Logo

Türkiye’de Yükseköğretimin Genişlemesi ve İstihdam Edilebilirlik İlişkisi

Kategori: Politika Notları Tarih: 24 Mart 2023

Yazarlar

Özet

Üniversitenin kuruluşu yüzlerce yıl öncesine dayanmasına rağmen üniversiteye erişim uzun  zaman boyunca ayrıcalıklı bir grup birey için mümkün olmuştur. Ancak gelişmiş ülkelerin 1950’lerden itibaren yükseköğretime erişim fırsatlarını genişletmesiyle genel nüfus içerisinde  yükseköğretime erişimi olan bireylerin sayısı hızla artmıştır. Nüfusun genelinin yükseköğretime erişiminin arttırılması için yapılan en kayda değer hamle yükseköğretimin genişlemesi; bir diğer ifadeyle yükseköğretim kurumlarının sayısının ülkenin geniş kısmına yayılarak artırılması olmuştur. Türkiye bu trendi özellikle 2006 yılında başlatılan ve her ilde bir üniversite olmasını hedefleyen politikayla yakalamayı ve yükseköğretime erişimi artırmayı hedeflemiştir. 

Türkiye’de 2006 yılından itibaren agresif şekilde uygulanmaya başlanan yükseköğretim kurumlarının sayısının artırılması, yükseköğretimin yönetimi ve mezunların uygun işlerde istihdamı gibi ciddi planlama gerektiren karmaşık meseleleri de beraberinde getirmiştir. Lakin bu  tartışmaların analitik bir çerçeveye oturtularak veri temelli ele alınmasına yönelik gayretler  sınırlı düzeydedir. Bu da yapılan hızlı çıkarımların aşırı genellemeler ve yanlış ilişkilendirilmeler içermesine neden olmaktadır. Bu nedenle bu politika notunda Türkiye’de yükseköğretimin genişlemesine yönelik politikaların gerekliliği güncel istatistiki veriler ışığında incelenerek sorgulanmış, ayrıca bu genişlemenin bireylerin istihdam durumlarıyla alakası irdelenerek mevcut sorunlara çözüm önerileri sunulmuştur.

İlgili İçerikler

Yerel Yönetimlerde Akıllı Şehir Uygulamaları

Kentleşmenin hız kazandığı günümüz dünyasında, şehirlerin karşı karşıya kaldığı altyapı, çevre, ulaşım ve enerji gibi sorunlara yenilikçi çözümler geliştirmek, sürdürülebilir ve yaşanabilir kentler inşa etmek açısından kritik hale gelmiştir. Bu noktada, bilgi ve iletişim teknolojilerinin sunduğu imkanlar, yerel yönetimlerin hizmet sunumunu daha etkin ve katılımcı kılmak amacıyla akıllı şehir uygulamalarını gündeme getirmiştir.Bu politika notu, Türkiye’de yerel yönetimlerin akıllı şehir uygulamaları alanındaki mevcut durumunu değerlendirmekte, başarılı örnekleri incelemekte ve karşılaşılan temel sorunlara ışık tutmaktadır. Yalnızca teknolojik gelişmeleri değil, aynı zamanda yönetişim yapıları, veri yönetimi ve toplumsal farkındalık gibi çok boyutlu unsurları da dikkate alarak politika önerileri sunmaktadır.

30 Haziran 2025

Nüfus ve Aile: Yeni Dönemde Toplumsal Dönüşümün İzini Sürmek

İLKE Vakfı Toplumsal Düşünce ve Araştırmalar Merkezi’nin düzenlediği bu seminerde, Türkiye’deki demografik değişimler ve aile kurumundaki dönüşüm, güncel veriler ve sosyolojik perspektifle ele alınıyor. Prof. Dr. Mehmet Fatih Aysan, demografik eğilimlerin toplumsal yapıya etkisini analiz ederek nüfus, aile ve sosyal politikaların geleceğine dair kapsamlı bir değerlendirme sunacak.Doğurganlık oranlarındaki düşüş, yaşlanma sürecinin hızlanması, evlilik ve boşanma kalıplarındaki dönüşüm ile hane halkı yapılarındaki çeşitlenme; bu dönüşümün ardındaki temel dinamikleri görünür kılıyor ve sosyal politikaların yeniden yapılandırılmasını gündeme getiriyor. Bu çerçevede, programımız katılımcıları nüfus ve aile ekseninde ortaya çıkan yapısal soruları birlikte düşünmeye davet ediyor.Kayıt olmak için: 

Türkiye’nin Demografik Dönüşümü ve Aile Yapısı TODAM Seminerinde Ele Alındı

Toplumsal Düşünce ve Araştırmalar Merkezi (TODAM), Türkiye’nin toplumsal yapısında yaşanan hızlı dönüşümleri ele alan önemli bir seminere ev sahipliği yaptı. Vakıf merkezinde düzenlenen “Nüfus ve Aile: Yeni Dönemde Toplumsal Dönüşümün İzini Sürmek” başlıklı seminerde, nüfus dinamikleri ve aile yapısındaki değişim, güncel veriler ışığında ve sosyolojik bir perspektifle değerlendirildi.Seminerin konuşmacısı olan Prof. Dr. Mehmet Fatih Aysan, Türkiye’de demografik dönüşümün aşamaları, nüfus yaşlanması, göçün demografik yapıya etkileri ve bu dönüşümün sosyal refah politikaları üzerindeki yansımaları üzerine kapsamlı bir sunum gerçekleştirdi.Aysan, Türkiye’nin hem doğurganlık oranı hem de doğuşta beklenen yaşam süresi açısından dünya ortalamasının üzerinde bir hızla değişim gösterdiğini vurguladı. Geçmişte yalnızca Avrupa’ya özgü görülen yaşlanma ve düşük doğurganlık gibi eğilimlerin artık küresel ölçekte ortak bir sorun haline geldiğini belirtti. Daha az çocuk ve daha fazla yaşlı nüfus olgusunun ardında bireyselleşme, kentleşme, evliliklerin ötelenmesi, boşanmaların artışı ve ekonomik güvencesizlik gibi etkenlerin yer aldığını ifade etti. Buna karşılık, sağlık ve eğitim alanındaki gelişmelerin ölüm oranlarını düşürerek yaşam süresini uzattığını söyledi.Aysan, “Nüfusun yaşlanması refah devletinin hem başarısı hem de başarısızlığıdır” diyerek bu sürecin çift yönlü değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekti. Yaşlı bağımlılık oranındaki artış, kamu emeklilik harcamaları ve yaşlı yoksulluğu gibi unsurların, mevcut sosyal politikalar açısından ciddi riskler doğurduğunu belirtti. Bununla birlikte, süreci yalnızca bir risk çerçevesinde ele almanın eksik olacağını, dijitalleşme, yapay zekâ ve göçmen işgücü olanakları gibi dinamiklerin doğru politikalarla sosyal adaletin ve refahın yeniden inşasında fırsata dönüştürülebileceğini ifade etti.Sunumun ardından gerçekleştirilen soru-cevap bölümünde, kamu kurumları, akademi, medya ve sivil toplum kuruluşlarından katılımcılarla Türkiye’nin demografik geleceğine yönelik politika tasarımı üzerine bir tartışma yürütüldü.