UZMAN VE PAYDAŞ GÖRÜŞLERİ
Hasan Bozgeyikli
Prof. Dr., Selçuk Üniversitesi
Türkiye’de eğitim gündeminin değişmeyen ana başlıklarından biri meslekî eğitimdir. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren bir devlet politikası haline gelen meslekî eğitim, 1960’lı yıllardan itibaren planlı kalkınma anlayışına dayalı hazırlanan kalkınma planlarının neredeyse tümünde ön planda tutulmuş ve güçlendirilmesi gerekliliği sürekli vurgulanmıştır. Bu açıdan meslekî eğitim, hükümetler başta olmak üzere çalışma hayatındaki ilgili paydaşların sürekli güçlenmesini istediği bir eğitim türü olmuştur. Meslekî eğitimin güçlendirilmesi adına özellikle2000’li yıllardan günümüze gerek MEB gerekse çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafından birçok proje hayata geçirildi. 2000-2007’de Meslekî Eğitim ve Öğretim Sisteminin Güçlendirilmesi Projesi (MEGEP) 2012-2014’te Meslekî Becerilerin Geliştirilmesi Projesi (MTEM), 2003-2007’de Türkiye’de Meslekî Teknik Eğitimin Modernizasyonu Projesi (MTEM) ve 2008-2010’da İnsan Kaynaklarının Meslekî Eğitim Yolu ile Geliştirilmesi Projesi (İKMEP) gibi projeler bu kapsamda yürütülen projelerden sadece birkaçıdır.
MEB tarafından Kasım 2020’de başlatılan ve kapanışı Ekim 2021’de yapılan en son proje ise Meslekî Eğitimde 1000 Okul Projesi adını taşıyor. Mevcut 3 bin 259 meslekî ve teknik Anadolu lisesi arasından akademik başarısı düşük, devamsızlık oranı, sınıf tekrarı yapan öğrenci oranı ve örgün eğitim dışına çıkan öğrenci oranı yüksek olan 1000 okulu kapsaması nedeniyle projeye bu isim verilmiş. Meslekî Eğitimde 1000 Okul Projesi’nin daha önceki projelerden ayrılan yönü ise bir yıl gibi bir sürede 1 Milyar TL gibi büyük bir kaynağın meslekî eğitime aktarılmış olması ve projenin görünürlüğü adına en azından bir web sayfasının dahi yapılmamış olmasıdır. Nitekim projenin amacı ve faaliyetleri ile ilgili bilgiler neredeyse sadece Millî Eğitim Bakanının farklı zamanlarda basına yaptığı açıklamalardan ibarettir. Meslekî eğitimde okullar arası başarı farklılıklarını gidermek amacıyla seçilen 1000 okulda yaklaşık 600 bin öğrencinin eğitim aldığı göz önüne alındığında ilgili proje, MEB’in meslekî eğitim alanında yürüttüğü en büyük projelerden birisi durumunda.
Proje ile ilgili çeşitli zamanlarda yapılan bilgilendirmelere bakıldığında proje faaliyetlerinin temel olarak iki alanda toplandığı görülmektedir. Bunlardan birincisi; mevcut öğretim ortamının iyileştirilmesine yönelik faaliyetlerden oluşuyor. Bu kapsamda seçilen 1000 okulda 1000 kütüphane yapılmış, 10 bin akıllı tahta ve 1000 fizik, kimya ve biyoloji laboratuvarı kurulmuş, ayrıca mevcut meslekî alan laboratuvarları ve atölyeleri güncellenmiştir. Bu okulların döner sermaye kapsamındaki üretimlerini artırmak için 544 yeni atölye ve laboratuvar kurulmuş, 282 atölye güncellenmiş ve bütün okulların bakım ve onarımları yapılmıştır.
Elbette meslekî eğitimin güçlendirilmesi adına mevcut eğitim ortamlarının iyileştirilmesine yönelik yapılan bu faaliyetler çok önemli. Ancak meslekî eğitimin kronik sorunları göz önüne alındığında eğitim ortamlarının iyileştirilmesine yönelik bu faaliyetlerin meslekî eğitimin mevcut sorunlarına köklü bir çözüm getirmekten uzak olduğu ve sorunların sadece küçük bir kısmı için geçici bir etki bırakacağı daha önce yapılmış projelerden de tecrübe edilmiş durumda. Nitekim meslekî eğitimin güçlendirilmesi amacıyla son 20 yılda yapılmış diğer projelerle güncellenen eğitim ortamlarının aradan çok fazla zaman geçmeden tekrar güncellenme ihtiyacı arz etmesi bunun en önemli kanıtıdır. Bunun nedeni de ülkemizdeki meslekî ve teknik ortaöğretimin %90’ından fazlasının okul merkezli modelle yürütülmesidir.
Meslekî ve teknik eğitimde uygulanan okul modeli, teorik ve pratik eğitimin bir arada gerçekleştiği, pratik eğitim ortamlarında günün koşullarına uygun makine, teçhizat, atölye ve laboratuvar malzemelerine ihtiyaç duyulan maliyeti yüksek bir modelidir. Ancak özellikle son dönemlerde teknolojide baş döndürücü hızda yaşanan gelişmeler, okullardaki atölye ve laboratuvarların sürekli güncellenmesinin maliyetini artırarak neredeyse imkânsız hâle getirmektedir. Yalnızca kamusal kaynaklarla gerekli meslekî eğitim alt yapısının sürekli güncel tutulması ise mümkün değil. Bu durum doğal olarak bu okullarda verilen eğitim kalitesinin düşmesine de neden olmaktadır. Teknolojiye paralel olarak yenilenemeyen özellikle laboratuvar, atölye vb. fiziksel mekânlarda yapılan eğitim sonucunda öğrencilerin, teknolojik gelişmelerden uzak dolayısıyla istihdam edilmeleri beklenen iş dünyasının ihtiyaçlarına cevap veremeyen ve yeterli olamayan mezunlar olmalarına neden olmaktadır. Önceki proje deneyimlerine rağmen MEB’in 1000 okul projesi kapsamında da mevcut eğitim ortamının güncellenmesi çalışmalarına ağırlık vermesi projenin beklenen etkiyi vermesi noktasında başarısız olacağının güçlü ipuçlarını veriyor.
1000 okul projesi kapsamında yürütülen diğer faaliyetler ise öğrenci, yönetici, öğretmenler ve velilere yönelik yapılan faaliyetlerden oluşmakta. Bu kapsamda tüm öğrencilerin temel beceri yeterliklerinin geliştirilmesi, meslekî rehberlik ve yönlendirme desteği sağlanması, kültür-sanat ve spor etkinliklerinin artırılması ile öğretmen ve velilere yönelik çeşitli eğitimler verilmiştir. Proje kapsamında yönetici ve öğretmenlerin desteklenmesi amacıyla 32 bin 984 yönetici, 280 bin 58 öğretmen olmak üzere toplam 313 bin 42 kişinin katıldığı proje farkındalığı, kişisel gelişim ve liderlik, proje verimliliği ile işbaşı ve meslekî gelişim başlıklarında 18 bin 977 eğitim düzenlenmiştir. Temel beceri eğitim desteği kapsamında da 40 bin 951 öğrencinin katıldığı destek eğitimleri, 62 bin 283 öğrencinin katıldığı 6 bin 544 Destekleme ve Yetiştirme Kursu tertip edilmiştir. Kişisel gelişim destekleri faaliyetleriyle 45 bin 37 öğretmen ve 81 bin 323 öğrenciye ilk yardım farkındalık eğitimi verilmiş, 205 bin 172 öğrenciye psiko-sosyal gelişim desteği sağlanmıştır. Türkiye genelinde 126 gençlik merkezi kurularak, 103 bin 578 öğrencinin katıldığı 5 bin 429 kariyer günü, 15 bin 27 öğrencinin katıldığı tiyatro ve sinema gibi etkinlikler düzenlenmiştir.
Sayıların fazlalığı bir büyüklüğü gösterir ve çoğunlukla sayısal büyüklük, gelişmenin ve ilerlemenin olduğu şeklinde yorumlanır. Herhalde bu nedenle proje hakkında verilen bilgilerde çok sayıda kişinin katılımıyla gerçekleşen çok fazla sayıda etkinlik yapıldığına yönelik vurgu ön plana çıkarılıyor. Nitekim yapılan eğitimlere ve bu eğitimlere katıldığı söylenen kişi sayılarına bakıldığında insanın ne kadar çok şey yapılmış diyesi geliyor. Ancak projenin temel amacının okullar arası başarı farklılıklarını gidermek olduğu göz önüne alındığında insanın aklına ilk olarak öğretmenlere, yöneticilere, öğrencilere ve velilere yönelik yapılan bunca etkinliğin/eğitimin hangisinin bu amaca hizmet ettiği sorusu geliyor!
Sonuç olarak bir tarafta güçlendirilmesi için devlet tarafından çuvalla paranın döküldüğü ancak bir türlü düzelmeyen meslek liseleri, bir tarafta aradığı nitelikli elemanı bulamadığından şikayetçi bir iş dünyası, öte yanda ise çok ciddi nitelik sorunları olan bir eğitim sisteminde gelecek hayalleri dahi kuramayan milyonlarca meslek liseli genç. Tüm bunların ortasında ise konuyu hiç anlamamış ya da fena halde yanlış anlamış projelerle sorun çözme yaklaşımı! Unutulmamalıdır ki bir eğitim sistemi ve okulda ne kadar fazla proje varsa eğitim ve okul esas varoluşsal amacından o kadar çok uzaklaşmıştır.