Logo

Kentsel Hava Kalitesini İyileştirme: Mevcut Durum ve Politika Önerileri

Yazarlar

Özet

Düzenli olarak hava kalitesi ölçümlerinin yapılarak mevcut durumun tespit edilmesi, kirletici kaynakların tespit edilerek kirliliğin kaynağında azaltıma ilişkin faaliyetlerin gerçekleştirilmesi ve temiz hava eylem planlarının hazırlanarak uygulanması büyük önem taşımaktadır. Hava kirliliğini azaltmak üzere yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının yaygınlaştırılması, ısınma ve endüstriyel amaçlı kullanılan yakıtların denetlenmesi, trafikte seyreden motorlu kara taşıtlarının egzoz gazı emisyonlarının kontrol edilmesi, enerji tasarrufunu sağlamak üzere binaların ısı izolasyonlarının yapılması ve yeşil alanların arttırılması gibi önleyici faaliyetlerin yanı sıra kirliliğin yoğun olduğu günlerde yaşlı, hasta ve çocukların dışarıya çıkmamasına yönelik halkın bilgilendirmesi gibi hususlar da hassas grupların hava kirliliğinden etkilenmesini önlemek üzere koruyucu önlemler olarak değerlendirilmektedir.

İlgili İçerikler

Yerel Yönetimlerde Akıllı Şehir Uygulamaları

Kentleşmenin hız kazandığı günümüz dünyasında, şehirlerin karşı karşıya kaldığı altyapı, çevre, ulaşım ve enerji gibi sorunlara yenilikçi çözümler geliştirmek, sürdürülebilir ve yaşanabilir kentler inşa etmek açısından kritik hale gelmiştir. Bu noktada, bilgi ve iletişim teknolojilerinin sunduğu imkanlar, yerel yönetimlerin hizmet sunumunu daha etkin ve katılımcı kılmak amacıyla akıllı şehir uygulamalarını gündeme getirmiştir.Bu politika notu, Türkiye’de yerel yönetimlerin akıllı şehir uygulamaları alanındaki mevcut durumunu değerlendirmekte, başarılı örnekleri incelemekte ve karşılaşılan temel sorunlara ışık tutmaktadır. Yalnızca teknolojik gelişmeleri değil, aynı zamanda yönetişim yapıları, veri yönetimi ve toplumsal farkındalık gibi çok boyutlu unsurları da dikkate alarak politika önerileri sunmaktadır.

30 Haziran 2025

Nüfus ve Aile: Yeni Dönemde Toplumsal Dönüşümün İzini Sürmek

İLKE Vakfı Toplumsal Düşünce ve Araştırmalar Merkezi’nin düzenlediği bu seminerde, Türkiye’deki demografik değişimler ve aile kurumundaki dönüşüm, güncel veriler ve sosyolojik perspektifle ele alınıyor. Prof. Dr. Mehmet Fatih Aysan, demografik eğilimlerin toplumsal yapıya etkisini analiz ederek nüfus, aile ve sosyal politikaların geleceğine dair kapsamlı bir değerlendirme sunacak.Doğurganlık oranlarındaki düşüş, yaşlanma sürecinin hızlanması, evlilik ve boşanma kalıplarındaki dönüşüm ile hane halkı yapılarındaki çeşitlenme; bu dönüşümün ardındaki temel dinamikleri görünür kılıyor ve sosyal politikaların yeniden yapılandırılmasını gündeme getiriyor. Bu çerçevede, programımız katılımcıları nüfus ve aile ekseninde ortaya çıkan yapısal soruları birlikte düşünmeye davet ediyor.Kayıt olmak için: 

Türkiye’nin Demografik Dönüşümü ve Aile Yapısı TODAM Seminerinde Ele Alındı

Toplumsal Düşünce ve Araştırmalar Merkezi (TODAM), Türkiye’nin toplumsal yapısında yaşanan hızlı dönüşümleri ele alan önemli bir seminere ev sahipliği yaptı. Vakıf merkezinde düzenlenen “Nüfus ve Aile: Yeni Dönemde Toplumsal Dönüşümün İzini Sürmek” başlıklı seminerde, nüfus dinamikleri ve aile yapısındaki değişim, güncel veriler ışığında ve sosyolojik bir perspektifle değerlendirildi.Seminerin konuşmacısı olan Prof. Dr. Mehmet Fatih Aysan, Türkiye’de demografik dönüşümün aşamaları, nüfus yaşlanması, göçün demografik yapıya etkileri ve bu dönüşümün sosyal refah politikaları üzerindeki yansımaları üzerine kapsamlı bir sunum gerçekleştirdi.Aysan, Türkiye’nin hem doğurganlık oranı hem de doğuşta beklenen yaşam süresi açısından dünya ortalamasının üzerinde bir hızla değişim gösterdiğini vurguladı. Geçmişte yalnızca Avrupa’ya özgü görülen yaşlanma ve düşük doğurganlık gibi eğilimlerin artık küresel ölçekte ortak bir sorun haline geldiğini belirtti. Daha az çocuk ve daha fazla yaşlı nüfus olgusunun ardında bireyselleşme, kentleşme, evliliklerin ötelenmesi, boşanmaların artışı ve ekonomik güvencesizlik gibi etkenlerin yer aldığını ifade etti. Buna karşılık, sağlık ve eğitim alanındaki gelişmelerin ölüm oranlarını düşürerek yaşam süresini uzattığını söyledi.Aysan, “Nüfusun yaşlanması refah devletinin hem başarısı hem de başarısızlığıdır” diyerek bu sürecin çift yönlü değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekti. Yaşlı bağımlılık oranındaki artış, kamu emeklilik harcamaları ve yaşlı yoksulluğu gibi unsurların, mevcut sosyal politikalar açısından ciddi riskler doğurduğunu belirtti. Bununla birlikte, süreci yalnızca bir risk çerçevesinde ele almanın eksik olacağını, dijitalleşme, yapay zekâ ve göçmen işgücü olanakları gibi dinamiklerin doğru politikalarla sosyal adaletin ve refahın yeniden inşasında fırsata dönüştürülebileceğini ifade etti.Sunumun ardından gerçekleştirilen soru-cevap bölümünde, kamu kurumları, akademi, medya ve sivil toplum kuruluşlarından katılımcılarla Türkiye’nin demografik geleceğine yönelik politika tasarımı üzerine bir tartışma yürütüldü.