UZMAN VE PAYDAŞ GÖRÜŞLERİ

COVID-19 Sonrası Eğitim Politikaları

Yusuf Alpaydın

Doç. Dr., Marmara Üniversitesi

Dünya var oldukça krizler, afetler ve salgın gibi insan yaşamını zora sokan olağanüstü olaylar, sosyal ve ekonomik yıkımlarına devam edecek gibi görünmektedir. Eğitim açısından ele alacağımız bu kısa yazıda COVID-19 sonrası eğitim politikalarının işaret ettiği noktaları değerlendirmeye çalışacağız.  

Tüm dünyada salgına ilk tepki olarak ülkeler, sağlık ve eğitim konusundaki öncelikleri arasında genelde tercihlerini sağlıktan yana kullanmışlar ve ilk etapta okullarını kısmî ya da tam zamanlı bir şekilde kapalı tutarak, salgının yayılma gücünü kırmaya çalışmışlardır. Ancak başta gelişmiş ülkeler olmak üzere diğer bazı ülkeler tam zamanlı kapanış politikalarını pandemi ilanından bir ay sonra terk etmeye başlamışlar ve mümkün olduğunca okulların açık tutulmasına odaklanmışlardır. Bu süreçte; bağlantı ve cihazlara erişim, müfredat, pedagoji, ölçme ve değerlendirme süreçlerinin uyarlanması, öğretmenlerin meslekî adaptasyonlarının geliştirilmesi, sosyo-duygusal ve ekonomik destekler, marjinalleşme potansiyeli bulunan öğrencilerin okul terklerinin önüne geçilmesi (engelliler, göçmen kökenli olanlar, kız çocukları, sosyo ekonomik yönden dezavantajlı olanlar, bağlantı ve cihazlara erişemeyenler…vs.), öğrenme kayıplarının tespiti ve telafisi gibi konular dünya genelinde temel tartışma gündemleri arasına girmiştir.

Küresel literatür incelendiğinde eğitimin yönetimi ve finansmanı başlığında; okulların açık tutulması ve zorunlu durumlarda küçük yaşlardan (bakım ve sosyalleşme ihtiyaçlarının giderilmesi) başlayarak kısmî veya yerel kapanışlara odaklanılması, öğrenme kayıpları konusundaki endişelerin azaltılmasına, sosyal ve ekonomik yaşamın daha az sekteye uğramasına neden olacaktır. Eğitime uzaktan erişim altyapısının (bağlantı ve cihazlar, uzman insan kaynağı) ve iş birliklerinin kurumsal anlamda geliştirilmesi,  sosyo-duygusal ve ekonomik kayıplardan dolayı okula karşı artan olumsuz tutumların önlenmesi amacıyla ihtiyaç sahibi öğrencilerin, ücretsiz taşınması ve okullardaki beslenme koşullarının yeterli hale getirilmesi, okul terklerinin takip edilmesi ve gerekli acil desteklerin hem aileye hem de öğrencilere sağlanması, öğretmenlerin salgın sürecinde meslekî (özellikle BİT ve dijital okuryazarlık) ve psiko-sosyal bağlamlarda desteklenmesi gerekmektedir. Ayrıca Millî Eğitim Bakanlığı merkezî bütçesinden hijyen ve temizlik malzemesi temin edilmesi, temizlik ve güvenlik personelinin istihdamının artırılması, salgın döneminde azalan okul aile birliği bütçelerinin okulların finansal koşullarına göre ek ödeneklerle desteklenmesi, rehber öğretmen kadrosunun artırılması gerekmektedir. Ayrıca kriz dönemindeki ani değişimlere verilecek yanıtların kalitesi, örgütsel esnekliğin (ve/veya çevikliğin) kapasitesine de bağlı olacağından hantal yapılanmaların dışında okul temelli yönetimin ya da en azından etik çerçevede öğretmen özerkliğinin değerlendirmesine de ihtiyaç bulunmaktadır. 

Eğitim öğretim süreçlerinin yönetim ve organizasyonu başlığında; müfredatın zorunlu durumlarda özellikle temel becerileri (okur-yazarlık, aritmetik, teknolojik, sosyo duygusal ve teknolojik beceriler) içermesi ve pedagojinin koşullara göre etik çerçevede esnetilmesi, öğrenme kayıplarının tespit ve telafisi (yoğunlaştırılmış (hızlandırılmış) programlar, köprü programları, yetiştirme programları...vs.) önemli konular arasında sayılmaktadır.  Post COVID-19 döneminde çıkarılması gereken ana derslerden biri de uygulamalı derslerin mümkün olduğunca yüz yüze öğretim ortamlarında sürdürülmesi ya da bağlantı devriminde yeni bir çığır olan karma gerçekliğin öğretim ortamlarına uyarlanması için gerekli çalışmalara ihtiyaç bulunmaktadır. 

Ölçme ve değerlendirme başlığında ise salgın nedeniyle özellikle merkezî sınavların dünya genelinde ertelenmiş, iptal edilmiş ya da yeni metotlarla (genellikle çevrimiçi) gerçekleştirildikleri gözlemlenmiştir. Bazı gelişmiş ülkeler ise öğrencilerini biçimlendirici ve özetleyici yaklaşımlarla değerlendirirken diğer bazı ülkeler ise kümülatif bilginin ölçülmesine yönelik yaklaşımlarla başarıyı ölçmeye odaklanmışlardır.

COVID-19 sonrasında özellikle ileri akademik dersler konusundaki öğrenme kayıpları da büyük endişeler arasında yer alırken özellikle yaşam bilimleri, mühendislik gibi uygulamalı bilimsel alanlarda öğrenme boşlukları telafisi zor beceri kayıplarına yol açabilmektedir. Bu bağlamda acil durumlarda K12 düzeyindeki eğitim kurumlarının meslek liselerindeki uygulamalı dersleri hariç olmak üzere küçük yaş gruplarından itibaren yüz yüze eğitim sürecine uyarlanması, yükseköğretimde ise yaşam bilimleri, mühendislik bilimleri gibi toplumun öncelikli ihtiyacı olan uygulamalı bilim dallarından başlamak üzere yüz yüze eğitim sürecine sürece uyarlanması gerekmektedir. Bu uyarlamalar, eğitimde harmanlanmış öğretim gibi seyreltilmiş öğretim uygulamaları ile düzenlenebilir. Ülkemizdeki entelektüel sermayenin korunması ve sürdürülebilir nitelikli eğitimin vazgeçilmez koşullarından biridir. 




Salgın sonrası alınan derslere bakıldığında ağırlıklı olarak acil durumlarda artan eşitsizliklerin önlenmesi ve nitelikli eğitimin kurumsal kapasitesi konusunda öne çıkan sürdürülebilir politikaların belirlenerek hayata geçirilmesi önemli konular arasına girmiştir. 

Krizler, afetler ve salgın gibi insan yaşamını zora sokan olağanüstü olayların devam edeceği düşünüldüğünde ülkelerin sosyal ve ekonomik yıkımlara karşı tedbirli davranmaları için “Acil Durumlarda Eğitim” konusunu gündemlerinde tutmaları ve bu yönde kurumsallaşmanın yollarını aramaları gerekmektedir. Günümüzde eğitim, sağlık kadar ciddi gerekçelere sahiptir. Eğitim; yoksullaşmanın önüne geçerken insanın gelişmesi ve gezegenin korunmasında sürdürülebilirlik için altın bir anahtardır. 

Her türlü zorlukta hem eğitimden hem de sağlığımızdan ödün vermemek aldığımız en büyük ders olmalıdır.