COVID-19 SALGINI VE EĞİTİMDE DİJİTALLEŞME

Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de 2020 yılının eğitim gündemi büyük oranda COVID-19 salgını sebebiyle ortaya çıkan olağanüstü durumun yönetimine dair konular oldu. Salgın döneminde eğitimin sürdürülmesi, EBA ve eğitimde dijitalleşme, eğitime erişim, özel okulların, özel gereksinimli öğrencilerin, okul öncesi ve yükseköğretimin durumu sürekli gündemde kaldı. 2020 yılı salgın süresince bir taraftan dijital çağa geçişin yılı olurken diğer taraftan eğitime erişimdeki eşitsizliklerin oluşturduğu başta öğrenme kayıpları olmak üzere beslenme, sağlık, gelişim, sosyalleşme gibi kayıpların yılı oldu. Bu bölümde; 2020’nin salgınla bütünleşen eğitim gündemi; Salgının Eğitime Yansımaları, EBA ve Eğitimde Dijitalleşme, Uzaktan Eğitime Erişim ve Tablet Temini, Salgında Özel Okullar, Meslek Liseleri ve BİLSEM’ler, Hayat Boyu Öğrenme ve Mesleki Gelişim ve Yükseköğretim başlıkları altında analiz edildi.


COVID-19 Salgınının Eğitime Yansımaları

COVID-19 salgını sebebiyle 13 Mart 2020’de yüz yüze eğitime ara verilmesi ile başlayan süreç, Türkiye’de eğitim alanında 2020 yılın­da yaşanan gelişmelerin temel belirleyicisi oldu. Bahar tatilinin öne alınması ile başla­yan dönem, bugün hâlen devam eden bir yılı aşkın bir serüvene dönüştü. Okulların ne zaman açılacağı, nasıl açılacağı gündemin en önemli konusu oldu. Okul öncesi eğitim kurumları, özel okullar, özel gereksinimli öğ­renciler, sınava hazırlanan öğrenciler, ders ve dönem sınavları, kademeler arası geçiş amacıyla yapılan ulusal sınavlar, açık öğretim sınavları vd. bütün eğitim süreçleri salgın se­bebiyle yaşanan kısıtlamalardan etkilendi.

Okul yöneticilerinin, müdür yardımcılarının okula gelip gelmeyecekleri, okulların hijye­ni, öğretmenlerin durumu salgın döneminin diğer bir boyutu olarak gündeme geldi. Ek ders ücretlerinin yüz yüze eğitime ara ve­rildiği dönem boyunca, normal eğitimdeki gibi ödenmeye devam edeceği kararı alındı.

2020-2021 eğitim öğretim yılının başlama­sıyla aynı konular yeniden gündeme geldi. MEB, 11 Eylül’de 81 ilin millî eğitim müdür­lüğüne gönderdiği yazı ile okulların ne şe­kilde açılacağına dair açıklama yaptı. Güz döneminde dönüşümlü ve kademeli yüz yüze eğitime geçiş ve uzaktan eğitimlerin yürütülmesi sürecinde günde kaç ders ya­pılacağı, derslerin ve ders aralarının süreleri, sınavların yapılma biçimi, devam durumu, öğretmenlere ödenecek ek derslerin hesap­lanması vb. konularda tereddütler genelge­lere ve açıklamalara da yansıdı.


Güz döneminde, 27 Ekim tarihinde yapılan açıklamayla sınavların okullarda yüz yüze ya­pılacağı kararına istinaden bazı okullar sınav­larını yaptı. Bütün öğrencilerin sınavlarının yapılamamış olması ders notlarının belirlen­mesinde eşitsiz bir durum oluşmasına yol açtı.

Salgın sürecinde farklılaşan uygulamalardan biri de özel okullarla ilgili olarak yaşandı. Bazı özel okullar 31 Ağustos itibariyle sınava gi­recek sınıflarda yüz yüze eğitime başlamıştı. Bu durum devlet okulu öğrencileri ile özel okul öğrencileri arasında bir eşitsizliğe yol açacağı gerekçesiyle tartışıldı20 Kasım tari­hi itibariyle özel okullar da dâhil olmak üzere bütün öğrenciler için eğitim yeniden uzak­tan eğitime döndü.

Salgın döneminde okul öncesi eğitim kurum­larının durumu da bir tartışma konusuydu. Salgının ilk dönemindeki sıkı sokağa çıkma yasağının ardından Haziran ayından itibaren yaz ayları da dâhil olmak üzere okul öncesi eğitim kurumları açık kaldı. Ancak Kasım ayı ile başlayan yeniden tamamen uzaktan eği­time geçişle birlikte önce okul öncesi eğitim kurumlarının da uzaktan eğitime geçeceği açıklandı, ardından ertesi gün okul öncesi eğitim kurumlarının yüz yüze eğitime devam edeceği ilan edildi. Bu durumun öğretmenler arasında bir eşitsizliğe yol açtığı öne sürüldü.


EBA ve Eğitimde Dijitalleşme

Salgın sebebiyle yüz yüze eğitime bir hafta ara verilmesinin ardından 23 Mart tarihinde uzaktan eğitim TRT üzerinden yayın yapan EBA TV kanalları aracılığıyla başladı. İlkokul, ortaokul ve lise düzeyinde bütün dersler, stüdyoda kaydedildi ve TV yayını olarak su­nuldu. TV üzerinden yapılan uzaktan eğitimin tek yönlü ve etkileşimsiz olması sebebiyle etkileşimli eğitim ihtiyacı doğdu. EBA’nın alt­yapısı bu hizmeti ülke genelinde bütün öğ­renci ve öğretmenler için sunacak kapasitede olmadığından bazı öğretmenler ve okullar kendi imkânlarıyla geliştirdikleri yollarla can­lı derslere başladılar. Bu süreçte ortaya çıkan bazı haberler sebebiyle kişisel verilerin korun­ması konusunda tartışmalar yaşandı.

Bahar döneminin sonuna kadar süren uzak­tan eğitim; EBA TV kanalları, EBA sanal sınıfları ve bazı okul ve öğretmenlerin kendi çabala­rıyla oluşturduğu imkânlar üzerinden yürü­tülmeye çalışıldı. Özel okulların bir kısmı da kurumsal imkânlarla bahar döneminde uzak­tan canlı eğitim yaparak dönemi bitirdiler.

Güz dönemi başladığında salgın krizi devam etmekteydi. Bahar dönemindeki denemeler üzerine dönüşümlü olarak birinci sınıflarla başlayan eğitim, kademeli olarak diğer sı­nıflara da yaygınlaştırılmaya çalışıldı. Ancak Ekim ayında vaka sayılarının hızla artmasıy­la tekrar uzaktan eğitime dönüldü. Gerek dönüşümlü eğitim yapılan günlerde gerek­se tamamen yüz yüze eğitime dönüldüğü günlerde artık EBA üzerinden her öğretmen ve ders için canlı sınıf planlaması yapılabilir hâle gelmişti. Öğrenciler okulda derslerine devam ediyorlarmış gibi canlı sınıflarda aynı ders saatiyle, süresiyle ve teneffüs zaman­larıyla, kendi öğretmenleriyle uzaktan canlı derslere katılmaya başladılar.

EBA üzerinden devam eden eğitimlerde önemli bir sorun da sınavların nasıl yapıla­cağı konusuydu. Birinci dönemin sonuna gelindiğinde sınavsız tamamlanan bir yarıyıl olarak öğretmen kanaatlerine göre karnele­rin hazırlanmasına kararı verildi.


Uzaktan Eğitime Erişim ve Tablet Temini

Salgın süresince eğitime erişimde yaşanan eşitsizlikler görünür oldu. Uzaktan eğitime geçilmesi sonrasında daha iyi fark edildi ki eğitim her yerde aynı donanımla sürdürül­müyor. Özellikle dijital bir platformdan eği­tim sunmak bir dijital araca sahip olmayı ve internete erişimi zorunlu kılıyor. Bununla bir­likte aslında bir ortama da ihtiyaç var. Birden fazla kardeşi olanlar için aynı gün içerisinde derslere katılmak için mekân genişliği de öne çıkıyor.  


İnternet erişimi, internet erişimine sahip hanelerin oranını göstermektedir. Geniş bant, çeşitli yüksek hızlı bağlantı türlerini belirtmek için kullanılan yaygın bir terimdir. Sabit genişbant bağ­lantı ADSL, kablolu İnternet, fiber vb. altyapılarıyla internete erişimi; mobil genişbant taşınabilir cihazlar için operatörlerin sağladığı 3G, 4G vb. altyapılar üzerinden hızlı internet erişimini ifade eder. Uzaktan eğitime erişim için hızlı yani upload (yükleme) ve download (indirme) değerleri iyi olan bir erişim sağlamak önemlidir. Türkiye’de bulunduğu bölgeye göre değişmekle birlikte hem sabit hem de mobil bantların uzaktan eğitim için yeterli hızı sağladığı söylenebilir. Ancak opera­törlerin sağladığı mobil internet fiziksel mekân esnekliği sunsa da genellikle bir kota ile sınırlan­dırılmaktadır. Uzaktan eğitime erişim açısından değerlendirildiğinde kota sınırları bir dezavantaj oluşturabilmektedir. Bu yüzden şahsi kullanımda mobil geniş bant bağlantının maliyetinin sabit geniş bantlara kıyasla görece fazla olduğu söylenebilir.


Eşitsizlikleri gidermek adına ev büyüklü­ğü ya da hane halkı gelirini artıracak anlık müdahale söz konusu olmasa da uzaktan eğitime erişim için cihazı olmayan öğrenci­lere 500 bin tablet dağıtmayı hedefleyen bir kampanya düzenlendi. Kampanya 12 Ekim 2020 tarihinde başladı. 2020 yılı sonuna ka­dar 266.500 tablet gereksinim duyan öğren­ciye ulaştırıldı. Tablet temini için düzenlenen kampanyaya yerel yönetimlerden sivil top­lum kuruluşlarına kadar birçok kurum destek oldu. En büyük destek 20 milyon liralık kat­kıyla Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonundan (TMSF) geldi.

Basında tabletlerin adil dağıtılmadığını iddia eden bazı haberler yer aldı. Bunun üzerine MEB’den yapılan açıklamada tabletlerin da­ğıtımı için belirlenen kriterler ve prosedür kamuoyu ile paylaşıldı. Ne var ki tablet dağı­tılan 500 bin öğrenci yaklaşık 25 milyon öğ­rencinin %2’sine tekabül ediyor. TÜİK’in ya­yınladığı istatistiklere göre nüfusun yaklaşık %10 hâlen geniş bant internete erişemiyor ve öğrencilerin %50’sinin evinde tablet ya da bilgisayar bulunmuyor. Bu durumda tablet kampanyası önemli bir katkı olmakla birlikte salgında eğitime erişim sorununu çözemedi­ği de açıkça görülebiliyor.

İnternete erişimde de sorunlarla karşılaşıldı. İnternete erişimi sağlamak için operatör fir­maları ücretsiz (Türk Telekom 3+5 GB, Voda­fone 3+3 GB, Turkcell 3+3 GB) internet kotası sundu. Türk Telekom, evde internet bağlantı­sı temininde güçlük çeken aileler için düşük ücretli internet kampanyası başlattı.

Cihaz, internete erişim ve eğitim ortamı ba­kımından güçlük çeken öğrenciler için bü­tün şehirlerde ve ilçelerde (14 bin 273 EBA destek noktası ve 164 EBA mobil destek ara­cı) EBA Destek Merkezleri kuruldu.

Salgında Özel Okullar

Salgınla birlikte özel okulların sözleşmeleri gereği velilerden aldıkları ücretlerin ne ola­cağı sorusu ile başlayan bir süreç yaşandı. Bu tartışma yüz yüze eğitim ve eğitim ortamları gereği talep edilen özel okulların salgın ko­şullarında bu hizmetleri verememesine rağ­men sözleşmeleri devam ettirme kararlılıkla­rıyla, velilerin ve öğrencilerin mağduriyetleri arasında yaşanmaya devam etti. Veliler ücret iadesi talep ederken özel okul işletmecileri maliyetlerinin düşmediğini ve indirim yap­malarının mümkün olmadığını ifade ettiler. Bu kapsamda yasal bir düzenleme yapıldı ve Resmî Gazete’de yayımlandı. Buna göre, 1 Eylül 2020 ile 30 Haziran 2021 tarihleri ara­sında verilen eğitim ve öğretim hizmetlerin­de KDV oranı geçici olarak yüzde 8’den yüz­de 1’e indirildi. Böylece veliler KDV farkından doğan geri ödemelerini alabildiler. Ancak bu süreçte Türkiye Özel Okullar Derneği verileri­ne göre 936 kolej kapandı ve 300 bin öğrenci bu kurumlardan ayrıldı.

Salgında Meslek Liseleri ve BİLSEM’ler

Salgın sürecinde meslek liselerinin görünür­lüğü artmaya devam etti. Salgının oluştur­duğu gereksinimleri karşılamak için dezen­fektan, maske vb. birçok araç gereç meslek liselerinin atölyelerinde üretildi. Aynı girişim BİLSEM’lerde de yaşandı. BİLSEM’ler de sal­gını önlemeye yönelik üretim faaliyetlerine dâhil edildi. Faaliyet kapsamında 150 BİL­SEM’de bulunan 3 boyutlu yazıcılarla koru­yucu siperlik üretimine başlandı. Üretilen 250 bin siperlik emniyet güçlerine teslim edilirken 10 bin siperlik ise cezaevi persone­line destek olarak gönderildi.


Tablo 2. 

 

Salgında Hayat Boyu Öğrenme ve Mesleki Gelişim

Salgın sürecinin en önemli katkılarından biri uzaktan çevrimiçi mesleki gelişme olanakları­nın çeşitlenmesi ve erişilebilir olması oldu. Özel ya da resmî, bireysel ya da kurumsal birçok eği­tim başta öğretmenler olmak üzere toplumun her kesimine ulaştı. Sayısız çevrimiçi seminer, atölye, konferans, toplantı, çalıştay yapıldı.

MEB Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Ge­nel Müdürlüğü, diğer bazı genel müdürlük­ler, il ve ilçe millî eğitim müdürlükleri kendi personellerinin mesleki gelişimine katkı sağ­layacak programlar düzenlediler. Bu dönem­de MEB’in yaptığı açıklamaya göre 1.046.809 öğretmen, 15.927 düzenlenen faaliyete katı­lım belgesi aldı.

Salgında Yükseköğretim

13 Mart 2020 tarihinde yüz yüze eğitime iki hafta ara verilmesinin ardından yükseköğ­retim kurumlarında da üniversitelere göre değişmekle birlikte 16 Mart tarihi itibariyle uzaktan eğitime geçildi. 2020 yılının Bahar döneminin tamamen uzaktan eğitim yoluyla tamamlanmasının ardından Güz 2021 döne­minde bazı üniversiteler kısmi yüz yüze eği­time geçmekle birlikte 12 Kasım 2021 tari­hinden itibaren bütün eğitim süreci uzaktan eğitim yoluyla sürdürüldü.

Yurtlar kapatıldı, öğrencilere yurt ücretleri iade edildi. Yurtlar bir süre yurt dışından ge­len ve umreden dönen vatandaşların karan­tina sürecini geçirmeleri için kullanıldı.

Uzaktan eğitim sürecinde sınavların nasıl ya­pılacağı, sınav güvenliği vb. konular yükse­köğretim için de gündeme geldi. Bir üniver­sitenin öğrencilerine, uzaktan yapılacak sı­navlarda güvenliği sağlamak amacıyla ayna dağıttığına dair haberler yayınlandı.

Salgın döneminde yükseköğretimde uzak­tan eğitimin değerlendirildiği raporda, üniversitelerin uzaktan eğitime geçiş sü­reci şöyle açıklanmıştır: “Üniversitelerimiz uzaktan öğretime geçiş konusunda önemli gayretler göstermiş, birçok üniversite kısa süre içerisinde bu çalışmaları tamamlamış­tır. 189 Üniversiteden 121’i (%64’ü) 23 Mart 2020 (YÖK’ün üniversitelerde eğitime ara vermesinden bir hafta sonra), 41’i (%21,6’sı) ise 30 Mart 2020, 25’i ise (%13,2’si) 6 Nisan 2020 tarihlerinde uzaktan öğretim uygula­malarına başlamıştır.” (YÖK, 2020). Buradan anlaşılıyor ki iki üniversite yüz yüze eğitime devam etmiştir. BBC’nin haberine göre bu üniversiteler; Atılım Üniversitesi ve Bilkent Üniversitesidir.


Sayılarla 2020’de Yükseköğretim








Genel Değerlendirme

Salgın, eğitimin toplum için bireysel sağlıktan, toplumsal düzenden ve devam­lılıktan sonra gelen bir gereksinim olduğu gerçeğini ortaya çıkardı. Salgının et­kisi, okulların okulöncesinden yükseköğretime kadar yüz yüze eğitime ara ver­mesiyle bütün toplum için tam anlamıyla hissedildi. Bu da okulların gündelik hayatın ne denli önemli bir parçası olduğu gerçeğini açığa çıkardı.

Cumhurbaşkanlığının, Sağlık Bakanlığının ve MEB’in salgın süresince okullarla ilgili aldığı kararlar, belirsizliğin yansıması oldu. Krizin belirleyiciliği karşısında olacakları önceden kestirmek zor olsa da Türkiye’de eğitim yönetiminin, poli­tik, yasal, kültürel ve kurumsal bakımdan bugünün ihtiyaçlarını karşılamak ba­kımından yer yer yetersiz kaldığını söylemek yanlış olmayacaktır. EBA ve TRT altyapısı ile hızlı biçimde uzaktan eğitime geçilmiş olsa da eğitim sisteminin çağdaş teknolojiyi işlevsel olarak kullanmak bakımından altyapı, insan kayna­ğı, içerik, yapı ve yönetim bakımından yeterli olmadığı görüldü.

 

Özellikle internete, uzaktan eğitim için gereken cihazlara ve desteğe erişimde öğrencilerin ve öğretmenlerin büyük bir kısmı sorunlar yaşadı. Meslek liseleri, BİLSEM’lerde salgın için hijyen ve sağlık ürünlerinin üretilmesi, okulun hayat­la bağını güçlendirmek bakımından destekleyici bir ortam oluşturdu. Salgının eğitimi sistemi bakımından en önemli kazanımı ise öğretmenlerin ve okul yö­neticilerinin eğitimde teknolojinin yeri ve kullanımı konusunda farkındalık ve beceri bakımından güçlenmeleri oldu.