Eğitim mi Şart Meslek Eğitimi mi Şart?
Milli Eğitim Bakanlığı 2018 yılından beri Eğitim Alan İzleme ve Değerlendirme Raporları ile şeffaf bir şekilde hem elindeki veriler aracılığıyla yapmış olduğu analizleri hem de eğitime dair perspektifini kamuoyu ile paylaşmaktadır. Bu sıralar ise gündem Liselere Geçiş Sistemi(LGS) kapsamında ortaöğretim kurumlarına ilk yerleştirme süreci sonuçlarının ve yerleşen öğrencilerin merkezi sınav performansının analizleri olmuştur.
İlgili iki rapor niceliksel ve niteliksel açıdan veriler sunmaktadır. Göstergeler genel olarak incelendiğinde 2019 yılına göre 2020 yılında LGS sistemi daha iyi sonuçlar sunmuştur denebilir. Öğrenciler tercihlerinde öncelik teşkil eden okullara yerleşebilmiş, mesleki ve teknik liseler rağbet görmeye devam etmiş, artan ortaokul mezun sayısına rağmen öğrenciler yerleştirme zorluğu çekmemiş(liselerin kontenjanları genişletildiği için) ve ortaokul başarısı ile merkezi sınav başarısı arasındaki ilişki kuvvetlenmiştir. Tüm bu mekanizmaların işleyişinin başarılı olmasını MEB yerelleşme becerilerine ve alan izleme becerilerine bağlamaktadır.
Rehberlik ve Yöneltme Hizmetlerine Bakış
İlk yerleştirme süreci(öğrencilerin yaklaşık olarak %93’ünü kapsamaktadır) ağırlıklı olarak kontenjan sayıları ve öğrenci doluluk oranları üzerinden açıklanmaktadır. Ancak bir öğrencinin yerleştirme dönemi içerisinde olması kendisine sunulan rehberlik ve yöneltme hizmetleriyle oldukça ilişkilidir. Bu sebeple de bir okulun iyi bir yüzdelik dilimden öğrenci almış olması ve kontenjanlarını doldurmuş olması öğrencilerin olması gereken ortaöğretim kurumunda olduğu anlamına daima gelmemektedir. MEB’in raporlar kapsamında böyle bir algıdan uzak olduğu düşünülmektedir. Bu durumun dengelenmesi için gereken rehberlik hizmetlerine dair MEB’in yaptığı değerlendirme online olarak hazırlanan kılavuzlar ile sınırlı kalmıştır. İlgili kılavuzların da ağırlıklı olarak niceliksel içerikle hazırlanmış olması(başarı yüzdeleri sunması ve yine tıklanma sayısı üzerinden etkililiğinin savunulması) benzeri bir tutumu yansıtmaktadır. Bununla ilgili olarak “Mesleğim Hayatım” portalının da sadece mesleki ve teknik liseler için içerik sunması dolayısıyla sosyal bilimler, fen bilimler, anadolu liseleri ve anadolu imam hatip liseleri için bir kaynak sunmaması daraltıcı bir bakışı temsil ediyor gibidir. Bu kapsamda bazı sorular gündeme getirilerek bir tutum farklılığı sağlanabilir: Öğrencilerin özellikle birinci veya ilk üç tercihlerinde bir ortaöğretim kurumuna yerleşmiş olmaları ne kadar öz farkındalıkla ilişkilidir? Öğrenciler ortaokul düzeyinde okullarından ve ailelerinden aldıkları rehberlik hizmeti ile yerleştirme sürecini nasıl değerlendirmektedirler?
Mesleki ve Teknik Eğitim Dengesi
Yukarıda sorulması gerekli görülen soruların bir sonraki aşaması ise ülkemizde mesleki ve teknik liselere artan ilgi hakkında tartışma yürütülmesi gerekliliğidir. MEB’in işbirlikleri ile mesleki ve teknik liselerinin cazibesi artırmıştır. Hatta artık %1’lik dilimden bile aşağıda başarı oranları ile yerleştirmeler gözlenmektedir. Ancak küresel düzeyde de tartışılan eğitimin tamamen sektör etkisi ile hareket ediyor olduğu eleştirisi ülkemiz için de önemlidir. Koronavirüs süreci ile daha da çarpıcı olarak yaşanan sosyal bilimlerde ve fen bilimlerinde krize dair bir tutum, tavır, üslup ve içerik geliştirilmesindeki eksikliğin giderilmesi için ülkemizin pandemi sürecinde mesleki ve teknik liselerinde nitelikli üretimler yapma başarısı için duyduğu nitelikli insan kaynağına ihtiyacın benzeri aranmaktadır. Ayrıca ülkemizde özgün bir model olan Anadolu İmam Hatip liseleri de artık din eğitiminden çok giderek artan fen ve sosyal bilimler içeriğiyle(yaygın kullanımda olan proje imam hatip liseleri adıyla) ve bu alanlardaki başarıları ile anılması benzeri ihtiyacın gereği olarak görülebilir. Anadolu imam hatip liselerine yerleştirmelerde neredeyse öğrencilerin yarısını imam hatip ortaokullar mezunları oluşturuyorken diğer yarısını ise ortaokullardan mezunların oluşturması dikkat çekicidir. Bu sebeple de eğitimin tamamen mesleki bir eğitim gibi sunulması ya da ağırlık verilmesi piyasa koşulları etkisinin çok içerisinde olmak olarak değerlendirilmektedir. MEB’in tespit olarak sunduğu bu yıl “2019 yılına göre sosyal bilimler liselerinin tercih edilme oranlarının azalması” sonucu satır arası bir bilgi olarak kalmamalıdır. Bu noktada öğrencilerin 2020 yılı LGS alt testler sonuçlarında fen bilimleri doğru cevap sayısı ortalamalarının 20 soruda 16,47 olmuş olması da önemlidir. Elbette ülkemizde yıllardır kronik bir sorun olarak mesleki ve teknik liseler tartışılmıştır ve şimdiki düzenlemeler heyecan vericidir. Fakat bu yaklaşımın eğitimde bu sefer de diğer okul türlerinde sorunların oluşmasına sebep olmaması için tedbir alınması gerekmektedir.
Sonuç olarak, eğitimde küresel eğilimler kapsamında gündeme getirilen yerelleşme yaklaşımında MEB’in başarılı bir ilerleyiş çiziyor olması ve bunun olumlu katkılarının bulgulanmış olması önemlidir. Ayrıca günümüzün artan gündemi olan dijital dönüşüme duyarlı bir pozisyon alınması ve sektörle işbirliği kurulması da olumlu değerlendirilmektedir. Bununla birlikte eğitimin pür bilim ile olan ilişkisinin de koparılmaması ve yerleştirmede öğrenciler için rehberlik hizmetlerinin de daha çok ön plana çıkarılması beklenmektedir.