Türkiye'de Katılım Sigortacılığı
Giriş
İslam hukukunun temel kaynaklarına baktığımızda, sigortayı dolaylı olarak öngören birden fazla nas bulmak mümkündür. Kur’ân-ı Kerim’in “iyilik ve takva üzerinde yardımlaşmaya” (Mâide, 5/2) çağırması ve “Müslümanların birbirlerinin yardımcıları” (Tevbe, 9/71) olduğunu ifade etmesinin birer sosyal tedbir gayesine yönelik olduğu söylenebilir. Bireyler hayatta karşılaşabilecekleri tehlikelerin zarar ve masraf doğuran sonuçlarından ken- dilerini korumak için önceden tedbir alma ihtiyacı duymuştur. Toplumsal irade halini alan bu ihtiyaç ve güven arama duygusu, zamanla “sigorta” kavramını da ortaya çıkarmıştır.
Bu tehlikelerden doğabilecek zararlara maruz kalabilen bireyler, kendi varlıklarını devam ettirme içgüdüsüne dayanan bir korunma iradesiyle, zaman içerisinde, “korunma”, “yardım”, “tasarruf” ve “sigorta” gibi bir takım mücadele yollarına başvurmuşlardır. İnsan fıtratındaki bir özden neşet eden bu mücadele duygusu tarihin ilerleyen devirlerinde tecrübeyle tekâmül edip her ülkenin kendi kültür yapısına uygun olarak çeşitli şekiller de tasarlanmaya çalışılmıştır. Zira sigorta kavramının temelinde, aynı tehlikelere maruz kimseler arasında yerine göre “karşılıklı yardımlaşma ve dayanışmanın, istatistik, ihtimaller hesabı, büyük adetler kanunu” gibi sosyal teorilere dayalı, teknik ve rasyonel bir şekilde organize edilmesi fikri yatmaktadır.
Arapça eserlerde sigorta karşılığı olarak ‘et te’mîn’, ‘et-tekâfülül-ictimâî’ ve ‘et-tadâmun’ terimleri kullanılmaktadır. Temelinde yardımlaşma esası olan tekâful sigortacılığı sisteminin benzerlerine tarihte karşımıza çıkmaktadır. Mısır’da Hz. Yusuf’un yedi bolluk yılında depoladığı tarım ürünlerini, sonraki yedi kıtlık yıllarında dağıtması, Roma imparatorluğunda Roman Collegia’lar, üyelerine yardım eden ve cenaze masraflarını karşılayan derneklerin mevcut olması, Selçuklular döneminde esnaf ve tüccarın oluşturduğu “fütüvvet” ve “ahilik” adı verilen esnaf birlikleri de bu sınıf arasında yardımlaşmayı sağlaması, yine Osmanlılarda lonca teşkilatlarının kurduğu orta ve teavün sandıkları ile esnaf vakıfları, esnafın karşılaştığı mali veya mesleki problemleri çözmede etkili olması, bunlara örnek gösterilebilir.
Tekâfül dayanışma anlamına gelmektedir. Literatürde “İslami Sigortacılık, Faizsiz Sigortacılık, Teavün Sigortacılığı, Katılım Sigortacılığı” gibi isimlerle de karşımıza çıkmaktadır.
Mevcut Durum
Türkiye’de Sigorta Sektörüne İlişkin Genel Bilgiler
Türkiye’de 31.12.2021 tarihi itibariyle faaliyet gösteren 63 sigorta şirketi bulunmaktadır. Bu şirketlerin 38’i hayat dışı sigorta branşlarında faaliyet gösterirken 22 şirket hayat ve emeklilik branşlarında poliçe üretimleri yapmaktadırlar. 2019 yılında Türk Reasürans A.Ş.’nin kurulmasıyla birlikte reasürans şirketi sayısı 3’e yükselmiştir. Bununla birlikte katılım sigortacılığı sektörüne hizmet etmek için 2021 yılında Türk Katılım Reasürans A.Ş. kurulmuştur.
Bu şirketlerin 2021 yılı üçüncü çeyreği itibariyle aktif toplamları 339,5 Milyar TL’dir. 31.12.2021 tarihinde Bireysel Emeklilik fonları 244,4 Milyar TL’ye ulaşmış bu fonların yaklaşık %26’sı faizsiz fonlarda değerlendirilmiştir. Bununla birlikte ülkemizdeki sigorta şirketleri 2021 yılında 105,3 Milyar TL prim üretmişlerdir.
Türkiye’de 2009’da ilk tekâfül şirketinin kurulmasıyla hayata geçen katılım sigortacılığı 10 yılda hızlı bir gelişim göstermiş; 2010 sonunda %0,52 olan pazar payı neredeyse her yıl sektörün üzerinde bir büyüme gerçekleştirmiş, 2021’in sonu itibariyle toplamda 5.468.861.839 TL prim üreterek sigorta pazarında %5,2’ler seviyesine ulaşmıştır. 2021 yılı sonu itibariyle 4 tam katılım ile 8 pencere modelini benimseyen sigorta şirketi faaliyet göstermekte olup yeni yönetmelik gereği 2022 itibariyle pencere katılım şirketlerinin tam katılım şirketine dönüşme zorunluluğu bulunmaktadır.
2021 yılında Katılım Sigortacılığı prim üretiminin %38’i zorunlu trafik sigortası iken %22’si tarım sigortası, %14’ü oto kasko, %11’i yangın ve doğal afet sigortaları, %4’ü ise kaza sigortalarından oluşmuştur. Hayat branşının prim üretimi ise %6 olarak gerçekleşmiştir.
Türkiye’de Katılım Sigortacılığı Mevzuatı
Türkiye’deki 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu’nda katılım sigortacılığı sisteminin çalışmasına engel olacak bir hüküm olmadığı görülmektedir. Bu minvalde katılım sigortacılığı ile ilgili bazı düzenlemeleri de Sigortacılık Kanunu’nda da yerini alması için gerekli hazırlıklar son dönemde İdare’nin gündemini oluşturmaktadır. Nitekim 20 Aralık 2017 tarihinde ise yönetmeliği açıklayan bir de genelge yayımlanmıştır. Yönetmelikte dikkat çeken diğer bir ayrıntı ise konvansiyonel sigorta şirketlerinin yeni bir tekâfül şirketi kurmadan “pencere” şeklinde tabir edilen bir yapı ile ürün farklılaştırmasına giderek aynı zamanda katılım sigortacılığı yapmasının ancak belirli bir süreye kadar müsaade edilmesidir.
Türkiye’de tekâfül/katılım sigortacılığının sağlıklı bir şekilde büyümesi ve ilerleyebilmesi için bu konuda yatırım yapmak isteyen müteşebbisin bunun için ayrılmış bir sermaye ile yola çıkması gerekmektedir. Nitekim katılım sigortacılığı bir ürünün adı değil bizatihi sistemin kendisidir. Bu minvalde pencere sistemiyle getirilen kısıtlamaların ülkemizde yeni yatırımların tesisi için yerinde bir hamle olduğu düşünülebilir. Bunun dışında ülkemizde katılım sigortacılığının gelişmesi için diğer bir önemli adım da aynı isimle bir sivil toplum kuruluşunun kurulmuş olmasıdır. İslami sigortacılık konusunda hizmetler sunma, araştırmalar yapma gayreti ile faaliyetlerini sürdüren Katılım Sigortacılığı Derneği
aynı zamanda Onuncu Kalkınma Planı ve 64’üncü Hükümet Programı’nda Türkiye’de faizsiz finansın geliştirilmesi ve bu alanda gerekli koordinasyonun sağlanması için 2015 Yılı Aralık ayında Başbakanlık Genelgesi ile kurulan “Faizsiz Finans Koordinasyon Kurulu” üyelerinden biri olmuştur. Katılım sigortacılığı yönetmeliği Hazine Müsteşarlığı nezdinde hazırlanmış ve 20 Eylül 2017 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 19 Aralık 2020 tarihinde ise 2017’de yürürlüğe giren bu mevzuat mülga edilerek Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu (SEDDK) tarafından 19.12.2020 tarihli ve 31339 sayılı Resmî Gazete’de ‘’Katılım Esasları Çerçevesinde Sigortacılık ve Bireysel Emeklilik Faaliyetlerine İlişkin Yönetmelik’’ yayımlanmıştır. 19.06.2021 tarihinde uygulanmaya başlanan bu yönetmelikte, katılım sigortacılığına ilişkin danışma komitesinin esasları detaylıca belirlenmiş, şirket bünyesinde katılım uyum birimi kurularak şeri denetim ve uyum faaliyetleri zorunlu hale getirilmiştir. Katılım sigorta şirketleri tarafından fon ve havuzlara aktarılan primler de katılım finans esasları çerçevesinde yönetilecek olup pencere katılım şirketleri 31.12.2021’de portföylerini devretmesi veya müstakil bir katılım sigorta şirketi kurması zorunlu hale gelmiştir.
Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu
Türkiye’de özel sigortacılık alanında faaliyet gösteren gerçek ve tüzel kişilerin kamu adına denetimini yapmak üzere 1963 yılında Sigorta Murakabe Kurulu kurulmuştur. Bu Kurul, Sigorta Denetleme Kurulu adıyla 1994 yılında Hazine Müsteşarlığı bünyesine dahil olmuştur. Aynı dönemde, daha önce bankacılık sektörüyle birlikte yürütülen sektöre ilişkin düzenleme faaliyetlerinin ve idari süreçlerin yürütülmesi için Sigortacılık Genel Müdürlüğü kurulmuştur. 2001 yılında yayımlanan Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu ile 2007 yılında 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun getirdiği modern anlayış çerçevesinde Türkiye’de sigortacılık sektörünün hızla büyümesi ve finansal sistemin içinde ağırlığının artması üzerine, İstanbul’un küresel finans merkezi haline getirilmesi vizyonuna da bağlı olarak, sektörün daha dinamik bir anlayışla düzenlenmesini teminen, Sigortacılık Genel Müdürlüğü ve Sigorta Denetleme Kurulu birleştirilerek 18.10.2019 tarihinde Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu oluşturulmuş, 05.06.2020 tarihinde ilk toplantısını yaparak kuruluş sürecini tamamlamıştır. Kurum bünyesinde katılım sigortacılığı faaliyetlerinin düzenleme ve denetleme faaliyetlerini yerine getirmek üzere “Katılım Esaslı Düzenleme Daire Başkanlığı” da kurulmuştur.
Genel Değerlendirme
Sigorta, birçok İslam konferansında müzakere konusu yapılmıştır. Bu toplantıların sonuç bildirgelerine bakıldığında, devlet teşekküllü sigortaların genellikle caiz olduğu, ticari sigortaların ise ğarar, kumar ve ribâ unsuru taşıdığı belirtilerek caiz olmadığı ifade edilmiştir. Tartışmaları devam eden bu konuda ülkemizde 2020 yılında yayımlanan yeni bir düzenleme ile daha önceden Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da benzer bir görüşe sahip olduğu fıkhı çerçevede yeni bir tekâfül anlayışı Türkiye Modeli ismiyle hayat bulmuştur. Bu yeni yaklaşıma göre ülkemizde katılım sigortacılığı yapmak isteyen müteşebbisler dinen caiz olmayan kıymetlere sigorta teminatı vermediğinde, toplamış olduğu fonlar ve kendi öz sermayesini faiz dışında dinen meşru alanlarda değerlendirdiğinde ve tüm işlemlerini konusunda uzman bir danışma komitesinden hizmet alarak gerçekleştirdiği vakit katılım sigortacılığı faaliyetinde bulunmuş sayılmaktadır. Yine aynı mevzuatta bütün bu konuların yönetimine de ehemmiyet verilmiş, sekretarya işlemleri için katılım uyum birimlerinin kurulması ve denetim için katılım iç denetim mekanizmalarının tesisi zorunlu kılınmıştır. Bu düzenlemelerin kapsamı hayat, hayat dışı, emeklilik şirketleri ile kuruluş diye anılan DASK, Tarsim, Güvence Hesabı ve Motorlu Taşıtlar Bürosunu da ihtiva etmiştir.
Katılım sigortacılığı dünyada ve ülkemizde sürekli gelişme gösteren bir alan olmaya devam etmektedir. Son yıllarda hem müşteri tarafındaki bilinirliği hem de prim üretim rakamları bu alanın gelişimini bizlere göstermektedir. Ülkemizde 2020 yılının son ayında yayımlanan yeni katılım sigortacılığı yönetmeliğiyle birlikte katılım sigorta şirketlerinin daha atak bir yapıya sahip olacağı, yeni katılım sigorta şirketlerinin kurulmasıyla birlik- te sigorta pazarından daha çok pay alacağı öngörülmektedir. Bu sistemin gelişmesi için daha en başta faiz hassasiyeti olan sigortalıların işlemlerinde katılım sigorta şirketlerini tercih etmeleri de yine bu sektörün hızlı büyümesine katkı sağlayacağı izahtan varestedir.
Ancak tıpkı katılım bankacılığının murabaha ürününde yoğunlaşması gibi katılım sigorta şirketlerinin de toplanan primleri sadece faizsiz piyasa enstrümanları ile değerlendirmesi tekâfül sisteminin gelişmesini ancak bir noktaya kadar taşıyacağı düşünülmektedir. Burada sektör oyuncularına düşen en mühim vazifelerden biri de sistemin ruhuna da uygun düşen hususan yardımlaşmayı, muaveneti, teavünü içine alacak yeni tekâfül ürünlerinin geliştirilmesi, bu konuda inovatif çalışmalar yapmasıdır. Katılım sigortacılığı farkındalığını ön plana çıkaracak ve tercih edilmesini sağlayacak yeni ürün ve uygulamaların (micro tekafül, hac/umre sigortası, P2P vb.) gerekliliği elzemdir. Elbette bu konuda odaklanılması gerekli bir diğer husus da teknolojik çağa uygun, dijital dünya ile insicamlı Z kuşağına da beklentilerine cevap verebilecek “adil ve paylaşımcı” bir sigorta hizmeti sağlamanın gerekliliğidir.