Uzman Görüşü

Türkiye’de 2019 Yılı Uluslararası Hukuk Tartışmaları

Ali Osman Karaoğlu

Yalova Üniversitesi


Uluslararası hukuk, Türk kamuoyunda ve medyada popüler bir konu hâline geliyor. Bu anlamda 2019 yılı içerisinde hem devlet tarafından uluslararası alanda sonuç doğuran çeşitli eylemler gerçekleştirilmiş hem de kamuoyu kendini uluslararası hukuk tartışmaları içerisinde bulmuştur. 


Bilindiği üzere Türkiye tarafından Suriye’de yerleşik terör güçlerinin bertaraf edilmesini amaçlayan çeşitli operasyonlar yapılmaktadır. 2019 yılında Barış Pınarı Harekâtı bu kapsamda icra edilmiş ve daha geniş anlamda bir güvenli bölge oluşturulmasını amaçlamıştır. Öte yandan uzun yıllardan beri Türkiye, Doğu Akdeniz’de kıta sahanlığından kaynaklanan haklarını koruma mücadelesi vermektedir. Bu kapsamda Libya Ulusal Mutabakat Hükûmeti ile deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin bir uluslararası antlaşma akdedilmiştir. 27 Kasım 2019 tarihinde İstanbul’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Libya Devleti Ulusal Mutabakat Hükûmeti Arasında Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” 05.12.2019 tarihinde TBMM tarafından 7195 sayılı kanun ile uygun bulunmuş ve 07.12.2019 tarihli, 30971 sayılı Resmî Gazete’de ilan edilmiştir. Libya ile ilgili diğer bir gelişme ise iki devlet arasında, deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin antlaşma ile aynı gün akdedilen güvenlik ve askerî iş birliği mutabakatıdır. 27 Kasım 2019 tarihinde İstanbul’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Libya Devleti Ulusal Mutabakat Hükûmeti Arasında Güvenlik ve Askeri İş Birliği Mutabakat Muhtırası” 21.12.2019 tarihinde TBMM tarafından 7199 sayılı kanun ile uygun bulunmuş ve 24.12.2019 tarihli, 30988 sayılı Resmi Gazete’de ilan edilmiştir. Bu anlamda Türkiye hem Suriye’de hem Doğu Akdeniz’de hem de Libya’da mücadelesini sürdürmektedir. 


Uluslararası hukuk alanında kamuoyunda daha önce örneği pek fazla görülmemiş olan bir tartışma başlamıştır. 2011 yılında Türkiye’nin ev sahipliğinde İstanbul’da imzalanan ve Türkiye’nin herhangi bir çekince veya yorum bildirisi koymadığı “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi (veya Ev İçi) Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”nin bazı maddeleri kamuoyunca tartışmaya açılmış ve eleştirilmiştir. Esasen kanunların kamuoyunca tartışılması bilindik bir hadise olmakla birlikte aynı durum uluslararası antlaşmalar için geçerli değildir. Nitekim İstanbul Sözleşmesi, 2011 yılında İstanbul’da akdedilmesine ve TBMM tarafından uygun bulunmasına ve 2014 yılında Türkiye açısından yürürlüğe girmesine rağmen 2019 yılında tartışılmaya başlanmıştır. Görünen odur ki iletişim çağında artık uluslararası sözleşmeler de kamuoyunca tartışılacaktır. Sözleşmenin maddeleri incelendiğinde birçok düzenlemenin aslında Türkiye’nin daha önce taraf olduğu Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi sözleşmelerinde de yer aldığı görülebilecektir. Dahası Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları, sözleşmenin içeriğinin büyük oranda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında korunduğunu ortaya koymaktadır. Bu anlamda İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme gibi bir durum gündeme gelse dahi bu durum çok büyük bir değişiklik meydana getirmeyecektir. Zira diğer tüm sözleşmeler ve 6284 sayılı kanun yürürlükte iken İstanbul Sözleşmesi’nin sağladığı koruma, içerik olarak devam edecektir.