UZMAN GÖRÜŞÜ

Toplam Faktör Verimliliği ve Türkiye Ekonomisi

Yüksel Bayraktar

Prof. Dr. İstanbul Üniversitesi

Bir ekonominin uzun dönemli büyüme trendi açısından kritik öneme sahip kavramlardan biri, verimliliktir. Toplam faktör verimliliği (TFV), verimlilik artışı ele alınırken en çok kullanılan kavramlardan biridir. TFV, en basit ifadeyle üretim sürecinde kullanılan girdilerin hangi ölçüde verimli olduğunu göstermektedir. Bu hâliyle teknoloji kullanımı ile TFV arasında yakın ilişki bulunmaktadır. Üretim faktörü kullanımının dışında büyümenin açıklanamayan ya da “artık” faktörü, verimlilik kavramı ile izah edilmektedir. TFV’nin yüksek olması, üretimde kullanılan sermaye, emek, arazi vb. temel faktörlerin arzı sabit tutulsa dahi daha fazla çıktı anlamına gelmektedir. Bu açıdan TFV, 1950’lerde büyüme ile ilgili yapılmış çalışmaların odak noktasında olmuştur. Bu konuda Solow’un katkıları yadsınamaz niteliktedir (Solow, 1957). 1909-1949 yılları arasında ABD büyümesini ele alan çalışmasında büyümenin %87,5’inin verimlilik artışından, kalan % 12,5’inin ise daha fazla sermaye kullanılmasından kaynaklandığı sonucuna ulaşmıştır. Solow’un çalışmasının ortaya koyduğu bulgular, ekonomik büyüme çalışan iktisatçıları ülkeler arasındaki millî gelir farklılıklarını açıklarken TFV’yi kullanmaya yöneltmiştir. 


TFV, en kısa biçimde çıktının girdiye oranı şeklinde ölçülebilir. Bu duruma şu şekilde bir örnek verilebilir:

Emek ve sermaye olarak 2 üretim faktörü olan bir ekonomide, çıktı miktarı Y ile, girdi miktarını da sermaye (K) ve emek (L) ile temsil ediliyorsa TFV, toplam çıktı miktarının emek ve sermaye miktarına oranıyla hesaplanabilir. Emeğin fiyatı olan ücret “w” ve sermayenin fiyatı olan faiz de “r” şeklinde ifade edilirse, TFV şu şekilde formüle edilebilir:

TFV=Y/(w.L+r.K)


2 firma arasında TFV hesaplamak istediğimizi varsayalım. Bir kişinin çalıştığı Firma A’da ortalama ücret 1.000 ₺ /ay ve fabrikada kullanılan 2 üretim makinasına ödenen kira ise 5.000 ₺/ay’dır. 4 kişinin çalıştığı Firma B’de ise ortalama ücret 1.500 ₺/ ay, 1 adet üretim makinasına ise 6.000 ₺ /ay kira ödemektedir. Her 2 firma da 10.000 birim mamul üretmektedir. Bu iki firmanın toplam faktör verimliliğini şu şekilde kıyaslanabilir:

TFVA=10.000/((1.000 x 1 + 5.000 x 2))=0,91

TFVB=10.000/((1.500 x 4+6.000 x 1))=0,83

Bu sonuçların ifade ettiğim anlam şudur: A firması, B firmasına göre daha verimli bir üretim yapısına sahiptir. Bu durumda TFV ile şu açılardan önemlidir:

  • TFV’nin firmaların, sektörlerin ya da makro ölçekte ülkelerin, kaynaklarını ne kadar etkin dağıttıklarının bir göstergesidir. 
  • TFV kaynakların ne kadar ettiğin dağıldığının bir göstergesi olduğu için ülkeler arasındaki gelir farklılıklarının açıklanmasında da kullanılmaktadır. 
  • TFV ülkeler, sektörler ve şirketler arası rekabet gücü açısından önemlidir. Örneğin, TFV’si yüksek bir sektörde, birim emekle üretilen nihai ürün miktarı daha fazla olacaktır ya da aynı miktar sermaye ile daha fazla üretim yapma imkânı doğacaktır. Bu nedenle, o şirketin ya da sektörün rekabetçiliğine doğrudan olumlu bir etki sağlanmış olacaktır. 
  • Bir ekonomide kaynaklar, TFV yüksek olan sektörlere doğru yönelme eğilimi gösterirler. TFV ne kadar yüksekse ülkelerin, sektörlerin ya da firmaların rekabetçiliği de o kadar yüksek olur. Dolayısıyla TFV yükseldikçe ekonominin kaynak kullanım etkinliği de yükselmektedir.


TFV’nin yükseltmesi, yeniliklere (inovasyona) bağlıdır. Yeniliği getirin ise Ar-Ge çalışmalarıdır. Sonuç olarak Ar-Ge çalışmaları yeniliklere; yenilikler ise TFV’nin artmasına yol açmaktadır. TFV’nin artması ise üretimin daha etkin ve verimli biçimde gerçekleştirilmesi anlamına gelmektedir. Bütün bunlardan dolayı TFV ile teknolojik ilerleme birlikte yol almaktadır.

Türkiye’de TFV’nin durumu, birkaç ana sorun noktası üzerinden ele alınabilir. Temmuz 2020’de BETAM tarafından yayınlanan bir araştırmaya göre 1980-2018 yılları arası Türkiye’de TFV dalgalanmalar göstermekle birlikte, en yüksek artışı % 3,1 ile 2003-2007 yılları arasında elde etmiştir (Bakış, O. & Acar, U., 2020). Ancak 2014 yılı sonrasında bu artış durmuştur. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilgili kurumları ve Avrupa Birliği tarafından desteklenen TFV raporuna göre (Çağlar, E. & Koyuncu, E., 2018) 2012-2017 arası dönemde, TFV’nin büyüme oranına katkısı yalnızca % 0,8 puandır. Dolayısıyla her iki araştırmanın bulguları da son 7-8 yılda TFV’de bir yavaşlamaya işaret etmektedir. TFV’deki bu yavaşlamanın temel dinamikleri maddede ortaya konulabilir: 


Beşerî sermaye kalitesi, son derece önemlidir. Beşerî sermayenin niteliği öne çıkarılacak şekilde rekabetçilik stratejisinin değiştirilmesi gerekir. Şöyle ki “düşük ücret, niteliksiz iş gücü” şeklindeki strateji, “nitelikli iş gücü” öne çıkarılarak güncellenmeli ve TFV arttırılarak değer zincirlerinin dönüşümü sağlanmalıdır. 

UNDP, AB ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından hazırlanan Beyaz Kitap’ta öne çıkarılan ana politika önerilerinden bir diğeri de değer zincirlerinin montajdan ve geleneksel anlamda imalattan çok, fark yaratan Ar-Ge faaliyetlerine, yenilik yaratma potansiyeli olan tasarım gibi bölümlere kaydırılmasıdır. Bu dönüşümün sağlanması, iş gücünün niteliğinin artırılmasını zorunlu kılmaktadır. Böylelikle TFV artırılarak rekabetçi avantaj sağlanmış olur. 


Beşerî sermaye kalitesinin artırılmasında önemli etmenlerden biri de eğitim altyapısının yeterliliğidir. Türkiye’de çalışan insanların yeni teknolojiler geliştirmesine yönelik eğitimsel altyapı yeterli değildir. Eğitim sisteminin kalitesini ölçmek ve uluslararası öğrencileri değerlendirmek için yaygın olarak kullanılan PISA skorlarına göre Türkiye, 2018 yılında verisi olan 75 ülke içinde Matematikte 40., okuma yeterliliğinde 38. ve fen bilimlerinde 37. sıradadır Dolayısıyla eğitim sisteminin çağın ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde dönüştürülmesi ve bu şekilde de beşeri sermayenin kalitesinin artırılması hedeflenmelidir. Orta gelir tuzağına düşmüş ülkeler için önemli bir tehdit olan orta insan tuzağı, beşerî sermayenin niteliği geliştirilerek aşılabilir.


TFV açısından bir diğer önemli dinamik ise dijitalleşme sürecinin şirketlerde yeterince benimsenmemiş olmasıdır. Özellikle son dönemde yaşanan Endüstri 4.0 süreciyle birlikte akıllı fabrikalar, otonom cihazlar, robotlaşma gibi konulara uyumun sağlanması TFV’nin artırılması açısından önemlidir. TÜSİAD tarafından 2016 yılında yayınlanan bir raporun sonuçları, Türkiye için dijitalleşme süreçlerine uyum sağlamanın, üretim maliyetlerini düşürerek %5 ile %15 arasında bir verimlilik artışına, ekstra %1’lik millî gelir büyümesine yol açacağı yönündedir. Bu nedenle, Türkiye’de faaliyet gösteren şirketlerin dijitalleşme yönünde teşvik edilmesi önemlidir. İlaveten dijitalleşme sürecinin kazandıracağı faydalara ilişkin başta KOBİ’ler olmak üzere, şirketlerin bilinçlendirilmesi önemlidir. Şirketlerin her sürecinde dijital okuryazarlığın geliştirilmesi, gelecekteki rekabetçilikleri ve sürdürülebilir büyümeleri açısından dikkat çekilmesi gereken konulardır. Aynı şekilde, yönetim yapılarının da bu bilinçle dönüştürülmesi gerekmektedir.