetmeliği, Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmenler Günü Kutlama Yönetmeliği, Millî Eğitim Bakanlığı Personeli Hizmet İçi Eğitim Yönetmeliği vb. birçok yönetmelik ve adsız düzenleyici işlem olarak da nitelendirilebilecek yönerge, genelge vb. Öğretmenlik Kariyer Basamakları Mesleki Gelişim Çalışmaları ve Eğitim Programına İlişkin Yönerge gibi üçüncül düzey mevzuatı da zikretmek gerekir.


Hukuki normlar hiyerarşisinin en üstünde yer alan T.C. Anayasası’nda öğretmenliğe ilişkin doğrudan hükümler yer almasa da memurlar ve kamu görevlilerine dair belirtilen Anayasa'nın 129/2 maddesinde yer verilen, “Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemez,” gibi hükümlerin öğretmenleri de ilgilendirdiği söylenebilir. Ayrıca Anayasa’nın 90. maddesi gereğince kanun hükmünde olan ve bazı açılardan kanunun da üzerinde sayılabilecek milletlerarası antlaşmalar (uluslararası sözleşmeler) da öğretmenlik mesleği açısından dikkate alınması gereken önemli bir hukuk kaynağıdır. Örneğin, yasal düzenlemelerde kamuda çalışan öğretmenlere grev yapma hakkı tanınmamasına rağmen, sendikalarınca alınan grev kararına uyarak eylemlere katılan bazı öğretmenlere yönelik verilen disiplin cezaları, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11. maddesi dikkate alınarak Türk mahkemelerince iptal edilmesi milletlerarası antlaşmaların kanun üzerinde kabulüyle uygulanması ile ilişkili. Yukarıda yer verilen yasal düzenlemelerin yanında, öğretmenlik mesleğine ilişkin olarak hükümetle sendikalar arasında yapılan toplu sözleşmeleri de unutmamak gerekir. Anayasal bir hak olan toplu sözleşme yapma hakkıyla da öğretmenlere yönelik yeni haklar tanınabiliyor. Son olarak da başta Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) öğretmenleri ilgilendiren kanun iptal kararları1 olmak üzere bireysel başvuru kararları2 ve yine yüksek mahkeme niteliğindeki Yargıtay ve Danıştay tarafından verilebilen içtihadı birleştirme kararlarının (İBK) da öğretmenliğe ilişkin önemli hususları düzenlediği söylenebilir. Örneğin, Yargıtay’ın 2018/2 sayılı İBK’si özel okul öğretmenlerinin iş sözleşmelerinin “belirli süreli sözleşme” olduğuna hükmetti. Özel okul öğretmenlerinin özlük haklarını önemli ölçüde zayıflatan bu İBK hükmünün, TBMM tarafından çıkartılacak bir kanunla yürürlükten kalkacağını da belirtmek gerekir; buna ilişkin her ne kadar bazı milletvekillerince kanun teklifi verilse de maalesef TBMM Genel Kurulu’nun gündemine girmedi.


Yukarıda da kısaca açıklanmaya çalışıldığı gibi, öğretmenlikle ilgili olarak birçok mevzuat hükmünün yanında, toplu sözleşme hükümlerinden ve de özellikle başta AYM kararları ve İBK’ler olmak üzere yargı kararlarından oluşan ve yasal düzenlemeleri de kapsayan hukuki dayanaklardan söz edilebilir; özel öğretim kurumu öğretmenlerinin, kurumlarıyla yaptığı iş sözleşmeleri (Alan, 2020) de ilgili öğretmenler açısından bir hukuk kaynağı olarak nitelenebilir. Aşağıda ise ÖMK ve ilgili diğer mevzuat kapsamlı bir şekilde incelemeye çalıştık.


Öğretmenlik Meslek Kanunu

Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu (ÖMK) incelemeye başlamadan önce belki de sorulması gereken ilk soru, “Meslek kanunu nedir, neden çıkartılmalıdır?”, vb. sorulardır. Anayasa’ya bakıldığında bir meslek kanunun içeriğine veya çıkartılış amacına özgü doğrudan bir düzenlemenin olduğu söylenemez. Bununla birlikte Anayasa’nın 135. maddesinin, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşlarıyla ilgili düzenleme yaptığını da not etmek gerekir. Anayasa’ya göre bunların kurulma amacı “… belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak…” ifadesiyle belirtilmiştir. Ayrıca bu kuruluşlar yalnızca kanunla kurulabilecektir ve de organları, kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu tüzel kişilikleridir. Anayasa’nın 140. maddesinde özel olarak hakimlik ve savcılık mesleğine ilişkin hükümlere de yer verdiğini belirtmekte yarar vardır; fakat bu maddenin en önemli amacının, bir meslekle ilgili esasları düzenlemekten daha çok güçler ayrılığı ilkesine uygun olarak yargı bağımsızlığını teminat altına almak olduğu da unutulmamalıdır. Özetle, Anayasa’nın tam anlamıyla bir meslek kanununun kapsamına ve çıkartılış amaçlarına ilişkin hükümler barındırdığı söylenemez. Bu nedenle bir öğretmenlik meslek kanununun nasıl olması gerektiğine ilişkin tümdengelimci bir yaklaşımın sergilenmesi çok da mümkün görünmüyor; bunun yerine Türkiye’de ÖMK öncesinde farklı tarihlerde farklı meslekler için çıkartılmış kanunların içeriğine bakılarak belki tümevarımcı bir yaklaşımla ve de kamuoyundaki beklentileri dikkate alarak ÖMK’nin içeriği ve amaçları nasıl olmalıydı sorularına yanıt aranabilir.


Yukarıda da belirtildiği gibi, Türkiye’de farklı tarihlerde bazı mesleklere özgü olarak kanunlar çıkarıldı. Bunlar içinde en çok bilinenlere örnek olarak; Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanun (1938), Türk Tabipleri Birliği Kanunu (1953), Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu (1967), Avukatlık Kanunu (1969), Yükseköğretim Personel Kanunu (1983), Hakimler ve Savcılar Kanunu (1983), Türk Diş Hekimleri Birliği Kanunu (1985), Turist Rehberliği Meslek Kanunu (2012) verilebilir. Bu kanunlara genel olarak bakıldığında, hepsinde aşağıda yer verilen ortak ögeler olmasa da genel olarak içeriklerinde; mesleğin amaçlarına, mesleğe kabul şartlarına, meslek ahlakı, etiği ve ilkelerine, adaylık ve stajyerlik dönemlerine, kariyer unvanlarına, özlük haklarına, mesleki yardım ve dayanışma hükümlerine, mesleki sorumluluklara, disiplin hükümlerine, idari ve adli cezalara, eğer kurulmuşsa kamu tüzel kişiliğine haiz mesleki birliklere ve örgütlenmelere dair kapsamlı ve özgün hükümlere yer verilebildiği görülüyor.


7354 sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu 14 Şubat 2022 tarihli 31750 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kanun’un içeriğinde 12 madde ve 1 geçici madde olmak üzere toplam 13 maddeye yer verildiği görülüyor. Kanun’un 1. maddesinde amacı, eğitim ve öğretim hizmetlerini yürütmekle görevli öğretmenlerin atamaları ve mesleki gelişimleri ile kariyer basamaklarında ilerlemelerini düzenlemek şeklinde belirtildi. Görüldüğü gibi Kanun, öğretmenlerin atanmasından bahsetmektedir; bu ifadeden ve Kanun’un ilerleyen maddelerindeki aday öğretmenlik ve öğretmen kariyer basamaklarıyla ilgili içerikten, ÖMK’nin sadece devlette istihdam edilen öğretmenlerle sınırlandırıldığı anlaşılıyor.


3. maddeye göre ÖMK, yalnızca eğitim ve öğretim hizmetlerini yürüten öğretmenleri kapsıyor. Yukarıda da belirtildiği gibi bu öğretmenler yalnızca devlet okullarında çalışan kadrolu ve sözleşmeli öğretmenlerdir. Öğretmenlik mesleğini tanımlayan 3. maddede belirtilen birçok hususun ise daha önce zaten 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’nun (METK) mülga 43. maddesinde yer aldığını belirtmek gerekir. Mezkûr 3. maddede öğretmenlik daha önceki mülga kanuni düzenlemeye benzer biçimde, eğitim ve öğretim ile bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleği olarak tanımlanıyor. ÖMK 3. maddenin ikinci cümlesinde de “Öğretmenler bu görevlerini, Türk Millî Eğitiminin amaçları ve temel ilkeleri ile öğretmenlik mesleği etik ilkelerine uygun olarak ifa etmekle yükümlüdür,” deniyor. Önceki kanuni düzenlemedeki ifadeden farklı olarak “…öğretmenlik mesleği etik ilkeleri…” ifadesi eklenmiştir. Akla ilk gelen sorular; bu etik ilkelerin kim tarafından ve nasıl belirlendiği, bu ilkelerin neler olduğu ve de öğretmenler açısından bağlayıcılığı sorularıdır. Kanunda buna dair açık hükümler bulunmuyor.


Halihazırda, “Eğitimciler için Mesleki Etik İlkeler” MEB tarafından belirlenerek, 2015/21 sayılı Genelge ile duyurulmuştur (Personel MEB, 2009). Farklı mesleklerin mevzuatları incelendiğinde ise genellikle meslek kuralları ve etik kuralların varsa mesleki birlikler tarafından belirlenmesi isteniyor. Örneğin Avukatlık Kanunu’nda bu kuralların Türkiye Barolar Birliği tarafından belirleneceği; Türk Tabipler Birliği Kanunu’nda ise birliğin görevlerinden birisinin, “…meslek geleneklerini muhafaza ve geliştirmeye çalışmak” olduğu ifade edilmiştir. Türkiye’de halihazırda kanunla kurulan bir “öğretmenler birliği” olmadığından bu etik ilkelerin MEB tarafından belirlenmiştir; öğretmenlerin kendi mesleki örgütlenmelerini güçlendirip yaygınlaştırmaları sağlandığı takdirde meslek etiği ilke ve kurallarına daha özgün bir biçimde oluşturup içselleştirecekleri öne sürülebilir.


Yine 3. maddede, öğretmenlik mesleğine hazırlığın; genel kültür, özel alan eğitimi ve pedagojik formasyon/öğretmenlik meslek bilgisi ile sağlanacağı belirtilmekte; öğretmenlik mesleğinin de aday öğretmenlik döneminden sonra öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen olmak üzere üç kariyer basamağına ayrılacağı ifade ediliyor ki bu hükümler de METK’nin mülga 43. maddesinde zaten var olan hükümlerdi. Bununla birlikte, öğretmenlik kariyer basamaklarındaki uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik sınavı yalnızca bir kez ÖSYM tarafından 2005’te yapılmış, sonraki yıllarda MEB tarafından bu sınavların yaptırılması gerektiği halde hiçbir zaman uygulanmayarak yüzbinlerce öğretmenin mağdur olmasına yol açtı (Demir, 2016; Demirtaş ve Canpolat, 2017; CNNTÜRK, 2017). Ayrıca yüksek lisans ve doktora programları mezunu öğretmenlerin sınava girme zorunluluğu olmadan bu unvanları alabilme hakkı olmasına rağmen, onlara da uzun yıllardır bu hak tanınmadı.


ÖMK’nin öğretmenlerin seçimini ve niteliklerini düzenleyen 4. maddesinde, öğretmen adaylarında genel kültür, özel alan eğitimi ve pedagojik formasyon/öğretmenlik meslek bilgisi bakımından aranacak niteliklerin MEB tarafından tespit olunacağı ve de öğretmenlerin, öğretmen yetiştiren yükseköğretim kurumlarından ve bunlara denkliği kabul edilen yurt dışı yükseköğretim kurumlarından mezun olanlar arasından seçileceği hükümlerine yer verildi. Bu ifadelerin de aslında METK’nin mülga 45. maddesi içinde yer alan ifadelerden alıntı olduğu görülüyor.


ÖMK 5. maddede aday öğretmenlikle, 6. maddede öğretmenlik kariyer basamaklarıyla ilgili hükümlere yer veriliyor; aday öğretmenlikle ve kariyer basamaklarıyla ilgili hususlar daha önce METK’nin mülga 43. maddesindeki hükümlerle düzenlenmekteydi. ÖMK ile aday öğretmenlik sürecinin sonunda yapılan yazılı ve sözlü sınavların kaldırılmasının, ilgili araştırmalar dikkate alındığında, aday öğretmenler üzerindeki stresi azaltıcı bir yönünün olduğu söylenebilir. Bununla birlikte, mesleğe girişte ÖSYM tarafından yapılan yazılı sınavda başarılı olanların sözlü sınava da (mülakat) tabi tutulmaları kamuoyunda ne kadar eleştirilse de bu uygulama ÖMK ile de devam ettirilmiştir; yapılan araştırmalarda, öğretmen mülakat sınavlarının objektif ve adil olmadığı ve de öğretmen adayları üzerinde kaygı oluşturduğu sonuçlarına ulaşılmıştır (Çiftçi, 2017; Koşar vd., 2018; Tonbul ve Ağaçdiken, 2018).


ÖMK’nın 7. maddesinde, bu kanunda hüküm bulunmadığı durumlarda, 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu’nun, 657 sayılı Kanun’un ve 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu ile diğer kanunların bu Kanun ile çelişmeyen hükümlerinin uygulanacağını belirtiliyor. 8. maddede ise 657 sayılı Kanun’un 152. maddesinin “II – Tazminatlar” kısmının “B – Eğitim, Öğretim Tazminatı” bölümünde yer alan “%40’ına” ibaresinin “%120’sine”; “%20 ’sine” ibaresinin “%60’ına” şeklinde değiştirildiği ifade edilmektedir. Ayrıca 1. derecedeki öğretmenlerin ek göstergelerinin 3600 olarak değiştirildiği, fakat bu mali hükümlerin ertelenerek yürürlük tarihinin 15.1.2023 olduğu Kanun’un 11. maddesinde belirtildi.


Kanun’un 9. ve 10. maddelerinin ise 652 sayılı KHK ve METK’de ilga edilen hükümlere ilişkin olup ilgili mevzuata işlendiği belirtilmekte. Kanun’un son ve 12. maddesi Kanun hükümlerinin Cumhurbaşkanı tarafından yürütüleceğini gösteriyor. ÖMK’nin geçici maddesi de Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihte uzman öğretmen veya başöğretmen unvanına sahip olanların, bu Kanun’un sağladığı haklardan yararlanır ifadesine yer vermekte.


15.5.2022 tarihli Resmî Gazete’de, ÖMK’ya dayalı olarak MEB tarafından, Aday Öğretmenlik ve Öğretmenlik Kariyer Basamakları Yönetmeliği çıkartıldı. Yönetmeliğin amacı, “MEB’e bağlı resmî eğitim kurumlarında görev yapan aday öğretmenlerin yetiştirilmeleri ile öğretmenlerin kariyer basamaklarında ilerlemelerine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.”


Bu yönetmeliğe dayanılarak da amacı, “uzman öğretmen unvanı için öngörülen Uzman Öğretmenlik Eğitim Programı ve Uzman Öğretmenlik Mesleki Gelişim Çalışmaları ile başöğretmen unvanı için öngörülen Başöğretmenlik Eğitim Programı ve Başöğretmenlik Mesleki Gelişim Çalışmalarına ilişkin usul ve esasları düzenlemek” olan Öğretmenlik Kariyer Basamakları Mesleki Gelişim Çalışmaları ve Eğitim Programına İlişkin Yönergesi çıkartıldı.


Sonuç ve Değerlendirme

Yukarıda yer verilen bilgilerden de görülebileceği gibi ÖMK her ne kadar bir meslek kanunu olarak adlandırılsa da oldukça dar kapsamlı tutulmuştur; ağırlıklı olarak da eskiden METK’de yer verilmiş olan bazı hükümler ÖMK’nin içerisine aktarıldı. Eğer Kanun’un kapsamı bu kadar dar tutulacak idiyse, belirli derecelerdeki öğretmenlerin mali haklarında yapılacak iyileştirmeler için yeni bir kanun çıkartmak yerine mevcut kanunlarda değişiklik yapılması; aday öğretmenlik ve öğretmenlik kariyer basamakları için de METK’de gerekli değişikliklerin yapılması yeterli olabilirdi.  


Bir meslek kanununda ne olması gerektiğine ilişkin olarak çalışmanın başında yer verilen bilgiler hatırlanırsa; ÖMK’de öğretmenlik mesleğinin amaçları ve mesleğe kabul şartları daha kapsamlı ve özgün bir biçimde düzenlenebilirdi. Ayrıca bir kamu tüzel kişiliğine haiz bir “öğretmenler birliği” oluşturularak meslek kuralları, dayanışması, etiği ve disiplinine ilişkin öğretmenliğe özgü hükümler getirilebilirdi.


Tartışılması gereken önemli bir diğer konu, öğretmenler açısından yüksek lisans ve doktora eğitimidir. ÖMK’de, yüksek lisans eğitimini tamamlayanların uzman öğretmen unvanı için öngörülen, doktora eğitimini tamamlayanların ise başöğretmen unvanı için öngörülen yazılı sınavdan muaf tutulacaklarına hükmedilmesi, lisansüstü eğitimin öğretmenler için öneminin arttırabileceğini düşündürtüyor. Bununla birlikte, 19 Kasım 2022’de yapılan uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik sınav sorularının öğretmenler açısından oldukça kolay olduğunun değerlendirilmesi (Yeni Şafak, 2022; Habertürk, 2022), kaçınılmaz olarak bu nitelikteki kariyer sınavlarına göre çok daha çaba ve sorumluluk gerektiren lisansüstü eğitime yönelimi azaltacaktır. Oysaki literatürdeki birçok araştırma lisansüstü eğitimin, öğretmenlerin ve okul yöneticilerinin kişisel ve mesleki gelişimine oldukça önemli katkılar yaptığını gösteriyor (Akay, Boz ve Ulusoy, 2022; Turhan ve Yaraş, 2013; Maviş-Sevim ve Akın, 2021). Ayrıca başta 2023 Eğitim Vizyonu belgesi olmak üzere, ilgili politika belgelerinde öğretmenlerin lisansüstü eğitime teşvik edilmelerine yönelik hedeflere yer verilirken, uygulamada bunun tersi bir tutum takınılması oldukça düşündürücüdür.


Tartışılması gereken önemli bir diğer konu, öğretmenler açısından yüksek lisans ve doktora eğitimidir. ÖMK’de, yüksek lisans eğitimini tamamlayanların uzman öğretmen unvanı için öngörülen, doktora eğitimini tamamlayanların ise başöğretmen unvanı için öngörülen yazılı sınavdan muaf tutulacaklarına hükmedilmesi, lisansüstü eğitimin öğretmenler için öneminin arttırabileceğini düşündürtüyor. Bununla birlikte, 19 Kasım 2022’de yapılan uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik sınav sorularının öğretmenler açısından oldukça kolay olduğunun değerlendirilmesi (Yeni Şafak, 2022; Habertürk, 2022), kaçınılmaz olarak bu nitelikteki kariyer sınavlarına göre çok daha çaba ve sorumluluk gerektiren lisansüstü eğitime yönelimi azaltacaktır. Oysaki literatürdeki birçok araştırma lisansüstü eğitimin, öğretmenlerin ve okul yöneticilerinin kişisel ve mesleki gelişimine oldukça önemli katkılar yaptığını gösteriyor (Akay, Boz ve Ulusoy, 2022; Turhan ve Yaraş, 2013; Maviş-Sevim ve Akın, 2021). Ayrıca başta 2023 Eğitim Vizyonu belgesi olmak üzere, ilgili politika belgelerinde öğretmenlerin lisansüstü eğitime teşvik edilmelerine yönelik hedeflere yer verilirken, uygulamada bunun tersi bir tutum takınılması oldukça düşündürücüdür. 


Çalışmanın önceki bölümlerinde de değinildiği gibi yasada yer almasına rağmen MEB, 2006- 2021 yılları arasında kesintisiz 16 yıl boyunca uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik sınavlarını açmayarak yüksek lisans ve doktora mezunu öğretmenlerin sınava girme zorunlulukları olmamasına rağmen onların da bu unvanı elde etmelerine olanak vermedi (Bu husus Rapor’daki “Öğretmenlik Mesleğinde Kariyer ve Öğretmenlik Tabanlı Uzmanlıklar” bölümündeki grafikte de kronolojik olarak görülebilir). Maalesef 2022’de çıkartılan ÖMK’de da bu durumda olan öğretmenlerin haklarını korumak için de herhangi bir düzenleme yapılmadı. Örneğin, bir öğretmen 2006 yılında yüksek lisansını bitirip kıdeminden dolayı 2005’teki uzman öğretmenlik sınavına girememişse diğer koşulları da sağlaması durumunda 2023 yılında uzman öğretmen olabilecek, ancak 10 yıl bu unvanda bekledikten sonra başöğretmenlik sınavına girebilecektir. Ayrıca MEB içerisinde uzman öğretmenlik unvanını alamamış doktoralı hatta doçent unvanına sahip öğretmenlerin de olduğunu not etmek gerekir. Bütün bu bilgilerin ışığında MEB’deki bu düzenleme ve uygulamalar sonucunda; lisansüstü eğitimini önceden tamamlamış öğretmenlerin haklarının verilmediği söylenebilir ve de gelecekte yüksek lisans ve doktora eğitimlerine yönelik öğretmen taleplerinin oldukça azalabileceği öngörülebilir.


ÖMK ile getirilebilecek önemli bir diğer eleştiri, bir meslek kanunun yalnızca kamu çalışanlarıyla sınırlandırılmasıdır. Oysaki bir mesleğin standartlarına ilişkin bir kanuni düzenlemeden bahsedilecekse, kamu ve özel sektör çalışanlarının tamamını kapsaması beklenirdi; örneğin, Avukatlık Kanunu’ndaki hükümlerin büyük bir kısmı; devlet memuru olan, serbest veya bağlı çalışan tüm avukatları kapsayacak nitelikte düzenlendi.


Bir kamu hizmeti olan eğitim ister doğrudan devlet eliyle isterse de özel sektör aracılığıyla verilsin, eğitimin baş aktörü olan öğretmenlerin yetiştirilmeleri ve kariyer düzenlemelerinde bütüncül bir bakış açısının ortaya konması gerekirdi. Anayasa’nın 42/6. maddesi, özel ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esasların, devlet okulları ile erişilmek istenen seviyeye uygun olarak kanunla düzenlenmesi gerektiğine hükmetmektedir; çünkü özel okullar özel sektör kuruluşları olsa da topluma zorunlu nitelikte bir kamu hizmeti sunmaktadırlar. Yetiştirilme, çalışma ve kariyer yolları aşamalarında devlet ve özel okul öğretmenleri arasında ortak standartların belirlenemediği durumlarda, özel okul öğretmenlerince verilecek eğitimin devlet okullarıyla erişilmek istenen seviyeye ne derece uygun olacağı tartışmalıdır.


Son olarak şunu da vurgulamak gerekir ki öğretmenlere yönelik bir meslek kanununun çıkartılmasına yönelik olarak öğretmen camiasından ya da eğitim sendikalarından bir talebin geldiği söylenemez; böyle bir kanun ilk kez net bir şekilde 2023 Eğitim Vizyon Belgesi’nde dillendirilmiştir (MEB, 2018a). Belki de ÖMK’nin kapsam ve nitelik olarak istenilen düzeyde olmamasının en büyük nedeninin tabandan gelen bir talebe dayanmamasından ve eğitimle ilgili tüm paydaşların görüşlerinin yeterince alınmamasından kaynaklandığı ileri sürülebilir.


Yukarıdaki değerlendirmeler ışığında sonuç olarak;

  • ÖMK’de bulunan hükümlerin çok büyük bir kısmı zaten METK içinde bulunmaktaydı; zaten yıllar önce verilmesi gereken birkaç mali hak dışında yeni bir şey getirdiği söylenemez. Öğretmenlik mesleğine özgü hususlar ÖMK yeterince düzenlenmemiştir.
  • ÖMK sonrası uygulanan öğretmenlik kariyer basamakları sınavının kolaylığı, öğretmenlerin lisansüstü eğitime olan başvurularını azaltacağı; bunun sonucunda da eğitimin niteliğinin olumsuz etkileneceği açıktır. Ayrıca önceki yıllarda yüksek lisans ve doktora eğitimi yapmış öğretmenlerin geçmişe dönük olarak özlük hakları verilmemiş, onlar da diğer öğretmenlerin sınav süreçlerinin tamamlanmasını beklemek zorunda kalmışlardır.
  • ÖMK yalnızca kamu çalışanlarıyla sınırlandırılmış; özel sektörde görev yapan on binlerce öğretmen düzenlemeye dahil edilmemiştir. Bu da ÖMK’nin gerçek anlamda bir meslek kanunu olmamasına neden olan bir diğer husustur.
  • ÖMK ilgili paydaşların görüşleri ve katılımları yeterince sağlanmadan çıkartıldığından hakkında getirilen eleştiriler hız kesmeden devam etmektedir.


Öneriler

  • ÖMK, demokratik olarak katılımcı bir bakış açısıyla TBMM tarafından tekrar ele alınmalı ve büyük oranda değiştirilmelidir.
  • Kanun kapsamına mutlaka özel öğretim kurumlarında görev yapan öğretmenler de dahil edilmelidir.
  • Bu kapsamda yapılacak tüm mevzuat düzenlemeleri öğretmenlerin ve okul yöneticilerinin lisansüstü eğitime yönelmelerini teşvik edecek şekilde yapılmalıdır.
  • Yükseköğretim Kalite Kurulu’nun da eğitim alanında verilen lisansüstü eğitimin niteliğini arttırıcı ve akredite edici çalışmalar yapabilmesi için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
  • Diğer bazı mesleklerde olduğu gibi ülke genelinde bir “öğretmenler birliği” kurulmasına yönelik çalışmalar ve düzenlemeler yapılmalıdır; böyle bir birlik öğretmenlik mesleğinin saygınlığını ve niteliğinin artmasına katkı sağlayabilecektir.