Logo

Yayınlar

Kent Yönetiminde Yerel Katılım


Kent Yönetiminde Yerel Katılım Günümüzde kentlerde demokrasilerin gelişmişliği ve demokratik sistemlerin kalitesi, vatandaşların karar alma süreçlerine katılımıyla doğrudan ilişkilidir. Modern kent demokrasisi anlayışında, katılım yalnızca oy verme eylemiyle sınırlı kalmayıp bireylerin kendilerini ilgilendiren konularda aktif rol alabilmelerini de kapsamaktadır. Bu nedenle, Türkiye'de kent yönetiminde yerel katılımın artırılması, demokratik süreçlerin derinleşmesi, şeffaflık ve hesap verebilirliğin sağlanması açısından kritik önem taşımaktadır. Bu politika notu, Türkiye'deki kent yönetimine yerel katılımın önemini vurgulamakta, mevcut durumu analiz etmekte ve sorunların çözümüne yönelik politika önerileri sunmaktadır. Öneriler, hukuki düzenlemelerden mali ve teknik kapasitelerin artırılmasına, eğitim ve bilinçlendirme kampanyalarından yenilikçi katılım araçlarının geliştirilmesine kadar geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır. Kent Yönetiminde Yerel Katılım Günümüzde kentlerde demokrasilerin gelişmişliği ve demokratik sistemlerin kalitesi, vatandaşların karar alma süreçlerine katılımıyla doğrudan ilişkilidir. Modern kent demokrasisi anlayışında, katılım yalnızca oy verme eylemiyle sınırlı kalmayıp bireylerin kendilerini ilgilendiren konularda aktif rol alabilmelerini de kapsamaktadır. Bu nedenle, Türkiye'de kent yönetiminde yerel katılımın artırılması, demokratik süreçlerin derinleşmesi, şeffaflık ve hesap verebilirliğin sağlanması açısından kritik önem taşımaktadır. Günümüzde kentlerde demokrasilerin gelişmişliği ve demokratik sistemlerin kalitesi, vatandaşların karar alma süreçlerine katılımıyla doğrudan ilişkilidir. Modern kent demokrasisi anlayışında, katılım yalnızca oy verme eylemiyle sınırlı kalmayıp bireylerin kendilerini ilgilendiren konularda aktif rol alabilmelerini de kapsamaktadır. Bu nedenle, Türkiye'de kent yönetiminde yerel katılımın artırılması, demokratik süreçlerin derinleşmesi, şeffaflık ve hesap verebilirliğin sağlanması açısından kritik önem taşımaktadır. Bu politika notu, Türkiye'deki kent yönetimine yerel katılımın önemini vurgulamakta, mevcut durumu analiz etmekte ve sorunların çözümüne yönelik politika önerileri sunmaktadır. Öneriler, hukuki düzenlemelerden mali ve teknik kapasitelerin artırılmasına, eğitim ve bilinçlendirme kampanyalarından yenilikçi katılım araçlarının geliştirilmesine kadar geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır. Bu politika notu, Türkiye'deki kent yönetimine yerel katılımın önemini vurgulamakta, mevcut durumu analiz etmekte ve sorunların çözümüne yönelik politika önerileri sunmaktadır. Öneriler, hukuki düzenlemelerden mali ve teknik kapasitelerin artırılmasına, eğitim ve bilinçlendirme kampanyalarından yenilikçi katılım araçlarının geliştirilmesine kadar geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır.

Milli Eğitim Akademisi ve Öğretmen Yetiştirme Sürecinin Dönüşümü


Türkiye’de öğretmen yetiştirme süreçleriyle ilgili eğitim politikalarının gündemindeki güncel tartışma konularından biri, Milli Eğitim Akademisi’nin (MEA) kurulmasıdır. Yeni yürürlülüğe giren MEA, eğitim dünyasında hem potansiyel getirileri hem de olası zorluklarıyla dikkat çekmektedir. Bu rapor, Türkiye’nin sürdürülebilir bir eğitim sistemi oluşturma hedefi doğrultusunda kurduğu MEA’ları avantaj ve dezavantajlarıyla değerlendirmektedir. Öğretmen yetiştirme, her ülkenin eğitim politikalarının temel taşlarından biridir ve kültürel, politik ve toplumsal dinamiklerle şekillenir. Bu raporda, MEA’nın kurulmasıyla ilgili en güncel literatür değerlendirilmiş, akademinin Türkiye eğitimine getirebileceği katkılar analiz edilmiştir. Ayrıca, farklı ülkelerdeki başarılı eğitim modellerine de değinilerek, MEA’nın oluşum sürecinde karşılaşılabilecek olası zorluklar tartışılmıştır. Bu değerlendirmelerden yola çıkarak, politika yapıcılara yönelik öneriler sunulmuş ve MEA’nın Türkiye’de öğretmen yetiştirme süreçlerinde sağlayabileceği yenilikler ile sürdürülebilirliğe katkıları üzerine düşünceler paylaşılmıştır. Bu çalışma, Türkiye’de öğretmen yetiştirme sistemini yeniden şekillendirebilecek önemli bir adım olan MEA’nın eğitim politikaları ve uygulamaları üzerindeki potansiyel etkilerini anlamaya yönelik detaylı bir analiz ve çözüm önerileri ortaya koymaktadır. Türkiye’de öğretmen yetiştirme süreçleriyle ilgili eğitim politikalarının gündemindeki güncel tartışma konularından biri, Milli Eğitim Akademisi’nin (MEA) kurulmasıdır. Yeni yürürlülüğe giren MEA, eğitim dünyasında hem potansiyel getirileri hem de olası zorluklarıyla dikkat çekmektedir. Bu rapor, Türkiye’nin sürdürülebilir bir eğitim sistemi oluşturma hedefi doğrultusunda kurduğu MEA’ları avantaj ve dezavantajlarıyla değerlendirmektedir. Öğretmen yetiştirme, her ülkenin eğitim politikalarının temel taşlarından biridir ve kültürel, politik ve toplumsal dinamiklerle şekillenir. Bu raporda, MEA’nın kurulmasıyla ilgili en güncel literatür değerlendirilmiş, akademinin Türkiye eğitimine getirebileceği katkılar analiz edilmiştir. Ayrıca, farklı ülkelerdeki başarılı eğitim modellerine de değinilerek, MEA’nın oluşum sürecinde karşılaşılabilecek olası zorluklar tartışılmıştır. Bu değerlendirmelerden yola çıkarak, politika yapıcılara yönelik öneriler sunulmuş ve MEA’nın Türkiye’de öğretmen yetiştirme süreçlerinde sağlayabileceği yenilikler ile sürdürülebilirliğe katkıları üzerine düşünceler paylaşılmıştır. Bu çalışma, Türkiye’de öğretmen yetiştirme sistemini yeniden şekillendirebilecek önemli bir adım olan MEA’nın eğitim politikaları ve uygulamaları üzerindeki potansiyel etkilerini anlamaya yönelik detaylı bir analiz ve çözüm önerileri ortaya koymaktadır.

Akran İlişkileri ve Zorbalık: Anlamak, Önlemek, Değiştirmek


Akran zorbalığı, eğitim sistemimizin önemli bir sorunu olarak dikkat çekmektedir. Son zamanlarda, zorbalık haberlerinin sıkça gündeme gelmesi ve Millî Eğitim Bakanlığının (MEB) müfredatına akran zorbalığı ve siber zorbalık derslerini eklemesiyle bu konu daha da önem kazanmıştır. Bu politika notu, öncelikle zorbalığın tanımını ve öğrenciler arasındaki çeşitlerini açıklamakta, ardından ulusal ve uluslararası verileri inceleyerek Türkiye’deki eğitim sistemi için öneriler sunmaktadır. MEB, akran zorbalığına yönelik çeşitli önlemler alıyor olsa da bu önlemlerin verimliliği ve etkinliği henüz tam olarak bilinmemektedir ve yeni fikir ve çalışmalara ihtiyaç vardır. Zorbalıkla mücadelede uluslararası düzeyde etkili olan farklı uygulamaların incelenmesi, programların ortak özelliklerini belirlemek açısından son derece önemlidir. Bu programlar, bütüncül ve okul çapında yaklaşımları benimseyerek öğrencilerin sosyal ve duygusal yetkinliklerini artırmayı, olumlu bir okul iklimi oluşturmayı ve öğretmen, yönetici ve personelin işbirliğini sağlamayı hedeflemektedir. Başarılı programlar, kapsamlı müdahale bileşenleri ve eğitim modelleriyle zorbalığı önlemede ve azaltmada önemli sonuçlar elde etmiştir. Bu nedenle, bu tür programlardan ve verilerden hareketle zorbalık ile ilgili birtakım politika önerileri sunulmuştur.  Akran zorbalığı, eğitim sistemimizin önemli bir sorunu olarak dikkat çekmektedir. Son zamanlarda, zorbalık haberlerinin sıkça gündeme gelmesi ve Millî Eğitim Bakanlığının (MEB) müfredatına akran zorbalığı ve siber zorbalık derslerini eklemesiyle bu konu daha da önem kazanmıştır. Bu politika notu, öncelikle zorbalığın tanımını ve öğrenciler arasındaki çeşitlerini açıklamakta, ardından ulusal ve uluslararası verileri inceleyerek Türkiye’deki eğitim sistemi için öneriler sunmaktadır. MEB, akran zorbalığına yönelik çeşitli önlemler alıyor olsa da bu önlemlerin verimliliği ve etkinliği henüz tam olarak bilinmemektedir ve yeni fikir ve çalışmalara ihtiyaç vardır. Zorbalıkla mücadelede uluslararası düzeyde etkili olan farklı uygulamaların incelenmesi, programların ortak özelliklerini belirlemek açısından son derece önemlidir. Bu programlar, bütüncül ve okul çapında yaklaşımları benimseyerek öğrencilerin sosyal ve duygusal yetkinliklerini artırmayı, olumlu bir okul iklimi oluşturmayı ve öğretmen, yönetici ve personelin işbirliğini sağlamayı hedeflemektedir. Başarılı programlar, kapsamlı müdahale bileşenleri ve eğitim modelleriyle zorbalığı önlemede ve azaltmada önemli sonuçlar elde etmiştir. Bu nedenle, bu tür programlardan ve verilerden hareketle zorbalık ile ilgili birtakım politika önerileri sunulmuştur.

Uluslararası Öğrenci Hareketliliği: Mevcut Durum ve Öneriler


Küresel bilgi toplumunun en görünür çıktılarından biri uluslararası öğrenci hareketliliğindeki artıştır. Dünya çapındaki bu artış, yükseköğretimde uluslararasılaşmanın önemli bir parçası olarak değerlendirilmektedir. Türkiye’nin de 2010 sonrasında uluslararasılaşma stratejilerine odaklandığı ve uluslararası öğrenci sayısının hızla arttığı görülmektedir. Bu durum kamu kurumlarını, üniversiteleri ve STK’ları yükseköğretimde uluslararasılaşma konusunda politika üretmeye ve yeni uygulamalara gitmeye zorlamaktadır.   Bu politika notunda, dünyadaki uluslararası öğrencilik hareketleri ile bu süreçlerin Türkiye’deki yansımaları, Türkiye’nin gerek ilgili kamu kurumları gerekse STK’lar aracılığı hayata geçirdiği uygulamalar ve yürüttüğü faaliyetler analiz edilmiştir. Bu analize, konuyla ilgili istatistiki bilgiler ve dikkat çeken kurumsal uygulamalar dâhil edilmiş, çalışmanın sonunda Türkiye’nin uluslararası öğrenci politikası açısından işlevsel olabileceği düşünülen birtakım öneriler sunulmuştur.  Küresel bilgi toplumunun en görünür çıktılarından biri uluslararası öğrenci hareketliliğindeki artıştır. Dünya çapındaki bu artış, yükseköğretimde uluslararasılaşmanın önemli bir parçası olarak değerlendirilmektedir. Türkiye’nin de 2010 sonrasında uluslararasılaşma stratejilerine odaklandığı ve uluslararası öğrenci sayısının hızla arttığı görülmektedir. Bu durum kamu kurumlarını, üniversiteleri ve STK’ları yükseköğretimde uluslararasılaşma konusunda politika üretmeye ve yeni uygulamalara gitmeye zorlamaktadır. Bu politika notunda, dünyadaki uluslararası öğrencilik hareketleri ile bu süreçlerin Türkiye’deki yansımaları, Türkiye’nin gerek ilgili kamu kurumları gerekse STK’lar aracılığı hayata geçirdiği uygulamalar ve yürüttüğü faaliyetler analiz edilmiştir. Bu analize, konuyla ilgili istatistiki bilgiler ve dikkat çeken kurumsal uygulamalar dâhil edilmiş, çalışmanın sonunda Türkiye’nin uluslararası öğrenci politikası açısından işlevsel olabileceği düşünülen birtakım öneriler sunulmuştur.

Türkiye’de Yardım Ekonomisi Ekosisteme Yönelik Bir Model Önerisi


Günümüzde sosyal, ekonomik ve ekolojik dinamikler her geçen gün daha karmaşık hâle gelmektedir. Yaşanan afetler ve özellikle Soğuk Savaş sonrası ortaya çıkan krizler, son otuz yılda insani ihtiyaçların küresel ölçekte çok büyük bir ivme ile artmasına neden olmuştur. Bu süreçte, bu olumsuz manzaranın çözümüne yönelik bir yardım ekonomisi oluşmuştur. Uluslararası kuruluşlar, devletler, sivil toplum kuruluşları, şirketler ve bireyler tarafından yapılan yardımların toplamı olarak kabul edebileceğimiz yardım ekonomisinin gelinen noktada nitelik ve nicelik açısından yeterli bir seviyede olmadığı görülmektedir. Türkiye ise yıllar içinde kendine özgü bir yardım ekosistemi geliştirmiş, Osmanlı’dan miras aldığı köklü vakıf geleneği ile özellikle 2010’lu yıllar itibari ile hem ülke sınırları içerisinde hem de dünya genelinde hatırı sayılır bir yardım ekonomisi oluşturmuştur. Türkiye’de yardım ekonomisinin ele alındığı bu politika notu küresel ölçekte yardım ekonomisinin geldiği seviyede Türkiye’nin konumunu tespit etmekte, daha sürdürülebilir bir yardım ekosistemi için Türkiye’de devlet ve sivil toplum dengesine dair gelişimi incelemek ve bu kapsamda gelişen yardım modellerini ve örgütlenme biçimlerini kritik ederek daha iyi ve sürdürülebilir bir yapıya dönüşmesi için bir model önerisi sunmaktadır. Günümüzde sosyal, ekonomik ve ekolojik dinamikler her geçen gün daha karmaşık hâle gelmektedir. Yaşanan afetler ve özellikle Soğuk Savaş sonrası ortaya çıkan krizler, son otuz yılda insani ihtiyaçların küresel ölçekte çok büyük bir ivme ile artmasına neden olmuştur. Bu süreçte, bu olumsuz manzaranın çözümüne yönelik bir yardım ekonomisi oluşmuştur. Uluslararası kuruluşlar, devletler, sivil toplum kuruluşları, şirketler ve bireyler tarafından yapılan yardımların toplamı olarak kabul edebileceğimiz yardım ekonomisinin gelinen noktada nitelik ve nicelik açısından yeterli bir seviyede olmadığı görülmektedir. Türkiye ise yıllar içinde kendine özgü bir yardım ekosistemi geliştirmiş, Osmanlı’dan miras aldığı köklü vakıf geleneği ile özellikle 2010’lu yıllar itibari ile hem ülke sınırları içerisinde hem de dünya genelinde hatırı sayılır bir yardım ekonomisi oluşturmuştur. Türkiye’de yardım ekonomisinin ele alındığı bu politika notu küresel ölçekte yardım ekonomisinin geldiği seviyede Türkiye’nin konumunu tespit etmekte, daha sürdürülebilir bir yardım ekosistemi için Türkiye’de devlet ve sivil toplum dengesine dair gelişimi incelemek ve bu kapsamda gelişen yardım modellerini ve örgütlenme biçimlerini kritik ederek daha iyi ve sürdürülebilir bir yapıya dönüşmesi için bir model önerisi sunmaktadır.