Uzman Görüşü
Lütfi Sunar
Günümüzde küresel olarak eşitsizliğin arttığına ve bunun pek çok sosyal problemin kökeninde yer aldığına dair ciddi veriler bulunmaktadır. Türkiye’de de 1980 sonrası takip edilen liberal ekonomi politikalarına bağlı olarak sosyal eşitsizliklerin gittikçe arttığı görülmektedir.
Eğitimde eşitsizlik sosyoekonomik eşitsizliklerin hem bir nedeni hem de sonucudur. Eğitimde eşitsizliğin çeşitli unsurları vardır. Bunlardan en önemlisi ailelerin çocuklarının eğitimi için ayırabildikleri finansal sermayenin miktarı ve aktardıkları sosyal ve kültürel sermayenin boyutlarıdır. Ayrıca kamusal eğitim olanaklarının ülke içerisinde bölgeler arasında, kır-kent arasında, şehirlerde mahalleler arasında, kadınlarla erkekler arasındaki eşitsiz dağılımı önemli etkenlerdendir. Eğitimin modern yaşamda en önemli konum edinme araçlarından birisi olduğu dikkate alındığında bu eşitsizliklerin elde edilecek konum, gelir ve gücün de eşitsiz olmasında belirleyici olduğu görülebilir.
Toplumsal eşitsizlikler ile eğitim arasındaki ilişkinin önemli etkenlerinden birisi de eğitime erişilebilirliktir. Türkiye’de eğitim alanında eşitsizliklerin en önemli kaynağı kamu yatırımlarının eşitsiz dağıtılmasıdır. Bu anlamda en önemli gösterge okullaşma oranları ve öğretmen başına düşen öğrenci sayılarında görülebilir. Buna göre 2019’da Türkiye’de net okullaşma oranları ilkokulda yüzde 98,64, ortaokulda yüzde 98,28, ortaöğretimde yüzde 84,20’dir. Türkiye’de ortaöğretim kademesinde okullaşma oranının en yüksek olduğu il yüzde 100 ile Rize’dir. Rize’yi Bolu, Isparta ve Amasya izlemektedir. Ortaöğretimde okullaşma oranının en düşük olduğu il % 51 ile Muştur. Onu Ağrı ve Gümüşhane izlemektedir. Okullaşma oranlarındaki bu büyük fark eğitime erişimi önemli ölçüde etkilemektedir.
Türkiye’de bölgeler arası gelir eğitim gini indeksi bölgeler arası gelir dağılımına büyük bir benzerlik göstermektedir. Bölgesel gelir dağılımındaki eşitsizlik ile eğitim arasında muhtemelen karşılıklı bir ilişki mevcuttur. Gelir eşitsizliği eğitimde eşitsizliğe yol açmakta, eğitimdeki eşitsizlikte insani sermayeyi etkileyerek gelir eşitsizliğini katmerlendirmektedir. Burada eğitimde eşitsizlikle gelirde eşitsizlik arasında bir döngü oluştuğu söylenebilir.
Eğitim alanındaki bir başka eşitsizlik kaynağı ise okul türleri arasındaki farktan kaynaklanmaktadır. Özellikle liselere giriş sınavında nitelikli okulları kazanma ile ailenin sosyoekonomik düzeyin yüksekliği arasında yakın bir ilişki olduğu sıklıkla görülmektedir. Benzer şekilde meslek liselerinde de tersi bir ilişki mevcuttur. Türkiye’de lise türleri arasındaki üniversite kazanma oranlarındaki büyük farklar düşünüldüğünde oluşan bu farkın ileride ne kadar fazla açıldığı anlaşılabilir. 2019 yılında her iki fen lisesi mezunundan biri lisans programına yerleşirken imam hatip liseleri mezunlarının %14,9’u, teknik lise ve meslek liseleri mezunlarının ise sadece %4,5’i herhangi bir lisans programına yerleşmiştir. Yerleşilen lisans programları arasındaki fark da ayrıca belirtilmeye değerdir. Bu fark aileleri özel okullara yöneltmektedir. Özel okulların eğitimdeki oranındaki son yıllardaki artış bunu göstermektedir.
Türkiye’de eğitim alanında yaşanan gelişmeler şüphesiz takdir edilmelidir. Özellikle eğitime yapılan yatırımların okulları genel olarak daha nitelikli hale getirdiği söylenebilir. Ancak takip edilen eğitim politikaları hala eşitsizlikleri beslemektedir.