BİR BAKIŞTA TÜRKİYE TOPLUMU

Kır


Türkiye’de kır, kırsal nüfus ve tarımsal üretim çetrefil bir konu. Hızlı şehirleşmenin sonucunda kırsal nüfus azalıyor ve kırsal nüfus içinde yaşlı nüfusun ağırlığı artıyor. Tarımın istihdamdaki payının da en düşük seviyeye vardığını ve %17 olduğunu hatırladığımızda kırın işgücü ve istihdama katılım bakımından daralan bir kategori olduğunu düşünebiliriz. 2021 itibariyle köyde yaşayan çocuk sayısı 1 milyona kadar inmiş durumda ve bu oran ilk defa %20’nin altına indi. Doğurganlık hızının azalışı şehirlerde daha hızlı gerçekleşse de kırsal nüfusun da kendini yenileyememe tehlikesi olduğu çok açık. Nitekim kırda genç oranında da sürekli bir azalma var. Buna karşılık kırda yaşlı oranı sürekli artarak %20’ye yaklaştı. Bu trendin yakın gelecekte bozulması, kırda istihdam ve eğitim fırsatlarının dar olması nedeniyle mümkün görünmüyor. Kırda yaşlı nüfusun artışı demek, il ve ilçe merkezlerinde görece daha erişilebilir olan sağlık, bakım, yardımlaşma ve sosyalleşme kaynaklarına yönelik talebin artması demek. Ancak kırsal yerleşimlerde bu kaynakların hem altyapı hem personel bakımından ne kadar organize edildiği ve vatandaşların talebine göre uyumlulaştırıldığı oldukça şüpheli. Dolayısıyla Türkiye’nin kır bağlamında yerinde yaşlanma ve aktif yaşlanma konularını bir sosyal politika aciliyeti olarak belirlemesi gerekiyor.

Kır denince ekonomik bakımdan tarımsal üretim akla ilk gelen bahislerden biri. Türkiye’nin tarım arazilerinin yeterli olup olmadığı önemli bir mesele olmakla birlikte yıllar içinde bu arazilerin toplam miktarının görece sabit kaldığını görüyoruz. Tarihsel olarak küçük toprak sahipliğinin baskın olduğu kırdaki mülkiyet rejimi bugün dahi etkisini gösteriyor. Nitekim büyük tarım işletmeleri altında birleştirilen ve yeni açılan tarım arazileri çok düşük seviyede. Bu noktada tarım işletme sayısı ve tarımsal üretim yapılan arazilerin kırsal hanehalklarına dağılımı noktasında henüz olmayan resmî verilerin düzenli tutulması gerekiyor.

Tarım ve hayvancılık temel gıda maddelerini temin eden sektörler olarak hem iç ve hem dış piyasadaki önemini kaybetmiyor. Salgını boyunca tarımsal üretim kaynaklı temel gıda maddelerine erişimin ne kadar asli bir ihtiyaç olduğunu gördük. Esasen Türkiye’nin tarımsal üretim hacmi sürekli artıyor. Tarımsal üretimin değeri bakımından tahıllarda, sebzelerde ve meyvelerde son dört yılda olumlu yönde bir artış olduğunu görüyoruz. Bunda dış piyasaların taleplerine daha hızlı cevap vermeyi sağlayan avantajlı uluslararası konum şüphesiz etkili. Nitekim salgının yaşandığı 2021 yılında tarımsal ürün ihracatının hızlı artmış olması da bunu teyit ediyor.

2021’e kadar miktar olarak sürekli artsa da toplam üretime oranı bakımından sabit gelen sebze ihracatının oranının artık giderek artacağını öngörmek mümkün. Bu bahiste öne çıkan kalemin domates olduğunu görüyoruz. 2021’de 2 milyon tona yakın domates ihracata konu oldu. Son yıllarda bilhassa yaygınlaşan jeotermal seracılıkta domatesin en çok tercih edilen ürün olmasının da bunda payı var. Örtü altı denilen ve cam, plastik vs. bir örtüyle mevsim etkilerinden yalıtık yapılan sebze üretiminin toplam hacmi 9.7 milyon tona varırken bunun yarısından fazlasını domates üretimi oluşturuyor.

Kırla ilgili bir diğer bahis hayvancılık ve buna bağlı gıda ürünleri. Esasen toplam canlı hayvan sayısında sürekli bir artış mevcut. Buna bağlı olarak kırmızı et ve tavuk eti üretiminde de görece yavaş da olsa artış yaşanıyor. Ancak enflasyonist şartlarda et ürünlerine erişimin dar gelirli aileler için giderek zorlaştığı da bir gerçek. Bir diğer ifadeyle her geçen sene daha fazla hayvansal gıda üretimi olsa da bu artışın farklı toplumsal tabakaların tüketimi için kolaylaştırıcı bir etkiye yol açtığını söyleyemeyiz. Bu anlamda hem üretimde hem de üretimle tüketim arasında bu gıda kalemlerinin fiyatını yükselten süreç ve mekanizmalara dair ayrıntılı araştırmaların yapılması elzem görünüyor.

Nihayetinde tarımsal ve hayvansal üretim noktasında mevcut döviz kurunun ihracatı kazançlı kıldığı ne kadar gerçekse kırda işgücü olarak bulunan nüfusun giderek azaldığı da bir başka gerçek. Bu bağlamda Türkiye’nin kırı bir sosyal politika konusu olarak başlıca gündem maddesi yapması gerektiği gibi, ekonomik verimlilik anlamında tarım ve hayvancılığı en ileri teknolojilerle buluşturması da şart. Bu politikanın önemli bir yanını ise elbette halen daha bazı kırsal bölgelerde doğalgaz ve yol gibi altyapı unsurlarının eksikliği oluşturmalı.



 
Kaynaklar: TÜİK Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi, Bitkisel Ürün Tabloları, Tarım İstatistikleri, Tarım ve Orman Bakanlığı