Döviz Piyasası

2001 yılında ortaya çıkan ekonomik krizden sonra yürürlüğe konulan ve arz-talep koşullarına göre belirlenen dalgalı döviz kuru politikası 2021 yılında da sürdürülmüştür. Dalgalı kur sisteminde ekonomik temeller, para ve maliye politikası uygulamaları, küresel gelişmeler ve beklentiler döviz arz ve talebini be- lirleyen temel faktörler olarak görülmektedir. Dalgalı kur rejiminde TCMB, döviz kurunu bir politika aracı olarak kullanmamaktadır ve herhangi bir kur hedefi (nominal veya reel) belirlememektedir. Buna karşın finansal istikrara yönelik riskleri azaltmak için, Türk lirasının aşırı değerlenmesi veya değer kaybetmesine yönelik önlemlere başvurabilmektedir. Kur riskinin iktisadi aktörlerce yönetildiği bu sistemde TCMB, döviz kurlarındaki gelişmeler ve risk faktörlerini takip ederek elindeki araçlarla gerekli tedbirleri almaktadır (TCMB, 2020, s. 12; TOBB, 2021, s. 41).

Gelişmiş ülke merkez bankalarının para piyasalarında sıkılaşma yönünde eğilim gösterdiğine yönelik beklentiler, küresel risk iş- tahında dalgalanmalara neden olmaktadır. Bu durum son dönemlerde başta TL olmak üzere gelişmekte olan para birimleri üzerin- de baskı oluşmasına neden olmaktadır. 2021 yılının ilk ayları değerlendirildiğinde Türkiye’ye yönelik artan portföy yatırımları nedeniyle Türk lirası diğer gelişmekte olan para birimlerine kıyasla olumlu bir görünüm sergilemiştir. Buna karşın yılın ikinci ayının sonundan itibaren gelişmiş ülke tahvil getirilerinin yükselmesi ile birlikte gelişmekte olan ülkelere yönelik portföy girişlerinde daralma yaşanmış ve bu durum Türk lirası üzerinde de etkisini göstermiştir. Haziran 2021-Eylül 2021 tarihleri arasında her ne kadar dolar endeksinde genel bir artış gerçekleşmiş olsa da Türk lirası ılımlı bir şekilde değer kazanmıştır. Yılın son çeyreğinde ise başta FED olmak üzere gelişmiş ülke merkez bankalarının parasal sıkılaşmaya gidileceğine yönelik mesajlar vermesi ile enflasyonist beklentilerin artış göstermesi Türk lirası üzerinde baskı oluşturmuştur (SBB, 2021, s. 61).

2021 yılı genel olarak değerlendirildiğinde Türk lirası Amerikan dolarına karşı %75’in üzerinde değer kaybı yaşamıştır. Bu süreç yılın son çeyreğine girildiğinde daha da hızlanarak Kasım-Aralık 2021 döneminde tarihi zirve rekorları yinelenmiştir (KPGM, 2022, s. 26). Piyasaların para politikasının objektifliği ve yönüne dair tepkileri, Eylül 2021’den günümüze kadar izlenen parasal genişleme politikaları ile birleşince ülkenin makro finansal


 koşullarının bu durumdan negatif etkilenmesine neden olmuştur. Küresel düzeyde sıkı para politikaları uygulamalarına geçiş başlamasına karşın, Türkiye’nin faiz oranlarını düşürmesi Türk lirasının önemli oranlarda değer kaybetmesinin temel nedenlerinden biri olarak gösterilmektedir. Nitekim TCMB 23 Eylül 2021’den yıl sonuna kadar toplamda 500 baz puanlık faiz indirimi gerçekleştirmiştir. Tablo 11’de Türkiye’nin 1 Haftalık Repo Faiz oranlarına dair veriler yer almaktadır.

TCMB, faiz indirimlerine yönelik atılan adımların etkisinin izleneceğini belirtmektedir. Politika faizinin durumu hakkında piyasa oyuncuları ve ekonomi yönetimi arasında farklı görüşler bulunmaktadır. Piyasa oyuncuları yeni faiz indirimlerine karşı çıkarken ekonomi yönetimi faiz indirimleri sayesinde yatırımların canlanacağını, ihracatın artacağını ve bu vesileyle cari işlemler dengesinde pozitif bir seyir izleneceğini iddia etmektedir. Bu tartışma devam ederken döviz kuru üzerinde önemli etkileri de beraberinde getirmiştir. MB döviz satış kurları verilerine göre euro ve Amerikan doları kurlarında tarihi zirveler görülmüştür. 21 Aralık tarihinde euro 19,71 ve Amerikan doları ise 17,50 seviyelerine çıkmıştır. Kurlarda meydana gelen dalgalanmaların önüne geçilmesi amacıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan “Kur Korumalı Mevduat Sistemi” hayata geçirilmiştir. Bu yeni uygu- lamayla kur önemli oranda düşüş göstermiştir. Dolar ve euro kuru belirli bir seviyede dengelenmiş gibi gözükse de önceki yüksek seviyelere hızlı bir biçimde ulaşılması dikkatli olunması gerektiğinin çarpıcı bir örneği olarak görülmektedir (KPGM, 2022: s. 25-26). Şekil 47’de 2021 yılı içerisinde dolar kurunda yaşanan gelişme daha net bir şekilde görülebilecektir.

Hükümetin açıkladığı yeni ekonomi politikası değerlendirildiğinde, temel olarak faiz- lerin düşürülmesi ve kurun yükseltilmesinin amaçlandığı ifade edilmektedir. Kur yükseldiğinde ise ihracatın artacağı ve ithalatın azalacağı ve böylelikle cari açığın kapanacağı iddia edilmektedir.

Cari açık ortadan kaldırılıp cari fazla verildiğinde ise enflasyonun düşeceği ve ekonomide fiyat istikrarının sağlanacağı belirtilmektedir. Bu nedenle 18 Mart 2021 tarihinden itibaren düzenli olarak faiz indirimi gerçekleştirilmiştir. 2021 yılının son 4 toplantısında 500 baz puan faiz indirimi yaşanmasına rağmen, 2022 yılının ilk üç toplantısında faiz oranlarında bir değişikliğe gidilmeyerek faiz %14,00 seviyesinde tutulmuştur. Merkez Bankası’nın 2021 yılı içerisinde faiz oranlarını düşürmesi ve dolar kurun- da yaşanan artış, ihracatın artmasına neden olmasına rağmen bir ölçüde aynı seviyede ithalatın da artış göstermesi nedeniyle cari fazla verilmesi mümkün olmamıştır. 2021 yılının tamamında cari işlemler açığı 14,8 milyar $ tespit edilmiştir. 2020 yılı ile kıyas- landığında cari işlemler açığında bir iyileşme olduğu görülmektedir. Nitekim 2020 yılında cari işlemler açığı 35,5 milyar $ olarak gerçekleşmiştir. Her ne kadar cari işlemler açığında önemli bir azalma kaydedilmiş olsa da cari fazla verilmediği görülmektedir. Bu durum 2021 yılı için hükümetin dolar kurunun yükselmesi ile ihracatın artacağı ve ithalatın azalacağı ve bu vesile ile cari fazlanın verileceği düşüncesinin henüz gerçekleşmediğini göstermektedir.

2021 yılı içerisinde kur üzerinde en önemli etkinin kur korumalı mevduat sisteminin devreye girmesi ile gerçekleştiği düşünülmektedir. Kur korumalı mevduat hesabı, Türk lirasının vade sonunda dolar, euro veya sterlin karşısında faiz oranından daha fazla artması durumunda aradaki fark ödemesini gerektiren, rekabetçi bir mevduat türüdür. Bu politika aracı ile Türk lirası cinsinden tutulan birikimlerin kur kaynaklı herhangi bir kayıp yaşanmasının önüne geçilmesi amaç- lanmaktadır. Kur korumalı mevduat sistemi ilk kez 20 Aralık 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından ilan edilmiş ve döviz kurları üzerinde etkisini kısa sürede göstermiştir. Kur korumalı mevdu- at hesabına dair yapılan açıklamadan önce 17,50 seviyesine kadar yükselen dolar/TL kuru, açıklamanın ardından 11,75 seviyeleri- ne gerilemiştir.


Merkez Bankaları, ekonominin ihtiyaçlarını zamanında karşılamak ve ekonominin zor zamanlarını daha kolay atlatabilmek amacıyla altın ve döviz şeklinde iki çeşit rezerv tutmaktadır. Merkez Bankalarının altın rezervi bu- lundurmasının arka planında, altının stratejik bir rezerv tutma aracı olması, kolayca paraya çevrilebilme özelliğine sahip olması ve ülke ekonomilerinin zor dönemlerinde ödeme gücüne sahip olduğunu göstermesi gibi çeşitli nedenler bulunmaktadır (Eğilmez, 2017). Türkiye’nin 2021 yılı içerisinde altın rezervleri inişli çıkışlı bir seyir izlemiştir. 2021 yılının başında 43,8 milyar $ olan altın rezervleri, 2021 yılının sonuna gelindiğinde ise 38,4 milyar $ olarak belirlenmiştir. Ülkenin brüt döviz rezervleri ise 2021 yılının ortasına kadar inişli çıkışlı bir seyir izlerken, temmuz ayından itibaren artış trendi içerisine girmiştir. 2021 yılının başında brüt döviz rezervi 48,6 milyar $ iken, Kasım ayında 87,9 milyar $ ile zirveyi görmüş, yıl sonuna doğru ise 72,5 milyar $’a gerilemiştir. Merkez Bankası’nın toplam rezervleri ise temmuz ayına kadar stabil bir görünüm sergilemiş, ancak Temmuz-Kasım ayları arasında artış trendine girmiş ve Kasım ayından sonra ise özellikle brüt döviz rezervlerinde yaşanan azalış nedeniyle gerileme göstererek yıl sonunda yaklaşık 111 milyar $ olarak tespit edilmiştir. Şekil 48’de Merkez Bankası, altın, brüt döviz rezervi ve rezervlerin toplamına yer verilmiştir.

Ödemeler dengesi, geniş anlamıyla, bir ekonomide yerleşik kişilerin diğer ekonomilerde yerleşik kişiler (yurtdışında yerleşikler) ile belli bir dönem içinde yapmış oldukları ekonomik işlemlerin sistematik kayıtlarını elde etmek için hazırlanan istatistiki bir rapordur (Merkez Bankası, 2022). COVID-19 salgını etkilerinin 2021 yılı içerisinde azalması ile mal ve hizmet gelirlerinde artış görülmeye başlanmış ve cari işlemler dengesinde bir toparlanma meydana gelmiştir. 2020 yılının sonundan itibaren başlayan ve 2021 yılında da devam



eden dış talep artışı ihracatın önemli şekilde artmasına neden olmuştur. Diğer taraftan 2020 yılında altın ithalatının rekor kırmasının ardından, 2021 yılında altın ithalatında düşüş trendi gerçekleşmiştir. Bu durum ithalat artışının sınırlı olmasına neden olurken başta enerji fiyatları olmak üzere küresel emtia fiyatlarında yaşanan artış ithalatın yukarı yönlü bir seyir izlemesine neden olmuştur. Diğer taraftan COVID-19 sürecinin etkilerinin kırılması ile ve ekonomik aktivitenin hızlanmasıyla iç talepte artış yaşanması ithalatın artmasını sağlayan bir diğer etken olmuştur. Ancak diğer taraftan bir önceki yıla göre it- halatta artış gerçekleşmesine rağmen ithalat artışı ihracat artışının altında gerçekleşmiştir. Diğer taraftan Türkiye’nin dış ticaret hacminde bir önceki yıla kıyasla önemli bir artış yaşanarak 389 milyar $’dan 496,7 milyara $’a bir yükseliş gerçeklemiştir. Aynı zamanda ithalat her ne kadar yoğun bir şekilde artış gösterse de ihracatın ithalattan daha fazla artması, ihracatın ithalatı karşılama oranının da yükselmesine neden olarak %83 oranına ulaşmasını sağlamıştır. Tablo 12’de ihracat, ithalat ve dış ticaret dengesine yönelik bilgiler bulunmaktadır.

Ülke ekonomisinde yaşanan sıkıntılı dönem CDS (Credit Default Swap) verilerine de yansımış durumdadır. Ülkelerin kredi borçlanma maliyetlerini arttıran risk primine Kredi Risk Primi veya Kredi Temerrüt Takası da denilmektedir. Yatırımcının bir ülkenin yatırım araçlarıyla ilgili nasıl bir risk algısına sahip olduğunu gösteren en temel göster- gelerden biri CDS değeridir. Ülkeye ilişkin risk algısı arttığında ülkenin CDS oranları da yükseliş göstermektedir. Ülkelerin ekonomik ve politik risk faktörlerine göre her gün he- saplanıp değişen CDS primi açısından Tür- kiye değerlendirildiğinde, ülkenin risk pri- minin gayet yüksek olduğu görülmektedir. Türkiye’nin 2021 yılı içerisinde CDS primle- rinde yaşanan gelişmeler Şekil 49 yardımıyla gösterilmeye çalışılmıştır.

2021 yılının başlarında ülkenin risk primi 250-350 puan aralığında bir dalgalanma göstermiştir. Buna karşın 2021 yılı içerisinde- ki ekonomik dalgalanmalar ve kurumsal sorunların etkisi ile CDS risk primlerinde Mart ayının sonunda önemli artış yaşanarak 450 puanın üzerine çıkmıştır. Nisan-Eylül aylarında düşüş trendi içerisinde olan ve görece stabil bir görünüm sergileyen risk primi özellikle Ekim ayından sonra yıl sonuna kadar ciddi artış göstererek 600 puanın üzerine çıkmıştır. 

Genel Değerlendirme

Türkiye’nin 2021 yılı döviz piyasaları değerlendirildiğinde ülkenin ekonomi gündeminin temel meselelerinden birisinin döviz kurunda oluşan aşırı oynaklık olduğu görülmektedir. Yılın ilk on ayında görece stabil seyreden dolar kuru, yılın son aylarında iktisadi ajanlar tarafından beklentilerin negatif yönlü olması ve enflasyon oranlarında yaşanan artışlar nedeniyle, hanehalkının Türk lirasına olan güveninin sarsılmasına ve döviz tevdiat hesap- larının artmasına neden olmuştur. Bu durum döviz kurlarında kısa sürede önemli artışların yaşanmasına neden olarak dolar kurunun tarihi rekorlar kırmasına neden olmuştur. Yı- lın son haftalarında ekonomi yönetiminin ve Cumhurbaşkanı’nın açıklamaları ve yeni bir enstrüman olarak öne sürülen kur korumalı mevduat hesabı sisteminin devreye girmesi ile döviz kurunun aynı hızla önemli miktarda düşüş göstermesini sağlamıştır. Döviz kurunun aşırı oynaklık göstermesi ve birkaç gün içerisinde hem tarihi zirveleri görmesi hem de aynı hızla aşağı yönlü hareket etmesi ülke ekonomisi açısından risk teşkil etmektedir. 2022 yılının ilk çeyreğinde ise 2021 yılı ile kıyaslandığında dolar kurunun görece stabil bir seyir izlediği ve oynaklığın bir önceki seneye göre daha düşük olması nedeniyle ülke gündemini ve ekonomi gündemini daha az meşgul ettiği ifade edilmektedir.

Döviz kurunun dalgalı olması ve yukarı yönlü bir seyir izlemesine yönelik farklı yaklaşımlar bulunmaktadır. İktisatçılar dolar kurunun artmasının ve enflasyon oranlarının yüksek seyretmesinin arkasında faiz oranlarının düşük tutulması olduğu görüşünü belirtirken, ekonomi yönetiminin ve Merkez Bankası’nın faiz oranlarını arttırmak bir yana 2021 yılında politika faizlerini 4 kez indirmesi temel tartışma konularından biri haline gelmiştir. Faiz politikasının arkasında yatan temel görüş yeni ekonomi programı olarak ifade edilmiştir. Buna göre faiz oranları düşük tutularak ülke içi üretim hacminin arttırılması ve döviz kurunun yüksek tutularak ihracatın arttırılıp ithalatın azaltılması, bu şekilde de dış ticaret açığının ve cari açığın azaltılması amaçlanmaktadır. Bu senaryoda beklenen tam anlamıyla gerçekleşmemiştir. Nitekim ihracatta önemli artış yaşanmasına rağmen, ithalat da ihracat ile birlikte hareket etmiş, dış ticaret açığında bir önceki seneye göre yaklaşık 3,7 milyar $’lık bir azalma yaşanmış ve izlenen politikanın dış ticaret açığında beklenen etkisinin zayıf kaldığı görülmüştür. Dış ticaret hususunda sevindirici olan hususun ihracatın ithalatı karşılama oranında yaşanan artış olduğunu belirtmekte fayda bulunmaktadır. Nitekim ihracatın ithalatı karşılama oranı 2020 yılında %77 iken 2021 yılında %83’e ulaştığı tespit edilmiştir. Ülke ekonomisinde yaşanan gelişmeleri risk primi açısından değerlendirdiğimizde ise yıl boyunca önemli miktarda oynaklık gösterdiği, yıl sonuna doğru hızlı bir artış trendi içerisinde olduğu ve zirve oranları gördüğü anlaşılmaktadır. Bu göstergede aşırı oynaklığın varlığı ve tarihi zirvelerin görülmesinin, ülke ekonomisindeki belirsizliklerinin arttığının anlaşılması açısından önemli olduğu düşünülmektedir.