Tekafül ve Tasarrufa Dayalı Finans

Ekonomik tahminlerde kullanılan ve keskin öngörü gücüne sahip Dinamik Stokastik Genel Denge (DSGD) modelleri gibi ileri teknolojilerin geliştirilmesi, ekonomist ve politikacıları öyle bir rehavete sokmuştur ki 21. yüzyılın eşiğindeki finansal çöküşü öngörememişlerdir. Bu yüzyılın ilk on yılında şahit olunan, yaygın adıyla “kredi krizi” ilginç gerçekleri ortaya çıkarmıştır. Bu kriz, finans devlerini eritip, borsaları çökertirken, milyonları işsiz  bırakıp  iş yerlerini ve bankaları iflasla karşı karşıya bırakırken, söz konusu durgunluk konvansiyonel sektörle aynı hızda büyüyen devasa İslami finans sektörüne sadece hafif dokunmuştur. Dolayısıyla da bu sektörün, faize dayalı finans sektöründe görünen şoklara karşı dayanıklılığını göstermiştir.


O günden bu yana dünyada ve bir dereceye kadar  Türkiye’de  İslami  finans  sektörü hızla büyümektedir. İslami finans sektörünün varlıkları 2017’de 2.4 trilyon dolar iken 2018’de 2.5 trilyona çıkmıştır. Bu da %3’lük bir büyüme anlamına gelmektedir (ICD-REFINITIV, 2019). Ancak bu büyüme, önceki yıllarda görünenden daha yavaştır. İslami bankacılığın büyümesi daha da yavaş olup bu sektörün İslami finans endüstrisine katkısı küçülmüştür. Bu zayıf büyüme temel olarak, özellikle büyük İslami bankacılık varlığına sahip bazı yeni gelişen ekonomilerde ABD dolarına karşı yerel para birimlerinin değersizleşmesinden kaynaklanmaktadır (IFSB, 2019).


Küresel İslami finans içinde tekafülün payı tarihsel olarak son derece küçük kalmıştır. Tekafül sektörünün toplam katkısı 2017 yılında %6 gibi önemli bir artış gösterse de büyüme hızı zamanla azalmıştır. İlerleyen yıllarda sektör, sadece %1 büyümüş ve toplam katkısı 2018 yılı sonuna doğru 46 milyar dolara ulaşmıştır. Büyüme yavaş olsa da bir çok pazarın geçtiği dönüşümler yakın gelecekte sektörün hızlı büyümesi için olumlu bir işarettir.



Türkiye, küresel İslami finans sektöründe tarihsel olarak önemsiz bir paya sahiptir. Belli İslami finans göstergeleri bazında ülke sıralamasını gösteren birçok tabloda Türkiye aşağılarda yer almaktadır (Şekil 1). Ancak İslami finans sektörünün küresel büyümesi ağır iken bu hızın sektöre görece yeni girmiş ülkelerde artması umut vericidir. Türkiye sıralamada sekize yükselmiş olup İslami ekonomide önemli bir rol oynayabilir. Ülke, gelişmiş bir ekonomiye sahiptir ve geçtiğimiz yıl dünyada İslami ekonomi alanındaki konumunu güçlendirmek için önemli adımlar atmıştır. Türkiye, tesettür giyim ve helal gıda sektörlerine desteğini artırarak helal sektörünün gelişmesini kolaylaştırmıştır (DinarStandard, 2019). Tekafül ve bankacılık dışı İslami finans kurumları (BDFK) da benzer bir büyüme göstermiştir. Son birkaç yılda tekafül sektörüne yeni oyuncular girmiş ve sektör son beş yılda hacim olarak neredeyse on kat büyümüştür. Ülkede İslami finans sektörü için farklı bir düzenleyici standart olmasa da hükümetten gelen sürekli destek sektörün geleceğinin parlak olduğuna işaret etmektedir.


Türkiye’de Tekafül Sektörü


Tekafül ve retekafülün toplam varlıkları küresel olarak 46 milyar dolar gibi muazzam bir sayıya ulaşmıştır. Sektör tarihindeki en büyük tutar bile toplam finans sektörüne sadece %2 katkı sağlamaktadır (ICD-REFINITIV, 2019). Toplam 324 tekafül operatürü, İslami finans sektörünün yükselişte olduğu 47 ülkeye yayılmıştır. Öte yandan primler açısından sektör %19 hızla büyümektedir. Küresel tekafül piyasası 2018’de 21 milyar dolar değerine ulaşmıştır. Pazarın 2019-2024 döneminde %12.8 Yıllık Bileşik Büyüme Oranı ile 2024 itibariyle 44 milyar dolara ulaşması beklenmektedir.


Tekafül, şeriata uygun bir sigorta sistemi olup bu sistem yoluyla üyeler karşılıklı olarak belli bir tutarda katkıda bulunmak suretiyle kayıp, zarar ya da hırsızlık durumunda birbirlerini desteklerler. Temel hedef, topluluk üyeleri arasında işbirliğini geliştirmek ve onları öngörülemeyen kazalardan korumaktır. Fonlar, poliçe sahiplerinden düzenli parasal katkılar şeklinde gelmekte ve bir tekafül yönetim firması tarafından denetlenip yönetilmektedir. Artakalan tutar ise yatırıma dönüştürülerek elde edilen kar poliçe sahipleri arasında dağıtılmaktadır.


Tekafül sektörü varlıkları, son zamanlarda hızı azalsa da yıldan yıla sürekli olarak artmaktadır. Sektördeki varlıkların hacminin 2012 yılında  31 milyar dolar olduğu tahmin edilmekteydi. Daha sonra 2016’da ilk kez $ 44 milyara yükseldi ve sonraki iki yılda da iki milyar dolar daha artış gösterdi. Fakat geçen yıl sektör varlıklarında sadece %1’lik artış yaşanarak önceki seviyeden çok az artış gerçekleşmiş oldu. Yıllık bileşik ortalama büyüme oranı son 6 yılda %6 civarındadır. Sektörün büyümesi çok ufak olsa da nüfusun büyük kısmına ulaşmadığı düşünüldüğünde büyük bir potansiyel taşımaktadır.



Türkiye, dünyada 19. en büyük ekonomi, Avrupa’da ise 7. önde gelen ülke olup bu anlamda önemli bir aktördür. Ülkede İslami finansın geliştirilmesine yönelik ilk adım, 1983’te hükümetin özel finans kurumlarının açılmasına yönelik bir kararname çıkarması ile atılmıştır. Ancak sektör, 2005 yılında, özel finans kurumlarını katılım bankalarına dönüştüren yeni bankacılık kanununun yürürlüğe girmesi ile şaha kalkmıştır. Ülkede İslami finans hizmetleri diğerlerine göre pazara geç girmiş olsa da hükümetten aldığı güçlü destek sayesinde küresel İslami finans endüstrisinin büyümesindeki rolü çok önemli olmuştur. Tekafüle özel vurgu yapan ve İstanbulu geleceğin uluslararası finans merkezi olarak gören Türk ekonomik stratejisinin ayrılmaz bir parçası da İslami finansın geliştirilmesidir (COMCEC, 2019).








2005’te yeni bankacılık yasasının yürürlüğe girmesi, Türkiye’de bir İslami finans ekosisteminin gelişmesini sağlayarak 2009 yılında Kuveyt Türk Katılım Bankası tarafından, ülkenin ilk Genel Tekafül şirketi olan Neova Sigorta’nın kurulmasına zemin hazırlamıştır. Dört yıl sonra Albaraka Türk ve Kuveyt Türk Katılım bankaları biraraya gelerek Katılım Emeklilik ve Hayat adı altında, ülkenin ilk aile tekafül şirketinin açılışını yaptılar. Bundan sonra tekafül  şirketleri ve pencerelerinin sayısı her geçen yıl artmaya devam etti. Bugün tekafül hizmeti sunan 12 şirket bulunmaktadır. Bu şirketlerden 4’ü tam teşekküllü tekafül şirketi olup geri kalan 8 şirket tekafül pencereleri olarak faaliyet göstermektedir.


Düzenleyici Ortam


Türkiye’de finans piyasalarını düzenlemekten sorumlu dört kurum vardır. Bunlar, Merkez Bankası, Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurumu (BDDK), Sermaye Piyasaları Kurulu (SPK) ve Hazine ve Maliye Bakanlığı’dır. Pratik açıdan başlangıçta İslami finans sektörü için ayrı düzenleme olmasa da zamanla ve belli kanunlar çıktıkça sektörü daha detaylı bir şekilde ele alan düzenleme ve alt düzenlemeler yapılmıştır. Yukarıda bahsedilen dört kurum arasında Hazine ve Finans bakanlığı genel sigorta sektörünü lisanslama, düzenleme ve denetleme konusunda tek düzenleyicidir. Bakanlık, endüstrinin denetim ve düzenlemesini iki ayrı departman yoluyla yapmaktadır. Bunlar, Sigortacılık Genel Müdürlüğü (SGM) ve Sigorta Denetleme Kurulu (SDK)dur.


İslami finans sektörü ile ilgili düzenleme, ülkede bundan önce yetersizdi. Sigortacılık sektörü de temel olarak genel Sigortacılık kanunu No. 5684 altında düzenlenmektedir. Buna ilaveten 6102 sayılı Ticaret Kanunu, sigorta sözleşmeleri için anahatları sağlar. Bu kanun, 6 ana kitaptan oluşmakta olup her bir kitap hükümlerle ilgili genel kurallar içermekte ve her bir hükmün ardından da daha detaylı kurallar için maddeler gelmektedir. Son olarak Özel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Yasası No. 4632 emeklilik şirketlerinin kurulumu, işleyişi, yönetimi ve denetimi ile ilgili ilke ve prosedürlerin düzenlenmesini içermektedir.


Türkiye’de tekafülle ilgili düzenleme Hazine ve Finans Bakanlığı tarafından ancak 2017 yılında çıkarıldı. Katılım Sigortası işleyiş ilkeleri ve prosedürleri ile ilgili düzenleme (No. 30186) esas olarak Şeriat Danışma Kurulunun işleyiş modellerini ve idaresini düzenlemektedir. Düzenleme, teknik konuların yanısıra mevzuat ve yönetimle ilgili meselelere de değinir.


Düzenleme, risk fonu ve hissedar fonu ayrımına gider. Ayrıca yatırım, operasyonlar ve ürünlerin şeriata uygun olmasını gerektirir ve bu sorumluluğu Şeriat Danışma Kuruluna devreder. Kurumsal düzeyde Şeriat Danışma Kurulu, Türkiye örneğinde bu düzenleme altındadır (özellikle madde 3 ve 8 yoluyla). Öte yandan tekafül operatörleri hem katılım hem konvansiyonel sigorta düzenlemesini takip etmek, aynı zamanda IFRS standartlarına uymak zorundadır.




Düzenlemede belirtilen artık tutarın yeniden dağıtım metodolojisine göre Türk tekafül piyasası, tekafül operasyonlarını uygulamada zorluk yaşamaktadır. Madde, tekafül operatörlerinin artık tutarı hesaplamasını zorunlu kılsa da belli bir muhasebe standardı olmaması nedeniyle bunun metodolojisini çizmez. Öte yandan tekafül pencere şirketleri operasyonlarına sadece Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nu bilgilendirerek başlayabilir. Aynen tam teşekküllü tekafül operatörleri gibi pencereler de yukarıdaki düzenlemeye tabidir.


Tekafül sektörü, hala başlangıç aşamasındadır ve mevcut düzenleme tekafül operatörlerinin operasyonlarını bütünüyle kapsamamaktadır. Ancak İslami bankacılığın 2023 itibariyle pazar payı hedefini %7 olarak belirleyen 11. Kalkınma Planı, doğal olarak tekafül endüstrisi üzerinde de olumlu etki yaratacaktır.


Tekafül Sektörünün Yükselişi


Türkiye Sigortacılar Birliği, Ocak 2020’de üye şirketlerden toplanan verilere göre prim üretiminin 8198,927,449 TL gibi rekor bir tutara ulaştığını Mart 2020’de ilan etmiştir. Önceki yılın aynı dönemi ile karşılaştırıldığında bu %31 gibi oldukça büyük bir artıştır. Sektör 2018’de 17.36 oranında büyürken 2019’da bu oran %33’tür. 2018’den önceki senelerde de hızlanan bir büyüme göstermektedir. Son istatistiklere göre Türkiye’de 62 sigorta ve emeklilik ve 4 reasürans şirketi vardır. Bu sayı yıllar boyunca nispeten sabit kalmıştır.


Tekafül ya da katılım sigortası, Türk finans endüstrisi için görece yeni bir olaydır. Ülkede tekafül hizmetleri 2019’da başlamış olmasına rağmen gözle görülür bir ilerleme kaydetmiştir. Tekafül alanında toplam  12 şirket faaliyet gösterirken bunlardan sadece dört tanesi tam tekafül modeli olarak tanımlanabilir. Kalan sekizi tekafül hizmetleri vermekle birlikte pencere olarak faaliyet göstermektedir.




Sektör yeni olmasına rağmen yıllar içinde göze çarpan bir performans sergilemiştir. Aşağıdaki tablo, 2014 yılından bu yana her yıl tekafül operatörlerinin prim üretimini ve hayat sigortası ve diğer sigortaların toplam primler içindeki payını göstermektedir. 2014 yılında tekafül sektörünün prim üretimi neredeyse 383 milyon TL idi. Bu tutar 2019 sonu itibariyle 3.436 milyon TL’ye yükseldi. Bu da sadece altı yıllık bir dönemde yaklaşık  on kat artış anlamına gelmektedir. Primlerin bileşiği hem genel sigorta hem tekafül için az çok aynıdır. Aşağıdaki sütunlu grafikte görüleceği gibi prim üretimine katkıların çoğu hayat tekafülü dışından gelmektedir. Prim üretimindeki yıllık büyüme de yıldan yıla artmaya devam etmiştir. Fakat enflasyon faktörü dikkate alındığında çok farklı bir tablo ortaya çıkabilir. Ayrıca buradaki prim Türk lirası cinsinden iken prim üretim performansı ABD doları olarak gösterildiğinden yıllık artış önemli ölçüde düşebilir.


Tekafül sektöründeki büyüme de ilginç eğilimler göstermektedir (Şekil 8). Türkiye’de sigortacılık sektörünün bir parçası olarak tekafülün payı önemli artış göstermiştir. Aşağıdaki tabloda renkli gösterilen çizgiler, Türkiye’de sigortacılık ve tekafül sektörü primlerinin yıldan yıla büyümesini göstermektedir. Mor çizgi yeşil çizginin üzerinde olduğuna göre tekafül sektöründe prim üretimindeki büyüme söz konusu yıllarda genel sigortacılık sektörünü geçmiştir. Türk lirasının ABD dolarına karşı keskin düşüşünü göz önünde bulundurunca, herhangi bir sonuca ulaşmadan önce döviz kuru hareketleri ve enflasyon faktörünü de dikkate almak gerekir.







Toplam primler içerisinde tekafül priminin payı, tekafül endüstrisinin hızlı büyümesi nedeniyle doğal olarak artmıştır. Sigortacılık sektöründe tekafülün payı 2014 yılında toplamın sadece %1.5’ini temsil ediyordu. Bu oran, 2015, 2016, 2017 ve 2018’de sırasıyla %1.7, %2.6, %2.8 ve %4.1’e yükselmiştir. 2019 için elde edilen en son verilere göre tekafül işi yapan şirketlerin prim üretimi tüm endüstrideki prim üretiminin yaklaşık %4.7’sini teşkil etmektedir. Endüstride tekafülün payı nispeten düşük gibi görünse de ilk tekafül operatörünün ülkede 10 yıl önce faaliyete başladığı düşünüldüğünde elde edilen sonuçlar çarpıcıdır. Ayrıca katılım bankacılığı 1985’ten beri Türk bankacılık sektöründe yaklaşık %5 paya ulaşmışken tekafül sadece 10 yıl içinde sigortacılık sektöründe bu hedefi çoktan geçmiştir.




Tasarrufa Dayalı Finans


İlk tasarruf kurumları ABD’de Endüstri Devrimi sonrasındaki ekonomik değişimler ve toplumsal kargaşa ortamında ortaya çıktı ve kısa bir süre sonra bu kurumlar, farklı ülkelerde finansal tablonun popüler bir parçası haline geldi. Fakat bunların ticari bankalardan farkı belirsiz olduğundan son zamanlarda önemleri azalmıştır. Temelde çalışan insanlara “zor zamanlar” için paralarını koyacak güvenli bir yer sağlamak üzere kurulan bu organizasyonların son yıllardaki temel amaçları, müşterilere hizmet yerine ticari kredi sağlamaya dönüştüğü için bunlar artık geleneksel bankalardan ayırt edilememektedir. Finans literatüründe bu kurumlar kredi birlikleri ya da tasarruf birlikleri olarak geçmektedir.


Öte taraftan Türkiye ekonomisinde İslami finans çatısı altında faaliyet gösteren bu tasarrufa dayalı birlikler, yıllardır önemli  bir  rol oynamaya devam etmektedir. Bu faizsiz birlikler ya da tasarrufa dayalı kurumlar, hiç şüphesiz insanların ihtiyaç halinde konvansiyonel finans yerine başvurduğu çok daha iyi alternatiflerdir. Reel dünyada tasarrufa dayalı finans, bir grup insandan her birinin karşılıklı dayanışma ve işbirliğine dayalı olarak, hedeflenen finansman ihtiyaçlarını karşılamak üzere belli tutarda parayla katkıda bulunduğu bir uygulamadır. Vekalete dayalı olarak, toplam hedeflenen tutar için, eksi tasarrufları artı tasarruflarla kapatma ana amacını taşıyan bu model, sözleşmesel tasarruf kavramına benzemektedir (Dinc, 2019).


Bunlar, artı ve eksi tasarruflar arasındaki aktarımı kapatmak için kurulmuş kurumlar olarak görülebilir. Diğer bir deyişle, bu araçlar katkı sahiplerinin mali gücünü finansal güce çevirmektedir. Dolayısıyla bankaların aksine fon alıcıları ile fon sağlayıcılar aynıdır. Buna ilaveten bu model sadece bireysel tarafa hizmet etmekle kalmayıp kurumsal finans için de uygun bir araç olarak işlev görmektedir. Muhtemelen bu durum, onları bankalardan ayıran özelliktir, zira bankalarda fonları alan taraf ile fon sağlayan taraf farklıdır. Buna ilaveten şirketlerin katılım finansı ilkelerine dayalı işlem yaptığı, dolayısıyla artı tasarrufları toplamak için yarışırken onlara güç katan alternatif bir kavram olarak katılımcılar tarafından kabul görmüştür (Dinç, 2019).


Tasarruf bankaları ve emeklilik fonları konusunda Alman tecrübesinden faydalanan Türkiye’de de 1950’lerde benzer bir modelleme başlatılmıştır. 1951’de Emlak Bankası ülkedeki ilk “Yapı Tasarrufu” sistemini kurmuştur. Bu sistem bireylerin hem kendi tasarruflarını kullanıp hem de oy sandığından kredi almak suretiyle ev sahibi olmalarını sağlamıştır. Bu tasarruf sandıkları, banka tarafından tamamen Alman örneğine paralel bir şekilde oluşturulmuştur. Ne yazık ki dönemin ekonomik ve siyasi konjonktürüne bağlı olarak 1963’te bu oy sandığı sistemi ortadan kalkmıştır. Öte yandan Birleşmiş Milletler (BM) 1976’da gelişmekte olan ülkeleri, o dönem ki konut sorununa yardım etmek için gerekli finansman kaynağını yaratmaya teşvik etmiştir. “Konut yardımı” ihtiyacını karşılamak için zorunlu bir tasarruf uygulamasına çağıran bu önerilere uygun olarak Türkiye de 1987 yılında çalışanların ücretlerinden belli bir tutarı alma ve bu tutarları onlara konut sağlamak için konut fonunda biriktirme uygulamasını başlatmıştır. Ancak bu sistem daha önceki Emlak Bankası uygulamasıyla aynı kaderi paylaşmış ve 1995’te kalkmıştır.


Öte yandan tasarrufa dayalı finans o günden bu yana göze çarpan bir ilerleme kaydetmiştir. 1991’de Eminevim tasarrufa dayalı bir organizasyon olarak ortaya çıkmış ve 1992’de onu Fuzulev takip etmiştir. Yaklaşık on dört yıllık uzun bir aradan sonra 2016’da Birevim, 2017’de de Hedefevim faaliyete başlamıştır. 2018 ve 2019 yılları en verimli yıllar olup sırasıyla üç ve beş yeni aktör pazara girerek toplam sayıyı 13’e çıkarmıştır. Tasarrufa dayalı bu finansal birlikler zamanla sadece büyüklük olarak değil aynı zamanda faizsiz ve masrafsız çözümler, yenilikçi yaklaşım, güçlü sermaye, müşteri memnuniyetini önceleyen personel, şube ağı, teknolojik altyapı ve operasyonel mükemmellik standartları açısından da ilerleme kaydetmiştir. Pazardaki varlıkları sadece küçük tasarruf sahibi bireylere yönelik açığı kapatmakla kalmayıp aynı zamanda “ev sahipliği” hayallerini gerçekleştirerek bireylerin ufak tasarruflarını ekonomiye kazandırmada da bir rol oynamıştır.


Teorik olarak bu araçlar belli bir aktivite ile sınırlı olmasa da pratikte bu kurumlar konut, arsa ve işyeri dahil reel zamanlı ve az masraflı gayrı menkul alımı sağlamaktadır. Muhtemelen bu nedenle bazı çalışmalar bu sistemi basitçe faizsiz konut finansman modeli olarak tanımlamaktadır (Ersin and Duran, 2017). Ancak son yıllarda bu model, araç alımında da en çok tercih edilen yöntemlerden biri olmuştur.



Bu sektör, 2019’da hem ciro hem yapılan teslimatlar açısından rekor bir ilerleme  kaydetmiştir. 2019’un üçüncü çeyreği itibariyle konut ve araçta toplam ciro ve teslimat sırasıyla; 13.5 ve 4.1 milyar TL’ye ulaşmıştır. Kaydedilen teslimatların yüzde 86’sı konut için kalan yüzde 14’ü de araç teslimatı içindir. Öte yandan konut ve araç arasında ayrılan ciro 70:30 oranındadır. Aynı dönemde ciro ve teslimat açısından (konut ve araç için) toplam sözleşme sayısı sırasıyla 110,955 ve 28,618’dir. Eminevim 2019’da 21 bin 183 teslimat ile sektörün lideri olmuştur. Yıl boyunca ayrıca 150 bin teslimata ulaşarak faizsiz sistemde şu ana kadarki en yüksek teslimat sayısına ulaşmıştır.


Sektörün 2016’daki cirosu 2 milyar TL’dir. Bu sayı, 2017’de 3.5 milyar TL, 2018’de 7 milyar TL olup 2019’un ilk 9 ayında 13 milyar TL’yi geçmiştir. Sektörün en son verilerine göre, ciro 2019 yılında 15 Milyar TL’ye ulaştı. Dolayısıyla sektör Türk ekonomisine katkısını yıldan yıla düzenli olarak artırmaktadır. Tasarrufa dayalı finansın temel ürünü olan konut, bir bireyin ihtiyaçlar hiyerarşisindeki temel bir bileşen olduğundan konut finansmanı konusundaki diğer kötü seçenekler, tasarrufa dayalı organizasyonlar tarafından sunulan faizsiz imkanlardan faydalanma konusunda çoğunluğu ikna etmektedir.