İLKE İlim Kültür Eğitim Vakfı (İLKE) çatısı altında faaliyetlerini sürdüren Eğitim Politikaları Araştırma Merkezi (EPAM) tarafından hazırlanan Eğitim İzleme Raporu 2020, gerçekleşen canlı yayınla kamuoyuna sunuldu. Rapor 2020 yılında eğitim alanında yaşanan gelişmeleri bütüncül bir şekilde ele alırken gündeme gelmeyen veya unutulan konulara da yer veriyor.
İLKE çatısı altında faaliyetlerini sürdüren EPAM tarafından hazırlanan rapor, EPAM Koordinatörü İbrahim Hakan Karataş ve İLKE Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Yusuf Alpaydın’ın konuk olduğu ve İLKE Araştırmacısı M. Hüseyin Ergören’in moderatörlüğünü yaptığı youtube canlı yayını ile 20 Nisan 2021 17.00’da tanıtıldı.
Eğitim İzleme Raporu 2020’de geçtiğimiz yıl içerisinde eğitimde yaşanan gelişmeler, güncel veriler ışığında bütüncül bir şekilde değerlendirildi. Uzman Görüşü, Paydaş Görüşü, Görünüm: Sayılarla 2020, 2020 Eğitim Kronolojisi, Gündem 2020’nin Genel Görünümü gibi bölümleri içeren rapor; Eğitimler Beklentiler ve Öngörüler: 2020’den Dersler bölümü ile de bundan sonrası için eğitim alanında yapılması gereken iyileşmeleri de bir tavsiye niteliğinde gözler önüne seriyor.
2019-2020 öğretim yılında okulöncesi 3 yaş gurubunda %41,78, 4 yaş gurubunda%52,41, 5 yaş gurubunda %71,22, ilkokulda %93,62, ortaokulda %95,9, lise düzeyinde %85,01 ve yükseköğretim düzeyinde %43,37 okullaşma gerçekleşti.
Öğrencilerin %91,2’si devlet okullarında %8,8’i öze okullarda, özel okullara devam eden öğrencilerin %26’sı okul öncesi eğitim kurumlarında, %17’si ilkokullarda, %22’si ortaokullarda, %35’i liselerde ve özel liselerde devam eden öğrencilerin %7’si meslek %28’i genel liselerde eğitim gördü.
2020’de eğitimin bütçesi ve finansmanı
2020 yılında bir öğretmen ortalama 5500₺net aylık ücret alırken bir öğrenciye temel eğitimde 6590₺, ortaöğretimde 7636₺, yükseköğretimde 14020₺harcandı.
2020’de MEB Bütçesinin; gayri safi yurt içi hasılaya oranı %2,75 merkezi yönetim bütçesine oranı %11,45 ve yatırıma ayrılan payının merkezi yönetim bütçesine oranı %0,53 düzeyinde gerçekleşti.
Bütçenin; %84,4’ü personel ve SGK giderlerine, %8’i mal ve hizmet alım giderlerine,%3’ü sermaye ve cari transferlere ve %4,6’sı yatırıma harcandı.
Covid-19 salgını eğitimin gündeminde belirleyici oldu
2020 yılının eğitim gündeminde büyük oranda Covid-19 salgını sebebiyle ortaya çıkan olağanüstü durumun yönetimine dair konular yer aldı.EBA ve eğitimde dijitalleşme ve eğitime erişim bakımından özel okulların, özel gereksinimli öğrencilerin, okul öncesi eğitimin ve yükseköğretimin durumu sürekli gündemde kaldı.
Covid-19 salgını, eğitim sistemindeki birtakım sorunları gün yüzüne çıkardı
Eğitim sisteminin çağdaş teknolojiyi işlevsel olarak kullanmak bakımından altyapı, insan kaynağı, içerik, yapı ve yönetim konularında yeterli olmadığı görüldü.EBA üzerinden devam eden eğitimlerde sınavların nasıl yapılacağı önemli bir sorun oluşturdu.
Eğitime ilişkin politika hedeflerinde beklenen sonuçlar alınamadı
MEB’in 2020 İdari Faaliyet Raporunda salgın yılı olan 2020’de bazı hedeflerin ertelendiği, bazılarının ise kısmen gerçekleştiğine dair değerlendirme yapıldı. 2023 Eğitim Vizyonunda yer alan hedeflerin yaklaşık yarısının gerçekleştirilebildiği, bir kısmının belgede yazılan biçiminden farklı bir uygulamaya dönüştüğü, bir kısmının ise gerçekleşmediği anlaşıldı.
2020 yılı önceliklerin değiştiği bir yıl oldu
Teftiş sisteminin yasal boşluklarının giderilmesine yönelik çalışmalar neredeyse hiç gündeme gelmedi.
Öğretmenlik Meslek Kanunu taslağının Cumhurbaşkanlığına sunulduğu açıklanmış olsa da 2020 boyunca herhangi bir gelişme olmadı. Eğitim sisteminin teşkilat yapısını, gereksinimleri karşılayacak esneklik ve niteliğe kavuşturacak sistem revizyonu konusunda da herhangi bir gelişme olmadı.
2020’den alınan dersler
Salgının gün yüzüne çıkardığı gerçekliklerden biri de eğitime erişim sorunu oldu. Türkiye’de eğitim yönetimi; politik, yasal, kültürel ve kurumsal bakımdan bugünün ihtiyaçlarını karşılamak için yetersiz kaldı. 2020 yılında eğitim alanında yaşanan gelişmeler eğitimde önceliklerin billurlaşmasına imkân tanıdı.Salgın sebebiyle belirginleşen eğitimde merkeziyetçilik; sahada birçok zafiyete, tutarsızlığa ve belirsizliğe sebep oldu.
Erişebilirlik kavramı; öğretmenler, okul yöneticileri, akademisyenler ve öğrenciler için ufuk geliştirdi ve imkânları artırdı.Uzaktan eğitim süreci, velilerde ve geniş toplum kesimlerinde eğitim sistemine yönelik hesap verebilirlik baskısını artırdı. Salgın sürecinde okulun, toplum için kolay kolay vazgeçilmeyecek hatta önemi ve gereği daha da artacak potansiyel taşıyan bir kurum olduğu fark edildi.
2021’e yönelik politika metinlerinde eğitimin dönüşümüne yönelik amaçlara, politikalara ve hedeflere yer verildi.Salgın vesilesiyle sağlanan uluslararası kültürlenme ve gelişme imkanlarından sonra okuldan beklentilerin artacağı öngörüldü. Türkiye’de genç nüfusun güçlü yarınlara ulaşması için birçok konuda oldukça elverişli bir dalga yakalama fırsatı barındıran durumlar ortaya çıktı.
Eğitim İzleme Raporu 2020’ye ve diğer detaylarawww.ilke.org.tr/air adresinden erişmek mümkün.
Dijital bağımlılık, öğrencilerin akademik başarısını, bilişsel gelişimini ve sosyal ilişkilerini olumsuz etkileyen giderek büyüyen bir sorundur. Eğitimde dijital teknolojiler önemli fırsatlar sunarken, bilinçsiz ve aşırı kullanım çeşitli riskler doğurmaktadır. Ancak, bu sorunla mücadelede eğitim sistemi paydaşları arasında etkin iş birliği sağlanamadığında, dijital bağımlılık derinleşmektedir. Hazırlanan politika notu, dijital bağımlılığın eğitim üzerindeki etkilerini analiz ederek, ebeveynler ile öğretmenlerin rollerini, öğrencilerin değişen teknoloji kullanım alışkanlıklarını ve eğitimde dijitalleşmenin fırsat ve risklerini ele almaktadır. Ayrıca, öğrencilerin bilinçli teknoloji kullanımını destekleyecek stratejiler ve öğretmenlerin bu süreçte nasıl daha etkin olabileceği incelenmektedir. Bu politika notu, eğitimde dijital bağımlılığın getirdiği sorunları ve sunduğu fırsatları değerlendirerek, politika yapıcılara, öğretmenlere ve ebeveynlere somut çözüm önerileri sunmaktadır.
Türkiye’de öğretmen yetiştirme süreçlerinde köklü bir dönüşüm başlatan Millî Eğitim Akademisi (MEA), öğretmen eğitiminin geleceğini şekillendiren yeni bir model olarak öne çıkıyor. Bu seminerde, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun öğretmen yetiştirme süreçlerine etkileri, MEA’nın kuruluş amacı ve temel misyonu, eğitim fakülteleriyle ilişkisi ve uluslararası benzer modellerle karşılaştırılması ele alınacak. Ayrıca, Öğretmen Akademileri ile MEA’nın kavramsal ayrımı, MEA’nın eğitim fakülteleri ve Millî Eğitim Bakanlığı ile nasıl bir koordinasyon içinde çalışacağı ve öğretmenlerin kariyer gelişimine yönelik sunduğu fırsatlar ve sınırlılıklar değerlendirilecek. Çevrimiçi düzenlenecek seminerde, "Millî Eğitim Akademisi ve Öğretmen Yetiştirme Sürecinin Dönüşümü" başlıklı politika notunun yazarı Doç. Dr. Murat Polat, konuyla ilgili görüşlerini paylaşacak.
Millî Eğitim Akademisi (MEA), öğretmen yetiştirme sürecinde önemli bir dönüşüm olarak öne çıkıyor. Eğitim fakültelerinin formasyon programlarının yerini alacak olan MEA, hem aday öğretmenlerin hem de mevcut öğretmen ve yöneticilerin mesleki gelişimini desteklemeyi hedefliyor. Öne çıkan yenilikler şunlar:Akademiye Giriş Sınavı (AGS): KPSS yerine, Türk Millî Eğitim Sistemi ve eğitimin temelleri üzerine odaklanan yeni bir sınav getiriliyor.Eğitim Süreci: Eğitim fakültesi mezunları 3, diğer bölümlerden gelenler ise 4 dönemlik bir uygulamalı eğitim alacak.Uygulama Odaklı Eğitim: Staj ve saha deneyimi, MEA’nın temel unsurlarından biri olarak öne çıkıyor. Öğretmen adaylarının uzun süreli ders gözlemi yapmaları ve alan uzmanlarıyla etkileşimde bulunmaları sağlanacak.Uluslararası Karşılaştırmalar: Japonya, Singapur ve Çin gibi ülkelerde benzer hizmet içi eğitim modelleri mevcut olsa da MEA’nın üniversitelerden bağımsız bir yapı olması önemli bir fark olarak değerlendiriliyor.Potansiyel Riskler: Finansal ve kurumsal sürdürülebilirlik, bölgesel standartların korunması ve öğretmen adaylarının atama süreçlerine dair kaygılar, dikkat edilmesi gereken unsurlar arasında yer alıyor. Sonuç olarak, MEA modeli, öğretmen yetiştirmede uygulama ağırlıklı bir sistem sunarak eğitimde kaliteyi artırmayı amaçlıyor. Ancak modelin başarılı olması, YÖK ve eğitim fakülteleri ile iş birliği, mali kaynakların etkin yönetimi ve şeffaf bir yol haritasının oluşturulmasına bağlı. Pilot uygulamalarla eksikliklerin giderilmesi ve aday öğretmenlerin sürece dair endişelerinin yönetilmesi kritik önem taşıyor. Öne Çıkan Değerlendirmeleri Görmek İçin Tıklayın