Uzman Görüşü

Eğitim Sistemimiz ve MEB'in 2019 Performansı

Mustafa Gündüz

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ilk Millî Eğitim Bakanı olarak 10 Temmuz 2018’de akademisyen, Talim ve Terbiye Kurulu eski başkanı ve özel okul işletmecisi Prof. Dr. Ziya Selçuk’un atanması, kamuoyunda büyük bir beklentiyi de beraberinde getirdi. Bu beklentinin ardında, eğitim hayatımızın derin ve kapsamlı meselelerine ancak meslekten eğitimci bir bakan tarafından çözümler üretilebileceği algısı söz konusuydu.


Eğitim Bakanı, göreve geldiği ilk günden itibaren beş yıllık bir vizyon belgesi de hazırlayarak hayli iddialı bir başlangıç yapmış olsa da eğitim sistemindeki tarihî, kültürel ve yapısal sorunların söz konusu vizyona ulaşmada çetin bir ayak bağı olduğu kısa sürede anlaşılmış görülmektedir. Eğitim sistemimizdeki bir senelik icatlar ve sorun çözme stratejileri, geleneksel ve güncel sorunlara boğulmuş devasa hantal yapının kendisini bu hâliyle sürdürmekten başka yol bulamadığını göstermektedir.


2019 yılının öne çıkan eğitim faaliyetlerine kısaca bakıldığında, bu değerlendirmenin haklılığı görülebilir. Modern eğitim sistemlerinin çoktan çözmüş oldukları; eğitim süresi, okula başlama yaşı, dönem içi tatil ayarlamaları, ders süreleri ve teneffüs gibi pedagojinin teknik düzenlemelerinin yeniden ele alınıyor olması, bir türlü kurumsallaşamayan yapının süreklilik gösteren yanlarına işaret etmektedir. Eğitim hayatının tamamını yüzyıl öncesinin mantalitesiyle tek elden kontrol ve konsolide etmeye çalışan aşırı merkeziyetçi sert bürokratik yapı, çözüm olarak daima yeni kurallar üretmektedir. Oysa bugünün dünyasında her yeni kural, bir tür sınırlama ve yeni sorun demektir.


Öğretmen yetiştirmede formasyon uygulamasına dair netliğin olmaması, eğitimdeki muğlak politikanın bir göstergesidir. Bununla birlikte öğretmen niteliğinin ve özlük haklarının daha yüksek sesle dile getirilmesi, hizmet içi eğitime dair geliştirilen gayretler, Öğretmenlik Meslek Kanunu hazırlıkları, bazı temel sorunları çözme gayreti olarak görülebilir. Ancak bu son gelişmenin, Millî Eğitim Bakanlığı’nın kurumsal ve kararlı projesi olmaktan ziyade bireysel gayretlere yaslanması, bunun sürekliliğine dair riski de göstermektedir.


Yeni hazırlanan ders kitaplarının teknik nitelikleri ve pedagojik içeriğiyle ilgili tartışmalara bakıldığında, ehliyet ve liyakat sorununa, akademik dünya ile koordinasyon eksikliğinin de eklenmesiyle ne büyük hataların ortaya çıkabileceği, 2019 yılında da bir kez daha görülmüştür. Bazı hususi günlerde öğrenci ve öğretmen davranışlarına yansıyan tartışmalı ritüeller, eğitimin ideolojik sürekliliğini ve gücünü yansıtırken PISA, TİMMS gibi uluslararası sınavlarda kaydedilen dereceler, eğitim sisteminin mahiyetine yönelik başarısızlıklardaki istikrara işaret etmesi bakımından dikkat çekmektedir.


2019 senesi, eğitim sistemindeki derin yapısal sorunları bir kez daha görünür kılması bakımından önemli tecrübeler sunması yanında sorunları çözme yolunda palyatif de olsa ciddi gayretlere de sahne olmuştur.