Uzman Görüşü
Arife Gümüş Sarı
2018’in son aylarında yayımlanan 2023 Eğitim Vizyonu, MEB ile sivil eğitim çalışmaları arasında güçlü bir köprü vazifesi gördü. Bakanın sivil alanda eğitim çalışmaları yürütmüş olması aynı zamanda farklı pozisyonlarda eğitim bürokrasisine aşina olması, MEB tarihinde alanın uzmanlarının her zaman bir sorun olarak dile getirdiği paydaş sınırlamaları açısından önemli bir kırılma noktası oldu.
İLKE Vakfı’nın bakanlıktan az bir zaman önce hazırladığı “Geleceğin Türkiye’sinde Eğitim” raporu incelendiğinde, benzer zamanlarda sivil alan ile MEB bürokrasisinin ortak sorunlara işaret eden çözüm önerilerini paylaştıkları görülebilir. Bakanlığın raporu, kamuoyunun yakın takibinde ve bir gündem oluşturarak açıklaması hem içerik hem de usul açısından sivil alan için güçlü bir motivasyon kaynağı oldu. Türkiye’nin her kesiminden kişi ve kurum, ilgili raporu açımlayan, kritik eden, tamamlayan önemli paylaşımlarda bulundu.
2019 yılı içerisinde geniş çalışmalar, odak raporlar, politika notları, gündem konuşmaları gibi farklı platformlarda sivil alan önemli bir müktesebat oluşturdu. Eğitimin aktörleri yakın markaja alındı. Okul yöneticileri, öğretmenler, veliler, öğrenciler belki de uzun yıllardır ilk defa bu kadar ayrıntılı, dikkatli ve derinlemesine ele alındı. 2019 yılında gerçekleştirilen sivil eğitim çalışmaları, MEB’in önemli kurumsal iş birlikçisi olarak STK’ları da hareketlendirdi.
Bakanlığın öğretmen akademilerini çeşitli STK’larda yapması, öğretmenleri farklı kurum ve kişilerle buluşturması, önemli açılımlardan bazılarını oluşturdu. Böylece hem eğitim bürokrasisi hem de sivil alan, sahada buluşup ortak iş yapabilme becerilerini test edebildi. Bu becerinin öz güvenle buluşması, Türkiye’nin pek çok önemli ve değişken gündemi arasında eğitimin merkezî rolünü unutturmadı. Hem İLKE Vakfı’nın hem de benzer çalışmalar yürüten diğer sivil kuruluşların eğitim alanında geliştirdiği içerik kadar içerik üretme tarzı da bu açıdan önemli bir gösterge olarak kabul edilebilir. Uzun vadede çokça dile getirilen eğitimde sürdürülebilir politikaların olmamasına dair eleştiriler, bu yakınlaşma sonrasında bir nebze olsun giderilmişe benziyor.
Burada dikkatlerden kaçmaması gereken husus, sivil katılımın kuşatıcılığından emin olunması ve sürecin aksatılmadan devam ettirilmesidir. Bu açık kapı politikası, MEB’in merkeziyetçi yapısının gölgede bıraktığı sorun alanlarının ve fırsat noktalarının merkeze ulaşması için önemli bir imkândır. Ayrıca hem insan kaynağı hem de dilin çeşitlenmesi açısından MEB için önemli imkânlar barındırmaktadır. Ankara’nın bu tutumu, il ve ilçe millî eğitim teşkilatlarına da yansıdığı zaman eğitim politikalarımız açısından daha gerçekçi, çözüme daha yakın adımların atılması imkânı artacaktır.