Logo
Yükseköğretimde Değişim Şart, Ama Nasıl?

Yükseköğretimde Değişim Şart, Ama Nasıl?

Kategori: Kurumsal Tarih: 18 Şubat 2019

İLKE İlim Kültür Eğitim Derneği, geçtiğimiz yıl ülke ve dünya gündemine etki edecek, geleceğin öngörülebilirliğini artıracak ve bizi geleceğe hazırlayacak önemli bir proje başlattı. Geleceğin Türkiyesi Projesi, stratejik konularda konunun uzmanlarına hazırlatılan rapor dizisi ile Türkiye için gelecek vizyonu oluşturacak. Projenin ilk raporu Geleceğin Türkiyesinde Eğitim raporu idi. 1 Ekim 2018’de kamuoyuna sunulan rapor alanda yoğun bir ilgi görmüş, İLKE Derneği eğitim alanında stratejik gördüğü bazı konularda takip raporları ve politika notları hazırladıkları müjdesini vermişti.


İLKE Derneği’nin Geleceğin Türkiyesi rapor serisinin ikinci raporu olan Geleceğin Türkiyesinde Yükseköğretim raporu, 12 Şubat tarihinde, Grand Cevahir Otelde kamuoyuna sunuldu. Rapor sunumuna, Medeniyet Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gülfettin Çelik, Sakarya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Savaşan, İstanbul Şehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.  Peyami Çelikcan, çeşitli fakülte dekanları, akademisyenler ve farklı STK temsilcileri katıldı.


Geleceğe Güçlü Çözümlerle Anlamlı ve İşleyen Bir Üniversite Bırakmalıyız!
İLKE Yürütme Kurulu Başkanı ve Geleceğin Türkiyesi Projesi Koordinatörü Lutfi Sunar’ın selamlama ve açılış konuşması ile başlayan programda Sunar; “Ülke hepimizin. Sorunlarımız ortak. Çözümler başkasında değil. Sorunları çözmek ve daha müreffeh ve adil bir toplum oluşturmak bizim elimizde.” diyerek İLKE’ nin çözüm odaklı geleceğe yönelik hazırladığı politika notları ve araştırma raporlarına dikkat çekti. Geleceğin Türkiyesi projesinin önemini ise “Sürekli değişimin yaşandığı bir dönemde artık geleceği konuşmanın daha kritik bir önemi haiz olduğuna dikkat çekmek istiyoruz.” diyerek belirtti.


Geleceğin Türkiyesinde Yükseköğretimi konuşurken, üniversitenin toplumsal rolü ve konumunun doğru bir şekilde oluşturulması gerektiğini, ideolojik ve dışlayıcı bir karakter kazanan yükseköğretimin yeniden toplumla yakınlaştırılması gerektiğini vurgulayan Sunar, son 20 yılda yeni üniversitelerin açılması, bilim ve araştırmaya ayrılan bütçelerin artması, insan yetiştirmeye yönelik ciddi hamleler yapılması gibi gelişmelerin yükseköğretim hususunda daha güçlü bir vizyon oluşumuna katkı yapma konusunda cesaretlendirdiğini belirtti. “Bugün Geleceğin Türkiyesinde Yükseköğretimi konuşmak için doğru bir zaman olduğu kanaatindeyiz. Zira eğer bu aşamada güçlü çözümler üretirsek yarınlara daha anlamlı ve işleyen bir üniversite bırakmak mümkün olacaktır.” diyerek İLKE olarak bir gelecek vizyonu oluşturmak istendiğini vurguladı.


Medeniyet Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gülfettin Çelik programa katılan Rektörler adına yaptığı selamlama konuşmasında toplumsal sistemin tek boyutlu olmadığını, yükseköğretimin bu boyutlardan biri olduğunu ve yükseköğretimin ise rekabete hazır hale getirilmesinin önemini vurguladı.


Geleceğin Türkiyesinde Yükseköğretim Nasıl Olmalı?
Selamlama konuşmalarının ardından Prof. Dr. Nihat Erdoğmuş Geleceğin Türkiyesinde Yükseköğretim rapor sunumunu gerçekleştirdi. “Geleceğin Türkiyesinde Yükseköğretimi konuşmak neden önemli?” sorusuyla sunumuna başlayan Erdoğmuş, yükseköğretimde mevcut durumu, eğilimleri, değişim yönetimini ve gelecek vizyonunu ele alarak yükseköğretimi değerlendirdi.


“Geleceğin Türkiyesinde Yükseköğretimi Konuşmak neden önemli?” sorusu iki kritik noktayla ele alındı. Bunlardan birincisi yükseköğretimin misyonunu yerine getirememesi, ikincisi ise değişimlere cevap verememesi ve ihtiyaç ve beklentileri karşılayamaması. Bu nedenle Erdoğmuş, “Yükseköğretim sisteminin geleceğin dünyasına hazırlanabilmesi için; stratejik bir yaklaşımla yapısal ve yönetsel değişime ihtiyaç” olduğunu vurguladı.


Yükseköğretimde öğrenci sayısına bakıldığında 7 milyon 540 bin 371 öğrencinin %48.5’nin açık ve uzaktan öğretim öğrencisi olmasına dikkat çekti. Ayrıca üniversiteye giden öğrenci yaş aralığının 18-22’den 23-29 yaş aralığına kaymasının da önemli bir gösterge olduğunu belirtti. Mevcut durum kapsamında öğretim elemanı sayıları incelendiğinde uluslararası öğretim elemanı sayısının az olması ve OECD ortalamasına göre öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısının daha düşük olduğunu vurguladı. Bilimsel doküman sayısı kapsamında Türkiye bilimsel üretkenliği yüksek ülkelerle karşılaştırıldığında, aralarında sayısal olarak çok ciddi bir fark olduğunu ifade etti.


Erdoğmuş yükseköğretimde değişimin yönetilebilmesi için bir güç analizi yaptığını, bunun sonucunda da belli kolaylaştırıcı ve engelleyici güçler bulunduğunu belirtti. Kolaylaştırıcı güçler arasında yükseköğretime ayrılan kaynaklardaki artış, dijital imkanların artması, üniversite geleneğinin bulunması gibi başlıklar bulunurken; engelleyici güçlerde yükseköğretimin aşırı merkeziyetçi yapılanması ve yükseköğretim alanında değişime yönelik inanç ve motivasyonun düşük olmasını vurguladı.


Eğilimler kapsamında; üniversite misyonuyla meydan okumalar arasında bir gerilim bulunduğunu belirtti. Dünyada yükseköğretim kurumları incelendiğinde kurumların kurumsal özerkliğe sahip oldukları, paydaşlara hesap vermeyi sağlayan bir yapı içerisinde olduğundan bahsetti. İş ve meslek piyasalarındaki değişimin üniversiteyi etkilediğini belirten Erdoğmuş, akademik insan niteliğinin artırılması için mesleğe giriş, işe alım ve yükseltmelerde yetenek ve performans temelli rekabetin sağlanmaya çalışıldığını ifade etti. Ülkelerin dünya ekonomisindeki sıralamaları ile araştırma ve bilgi üretme performansı arasındaki paralelliği vurgulayan Erdoğmuş, üniversitelerin finanse edilmesi konusunda da mali özerklik ve esnekliğin öneminden bahsetti.


12 Başlıkta Türkiye’nin Yükseköğretim Vizyonunu
1. Stratejik bir yaklaşımla değişimi yönetmek
2. Gelenekten geleceğe arayış ve anlamlandırma misyonuna sahip üniversite
3. Çeşitlilik temelinde yapılandırılmış yükseköğretim kurumları
4. Düzenleme ve denetleme kapasitesi yüksek yükseköğretim üst kuruluşları
5. Öğrenci taleplerine cevap veren bir yükseköğretim sistemi
6. Öğrencilere değer katan bir eğitim ve öğrenme anlayışı
7. Yeni kariyer anlayışına uygun danışmanlık hizmeti
8. Nitelik ve adanmışlığı yüksek akademisyenler
9. Araştırma ve bilgi üretme kapasitesi gelişmiş bir yükseköğretim ekosistemi
10. Sosyal ve ekonomik katkı sağlayan yükseköğretim kurumları
11. Uluslararası hareketlilik ve iş birliklerinde etkin bir yükseköğretim
12. Sürdürülebilir finansman kaynaklarına sahip bir yükseköğretim


Yükseköğretimin istediğimiz seviyeye gelebilmesi için “DEĞİŞİM ŞART!” diyen Erdoğmuş bu değişimin stratejik olması, yapısal olması ve yönetsel olması gerektiğini vurgulayarak sunumu tamamladı. Görünen o ki zaman ve mekân bütünlüğü gözetilerek hazırlanan bu rapor Geleceğin Türkiyesinde güçlü ve işleyen bir yükseköğretimin mümkün olduğuna dair güçlü bir inancı taşıyor. Konunun ilgilileri için stratejik bir doküman özelliğinde olan rapor, somut ve uygulanabilir çözüm önerileri içeriyor.

İlgili İçerikler

Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli İzleme Raporu

Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli (TYMM), eğitim sisteminde kapsamlı bir dönüşüm hedeflerken, bu sürecin sahadaki etkilerinin izlenmesi; uygulamadaki güçlü yönlerin ve gelişime açık alanların belirlenmesi açısından kritik önem taşıyor.İstanbul’un farklı ilçelerindeki ortaokullarda görev yapan Türkçe, Matematik ve Fen Bilimleri öğretmenlerinin görüşlerine dayanan bu çalışma, TYMM'nin uygulama sürecini nitel veriler üzerinden analiz etmekte; programın anlaşılırlığı, uygulanabilirliği, ölçme-değerlendirme boyutları ve disiplinlerarası yaklaşım gibi kritik alanlarda kapsamlı bulgular sunmaktadır.Öğretmenlerin deneyimlerini merkeze alarak TYMM’nin sahadaki işleyişini mercek altına alan rapor, yalnızca mevcut durumu ortaya koymakla kalmamakta; aynı zamanda eğitim politikalarına yön verecek öneriler de geliştirmektedir. Bu yönüyle akademisyenler, politika yapıcılar, öğretmenler ve diğer paydaşlar için bir kaynak niteliği taşıyor.YÖNETİCİ ÖZETİNİ BURADAN OKUYABİLİRSİNİZ

04 Ekim 2025

V. İstanbul Eğitim Konferansı

Bu yıl beşincisi düzenlenen İstanbul Eğitim Konferansı, öğretmen yetiştirme alanını hem politika hem de uygulama düzeyinde yeniden düşünmek için güçlü bir zemin sunuyor. “Öğretmen Yetiştirmede Vizyon ve Dönüşüm” temasıyla gerçekleştirilecek konferans; güncel yaklaşımları, özgün modelleri ve uluslararası deneyimleri bütüncül bir bakışla ele almayı amaçlıyor.Alanında uzman ulusal ve uluslararası konuşmacıların katılımıyla gerçekleşecek etkinlikte; 21. yüzyıl öğretmenliğinin gerektirdiği beceri ve yeterlikler, kurumsal modeller, politika önerileri ve iyi uygulama örnekleri paylaşılacak. Öğretmen yetiştirme kurumlarının yapısal dönüşümü, Millî Eğitim Akademisi gibi yeni inisiyatiflerin etkisi ve küresel ölçekte öne çıkan alternatif modeller, tartışmaların odak noktalarından biri olacak.Konferans, öğretmenlik mesleğini merkeze alan stratejik bir düşünme ve iş birliği alanı sunarken; eğitimin geleceğine dair vizyon geliştirme, ortaklık kurma ve etkileşim imkânları da sağlayacak. Eğitimciler, karar vericiler, akademisyenler ve araştırmacılar başta olmak üzere, öğretmen yetiştirmenin geleceğine çok boyutlu bir bakışla katkı sunmak isteyen herkesi bu önemli buluşmaya davet ediyoruz.Kayıt için tıklayın.

V. İstanbul Eğitim Konferansı’nda “Öğretmen Yetiştirmede Vizyon ve Dönüşüm” Teması Ele Alındı

Bu yıl beşincisi düzenlenen İstanbul Eğitim Konferansı, “Öğretmen Yetiştirmede Vizyon ve Dönüşüm” temasıyla 21. yüzyıl öğretmenliğinin gerektirdiği beceri ve yeterlikler, kurumsal modeller, politika önerileri ve iyi uygulama örnekleri ele alındı. İLKE Vakfı Eğitim Politikaları Araştırma Merkezi (EPAM) tarafından organize edilen konferans, 4 Ekim 2025’te Yıldız Teknik Üniversitesinde gerçekleştirildi.Konferansın selamlama konuşmalarını İLKE Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Av. Ahmet Sait Öner, Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Eyüp Debik; açılış konuşmasını ise MEB Bakan yardımcısı Ömer Faruk Yelkenci yaptı. Açılışın ardından, Texas A&M Üniversitesi Öğretmenlik ve Öğretmen Eğitimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cheryl Craig, Nanyang Üniversitesi Ulusal Eğitim Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Low Ee Ling, Milli Eğitim Akademisi Başkanı Prof. Dr. Ali Fuat Arıcı, Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yusuf Alpaydın, Çanakkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Yunus Eryaman ve Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Sadi Seferoğlu, öğretmen eğitimi süreçlerini hem küresel hem de ulusal bağlamda değerlendirdi. “Öğrencilerin bireysel ihtiyaçlarını merkeze alarak müfredatı şekillendiren öğretmen, öğrenme sürecinin yönünü belirler.” Konferansın ilk oturumu, Prof. Dr. Cheryl Craig’in “21. Yüzyılda Öğretmen Olmak” başlıklı açılış konuşmasıyla başladı. Craig, öğretmenin kendisini öğrenme sürecinin merkezine dâhil ettiğinde, gerçek anlamda dönüştürücü ve kalıcı öğrenmenin başladığını vurguladı. Ayrıca, öğretmenliğin çok sayıda değişkeni ve dinamiği içinde barındıran karmaşık bir meslek olduğunun altını çizdi. OECD raporlarından örnekler vererek, okullardaki eğitimin niteliğinin doğrudan öğretmen eğitimi ve öğretmen kalitesiyle ilişkili olduğunu belirtti. Son olarak, öğretmenlerin standartlaştırılmış öğretmen eğitimi programlarıyla sertifikalandırılmasının uluslararası düzeyde bir yetkinlik kazandıracağını ifade etti.Bir diğer konuşmacı Prof. Dr. Low Ee Ling, “Krizler Çağında Öğretmen Eğitimi Paradigma ve Yaklaşımlarını Yeniden Düşünmek” başlıklı sunumunda, 21. yüzyılda öğretmenliğin değişen rolünü ele aldı. Öğretmenliğin dört temel dayanağı olarak dirençlilik, değerlere bağlılık, kanıta dayalılık ve yaşam boyu mesleki gelişimi vurguladı. Yapay zekâ, çevresel krizler ve sosyo-duygusal ihtiyaçların öğretmenlerin görevini daha karmaşık hâle getirdiğini belirtti. Singapur modeli üzerinden öğretmen gelişiminin sürekliliğine dikkat çekerken, geleceğe hazır öğretmenlerin disiplinlerarası düşünebilen ve ahlaki değerlere sahip bireyler olması gerektiğini ifade etti.“İstihdam edilebilirliği artırmak için tüm lisans programlarında genel beceri eğitimini güçlendirmeliyiz.”Konferansın II. oturumu, Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yusuf Alpaydın’ın “Öğretmen Yetiştiren Kurumların Geleceği” başlıklı sunumuyla başladı. Alpaydın, öğretmen yetiştirme sisteminde yer alan çoklu ve dağınık yapıların sadeleştirilerek ulusal düzeyde bütüncül bir modelin oluşturulması gerektiğini vurguladı. Bu süreçte, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ile Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) arasında sürdürülebilir, veriye dayalı ve etkin bir işbirliği mekanizmasının tesis edilmesinin önemine değindi. Ayrıca, eğitim fakültelerinin daralan istihdam koşullarına uyum sağlayarak öğretmenlerin yaşam boyu öğrenme, mesleki gelişim ve okul temelli danışmanlık alanlarındaki yetkinliklerini artıracak şekilde yeniden yapılandırılmasının gerekliliğinin altını çizdi.II. Oturum, Milli Eğitim Akademisi Başkanı Prof. Dr. Ali Fuat Arıcı’nın “Öğretmen Yetiştirmede Yeni Bir Aktör: Milli Eğitim Akademisi” başlıklı sunumuyla devam etti. Millî Eğitim Akademisi’nin öğretmen yetiştirme sistemini destekleyici bir yapı olarak kurulduğu belirtilirken, akademinin, öğretmen adaylarının yanı sıra hizmet içi eğitim, uzmanlık ve yöneticilik programları yürüteceği ifade edildi. Ayrıca, öğretmen yetiştirme süreçlerini izleme, yönlendirme ve politika geliştirme görevlerini üstleneceği; formasyonun kaldırılması ve uygulama saatlerinin artırılmasıyla öğretmenlik mesleğine duyulan güvenin güçlendirilmesinin amaçlandığı vurgulandı.“Eğitim fakültelerinin dönüşümü; bütünleşik, esnek ve inovatif bir müfredatla, pratik bilgelik odağında gerçekleştirilmelidir.”III. Oturumda Prof. Dr. Mustafa Yunus Eryaman, “21. Yüzyıl Becerileri Bağlamında Öğretmen Yeterliklerini Yeniden Düşünmek: Yapay Zeka, Büyük Veri Analitiği ve Pratik Bilgelik” başlıklı sunumuyla öğretmenlerin kendilerini geliştirmeyi bürokratik bir zorunluluk olmaktan çıkarıp içselleştirmesi gerektiğini vurguladı.  Eryaman, eğitim fakültelerinin bütünleşik bir müfredat aracılığıyla esnek, yenilikçi ve pratik bilgiye sahip öğretmenler yetiştirmeyi hedeflediğine işaret etti. Ayrıca, Cumhurbaşkanlığına bağlı bağımsız ve bilimsel bir eğitim kurulunun, alt komisyonlarla birlikte liyakat ve veri temelli ulusal politikalar oluşturduğuna dikkat çekti. Bu politikaların, STK’lar ve akademik kuruluşlarca nesnel kriterlerle dış değerlendirmeye tabi tutulduğunu vurguladı.Son olarak Prof. Dr. Süleyman Sadi Seferoğlu, “Dijital Çağda Öğretmenliğin Dönüşümü: Yeni Nesil Pedagoji ve Yetkinlikler” başlıklı sunumunda  dijital yeterlilikler ve yapay zekânın eğitimdeki önemini ele aldı. Öğretmenlerin teknolojiyi pedagojik ve etkin biçimde kullanabilmesi için bilgi ve veri okuryazarlığı, iletişim ve işbirliği, dijital içerik oluşturma, güvenlik, problem çözme ve eleştirel düşünme becerilerine sahip olması gerektiğini vurguladı. Ayrıca yapay zekânın öğretmen rehberliğinde kullanılmasının önemine değinerek, AI okuryazarlığının yapay zekâyı kullanma, tanıma ve sorgulama becerilerini kapsadığını belirtti. Hızlı değişim ve belirsizliklerin öğretmenlerin ve öğrencilerin uyum yetkinliğini zorunlu kıldığını ifade etti; dijital ayak izi ve güvenli kullanımın önemine de dikkat çekti. Teknoloji ve öğretmen yetkinliklerinin birleşimi ile nitelikli ve etkili bir eğitim sürecinin mümkün olduğu ifade edildi.