Logo

Karşılaştırmalı Bir Perspektiften Türkiye’de Aile Politikaları

Özet

Türkiye’de değişen toplumsal koşullar ile birlikte son on yılda aileye yönelik ilgi artmış; aile ile ilgili sorunlar daha fazla konuşulmaya başlanmıştır. Somut demografik veriler ve saha araştırmaları neticesinde devlet, aileyi destekleyici politikalar üretmekte ve böylece kamu harcamalarında aileye ayrılan pay yükselmektedir. Cumhuriyet’in kuruluşundan 2000’li yıllara kadar süren siyasi istikrarsızlıklar ve iktisadi buhranlar nedeniyle Türkiye’de aile politikalarında süreklilik ve bütüncüllük arz eden bir yapılanma sağlanamamıştır. Aile politikalarındaki bu parçalı yapı, 2000 sonrası gerek ülke içi gerekse küresel düzeyde yaşanan değişimlerle birlikte daha planlı, istikrarlı ve kalıcı olması hedeflenen politikalara yerini bırakmıştır. 2011’de Aile ve Sosyal Politika Bakanlığı’nın kurulması ile bütünlüklü olarak gerçekleşmesi hedeflenen politikalar, refah dağıtımının diğer aktörlerini de sürecin içine taşımayı hedeflemiştir. 2015 yılında açıklanan Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması Programı ile birlikte devlet temelde ailenin korunması, dinamik nüfus yapısının korunması ve iş-aile yaşamının uyumlaştırılması yönünde bir eylem planı hazırlamıştır. Son dönemde aileye yönelik hizmetlerin yaygınlaştırılması Türkiye’de aile politikaları açısından oldukça önemli gelişmelerdir. Yapılan düzenlemelerin başarısı ya da eksiklikleri ise araştırmalar ve veriler ile daha sağlıklı değerlendirilebilecektir. Bu çalışma ile sosyal refahı arttırma amacı taşıyan politikaların, refah rejimlerinde nasıl olduğu, hangi bileşenlerle birlikte değerlendirildiği ve uygulama sonuçlarının yansımaları incelenecektir. Refah rejimlerinin aile politikalarının temel izlencesi hakkında karşılaştırılabilir somut veriler elde etmek için aileyi konumlandıran yasal düzenlemelerin yanı sıra izin politikaları, bakım hizmetleri, nakit ve vergi avantajları karşılaştırmalı olarak incelenecektir. Bu bağlamda Türkiye’de aile politikaları, farklı refah rejimlerinden seçilen ülkelerle karşılaştırmalı olarak değerlendirilecektir. Diğer refah devletleri ile benzeşen, ayrışan ve yetersiz kalan yönlerine bakılarak Türkiye’nin içerisinde bulunduğu konum analiz edilecektir.

Bu politika notları İLKE Gündem Konuşmaları | Türkiye’de Aile Politikaları kapsamında yayınlanmıştır.

İlgili İçerikler

Öğretmen Yeterliklerinin İzlenmesi: Sorunlar ve Öneriler

Öğretmenler eğitim sisteminin niteliğini belirleyen temel unsur olsa da, Türkiye’de öğretmen yeterliklerinin sahada düzenli ve bütüncül biçimde izlenmesini sağlayan kurumsal bir mekanizma bulunmamaktadır. Eğitim Politikaları Araştırma Merkezi (EPAM) tarafından yayımlanan “Öğretmen Yeterliklerinin İzlenmesi: Sorunlar ve Öneriler” başlıklı politika notu, bu yapısal boşluğu ele alarak mevcut durumu analiz etmekte ve dijital dönüşüm, kültürel yeterlik, yapay zekâ okuryazarlığı ile çok kaynaklı değerlendirme gibi güncel ihtiyaçlar doğrultusunda sürdürülebilir bir izleme modeline yönelik öneriler sunmaktadır. Prof. Dr. Bayram Özer’in hazırladığı çalışma, Singapur, Japonya ve Hollanda gibi ülkelerdeki örneklerden yararlanarak Türkiye'nin koşullarına uyarlanabilir bir çerçeve ortaya koymaktadır.Öne Çıkan Politika ÖnerileriMEBBİS’e entegre Dijital Yeterlik İzleme Modülü geliştirilmelidir.Öğretmen performansı, okul yöneticisi, akran, öğrenci ve öğretmen öz değerlendirmesi gibi araçları içeren çok kaynaklı bir model ile izlenmelidir.Yeni sistem, farklı bölgelerde yürütülecek pilot uygulamalarla test edilmelidir.İzleme sonuçları, mentörlük ve sürekli mesleki gelişim programlarıyla desteklenmelidir.Öğretmen yeterliklerine ilişkin veriler, bağımsız bir yapı tarafından analiz edilerek yıllık raporlar halinde yayımlanmalıdır. Bu politika notu, öğretmen niteliğini güçlendirmeyi ve eğitimde kaliteyi artırmayı hedefleyen politika yapıcılar, araştırmacılar ve uygulayıcılar için yol gösterici bir kaynak niteliği taşımaktadır. Türkiye’de sürdürülebilir ve veriye dayalı bir öğretmen yeterliği izleme sisteminin kurulması için kapsamlı bir değerlendirme ve çözüm çerçevesi sunmaktadır.

08 Aralık 2025

Yapay Zeka ve Büyük Veri Çağında Öğretmen Yeterliklerinin İzlenmesi

Öğretmen yeterliklerinin değerlendirilmesi, yapay zeka ve büyük veri teknolojilerinin eğitim alanını dönüştürdüğü günümüzde yeni bir anlam kazanıyor. Bu seminerde, Türkiye’de öğretmen yeterliklerinin izlenmesine ilişkin mevcut uygulamaların güçlü ve sorunlu yönleri ele alınırken; pedagojik beceriler, dijital yeterlikler ve veri okuryazarlığı gibi çağdaş yeterlik alanlarının değerlendirme süreçlerine nasıl entegre edilebileceği tartışılacak.Ayrıca, standart testlere ve nicel verilere aşırı bağımlı modellerin sınıf içi karar süreçlerini ve öğretmenlerin yansıtıcı pratiklerini görünmez kılması, dijital pedagojik yeterliklerin izleme mekanizmalarına yeterince yansımaması ve çok kaynaklı veri yapılarının sınırlılıkları gibi temel meseleler değerlendirilecek. Bu çerçevede “pratik bilgelik”, etik-sosyal sorumluluk ve büyük veri analitiği temelli yaklaşımın öğretmen değerlendirmesine nasıl yeni bir yön verebileceği ele alınacak.Çevrimiçi düzenlenecek seminerde, insan odaklı bir izleme modeli, sürdürülebilir mesleki gelişimi destekleyen izleme döngüleri ve yapay zeka destekli değerlendirme araçlarının öğretmen öğrenme süreçlerindeki potansiyeli üzerine kapsamlı bir değerlendirme yapılacak.Kayıt için:

“Yapay Zeka ve Büyük Veri Çağında Öğretmen Yeterliklerinin İzlenmesi” Semineri Gerçekleşti!

EPAM Seminerleri kapsamında Prof. Dr. Mustafa Yunus Eryaman, yapay zeka ve büyük verinin öğretmen yeterliklerinin izlenmesinde nasıl dönüştürücü bir rol oynayabileceğini değerlendirdi. Seminerde, öğretmen performansının yalnızca nicel verilere dayanmasının yeterli olmadığı; sınıf içi etkileşim, pedagojik uygulamalar, okul kültürü ve bağlamsal unsurların birlikte dikkate alınması gerektiği vurgulandı.Prof. Dr. Eryaman, yapay zekanın öğretmeni denetleyen bir mekanizma olarak değil, öğretmenin kendi mesleki gelişimini yönlendirmesine yardımcı olan bir araç olarak tasarlanmasının kritik önem taşıdığını ifade etti. Bu yaklaşımın, öğretmeni pasif bir değerlendirme nesnesi olmaktan çıkarıp kişiselleştirilmiş geri bildirimler alan, güçlü ve gelişime açık yönlerini veri üzerinden izleyebilen aktif bir özne hâline getirdiğini belirtti. Ayrıca bireyselleştirilmiş öğrenme süreçlerinde yapay zekanın, öğrencilerin farklı öğrenme hızlarını ve ihtiyaçlarını görünür kılarak öğretmenin sınıf içi çeşitliliği daha etkili yönetmesine katkı sağlayabileceği örneklerle aktarıldı.Uluslararası örnekler üzerinden tartışılan farklı modeller, Türkiye açısından etik, güvenli ve öğretmeni güçlendiren bir değerlendirme yaklaşımının gerekliliğini ortaya koydu. Bu bağlamda eğitim fakülteleri ile okullar arasındaki işbirliğinin güçlendirilmesi, veri güvenliğinin sağlanması ve bağımsız değerlendirme yapılarının oluşturulması seminerin öne çıkan temaları arasında yer aldı. Öne Çıkan TespitlerPerformans göstergelerinin güncel ve kanıta dayalı olmaması büyük bir sorun.Türkiye de dahil olmak üzere birçok ülkede öğretmenlerden beklenen yeterlilikleri ölçmek için kullanılan kriterler, eğitimde yaşanan hızlı teknolojik ve pedagojik dönüşüme ayak uyduramıyor. Bu da değerlendirmelerin gerçek durumu yansıtmamasına yol açıyor.Değerlendirme süreçleri çoğu zaman bürokratik bir yüke dönüşüyor.Öğretmenler performanslarını geliştirmeye odaklanmak yerine belge toplamak, formlar doldurmak veya göstermelik kanıt üretmek zorunda kalıyor. Bu da sistemi amacından uzaklaştırıyor.Okul başarısı, öğretmen yeterliliği ve öğrenci öğrenmesi arasındaki bağ çoğu modelde kopuk.Dünyanın birçok yerinde bu üç alan ayrı ayrı izleniyor. Oysa bütüncül bir yaklaşım olmadan hiçbir değerlendirme gerçek resmi göstermiyor; öğretmenin etki alanı ya abartılıyor ya da küçümseniyor.Kişisel verilerin korunması yapay zeka çağında kritik bir mesele.Toplanan verilerin nerede saklandığı, kimlerle paylaşıldığı ve ne amaçla kullanıldığı konusunda şeffaflık olmazsa, eğitim verisi kolayca suistimal edilebilir hale geliyor.Hizmet içi eğitimler öğretmenlerin gerçek ihtiyaçlarına yanıt vermiyor.Çoğu ülkede reformlar kısa süreli eğitimlere dayanıyor, ancak bu eğitimler öğretmenin pratikte karşılaştığı sorunları çözmüyor. Bu nedenle reformlar sürdürülebilir hale gelemiyor.Sunulan ÖnerilerBağımsız bir ulusal akreditasyon ve politika kurulu kurulmalı.Öğretmen performansı ve okul değerlendirmeleri bakanlığın iç işleyişinden bağımsız, bilimsel ilkelere göre çalışan bir üst kurul tarafından yürütülürse sistem daha şeffaf ve güvenilir olabilir.Üniversitelerde yapay zeka, büyük veri ve eğitim teknolojisi odaklı ortak programlar açılmalı.Eğitim fakülteleri ile mühendislik fakültelerinin birlikte geliştireceği yüksek lisans/doktora programları, geleceğin öğretim tasarımcılarını ve veri okuryazarı öğretmenlerini yetiştirmek için zorunlu hale geliyor.Öğretmen değerlendirmesi cezalandırıcı değil, geliştirici bir modele dönüşmeli.Amaç, öğretmene eksiklerini göstermek değil; kişisel gelişimini destekleyen somut, uygulanabilir geri bildirim sağlamak olmalı.Mikro sertifikalar ve öğretmen akademileri yaygınlaştırılmalı.Öğretmenler kısa, hedef odaklı eğitimlerle dijital pedagojiden sınıf içi veri kullanımına kadar pek çok alanda yetkinleşebilir. Bu sistem öğretmenin kendi gelişim yolunu seçmesine de imkân tanır.Okullar kendi mükemmeliyet modellerini geliştirebilmeli.Her okulun bağlamı farklıdır. Bu nedenle tek tip bir model yerine, okulların güçlü ve zayıf yönlerini analiz edip kendi gelişim yol haritalarını oluşturması hedeflenmeli.Veri güvenliğini önceleyen sıkı etik ve hukuki yapı kurulmalı.Eğitim verisi en hassas veri türlerinden biridir. Öğrencilerin ve öğretmenlerin mahremiyetini korumayan bir sistem, uzun vadede eğitime zarar verir. Seminerin tamamını izlemek için: