Uzman Görüşü

Pedagojik Formasyon Karmaşası

Selami Aydın

2019-2020 akademik yılı dikkate alındığında, Pedagojik Formasyon Eğitim Ve Sertifika Programı bağlamında bir kargaşa yaşandığı görülmektedir. Öncelikle Millî Eğitim Bakanlığı, sertifikaya dayalı pedagojik formasyon eğitimi yerine lisansüstü düzeyde Öğretmenlik Mesleği Uzmanlık Programı açmak üzere yola çıkmıştır. Bir diğer ifade ile Bakanlık, ilk aşamada pedagojik formasyon uygulamasını tamamen kaldırmayı ve bu program yerine ülke genelinde erişimi kolay ve lisansüstü düzeyde bir program uygulamayı tasarlamış, lisans öğrencilerine ve mezun durumundaki öğretmen adaylarına pedagojik formasyon uygulaması yerine Millî Eğitim Bakanlığı’nda öğretmenlik hakkı kazanan öğretmenlere yüksek lisans düzeyinde Öğretmenlik Mesleği Uzmanlık Programı uygulanacağını duyurmuştur.


Bu durum, öğretmen yetiştiren eğitim fakülteleri açısından oldukça olumlu karşılanmış, öğretmen yetiştirmeye yönelik politikalarda köklü bir değişiklik olacağına dair umut vermiştir. Ancak beliren bu umut, geçen zaman içinde gerek uygulamalarda gerekse yasal mevzuatta yapılması gereken değişikliklerin akim kalması nedeni ile zaman içinde yerini umutsuzluğa bırakmıştır.


Uygulama aşamasında söz sahibi olan eğitim fakültelerinin bir kısmı, yapılacak değişiklikleri bekleme sürecine girerek güz yarıyılı itibari ile Pedagojik Formasyon Eğitim ve Sertifika Programı açmamayı tercih ederken fakültelerin diğer bir kısmı programın sonlandırılacağı endişesi ile abartılı rakamlarda öğrenci alımı yoluna gitmiştir. Ortaya çıkan bu dramatik süreç devam ederken gerek Bakanlık gerekse Bakan Yardımcılığı düzeyinde yapılan açıklamalarda, önerilen yeni programın kısa zaman içinde uygulanacağı şekli ile kamuoyuna arz edilmiş ancak gerek uygulama gerekse yasal düzenlemeler açısından bir değişiklik ortaya konulamamıştır.


Ortaya çıkan durum ise Pedagojik Formasyon Eğitim ve Sertifika Programına kaydolmak isteyen lisans öğrencilerinin bağlı bulundukları üniversitelerin yönetimleri ile karşı karşıya gelmelerine neden olmuştur. Diğer yandan kontrolsüzce ve yüksek sayıda öğrenci alan eğitim fakültelerinin hâlihazırda atama bekleyen yüz binlerce öğretmen adayının sayıca artmasından başka işlevi bulunmayan uygulamasının öğretmen yetiştirmeye ne gibi bir katkı sağladıkları da cevabı henüz bilinmeyen önemli bir soru olarak karşımıza çıkmaktadır.


Diğer yandan resmî olarak dile getirilmemiş olsa bile Bakanlık yetkilileri ile bazı üniversitelerin Öğretmenlik Mesleği Uzmanlık Programı açma konusunda birtakım çalışmalar yaptığı da bilinmektedir. Bu durumun da ülkemizde sayısı 100’e yaklaşan eğitim fakülteleri açısından tümleşik bir yaklaşım içinde ele alınması yerine sınırlı sayıda eğitim fakültesi tarafından yürütülmesinin düşünülmesi, Öğretmenlik Mesleği Uzmanlık Programının ölü doğması gibi trajik bir sonuçla karşılaşma endişesi oluşturmaktadır.