UZMAN VE PAYDAŞ GÖRÜŞLERİ
Uğur Özalp
Marmara Üniversitesi
Eğitim sistemlerinin amaçları arasında bireylere meslekî bilgi ve beceriler kazandırarak toplumsal hayata katkı sağlamanın yer aldığı dile getirilebilir. Bunun yanında, meslekî ve teknik eğitime yönelik uygulamalar, iş dünyası ve eğitim sistemi arasında köprü işlevi görmektedir. 28 Şubat postmodern darbesi, birçok doğurgusunun yanında ülkenin gelişiminin dinamosu olarak niteleyebileceğimiz meslekî ve teknik eğitim sistemini olumsuz etkilemiş, meslekî ve teknik eğitim veren ortaöğretim kurumlarının toplum nezdindeki algısının yerle bir olmasına yol açmıştır. 2010’lu yıllara gelinene kadar da meslekî ve teknik ortaöğretimin güçlendirilmesi ve özendirilmesine yönelik çeşitli girişimlerde bulunulsa da bu girişimler somut adımlara dönüştürülememiştir.
Ülkemizdeki ortaöğretim düzeyinde okullara yerleştirmenin katı bir eleme sistemi neticesinde gerçekleştirildiğini söylemek mümkündür. Toplumda, çeşitli eleme mekanizmalarından geçtikten sonra herhangi bir okula yerleştirilemeyen öğrenciler için tek seçenek olarak algılanan meslekî ve teknik ortaöğretim kurumlarına devam eden öğrencilerin ve ailelerinin teşvik edilmesi için atılan adımlar, uzun vadede, yapılan yatırımdan daha fazla getiri sağlama potansiyeline sahiptir.
Sektör aktörlerinin meslekî ve teknik ortaöğretimde söz sahibi olmasının yolunu açan, son yıllardaki en önemli adımların ilki 9 Ekim 2015 tarihinde MEB, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve İstanbul Sanayi Odasının ortak protokolüyle hayata geçirilen Okul Sanayi İş Birliği İstanbul Modeli Projesi oldu. Bu proje ile sektör aktörleri, ortaöğretim kurumlarında verilecek meslekî ve teknik eğitimin içeriğinin şekillendirilmesi konusunda söz sahibi olurken himayelerindeki okullardan mezun olan öğrenciler için istihdam garantisi sağlandı. Bu proje sayesinde sektörle kurulan ilişki, MEB için sektör-okul iş birliğinin pilot uygulaması olarak işlev gördü ve İstanbul’da edinilen tecrübe temel alınarak meslekî ve teknik eğitimin toplum nezdindeki algısına olumlu katkı sağladı. Bunun yanı sıra rekabetçi iş gücü yetiştirilmesinin, mezunların istihdamının kolaylaştırılmasının, iş birliği yapılan sektörle birlikte öğretim programlarının ve materyallerinin geliştirilmesinin ve eğitim verdiği alanda ar-ge çalışmaları yapılmasının hedef olarak belirlendiği Tematik Meslekî ve Teknik Anadolu Liseleri ile süreç devam etti. 2017 yılında eğitim-öğretim sahnesine çıkan bu okul türü ile çatı sektör örgütlerinin MEB ile yaptıkları protokoller üzerinden sektör aktörleri meslekî ve teknik eğitim sistemi içerisinde, yalnızca verilen meslekî ve teknik eğitime maruz kalan gençleri istihdam eder konumdan ihtiyaç duydukları iş gücünün yetişmesinde ders içerikleri öncelikli olmak üzere söz sahibi paydaşlar konumuna geldi.
2018 yılında yayınlanan 2023 Eğitim Vizyonu ile meslekî ve teknik eğitimde eğitim-istihdam-üretim ilişkisinin güçlendirileceğine ve meslekî ve teknik eğitimin çıktılarının görünürlüğünün artırılacağına, böylelikle meslekî ve teknik eğitime yönelik toplumdaki olumsuz algının kırılmasının sağlanacağına vurgu yapılmıştır. Benzer bir şekilde MEB’in 2019-2023 Stratejik Planında meslekî ve teknik eğitime atfedilen değerin ve erişim imkanlarının arttırılması hedef olarak belirlenmiştir. Bu kapsamda 2019 yılında MEB ile İstanbul Teknik Üniversitesi ve ASELSAN arasında imzalanan protokoller ile 2019-2020 eğitim-öğretim yılında İstanbul’da İstanbul Teknik Üniversitesi Meslekî ve Teknik Anadolu Lisesi, Ankara’da ASELSAN Meslekî ve Teknik Anadolu Lisesi açılmıştır. Meslekî ve teknik ortaöğretime yönelik toplumdaki olumsuz algıyı olumlu yönde değiştirmek üzere atılan bu adımlar arasında İTÜ MTAL’nin müdürünün profesör unvanlı akademisyen olması gibi uygulamalar yer almıştır. Takip eden yıllarda, ülkedeki meslekî ve teknik ortaöğretimin vitrininde yer alacak, Liselere Geçiş Sistemi sınavından yüksek puan almış öğrencilerin devam ettiği, adı geçen okullara benzer niteliklere sahip okullar çeşitli illerde ve alanlarda yaygınlaştırılmaya başlanmıştır.
2020 yılı itibarıyla ülkemizde bulunan üç binin üzerindeki meslekî ve teknik ortaöğretim kurumundan 1000’inin kapsam içerisinde bulunduğu “Meslekî Eğitimde 1000 Okul Projesi” uygulamaya geçirilmiştir. Belirlenen okullarda görev yapan yöneticilerin liderlik eğitimleriyle ve öğretmenlerin iş başı eğitimlerle meslekî gelişimlerinin desteklenmesinin, okulların fizikî alt yapılarının güçlendirilmesinin, öğrencilerin kişisel gelişimlerinin desteklenmesinin ve öğrencilerin ebeveynlerinin eğitim düzeylerinin artırılmasının hedeflendiği proje ile bu okullara 1 milyar TL tutarında yatırım yapılmıştır. Okul yöneticilerini, öğretmenleri, öğrencileri, öğrenci velilerini ve okul ortamını bütüncül bir biçimde geliştirmeyi hedefleyen projenin önemli bir aşamasını da meslekî ve teknik ortaöğretim kurumları arasında bulunan güzel sanatlar liselerinde öğrenim gören öğrenciler ve diğer meslekî ve teknik ortaöğretim kurumlarında öğrenim gören öğrencilerin bir araya gelerek ortak sanatsal çalışmalar yürütmeleri oluşturmuştur. Böylelikle, 2023 Eğitim Vizyonunda ortaya koyulan “insanın akıl ve kalple çift kanatlı olmasına dair (…) paradigma” bağlamında da somut adım atıldığı söylenebilir. Meslekî Eğitimde 1000 Okul Projesinin en önemli çıktıları arasında öğretmenler ve ortaöğretim düzeyindeki öğrencilerin fikrî mülkiyet konusundaki farkındalığının artırılması, 2020 yılında 188 adet ve 2021 yılında 221 patent, faydalı model, tasarım ve marka tescilinin yaptırılması gösterilebilir.
Meslek liseleri, salgın döneminde toplumsal ihtiyaçlara dönük hızla harekete geçmeleri ile toplumda dikkat odağı haline gelmiştir. Kuşkusuz MEB’in geriye dönük faaliyetlerinden damıtarak hayata geçirdiği uygulamaların meyvesi olarak nitelendirilebilecek bu durumun estirdiği olumlu rüzgârın da arkaya alınmasıyla uygulamaya koyulan Meslekî Eğitimde 1000 Okul Projesi, ülkenin meslekî ve teknik eğitim bakımından önemli bir atılıma imza atmasının önemli adımlarından birini oluşturmaktadır. Diğer taraftan, bu kıymetli proje ile ulaşılan sonuçların kamuoyuyla düzenli bir şekilde paylaşılmasının meslekî ve teknik ortaöğretime yönelik algının olumlu hale evrilmesine daha da fazla katkı sağlayacağı dile getirilebilir. Bununla birlikte mevcut liselere yerleştirme sistemi içerisinde en üst dilimde yer alan, Fen lisesine yerleştirilebilecek düzeyde puana sahip, hazır bulunuşluk düzeyi yüksek öğrencilerin meslekî ve teknik ortaöğretime dahil edilmesi sonucunda üretilebilecek katma değerin kıymeti tartışılmaz biçimde yüksek olacaktır.