Logo

Yayınlar

Eğitim Şimdi ve Burada Uzaktan Eğitim ile İlgili Görüş ve Öneriler


Koronavirüs salgını süreci ulusal ve uluslararası düzeylerde eğitimin nasıl uygulanacağı sorusunu gündeme taşımaktadır. Bu kapsamda ortaya çıkan uzaktan eğitim tartışmalarında sorunlar mevcut eğitim durumunu tehdit eden bir gerçek olarak görülmektedir. Bu çalışmada ise ilgili ampirik veriler ve son yayınların tarandığı bir yöntem içerisinde çözüm odaklı yaklaşım tercih edilerek geliştirilen düşünceler ve öneriler doğrultusunda “Eğitim Şimdi ve Burada” kavramsallaştırmasıyla uzaktan eğitimin okulların kurumsal varlığından eşitsizliklere, öğretmenlerin malzeme sorunundan yeni nesil öğrenme modellerine geçişe kadar geniş bir yelpazede bir imkan olarak durduğu açıklanmıştır. Sonuç olarak uzaktan eğitim bir sorun olarak değil, bir fırsat olarak değerlendirilip çözümlenmiştir  Koronavirüs salgını süreci ulusal ve uluslararası düzeylerde eğitimin nasıl uygulanacağı sorusunu gündeme taşımaktadır. Bu kapsamda ortaya çıkan uzaktan eğitim tartışmalarında sorunlar mevcut eğitim durumunu tehdit eden bir gerçek olarak görülmektedir. Bu çalışmada ise ilgili ampirik veriler ve son yayınların tarandığı bir yöntem içerisinde çözüm odaklı yaklaşım tercih edilerek geliştirilen düşünceler ve öneriler doğrultusunda “Eğitim Şimdi ve Burada” kavramsallaştırmasıyla uzaktan eğitimin okulların kurumsal varlığından eşitsizliklere, öğretmenlerin malzeme sorunundan yeni nesil öğrenme modellerine geçişe kadar geniş bir yelpazede bir imkan olarak durduğu açıklanmıştır. Sonuç olarak uzaktan eğitim bir sorun olarak değil, bir fırsat olarak değerlendirilip çözümlenmiştir

Bilim ve Sanat Merkezlerinde Eğitim: Mevcut Durum ve Politika Önerileri


Türkiye’de üstün yetenekli öğrencilerin eğitimleriyle ilgili pek çok deneme yapılmış olup tam olarak yeterli bir sonuç alınamadığı için hâlen yapılmaya devam edilmektedir. Bu bağlamda üstün yetenekli öğrencilere yönelik yeni program ve kurumlar tasarlamanın yanında mevcut ortamların daha etkili hale getirilebilmesi için politika önerilerine ihtiyaç vardır. Günümüzde Türkiye’de üstün yetenekli öğrencilerin eğitimi üç alanda gerçekleşmektedir. Bu alanlar şunlardır: Bilim ve Sanat Merkezi (BİLSEM), Araştırma, Geliştirme, Eğitim ve Uygulama Merkezi (ARGEM) ve Destek Eğitim Odası. Üstün yetenekli öğrenciler için ülkemizde uygulanmakta olan en kapsamlı eğitim modeli BİLSEM’dir. Bu çalışmada, BİLSEM’lerde yapılan üstün yeteneklilerin eğitimine yönelik mevcut durum ortaya konularak, bu merkezlerde verilen hizmetin kalitesinin artırılmasına yönelik politika önerileri sunulmaktadır  Türkiye’de üstün yetenekli öğrencilerin eğitimleriyle ilgili pek çok deneme yapılmış olup tam olarak yeterli bir sonuç alınamadığı için hâlen yapılmaya devam edilmektedir. Bu bağlamda üstün yetenekli öğrencilere yönelik yeni program ve kurumlar tasarlamanın yanında mevcut ortamların daha etkili hale getirilebilmesi için politika önerilerine ihtiyaç vardır. Günümüzde Türkiye’de üstün yetenekli öğrencilerin eğitimi üç alanda gerçekleşmektedir. Bu alanlar şunlardır: Bilim ve Sanat Merkezi (BİLSEM), Araştırma, Geliştirme, Eğitim ve Uygulama Merkezi (ARGEM) ve Destek Eğitim Odası. Üstün yetenekli öğrenciler için ülkemizde uygulanmakta olan en kapsamlı eğitim modeli BİLSEM’dir. Bu çalışmada, BİLSEM’lerde yapılan üstün yeteneklilerin eğitimine yönelik mevcut durum ortaya konularak, bu merkezlerde verilen hizmetin kalitesinin artırılmasına yönelik politika önerileri sunulmaktadır Türkiye’de üstün yetenekli öğrencilerin eğitimleriyle ilgili pek çok deneme yapılmış olup tam olarak yeterli bir sonuç alınamadığı için hâlen yapılmaya devam edilmektedir. Bu bağlamda üstün yetenekli öğrencilere yönelik yeni program ve kurumlar tasarlamanın yanında mevcut ortamların daha etkili hale getirilebilmesi için politika önerilerine ihtiyaç vardır. Günümüzde Türkiye’de üstün yetenekli öğrencilerin eğitimi üç alanda gerçekleşmektedir. Bu alanlar şunlardır: Bilim ve Sanat Merkezi (BİLSEM), Araştırma, Geliştirme, Eğitim ve Uygulama Merkezi (ARGEM) ve Destek Eğitim Odası. Üstün yetenekli öğrenciler için ülkemizde uygulanmakta olan en kapsamlı eğitim modeli BİLSEM’dir. Bu çalışmada, BİLSEM’lerde yapılan üstün yeteneklilerin eğitimine yönelik mevcut durum ortaya konularak, bu merkezlerde verilen hizmetin kalitesinin artırılmasına yönelik politika önerileri sunulmaktadır

Eğitimde Teftiş Sistemi ve Politikaları


MEB’in sorumluluk ve yetki alanındaki kamu eğitiminin niceliksel kapasitesinin büyüklüğü, ülke genelindeki yaygınlığı, harcanılan kamu parasının miktarı ve eğitimin ülke kalkınmasındaki stratejik önemi dikkate alındığında, bakanlığın merkez ve taşra teşkilatlarıyla eğitim-öğretim kurumlarının ve özellikle okulların teftişi önemli hâle gelmektedir. Teftişin ya da günümüz Türkçesiyle denetimin aslında yönetimin bir parçası ve süreci olduğu dikkate alındığında Türk millî eğitimindeki teftiş sisteminin ya da teftiş politikalarının değerlendirilmesinde yönetim kavramının, cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişle birlikte eğitim sisteminin yeni oluşan yapısının tanımlanması tercih edilmiştir. Bu çalışmada olguya dair tarihsel, hukuki, organizasyonel bir perspektifte ilgili mevzuat, bilimsel literatür, Sayıştay ve Danıştay gibi yüksek mahkemelerin kararları kapsamlı bir biçimde incelenerek gerçekçi ve uygulanabilir nitelikte olan özgün öneriler geliştirilmiştir. MEB’in sorumluluk ve yetki alanındaki kamu eğitiminin niceliksel kapasitesinin büyüklüğü, ülke genelindeki yaygınlığı, harcanılan kamu parasının miktarı ve eğitimin ülke kalkınmasındaki stratejik önemi dikkate alındığında, bakanlığın merkez ve taşra teşkilatlarıyla eğitim-öğretim kurumlarının ve özellikle okulların teftişi önemli hâle gelmektedir. MEB’in sorumluluk ve yetki alanındaki kamu eğitiminin niceliksel kapasitesinin büyüklüğü, ülke genelindeki yaygınlığı, harcanılan kamu parasının miktarı ve eğitimin ülke kalkınmasındaki stratejik önemi dikkate alındığında, bakanlığın merkez ve taşra teşkilatlarıyla eğitim-öğretim kurumlarının ve özellikle okulların teftişi önemli hâle gelmektedir. Teftişin ya da günümüz Türkçesiyle denetimin aslında yönetimin bir parçası ve süreci olduğu dikkate alındığında Türk millî eğitimindeki teftiş sisteminin ya da teftiş politikalarının değerlendirilmesinde yönetim kavramının, cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişle birlikte eğitim sisteminin yeni oluşan yapısının tanımlanması tercih edilmiştir. Teftişin ya da günümüz Türkçesiyle denetimin aslında yönetimin bir parçası ve süreci olduğu dikkate alındığında Türk millî eğitimindeki teftiş sisteminin ya da teftiş politikalarının değerlendirilmesinde yönetim kavramının, cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişle birlikte eğitim sisteminin yeni oluşan yapısının tanımlanması tercih edilmiştir. Bu çalışmada olguya dair tarihsel, hukuki, organizasyonel bir perspektifte ilgili mevzuat, bilimsel literatür, Sayıştay ve Danıştay gibi yüksek mahkemelerin kararları kapsamlı bir biçimde incelenerek gerçekçi ve uygulanabilir nitelikte olan özgün öneriler geliştirilmiştir. Bu çalışmada olguya dair tarihsel, hukuki, organizasyonel bir perspektifte ilgili mevzuat, bilimsel literatür, Sayıştay ve Danıştay gibi yüksek mahkemelerin kararları kapsamlı bir biçimde incelenerek gerçekçi ve uygulanabilir nitelikte olan özgün öneriler geliştirilmiştir.

Eğitim İzleme Raporu 2019

Oldukça büyük bir kitleyi ilgilendiren ve çok boyutlu bir alan olan eğitime ilişkin politika, uygulama ve gelişmeler, doğası gereği bütünsel bakış açısı ve bütünsel değerlendirmeyi gerektiren bir nitelik taşımaktadır. Eğitim Alan İzleme Raporu, eğitimi, kendi doğası ve içinde bulunduğu çevrenin ve toplumun devinimi içinde anlamayı sağlayacak bir perspektif sunmayı hedeflemektedir. Eğitimin, toplumsal devinimin etkisinde kaldığı kadar hayatı geliştirmeyi, güçlendirmeyi sağlayacak bir rolü olduğu da açıktır. Rapor eğitimin dönüştürücü gücünün politika ve uygulamalardaki yansımasını anlayabilmek için bir araç olarak da değerlendirilebilir.
  Raporda 2019 yılı içerisinde yaşanan gelişmeler farklı açılardan ele alınmaktadır. Raporda 2019’da eğitimin nicel durumu, yaşanan gelişmeler, yıl boyunca öne çıkan ve tartışılan başlıklar ve 2019’u değerlendiren uzman ve paydaş görüşleri de yer almıştır. Raporda 2019 yılı içerisinde yaşanan gelişmeler farklı açılardan ele alınmaktadır. Raporda 2019’da eğitimin nicel durumu, yaşanan gelişmeler, yıl boyunca öne çıkan ve tartışılan başlıklar ve 2019’u değerlendiren uzman ve paydaş görüşleri de yer almıştır. Raporda 2019 yılı içerisinde yaşanan gelişmeler farklı açılardan ele alınmaktadır. Raporda 2019’da eğitimin nicel durumu, yaşanan gelişmeler, yıl boyunca öne çıkan ve tartışılan başlıklar ve 2019’u değerlendiren uzman ve paydaş görüşleri de yer almıştır.

Türk Eğitim Sisteminin Sınavlarla İmtihanı


2000’li yıllarda Türk eğitim sistemine dair en çok manşetlere taşınan mesele, kademeler arası geçiş sınavları olmuştur. Zaman zaman merkezî sınavların kaldırılacağına dair manşetler atan gazeteler, çok geçmeden aynı senenin merkezî sınav birincilerini sürmanşetten vermiş hatta büyük bir iştiyakla sınavlarda sıfır çeken öğrenci sayılarını paylaşmışlardır. Politika yapıcılarından eğitimcilere, öğrencilerden velilere eğitimin tüm bileşenleri bu süreçte merkezî sınav birincilerini takdir etmekten geri duramayarak eğitim sistemimizin sınavların tekelinde olmasından yakınmışlardır. Merkezî sınavların neden olduğu sorunlar konuşularak bu sınavların bizatihi kendileri değil; uygulanış biçimleri problemli olarak görülmüştür. Bu nedenle Türkiye eğitim tarihinin son 15 yılında sadece ilköğretimden ortaöğretime geçiş sınavlarında 4 kez değişiklik yapılmış (LGS, OKS, SBS, TEOG) son olarak ise “eğitim bölgesi ve sınavsız mahalli yerleştirme sistemi” getirilmiştir. Ayrıca buna ek olarak “nitelikli okullara” yine devlet eliyle organize edilecek olan merkezî bir sınavla öğrenci alımı yapılması kararlaştırılmıştır. Aynı şekilde üniversiteye geçiş sınavları için de bir çare düşünülmüş yeni bir değişiklikle iki aşamalı TYT (Temel Yeterlik Testi) ve YKS’ye (Yüksek Öğretim Kurumları Sınavları) geçilmiştir. Dershane düzenlemesi kararı ile birlikte hararetlenen merkezî sınav tartışmaları sınav sistemlerinde yapılan sık değişikliklerle devam etmiştir. Sınav sistemlerini değiştirmeye odaklı çözüm arayışları neticesinde özel liselere dönüşmesi beklenen dershaneler temel lise olurken devlet okulları dershanelerin kapatılmasından ortaya çıkan boşlukları doldurmak için destekleme kursları düzenlemeye başlamıştır. Dershanelerin kapatılma gerekçesi “okulun işlevini yerine getirmeye engel” olurken; okul dershanelerin işlevini yerine getirmeye doğru başka bir misyon taşımaya başlamıştır. Öte yandan öğrenci üzerinde baskı oluşturan sınav sistemlerinin değişme hızı da başka bir baskı ve stres kaynağı olmuştur. Öğrenci, veli, öğretmen kısaca eğitimin tüm bileşenleri bu süreçlerden olumsuz etkilenmiş; eğitim sistemimizin sınavlarla imtihanı her biri için ayrı ayrı bir sınav alanına dönüşmüştür. Bu çalışmada sınavların okul, öğretmen ve öğrenci üzerindeki etkisi tek tek incelenecek ve bu olumsuz etkinin azaltılmasına yönelik önerilerde bulunulacaktır. 2000’li yıllarda Türk eğitim sistemine dair en çok manşetlere taşınan mesele, kademeler arası geçiş sınavları olmuştur. Zaman zaman merkezî sınavların kaldırılacağına dair manşetler atan gazeteler, çok geçmeden aynı senenin merkezî sınav birincilerini sürmanşetten vermiş hatta büyük bir iştiyakla sınavlarda sıfır çeken öğrenci sayılarını paylaşmışlardır. Politika yapıcılarından eğitimcilere, öğrencilerden velilere eğitimin tüm bileşenleri bu süreçte merkezî sınav birincilerini takdir etmekten geri duramayarak eğitim sistemimizin sınavların tekelinde olmasından yakınmışlardır. Merkezî sınavların neden olduğu sorunlar konuşularak bu sınavların bizatihi kendileri değil; uygulanış biçimleri problemli olarak görülmüştür. Bu nedenle Türkiye eğitim tarihinin son 15 yılında sadece ilköğretimden ortaöğretime geçiş sınavlarında 4 kez değişiklik yapılmış (LGS, OKS, SBS, TEOG) son olarak ise “eğitim bölgesi ve sınavsız mahalli yerleştirme sistemi” getirilmiştir. Ayrıca buna ek olarak “nitelikli okullara” yine devlet eliyle organize edilecek olan merkezî bir sınavla öğrenci alımı yapılması kararlaştırılmıştır. Aynı şekilde üniversiteye geçiş sınavları için de bir çare düşünülmüş yeni bir değişiklikle iki aşamalı TYT (Temel Yeterlik Testi) ve YKS’ye (Yüksek Öğretim Kurumları Sınavları) geçilmiştir. Dershane düzenlemesi kararı ile birlikte hararetlenen merkezî sınav tartışmaları sınav sistemlerinde yapılan sık değişikliklerle devam etmiştir. Sınav sistemlerini değiştirmeye odaklı çözüm arayışları neticesinde özel liselere dönüşmesi beklenen dershaneler temel lise olurken devlet okulları dershanelerin kapatılmasından ortaya çıkan boşlukları doldurmak için destekleme kursları düzenlemeye başlamıştır. Dershanelerin kapatılma gerekçesi “okulun işlevini yerine getirmeye engel” olurken; okul dershanelerin işlevini yerine getirmeye doğru başka bir misyon taşımaya başlamıştır. Öte yandan öğrenci üzerinde baskı oluşturan sınav sistemlerinin değişme hızı da başka bir baskı ve stres kaynağı olmuştur. Öğrenci, veli, öğretmen kısaca eğitimin tüm bileşenleri bu süreçlerden olumsuz etkilenmiş; eğitim sistemimizin sınavlarla imtihanı her biri için ayrı ayrı bir sınav alanına dönüşmüştür. Bu çalışmada sınavların okul, öğretmen ve öğrenci üzerindeki etkisi tek tek incelenecek ve bu olumsuz etkinin azaltılmasına yönelik önerilerde bulunulacaktır. 2000’li yıllarda Türk eğitim sistemine dair en çok manşetlere taşınan mesele, kademeler arası geçiş sınavları olmuştur. Zaman zaman merkezî sınavların kaldırılacağına dair manşetler atan gazeteler, çok geçmeden aynı senenin merkezî sınav birincilerini sürmanşetten vermiş hatta büyük bir iştiyakla sınavlarda sıfır çeken öğrenci sayılarını paylaşmışlardır. Politika yapıcılarından eğitimcilere, öğrencilerden velilere eğitimin tüm bileşenleri bu süreçte merkezî sınav birincilerini takdir etmekten geri duramayarak eğitim sistemimizin sınavların tekelinde olmasından yakınmışlardır.Merkezî sınavların neden olduğu sorunlar konuşularak bu sınavların bizatihi kendileri değil; uygulanış biçimleri problemli olarak görülmüştür. Bu nedenle Türkiye eğitim tarihinin son 15 yılında sadece ilköğretimden ortaöğretime geçiş sınavlarında 4 kez değişiklik yapılmış (LGS, OKS, SBS, TEOG) son olarak ise “eğitim bölgesi ve sınavsız mahalli yerleştirme sistemi” getirilmiştir. Ayrıca buna ek olarak “nitelikli okullara” yine devlet eliyle organize edilecek olan merkezî bir sınavla öğrenci alımı yapılması kararlaştırılmıştır. Aynı şekilde üniversiteye geçiş sınavları için de bir çare düşünülmüş yeni bir değişiklikle iki aşamalı TYT (Temel Yeterlik Testi) ve YKS’ye (Yüksek Öğretim Kurumları Sınavları) geçilmiştir. Dershane düzenlemesi kararı ile birlikte hararetlenen merkezî sınav tartışmaları sınav sistemlerinde yapılan sık değişikliklerle devam etmiştir. Sınav sistemlerini değiştirmeye odaklı çözüm arayışları neticesinde özel liselere dönüşmesi beklenen dershaneler temel lise olurken devlet okulları dershanelerin kapatılmasından ortaya çıkan boşlukları doldurmak için destekleme kursları düzenlemeye başlamıştır. Dershanelerin kapatılma gerekçesi “okulun işlevini yerine getirmeye engel” olurken; okul dershanelerin işlevini yerine getirmeye doğru başka bir misyon taşımaya başlamıştır.Öte yandan öğrenci üzerinde baskı oluşturan sınav sistemlerinin değişme hızı da başka bir baskı ve stres kaynağı olmuştur. Öğrenci, veli, öğretmen kısaca eğitimin tüm bileşenleri bu süreçlerden olumsuz etkilenmiş; eğitim sistemimizin sınavlarla imtihanı her biri için ayrı ayrı bir sınav alanına dönüşmüştür. Bu çalışmada sınavların okul, öğretmen ve öğrenci üzerindeki etkisi tek tek incelenecek ve bu olumsuz etkinin azaltılmasına yönelik önerilerde bulunulacaktır. 2000’li yıllarda Türk eğitim sistemine dair en çok manşetlere taşınan mesele, kademeler arası geçiş sınavları olmuştur. Zaman zaman merkezî sınavların kaldırılacağına dair manşetler atan gazeteler, çok geçmeden aynı senenin merkezî sınav birincilerini sürmanşetten vermiş hatta büyük bir iştiyakla sınavlarda sıfır çeken öğrenci sayılarını paylaşmışlardır. Politika yapıcılarından eğitimcilere, öğrencilerden velilere eğitimin tüm bileşenleri bu süreçte merkezî sınav birincilerini takdir etmekten geri duramayarak eğitim sistemimizin sınavların tekelinde olmasından yakınmışlardır.Merkezî sınavların neden olduğu sorunlar konuşularak bu sınavların bizatihi kendileri değil; uygulanış biçimleri problemli olarak görülmüştür. Bu nedenle Türkiye eğitim tarihinin son 15 yılında sadece ilköğretimden ortaöğretime geçiş sınavlarında 4 kez değişiklik yapılmış (LGS, OKS, SBS, TEOG) son olarak ise “eğitim bölgesi ve sınavsız mahalli yerleştirme sistemi” getirilmiştir. Ayrıca buna ek olarak “nitelikli okullara” yine devlet eliyle organize edilecek olan merkezî bir sınavla öğrenci alımı yapılması kararlaştırılmıştır. Aynı şekilde üniversiteye geçiş sınavları için de bir çare düşünülmüş yeni bir değişiklikle iki aşamalı TYT (Temel Yeterlik Testi) ve YKS’ye (Yüksek Öğretim Kurumları Sınavları) geçilmiştir. Dershane düzenlemesi kararı ile birlikte hararetlenen merkezî sınav tartışmaları sınav sistemlerinde yapılan sık değişikliklerle devam etmiştir. Sınav sistemlerini değiştirmeye odaklı çözüm arayışları neticesinde özel liselere dönüşmesi beklenen dershaneler temel lise olurken devlet okulları dershanelerin kapatılmasından ortaya çıkan boşlukları doldurmak için destekleme kursları düzenlemeye başlamıştır. Dershanelerin kapatılma gerekçesi “okulun işlevini yerine getirmeye engel” olurken; okul dershanelerin işlevini yerine getirmeye doğru başka bir misyon taşımaya başlamıştır.Öte yandan öğrenci üzerinde baskı oluşturan sınav sistemlerinin değişme hızı da başka bir baskı ve stres kaynağı olmuştur. Öğrenci, veli, öğretmen kısaca eğitimin tüm bileşenleri bu süreçlerden olumsuz etkilenmiş; eğitim sistemimizin sınavlarla imtihanı her biri için ayrı ayrı bir sınav alanına dönüşmüştür. Bu çalışmada sınavların okul, öğretmen ve öğrenci üzerindeki etkisi tek tek incelenecek ve bu olumsuz etkinin azaltılmasına yönelik önerilerde bulunulacaktır. 2000’li yıllarda Türk eğitim sistemine dair en çok manşetlere taşınan mesele, kademeler arası geçiş sınavları olmuştur. Zaman zaman merkezî sınavların kaldırılacağına dair manşetler atan gazeteler, çok geçmeden aynı senenin merkezî sınav birincilerini sürmanşetten vermiş hatta büyük bir iştiyakla sınavlarda sıfır çeken öğrenci sayılarını paylaşmışlardır. Politika yapıcılarından eğitimcilere, öğrencilerden velilere eğitimin tüm bileşenleri bu süreçte merkezî sınav birincilerini takdir etmekten geri duramayarak eğitim sistemimizin sınavların tekelinde olmasından yakınmışlardır.Merkezî sınavların neden olduğu sorunlar konuşularak bu sınavların bizatihi kendileri değil; uygulanış biçimleri problemli olarak görülmüştür. Bu nedenle Türkiye eğitim tarihinin son 15 yılında sadece ilköğretimden ortaöğretime geçiş sınavlarında 4 kez değişiklik yapılmış (LGS, OKS, SBS, TEOG) son olarak ise “eğitim bölgesi ve sınavsız mahalli yerleştirme sistemi” getirilmiştir. Ayrıca buna ek olarak “nitelikli okullara” yine devlet eliyle organize edilecek olan merkezî bir sınavla öğrenci alımı yapılması kararlaştırılmıştır. Aynı şekilde üniversiteye geçiş sınavları için de bir çare düşünülmüş yeni bir değişiklikle iki aşamalı TYT (Temel Yeterlik Testi) ve YKS’ye (Yüksek Öğretim Kurumları Sınavları) geçilmiştir. Dershane düzenlemesi kararı ile birlikte hararetlenen merkezî sınav tartışmaları sınav sistemlerinde yapılan sık değişikliklerle devam etmiştir. Sınav sistemlerini değiştirmeye odaklı çözüm arayışları neticesinde özel liselere dönüşmesi beklenen dershaneler temel lise olurken devlet okulları dershanelerin kapatılmasından ortaya çıkan boşlukları doldurmak için destekleme kursları düzenlemeye başlamıştır. Dershanelerin kapatılma gerekçesi “okulun işlevini yerine getirmeye engel” olurken; okul dershanelerin işlevini yerine getirmeye doğru başka bir misyon taşımaya başlamıştır.Öte yandan öğrenci üzerinde baskı oluşturan sınav sistemlerinin değişme hızı da başka bir baskı ve stres kaynağı olmuştur. Öğrenci, veli, öğretmen kısaca eğitimin tüm bileşenleri bu süreçlerden olumsuz etkilenmiş; eğitim sistemimizin sınavlarla imtihanı her biri için ayrı ayrı bir sınav alanına dönüşmüştür. Bu çalışmada sınavların okul, öğretmen ve öğrenci üzerindeki etkisi tek tek incelenecek ve bu olumsuz etkinin azaltılmasına yönelik önerilerde bulunulacaktır.