Logo

Yayınlar

Eğitim İzleme Raporu 2024


Eğitim, bireylerin akademik bilgi ve becerilerinin ötesinde, tutumlarını, değerlerini ve sosyal-duygusal kapasitelerini şekillendiren çok yönlü bir süreçtir. Bu nedenle eğitimdeki güncel durum, yalnızca sayısal verilerle değil; politikalar, uygulama süreçleri ve toplumsal etkilerle birlikte analiz edilmelidir. Eğitim politikalarının güncellenen verilerle toplum dinamikleriyle ilişkilendirilmesi önemlidir. Eğitim İzleme Raporu, her yıl eğitimdeki yeni gelişmeleri ve eğilimleri ulusal verilerle izler ve analizler sunar. Bu yılki raporda, sosyal-duygusal gelişim başlığı da değerlendirildi. Türkiye’deki öğrencilerin sosyal ve duygusal becerileri, uluslararası veriler ışığında analiz edilerek eğitim sistemindeki güncel meselelere dair öneriler sunulmuştur. Eğitim İzleme Raporu 2024, fırsat eşitliği, okul öncesi eğitim, yükseköğretim, eğitimin finansmanı ve insan kaynakları gibi konuların yanı sıra eğitim ortamları ve eğitime erişim alanlarını uluslararası kıyaslamalarla inceler ve uygulamaya dönük önerilerle araştırmacılar, akademisyenler, politika yapıcılar ve diğer paydaşlar için bir başvuru kaynağı olmayı hedefliyor. Eğitim, bireylerin akademik bilgi ve becerilerinin ötesinde, tutumlarını, değerlerini ve sosyal-duygusal kapasitelerini şekillendiren çok yönlü bir süreçtir. Bu nedenle eğitimdeki güncel durum, yalnızca sayısal verilerle değil; politikalar, uygulama süreçleri ve toplumsal etkilerle birlikte analiz edilmelidir. Eğitim politikalarının güncellenen verilerle toplum dinamikleriyle ilişkilendirilmesi önemlidir.   Eğitim İzleme Raporu, her yıl eğitimdeki yeni gelişmeleri ve eğilimleri ulusal verilerle izler ve analizler sunar. Bu yılki raporda, sosyal-duygusal gelişim başlığı da değerlendirildi. Türkiye’deki öğrencilerin sosyal ve duygusal becerileri, uluslararası veriler ışığında analiz edilerek eğitim sistemindeki güncel meselelere dair öneriler sunulmuştur.   Eğitim İzleme Raporu 2024, fırsat eşitliği, okul öncesi eğitim, yükseköğretim, eğitimin finansmanı ve insan kaynakları gibi konuların yanı sıra eğitim ortamları ve eğitime erişim alanlarını uluslararası kıyaslamalarla inceler ve uygulamaya dönük önerilerle araştırmacılar, akademisyenler, politika yapıcılar ve diğer paydaşlar için bir başvuru kaynağı olmayı hedefliyor.

Dijital Bağımlılık ve Eğitim: Sorunlar, Eğilimler ve Politika Önerileri


Dijital bağımlılık, öğrencilerin akademik başarısını, bilişsel gelişimini ve sosyal ilişkilerini olumsuz etkileyen giderek büyüyen bir sorundur. Eğitimde dijital teknolojiler önemli fırsatlar sunarken, bilinçsiz ve aşırı kullanım çeşitli riskler doğurmaktadır. Ancak, bu sorunla mücadelede eğitim sistemi paydaşları arasında etkin iş birliği sağlanamadığında, dijital bağımlılık derinleşmektedir. Dijital bağımlılık, öğrencilerin akademik başarısını, bilişsel gelişimini ve sosyal ilişkilerini olumsuz etkileyen giderek büyüyen bir sorundur. Eğitimde dijital teknolojiler önemli fırsatlar sunarken, bilinçsiz ve aşırı kullanım çeşitli riskler doğurmaktadır. Ancak, bu sorunla mücadelede eğitim sistemi paydaşları arasında etkin iş birliği sağlanamadığında, dijital bağımlılık derinleşmektedir. Hazırlanan politika notu, dijital bağımlılığın eğitim üzerindeki etkilerini analiz ederek, ebeveynler ile öğretmenlerin rollerini, öğrencilerin değişen teknoloji kullanım alışkanlıklarını ve eğitimde dijitalleşmenin fırsat ve risklerini ele almaktadır. Ayrıca, öğrencilerin bilinçli teknoloji kullanımını destekleyecek stratejiler ve öğretmenlerin bu süreçte nasıl daha etkin olabileceği incelenmektedir. Hazırlanan politika notu, dijital bağımlılığın eğitim üzerindeki etkilerini analiz ederek, ebeveynler ile öğretmenlerin rollerini, öğrencilerin değişen teknoloji kullanım alışkanlıklarını ve eğitimde dijitalleşmenin fırsat ve risklerini ele almaktadır. Ayrıca, öğrencilerin bilinçli teknoloji kullanımını destekleyecek stratejiler ve öğretmenlerin bu süreçte nasıl daha etkin olabileceği incelenmektedir. Bu politika notu, eğitimde dijital bağımlılığın getirdiği sorunları ve sunduğu fırsatları değerlendirerek, politika yapıcılara, öğretmenlere ve ebeveynlere somut çözüm önerileri sunmaktadır. Bu politika notu, eğitimde dijital bağımlılığın getirdiği sorunları ve sunduğu fırsatları değerlendirerek, politika yapıcılara, öğretmenlere ve ebeveynlere somut çözüm önerileri sunmaktadır. Dijital bağımlılık, öğrencilerin akademik başarısını, bilişsel gelişimini ve sosyal ilişkilerini olumsuz etkileyen giderek büyüyen bir sorundur. Eğitimde dijital teknolojiler önemli fırsatlar sunarken, bilinçsiz ve aşırı kullanım çeşitli riskler doğurmaktadır. Ancak, bu sorunla mücadelede eğitim sistemi paydaşları arasında etkin iş birliği sağlanamadığında, dijital bağımlılık derinleşmektedir.  Hazırlanan politika notu, dijital bağımlılığın eğitim üzerindeki etkilerini analiz ederek, ebeveynler ile öğretmenlerin rollerini, öğrencilerin değişen teknoloji kullanım alışkanlıklarını ve eğitimde dijitalleşmenin fırsat ve risklerini ele almaktadır. Ayrıca, öğrencilerin bilinçli teknoloji kullanımını destekleyecek stratejiler ve öğretmenlerin bu süreçte nasıl daha etkin olabileceği incelenmektedir.  Bu politika notu, eğitimde dijital bağımlılığın getirdiği sorunları ve sunduğu fırsatları değerlendirerek, politika yapıcılara, öğretmenlere ve ebeveynlere somut çözüm önerileri sunmaktadır.

IV. İstanbul Eğitim Konferansı Sonuç Raporu


Bu yıl “Eğitimi Yeniden Tasarlamak: 21. Yüzyıl Becerileri” temasıyla gerçekleşen IV. İstanbul Eğitim Konferansı, eğitimin birey ve toplum üzerindeki etkilerini yeniden düşünmeye davet eden bir tartışma platformu sundu. Konferansta, bireysel yeteneklerin geliştirilmesi ve toplumsal kalkınmaya katkı sağlanması için analitik düşünme, yaratıcı problem çözme ve sosyal-duygusal beceriler gibi 21. yüzyıl becerilerinin eğitim süreçlerine entegrasyonunun önemi tartışıldı. Konferansın önemli vurguları arasında, eğitimin yalnızca akademik başarı odaklı bir süreç olmaktan çıkıp öğrencilerin etik değerler, dayanıklılık ve aidiyet duygularını geliştiren bir yapıya dönüşmesi gerektiği yer aldı. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nin bu dönüşümdeki yol haritası, öğrencilerin bireysel potansiyellerini keşfetmelerini ve toplumun farklı alanlarına katkı sağlayabilecek çok yönlü bireyler olarak yetişmelerini hedefleyen bir vizyonla detaylandırıldı. IV. İstanbul Eğitim Konferansı Sonuç Raporu, eğitimin bireysel potansiyeli ortaya çıkaran ve toplumsal adaleti destekleyen bir yapıya dönüşmesi için kapsamlı öneriler sunuyor. Bu yıl “Eğitimi Yeniden Tasarlamak: 21. Yüzyıl Becerileri” temasıyla gerçekleşen IV. İstanbul Eğitim Konferansı, eğitimin birey ve toplum üzerindeki etkilerini yeniden düşünmeye davet eden bir tartışma platformu sundu. Konferansta, bireysel yeteneklerin geliştirilmesi ve toplumsal kalkınmaya katkı sağlanması için analitik düşünme, yaratıcı problem çözme ve sosyal-duygusal beceriler gibi 21. yüzyıl becerilerinin eğitim süreçlerine entegrasyonunun önemi tartışıldı. Konferansın önemli vurguları arasında, eğitimin yalnızca akademik başarı odaklı bir süreç olmaktan çıkıp öğrencilerin etik değerler, dayanıklılık ve aidiyet duygularını geliştiren bir yapıya dönüşmesi gerektiği yer aldı. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nin bu dönüşümdeki yol haritası, öğrencilerin bireysel potansiyellerini keşfetmelerini ve toplumun farklı alanlarına katkı sağlayabilecek çok yönlü bireyler olarak yetişmelerini hedefleyen bir vizyonla detaylandırıldı. IV. İstanbul Eğitim Konferansı Sonuç Raporu, eğitimin bireysel potansiyeli ortaya çıkaran ve toplumsal adaleti destekleyen bir yapıya dönüşmesi için kapsamlı öneriler sunuyor.

Türkiye’de Zorunlu Eğitimde Yabancı Dil Öğretimi


Türkiye’de yabancı dil eğitimi, örgün eğitimde önemli bir öncelik olarak ele alınmakta ve bu alanda çeşitli iyileştirme çalışmaları sürdürülmektedir. Ancak, sürecin tüm paydaşları arasında etkin işbirliğinin sağlanamaması, istenen öğrenim çıktılarına ulaşılmasını zorlaştırmaktadır. Hazırlanan politika notu, bu mevcut durumu verilerle analiz ederek, dijital çağın dil eğitimine etkilerini, değişen öğrenci profilleri ile öğretmenlerin uyumunu ve ölçme-değerlendirme süreçlerinin verimliliğini ele almaktadır. Ayrıca, uzun süreli yabancı dil eğitimine rağmen öğrencilerin hedeflenen dil seviyelerine ulaşamamasının sebeplerini de incelemektedir. Bu durumun paydaşlar arası etkileşim ve teknolojinin etkin kullanımı ile çözülebileceği vurgulanmaktadır. Teknolojik araçların kullanımı, öğretim ve değerlendirme süreçlerini güçlendirebilirken, öğretmenlerin mesleki gelişim süreçlerinin zenginleştirilmesi de eğitimdeki başarının artırılmasına katkı sağlayacaktır. Bu politika notu, dil eğitimindeki mevcut sorunları ve fırsatları dikkate alarak, politika yapıcılara ve eğitimcilere somut çözüm önerileri sunmayı amaçlamaktadır.  Türkiye’de yabancı dil eğitimi, örgün eğitimde önemli bir öncelik olarak ele alınmakta ve bu alanda çeşitli iyileştirme çalışmaları sürdürülmektedir. Ancak, sürecin tüm paydaşları arasında etkin işbirliğinin sağlanamaması, istenen öğrenim çıktılarına ulaşılmasını zorlaştırmaktadır. Türkiye’de yabancı dil eğitimi, örgün eğitimde önemli bir öncelik olarak ele alınmakta ve bu alanda çeşitli iyileştirme çalışmaları sürdürülmektedir. Ancak, sürecin tüm paydaşları arasında etkin işbirliğinin sağlanamaması, istenen öğrenim çıktılarına ulaşılmasını zorlaştırmaktadır. Hazırlanan politika notu, bu mevcut durumu verilerle analiz ederek, dijital çağın dil eğitimine etkilerini, değişen öğrenci profilleri ile öğretmenlerin uyumunu ve ölçme-değerlendirme süreçlerinin verimliliğini ele almaktadır. Ayrıca, uzun süreli yabancı dil eğitimine rağmen öğrencilerin hedeflenen dil seviyelerine ulaşamamasının sebeplerini de incelemektedir. Hazırlanan politika notu, bu mevcut durumu verilerle analiz ederek, dijital çağın dil eğitimine etkilerini, değişen öğrenci profilleri ile öğretmenlerin uyumunu ve ölçme-değerlendirme süreçlerinin verimliliğini ele almaktadır. Ayrıca, uzun süreli yabancı dil eğitimine rağmen öğrencilerin hedeflenen dil seviyelerine ulaşamamasının sebeplerini de incelemektedir. Bu durumun paydaşlar arası etkileşim ve teknolojinin etkin kullanımı ile çözülebileceği vurgulanmaktadır. Teknolojik araçların kullanımı, öğretim ve değerlendirme süreçlerini güçlendirebilirken, öğretmenlerin mesleki gelişim süreçlerinin zenginleştirilmesi de eğitimdeki başarının artırılmasına katkı sağlayacaktır. Bu durumun paydaşlar arası etkileşim ve teknolojinin etkin kullanımı ile çözülebileceği vurgulanmaktadır. Teknolojik araçların kullanımı, öğretim ve değerlendirme süreçlerini güçlendirebilirken, öğretmenlerin mesleki gelişim süreçlerinin zenginleştirilmesi de eğitimdeki başarının artırılmasına katkı sağlayacaktır. Bu politika notu, dil eğitimindeki mevcut sorunları ve fırsatları dikkate alarak, politika yapıcılara ve eğitimcilere somut çözüm önerileri sunmayı amaçlamaktadır.  Bu politika notu, dil eğitimindeki mevcut sorunları ve fırsatları dikkate alarak, politika yapıcılara ve eğitimcilere somut çözüm önerileri sunmayı amaçlamaktadır. 

Türkiye Eğitim Sisteminde Sosyal-Duygusal Öğrenme


Türkiye Eğitim Sisteminde Sosyal-Duygusal Öğrenme   Öğrenmeyi kolaylaştırma, davranış problemlerini azaltma, yeniliklere uyum, değişen istihdam taleplerine yanıt verme, dezavantajlı öğrencileri destekleme gibi sağladığı çok boyutlu faydalar ile sosyal ve duygusal beceriler, çocukların akademik performanslarını ve hayat boyu öğrenmelerini geliştirmede kritik role sahiptir. Bu becerileri güçlü olan öğrencilerin sosyal bağlantılarını daha kolay kurabildiği ve sürdürebildiği, zorluklarla daha kolay başa çıkabildiği, öğrenmeye daha hazır olduğu görülmektedir. Son yıllarda, okullarda zorbalık, uyum sorunları, madde kullanımı, kontrolsüz teknoloji kullanımındaki artışlar, salgın, deprem gibi biyolojik ve doğal afetler; öğrencilerin duygusal refahını, kişiler arası etkileşimlerini, sosyal uyumlarını etkileyerek stres ve kaygı düzeylerini artırmaktadır. Bu sorunlarla baş etmeyi kolaylaştıran sosyal ve duygusal becerilerin önemi daha da belirgin hale gelmiş; sosyal duygusal gelişim, artık, çocukların eğitiminin ve başarılı okul reformu çabalarının temel bir parçası olarak kabul görmeye başlamıştır. Sosyal-duygusal becerilerin güçlü olması, öğrencilerin yalnızca akademik becerilerini değil, aynı zamanda dayanıklılık, özdenetim ve sosyal farkındalık gibi sosyal ve duygusal becerilerini de artırmaktadır. Bu bağlamda, erken çocukluk yıllarından itibaren sosyal-duygusal becerilerin geliştirilmesi ve bu gelişimin planlı ölçme ve değerlendirme faaliyetleriyle takip edilmesi önemlidir. Bu çalışmayla da dünyada ve Türkiye’de sosyal-duygusal öğrenmeye yönelik uygulamalar, sosyal-duygusal becerilere yönelik ölçme ve değerlendirme konuları veriler ışığında ele alınarak temel ihtiyaç alanlarının belirlenmesi ve bu doğrultuda öneriler sunulması amaçlanmıştır. Türkiye Eğitim Sisteminde Sosyal-Duygusal Öğrenme    Öğrenmeyi kolaylaştırma, davranış problemlerini azaltma, yeniliklere uyum, değişen istihdam taleplerine yanıt verme, dezavantajlı öğrencileri destekleme gibi sağladığı çok boyutlu faydalar ile sosyal ve duygusal beceriler, çocukların akademik performanslarını ve hayat boyu öğrenmelerini geliştirmede kritik role sahiptir. Bu becerileri güçlü olan öğrencilerin sosyal bağlantılarını daha kolay kurabildiği ve sürdürebildiği, zorluklarla daha kolay başa çıkabildiği, öğrenmeye daha hazır olduğu görülmektedir. Son yıllarda, okullarda zorbalık, uyum sorunları, madde kullanımı, kontrolsüz teknoloji kullanımındaki artışlar, salgın, deprem gibi biyolojik ve doğal afetler; öğrencilerin duygusal refahını, kişiler arası etkileşimlerini, sosyal uyumlarını etkileyerek stres ve kaygı düzeylerini artırmaktadır. Bu sorunlarla baş etmeyi kolaylaştıran sosyal ve duygusal becerilerin önemi daha da belirgin hale gelmiş; sosyal duygusal gelişim, artık, çocukların eğitiminin ve başarılı okul reformu çabalarının temel bir parçası olarak kabul görmeye başlamıştır. Sosyal-duygusal becerilerin güçlü olması, öğrencilerin yalnızca akademik becerilerini değil, aynı zamanda dayanıklılık, özdenetim ve sosyal farkındalık gibi sosyal ve duygusal becerilerini de artırmaktadır. Bu bağlamda, erken çocukluk yıllarından itibaren sosyal-duygusal becerilerin geliştirilmesi ve bu gelişimin planlı ölçme ve değerlendirme faaliyetleriyle takip edilmesi önemlidir. Bu çalışmayla da dünyada ve Türkiye’de sosyal-duygusal öğrenmeye yönelik uygulamalar, sosyal-duygusal becerilere yönelik ölçme ve değerlendirme konuları veriler ışığında ele alınarak temel ihtiyaç alanlarının belirlenmesi ve bu doğrultuda öneriler sunulması amaçlanmıştır. Öğrenmeyi kolaylaştırma, davranış problemlerini azaltma, yeniliklere uyum, değişen istihdam taleplerine yanıt verme, dezavantajlı öğrencileri destekleme gibi sağladığı çok boyutlu faydalar ile sosyal ve duygusal beceriler, çocukların akademik performanslarını ve hayat boyu öğrenmelerini geliştirmede kritik role sahiptir. Bu becerileri güçlü olan öğrencilerin sosyal bağlantılarını daha kolay kurabildiği ve sürdürebildiği, zorluklarla daha kolay başa çıkabildiği, öğrenmeye daha hazır olduğu görülmektedir. Son yıllarda, okullarda zorbalık, uyum sorunları, madde kullanımı, kontrolsüz teknoloji kullanımındaki artışlar, salgın, deprem gibi biyolojik ve doğal afetler; öğrencilerin duygusal refahını, kişiler arası etkileşimlerini, sosyal uyumlarını etkileyerek stres ve kaygı düzeylerini artırmaktadır. Bu sorunlarla baş etmeyi kolaylaştıran sosyal ve duygusal becerilerin önemi daha da belirgin hale gelmiş; sosyal duygusal gelişim, artık, çocukların eğitiminin ve başarılı okul reformu çabalarının temel bir parçası olarak kabul görmeye başlamıştır. Sosyal-duygusal becerilerin güçlü olması, öğrencilerin yalnızca akademik becerilerini değil, aynı zamanda dayanıklılık, özdenetim ve sosyal farkındalık gibi sosyal ve duygusal becerilerini de artırmaktadır. Bu bağlamda, erken çocukluk yıllarından itibaren sosyal-duygusal becerilerin geliştirilmesi ve bu gelişimin planlı ölçme ve değerlendirme faaliyetleriyle takip edilmesi önemlidir. Bu çalışmayla da dünyada ve Türkiye’de sosyal-duygusal öğrenmeye yönelik uygulamalar, sosyal-duygusal becerilere yönelik ölçme ve değerlendirme konuları veriler ışığında ele alınarak temel ihtiyaç alanlarının belirlenmesi ve bu doğrultuda öneriler sunulması amaçlanmıştır.