BİR BAKIŞTA TÜRKİYE TOPLUMU

Şehir


1950’lerden bu yana köy ve kasabalardan şehirlere yaşanan iç göçün bugün geldiği noktada 2021 itibariyle il ve ilçe merkezlerinde yaşayan nüfus oranı %93’e vardı. Dolayısıyla şehirlerin altyapı, ulaşım, barınma, çevre, mimari düzenleme, kamusal alanlar gibi birçok bileşeni birer mesele olarak toplumsal hayatın ortasında yer alıyor ve gündeme geliyor. Denilebilir ki Türkiye’de birçok ekonomik ve kültürel tartışma bahsinin altında esasen son 70 yıla yayılan şehirleşme dinamiğinin getirdiği çok katmanlı ve hızlı toplumsal değişim yatıyor.

Barınma, anayasal bir sosyal hak olarak Türkiye’de hayati konulardan biri. İnsanların yaşanılabilir, temel ihtiyaçlara uygun, sağlıklı ve güvenilir konutlarda ikamet edebilmesi bu anlamda yükselen bir toplumsal talep olarak hissediliyor. Bilhassa büyük şehir merkezlerinde eğitim ve çalışma hayatına katılan ailelerin en temel beklentilerinden birini kendilerine ait bir konuta sahip olmak oluşturuyor. İnşaat yükselen bir sektör olsa da konut arzının geniş halk kesimlerinin istifade edebileceği fiyat aralığına göre planlanmaması, lüks yapıların oranının giderek artmasına neden oluyor.

Bu bağlamda konut satış sayısının yıllar içinde sürekli arttığını görüyoruz. 2010’lardan bu yana her yıl bir milyondan fazla konut satılıyor. 2020 ve 2021 yıllarında bu sayı 1.5 milyona yaklaştı. Bununla birlikte ev sahibi nüfusun oranının artmadığını, bilakis giderek azaldığını görüyoruz. On sene önce %20’ye kadar inmiş olan kiracı oranı 2021 itibariyle %27’ye yaklaştı. Bu oran yoksul nüfus içinde ise %32 olarak daha yüksek. Bilhassa yeni evlenen alt ve orta gelir grubu kiracılığı on seneye önceye göre daha çok deneyimlemek durumunda. Buradan hareketle, üretilen konut arzının toplumdaki konut ihtiyacıyla örtüşmediğini; dolayısıyla yapılan konut satışlarının toplumsal yapıdaki farklı katmanlara eşit dağılmadığını tahmin etmek zor değil.

Kendi konutuna sahip olmayı dar gelirli ve ücretli çalışan geniş kesimler için zorlaştıran dinamiklerden biri inşaat sektöründe ithalat kaynaklı girdilerle birlikte maliyetlerin yükselmesi. Nitekim TCMB’nin hesapladığı konut fiyat endeksinin 2017’den bu yana 100’ün üstüne çıktığını; 2011’den 2021’e geçen on yılda 4,8 kat arttığını görüyoruz. Benzer şekilde satılan konutların ortalama metrekare fiyatı Türkiye çapında son üç senede 4 kat; İstanbul’da ise 4,9 kat arttı. Son dönemde artan enflasyonla birlikte belli kredi politikalarının da etkisiyle konut fiyatlarının hızlı yükselişinin, işgücüne yeni katılan ve ağırlıklı olarak düşük ücret karşılığında çalışan yeni kuşakların yaşam fırsatları ve beklentilerine dair yıkıcı bir darbe vurduğunda şüphe yok. Yeni başlatılan sosyal konut projeleri olumlu bir gelişme ve ümit ihtimali içerse de toplumun talebiyle örtüşmeyen dar bir ölçekte olduğu; bilhassa kira fiyatlarının yükseldiği büyük şehir merkezlerinde yaşayanlar için yeterince kapsamlı olmadığı söylenebilir.

Şehirleşme aynı zamanda büyük çapta enerji tüketimi demek. Hanelerde kullanılan elektrik ve doğalgaz bu anlamda önemli harcama kalemlerinden birini oluşturuyor. Türkiye çapında bu iki enerji biçiminin konutlardaki tüketim maliyetinin giderek arttığını görüyoruz. Elektriğin birim fiyatı 2021’in ikinci altı ayından 2022’nin ilk altı ayına geçen kısa sürede %54 arttı. Doğalgaz birim fiyatındaki artış oranı ise %36. Bir diğer ifadeyle 2010’lar boyunca görece küçük artışlar arz eden elektrik ve doğalgaz fiyatları, son bir senede hanehalkı bütçelerini zorlayan bir hızda yükseliyor. İGDAŞ verilerine göre Ağustos 2022 itibariyle doğalgazın metreküp fiyatı İstanbul’da Türkiye ortalamasının da hayli üstünde. Şehir sosyolojisi esasen şehir denen olguyu öteden beri çevresindeki doğal unsurlarla birlikte düşünmeyi önerir. İklim değişikliği meselesinin başlıca gündem maddesi olduğu günümüzde atık ve geri dönüşüm bahisleri hakkında kurumlar giderek daha fazla veri topluyor. Geri dönüşüme gönderilen belediye atık oranının ve arıtma tesislerinde arıtılan su oranının az ama istikrarlı bir artış halinde olduğunu görüyoruz. Son dönemde bilhassa İstanbul sahillerinde görülen müsilajla birlikte tartışılan atık su meselesinde esasen yıllara yayılan bir iyileşme mevcut. Sadece denizlere değil, göllere ve nehirlere arıtılmadan deşarj edilen atık su oranları 2010’dan bu yana azalıyor.

Bu bahiste son bir maddeyi belediye hizmetlerinden memnuniyet oluşturuyor. Belediyelerin en az memnuniyet duyulan hizmet konusu yeşil alanlar. İmar planlarında kısa vadeli ekonomik kâr odaklı yaklaşımın, kentsel alanlarda ortak kullanıma açık yeşil alanları büyük oranda ihmal ettiği yönünde yaygın bir kanaat mevcut. Nitekim İstanbul’da toplam yeşil alan miktarı 2010’lar boyunca kullanıma açılan yeni park ve bahçelere rağmen sürekli artış halinde değil; hatta İBB verisine göre 2021’deki miktar 2018’in de gerisinde. Yeşil alanla birlikte yol/kaldırım hizmetleri de belediyelerin en az memnuniyet uyandırdığı ikinci bir konu. Yaşanılabilir, ortak fayda, sağlık ve refah üzerine kurulu şehirlere kavuşmak için bu tür problemlerin yapısal irade ve planlamalar gerektirdiği açık. 


Kaynaklar: TÜİK Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması, İSKİ, İGDAŞ, İBB, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü



Konut Fiyat Endeksi, Türkiye’de ve İstanbul’da Ortalama Metrekare Konut Satış Fiyatı (2010-2022)
Kaynak: TCMB, Konut Fiyat Endeksi, 2010-2021