Logo

Yayınlar

Gıda Hakkı Bağlamında Gıda Güvenliği


Gıda güvenliği kavramı çiftlikten sofraya kadar bütün üretim, işleme, taşıma ve paketleme süreçlerini kapsayacak şekilde insan sağlığına zararlı şeyleri gıdadan uzaklaştırmak şeklinde tanımlamak mümkündür. Ancak bu tanım kişisel tüketim amaçlı birincil üretimi, helal gıdaya erişimi ve gıda hakkını kapsayacak şekilde genişletilebilir. Günümüzde her geçen gün gıda güvenliğinin önemi daha da artmakta iklim krizi, salgın ve çatışma bölgeleri sebebiyle gıda krizleri meydana gelebilmektedir. Bunun yanı sıra gıda erişiminin bir hak olarak adil dağıtımı önemli bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Bu sebeple ülkemizde temel insan hakları arasında sayılan gıda hakkının güvenceye alınmasına yönelik bir gıda güvenliği stratejisine ihtiyaç vardır. Bu politika notunda gıda güvenliği ve gıda hakkı, hem üretim süreci ve hem de içeriği açısından güvenli ve temiz gıdaya erişim ve bununla ilintili olarak gıda katkıları, GDO’lu gıdalar, helal gıda, iklim krizi ve israfın önlenmesi konularına değinilerek sosyal devlet sorumluluğu çerçevesinde incelenmiştir. Gıda güvenliği kavramı çiftlikten sofraya kadar bütün üretim, işleme, taşıma ve paketleme süreçlerini kapsayacak şekilde insan sağlığına zararlı şeyleri gıdadan uzaklaştırmak şeklinde tanımlamak mümkündür. Ancak bu tanım kişisel tüketim amaçlı birincil üretimi, helal gıdaya erişimi ve gıda hakkını kapsayacak şekilde genişletilebilir. Gıda güvenliği kavramı çiftlikten sofraya kadar bütün üretim, işleme, taşıma ve paketleme süreçlerini kapsayacak şekilde insan sağlığına zararlı şeyleri gıdadan uzaklaştırmak şeklinde tanımlamak mümkündür. Ancak bu tanım kişisel tüketim amaçlı birincil üretimi, helal gıdaya erişimi ve gıda hakkını kapsayacak şekilde genişletilebilir. Günümüzde her geçen gün gıda güvenliğinin önemi daha da artmakta iklim krizi, salgın ve çatışma bölgeleri sebebiyle gıda krizleri meydana gelebilmektedir. Bunun yanı sıra gıda erişiminin bir hak olarak adil dağıtımı önemli bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Bu sebeple ülkemizde temel insan hakları arasında sayılan gıda hakkının güvenceye alınmasına yönelik bir gıda güvenliği stratejisine ihtiyaç vardır. Bu politika notunda gıda güvenliği ve gıda hakkı, hem üretim süreci ve hem de içeriği açısından güvenli ve temiz gıdaya erişim ve bununla ilintili olarak gıda katkıları, GDO’lu gıdalar, helal gıda, iklim krizi ve israfın önlenmesi konularına değinilerek sosyal devlet sorumluluğu çerçevesinde incelenmiştir. Günümüzde her geçen gün gıda güvenliğinin önemi daha da artmakta iklim krizi, salgın ve çatışma bölgeleri sebebiyle gıda krizleri meydana gelebilmektedir. Bunun yanı sıra gıda erişiminin bir hak olarak adil dağıtımı önemli bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Bu sebeple ülkemizde temel insan hakları arasında sayılan gıda hakkının güvenceye alınmasına yönelik bir gıda güvenliği stratejisine ihtiyaç vardır. Bu politika notunda gıda güvenliği ve gıda hakkı, hem üretim süreci ve hem de içeriği açısından güvenli ve temiz gıdaya erişim ve bununla ilintili olarak gıda katkıları, GDO’lu gıdalar, helal gıda, iklim krizi ve israfın önlenmesi konularına değinilerek sosyal devlet sorumluluğu çerçevesinde incelenmiştir.

Toplumun Görünümü 2022: Salgın Sonrası Toplum


2020 başından 2022 sonlarına dek insanlığın ortak gündemi olan Covid-19 salgını hayatın kıyılarından yavaş yavaş çekiliyor. Kapanma, izolasyon, maske, mesafe, temas, doz gibi kavramlar geride kalırken artık salgının tıbbi olduğu kadar toplumsal, ekonomik ve kurumsal boyutlarını çok boyutlu şekilde muhasebeden geçirmek gerekiyor. Soru basit ama zorlu: Salgın sonrası toplum evlilikten yaşlanmaya, hukuktan şehirleşmeye her alanda ne yöne gidiyor? Salgından ne öğrendik, ne öğrenmeliyiz? Toplumun Görünümü 2022 raporu bu soruya cevaben Salgın Sonrası Toplum temasında hazırlandı. 16 farklı kategoride kilit göstergeler üzerinden salgın deneyimi ve salgın sonrasına geçişte açığa çıkan dinamikler incelendi. Sağlık, aile, eğitim, çalışma hayatı ve eşitsizlikler konularında uzmanların hazırladığı ayrıntılı analizler, toplumsal gidişatın çok boyutlu yapısına ışık tutuyor. Toplumun Görünümü 2022 raporu, temel bulgular ve önerileriyle araştırmacılar, politika yapıcılar, sivil toplum ve sektörler için salgın sonrasına geçişi veri temelli bir perspektifle değerlendiriyor.  2020 başından 2022 sonlarına dek insanlığın ortak gündemi olan Covid-19 salgını hayatın kıyılarından yavaş yavaş çekiliyor. Kapanma, izolasyon, maske, mesafe, temas, doz gibi kavramlar geride kalırken artık salgının tıbbi olduğu kadar toplumsal, ekonomik ve kurumsal boyutlarını çok boyutlu şekilde muhasebeden geçirmek gerekiyor. Soru basit ama zorlu: Salgın sonrası toplum evlilikten yaşlanmaya, hukuktan şehirleşmeye her alanda ne yöne gidiyor? Salgından ne öğrendik, ne öğrenmeliyiz? Toplumun Görünümü 2022 raporu bu soruya cevaben Salgın Sonrası Toplum temasında hazırlandı. 16 farklı kategoride kilit göstergeler üzerinden salgın deneyimi ve salgın sonrasına geçişte açığa çıkan dinamikler incelendi. Sağlık, aile, eğitim, çalışma hayatı ve eşitsizlikler konularında uzmanların hazırladığı ayrıntılı analizler, toplumsal gidişatın çok boyutlu yapısına ışık tutuyor. Toplumun Görünümü 2022 raporu, temel bulgular ve önerileriyle araştırmacılar, politika yapıcılar, sivil toplum ve sektörler için salgın sonrasına geçişi veri temelli bir perspektifle değerlendiriyor. 

Açıköğretim Lisesi'ne Göç


Salgın hastalık dolayısıyla örgün eğitime verilen ara ile birlikte okulların sosyalleşme işlevinin askıya alınması ve Açık Öğretim Lisesi’nde son yıllarda uygulanan sınavların kapsam ve yöntem bakımından daha cazip olması, örgün ortaöğretim öğrencilerinin yoğun bir şekilde Açık Öğretim Lisesi’ne yönelmesine yol açmıştır. Açık Öğretim Lisesi’nde ders yükünün daha az olması; üniversiteye hazırlık kaygısı içerisindeki öğrencilerin üniversiteye hazırlanmak için daha fazla zaman elde edebilmesi ve lise diplomasına sahip olmanın üniversiteye geçiş için sadece bir prosedürü tamamlamak olarak görülmesi gibi sebepler örgün eğitimden Açık Öğretim Lisesi’ne olan göçü arttırmıştır. Bu göç; 11 ve 12. sınıf seviyesindeki şubelerin boşalması, şubelerin boşalmasına bağlı olarak bazı öğretmenlerin norm fazlası durumuna düşmesi ve üniversite sınavlarına hazırlığa yönelik hizmet veren alternatif eğitim kurumu sayısında artış yaşanması gibi olası sonuçlara sebep olacaktır. Bu göçü ve olumsuz sonuçları önlemek için; örgün eğitimde gerçekleştirilen eğitim uygulamalarının yükseköğretime geçiş sınavına okul dışı bir mekanizma yardımıyla hazırlanmaya fırsat vermesinin önüne geçecek biçimde sınav-öğretim içeriği entegrasyonu sağlanmalı, iki program arasındaki diplomaların eş değer olması gibi öğretim programı içerikleri de birbirine muadil hâle getirilmeli ve örgün eğitim kurumlarından ayrılarak Açık Öğretim Lisesi’ne geçiş yapan öğrenciler ve velilerin bu eğilimlerinin gerekçeleri tespit edilerek örgün eğitim sisteminin veli ve öğrencilerin hangi beklentilerine cevap vermediği tespit edilmeli ve bu alanlara yönelik yapılandırmaya gidilmelidir.  Salgın hastalık dolayısıyla örgün eğitime verilen ara ile birlikte okulların sosyalleşme işlevinin askıya alınması ve Açık Öğretim Lisesi’nde son yıllarda uygulanan sınavların kapsam ve yöntem bakımından daha cazip olması, örgün ortaöğretim öğrencilerinin yoğun bir şekilde Açık Öğretim Lisesi’ne yönelmesine yol açmıştır. Açık Öğretim Lisesi’nde ders yükünün daha az olması; üniversiteye hazırlık kaygısı içerisindeki öğrencilerin üniversiteye hazırlanmak için daha fazla zaman elde edebilmesi ve lise diplomasına sahip olmanın üniversiteye geçiş için sadece bir prosedürü tamamlamak olarak görülmesi gibi sebepler örgün eğitimden Açık Öğretim Lisesi’ne olan göçü arttırmıştır. Bu göç; 11 ve 12. sınıf seviyesindeki şubelerin boşalması, şubelerin boşalmasına bağlı olarak bazı öğretmenlerin norm fazlası durumuna düşmesi ve üniversite sınavlarına hazırlığa yönelik hizmet veren alternatif eğitim kurumu sayısında artış yaşanması gibi olası sonuçlara sebep olacaktır. Bu göçü ve olumsuz sonuçları önlemek için; örgün eğitimde gerçekleştirilen eğitim uygulamalarının yükseköğretime geçiş sınavına okul dışı bir mekanizma yardımıyla hazırlanmaya fırsat vermesinin önüne geçecek biçimde sınav-öğretim içeriği entegrasyonu sağlanmalı, iki program arasındaki diplomaların eş değer olması gibi öğretim programı içerikleri de birbirine muadil hâle getirilmeli ve örgün eğitim kurumlarından ayrılarak Açık Öğretim Lisesi’ne geçiş yapan öğrenciler ve velilerin bu eğilimlerinin gerekçeleri tespit edilerek örgün eğitim sisteminin veli ve öğrencilerin hangi beklentilerine cevap vermediği tespit edilmeli ve bu alanlara yönelik yapılandırmaya gidilmelidir.

Türkiye’de Çocuk İşçiliği: Mevcut Durum ve Öneriler


Bugün dünya genelinde milyonlarca çocuk çeşitli nedenlerle çalışma hayatı içerisinde yer almaktadır. Yetişkinlere göre birçok yönden çok daha kırılgan ve korunmaya muhtaç olan çocuklar çalışma hayatı içinde birçok nedenle zihinsel ve fiziksel açıdan zarar görmekte, gelişimini sağlıklı bir şekilde tamamlayamamakta ve mevcut potansiyeli ortaya çıkarılamamaktadır. Bu olumsuz şartlar çocuğun esenlik halinde yaşama ve büyüme hakkını ihlal ettiği gibi, içinde bulunduğu dezavantajlı hal yetişkinlik çağında da nitelikli bir hayata sahip olmasına engel teşkil etmektedir. Çocuk işçilerin sosyo-ekonomik olarak toplumun en alt tabakasında yer alan yoksul ailelere mensup olduğu dikkate alındığında çocuk işçiliği sorununun toplumda var olan eşitsizliklerin devrederek devam ettiği döngüyü besleyen en önemli etkenlerden biri olduğu görülecektir. Çocuk işçiliği sorununun çözümüne dair ulusal ve uluslararası düzeyde birtakım çalışmalar yapılmakla birlikte sorunun kaynağında yer alan daha büyük yapısal nedenler ve sorunun çok yönlü karakteristiği dikkate alınmadığından bu çalışmalar çözüm noktasında yetersiz kalmaktadır. Bu çalışma çocuk işçiliğinin nedenleri irdelemekte, mevcut durumu veriler ışığında tartışmakta ve sorunun çözümüne dair öneriler sunmaktadır. Bugün dünya genelinde milyonlarca çocuk çeşitli nedenlerle çalışma hayatı içerisinde yer almaktadır. Yetişkinlere göre birçok yönden çok daha kırılgan ve korunmaya muhtaç olan çocuklar çalışma hayatı içinde birçok nedenle zihinsel ve fiziksel açıdan zarar görmekte, gelişimini sağlıklı bir şekilde tamamlayamamakta ve mevcut potansiyeli ortaya çıkarılamamaktadır. Bu olumsuz şartlar çocuğun esenlik halinde yaşama ve büyüme hakkını ihlal ettiği gibi, içinde bulunduğu dezavantajlı hal yetişkinlik çağında da nitelikli bir hayata sahip olmasına engel teşkil etmektedir. Çocuk işçilerin sosyo-ekonomik olarak toplumun en alt tabakasında yer alan yoksul ailelere mensup olduğu dikkate alındığında çocuk işçiliği sorununun toplumda var olan eşitsizliklerin devrederek devam ettiği döngüyü besleyen en önemli etkenlerden biri olduğu görülecektir. Çocuk işçiliği sorununun çözümüne dair ulusal ve uluslararası düzeyde birtakım çalışmalar yapılmakla birlikte sorunun kaynağında yer alan daha büyük yapısal nedenler ve sorunun çok yönlü karakteristiği dikkate alınmadığından bu çalışmalar çözüm noktasında yetersiz kalmaktadır. Bu çalışma çocuk işçiliğinin nedenleri irdelemekte, mevcut durumu veriler ışığında tartışmakta ve sorunun çözümüne dair öneriler sunmaktadır. Bugün dünya genelinde milyonlarca çocuk çeşitli nedenlerle çalışma hayatı içerisinde yer almaktadır. Yetişkinlere göre birçok yönden çok daha kırılgan ve korunmaya muhtaç olan çocuklar çalışma hayatı içinde birçok nedenle zihinsel ve fiziksel açıdan zarar görmekte, gelişimini sağlıklı bir şekilde tamamlayamamakta ve mevcut potansiyeli ortaya çıkarılamamaktadır. Bu olumsuz şartlar çocuğun esenlik halinde yaşama ve büyüme hakkını ihlal ettiği gibi, içinde bulunduğu dezavantajlı hal yetişkinlik çağında da nitelikli bir hayata sahip olmasına engel teşkil etmektedir. Çocuk işçilerin sosyo-ekonomik olarak toplumun en alt tabakasında yer alan yoksul ailelere mensup olduğu dikkate alındığında çocuk işçiliği sorununun toplumda var olan eşitsizliklerin devrederek devam ettiği döngüyü besleyen en önemli etkenlerden biri olduğu görülecektir. Çocuk işçiliği sorununun çözümüne dair ulusal ve uluslararası düzeyde birtakım çalışmalar yapılmakla birlikte sorunun kaynağında yer alan daha büyük yapısal nedenler ve sorunun çok yönlü karakteristiği dikkate alınmadığından bu çalışmalar çözüm noktasında yetersiz kalmaktadır. Bu çalışma çocuk işçiliğinin nedenleri irdelemekte, mevcut durumu veriler ışığında tartışmakta ve sorunun çözümüne dair öneriler sunmaktadır.

II. İstanbul Eğitim Konferansı Sonuç Raporu


İstanbul Eğitim Konferansı ile uzmanlar, paydaşlar ve karar alıcıları bir araya getirerek her yıl bir temel konuyu tartışma zeminine taşımayı hedefliyoruz. Türkiye’nin eğitim meselelerini küresel ve kapsayıcı bir perspektifle ele alarak yeni yorum ve fikirler geliştirilmesini gaye ediniyoruz. II. İstanbul Eğitim Konferansı, 1 Ekim 2022 tarihinde "Kitlesel Eğitimde Rota Arayışı" teması ile gerçekleştirildi. Konferans çıktılarından yola çıkarak hazırlanan bu rapor, hem konferansın özetini hem de başta karar alıcılar, uzmanlar ve eğitimciler için önemli önerileri bir araya getirmektedir. İstanbul Eğitim Konferansı ile uzmanlar, paydaşlar ve karar alıcıları bir araya getirerek her yıl bir temel konuyu tartışma zeminine taşımayı hedefliyoruz. Türkiye’nin eğitim meselelerini küresel ve kapsayıcı bir perspektifle ele alarak yeni yorum ve fikirler geliştirilmesini gaye ediniyoruz.     II. İstanbul Eğitim Konferansı, 1 Ekim 2022 tarihinde "Kitlesel Eğitimde Rota Arayışı" teması ile gerçekleştirildi. Konferans çıktılarından yola çıkarak hazırlanan bu rapor, hem konferansın özetini hem de başta karar alıcılar, uzmanlar ve eğitimciler için önemli önerileri bir araya getirmektedir.