İslam Ahlâk Düşüncesi Projesi Kapsamında Düzenlenen “İslam Düşüncesinde Mizaç Teorileri” Temalı Toplantı Gerçekleşti

30 Kasım -1

"İslam Ahlâk Düşüncesi Projesi" kapsamında düzenlenen “İslam Düşüncesinde Mizaç Teorileri” temalı yuvarlak masa toplantılarının ilki Yunus Cengiz’in “Câhiz’in Mizaç Düşüncesi: Yeni Bir Ahlâkı Edinmenin İmkanı Üzerine” başlıklı sunumu oldu.

Cengiz sunumuna başlamadan önce Câhiz’ın düşünsel yapısı düzenli olsa da eserlerinde düşüncelerini dile getirirken belli bir hiyerarşiyi takip etmemesinden dolayı, Câhiz’ı çalışma ve yazma konusunda tereddütlerinin olduğunu fakat Câhiz’ın şu sözlerinin kendisini yeniden yazmaya teşvik ettiğini dile getirdi. "Kitap yazmak istiyorsun da herkesin düşman kesileceğinden mi korkuyorsun. Yoksa ‘Yazacağım şeyler herkes tarafından biliniyor mu?’ diyorsun. Gülüşlerim zerre kadar ilgi görmez, ‘Ayıplanır mıyım?’ diye düşünüyorsun. Olsun. Sen yaz, yazmaya başlamak ilginç bir şeydir, zordur. Bir başlarsan tabiatın gittikçe sakinleşir. İçine bir dolmuşluk hissi gelir ve kendine gelirsin. Artık bakışların kitapta olur ve her bir bölüm bittiğinde, tatlı bir duraksama geçirirsin ve öyle bir tat alırsın ki; baştaki ayıplanma korkusunu bir bir bitirir. İşte o zaman şairin şu sözünü anımsarsın. “Sözün yalnızlığı aldatır insanlığı, sonra söz bir artar ki tutukluk sarmalar onları."

Cengiz, sunumunun başında Câhiz’ın hayatına kısaca değinmiştir. Câhiz’ın yaşadığı dönemin, tercüme faaliyetlerinin en yoğun olduğu ve bu dönemde İslam filozofu olarak sadece Kindi’nin varlığının ve düşüncelerinin söz konusu olduğunu ifade etmiştir. Aynı zamanda Cengiz, Câhiz’ın kelamdan daha çok bir filozof edasıyla birçok konuya yaklaştığını bunun sebebinin de kendi döneminde kelamcıların fizik ve doğaya önem vermeyip sadece metafiziğe yönelirken Câhiz’ın bu hususlara dikkat ettiğini söylemiştir.

Cengiz, Câhiz’ın şu sözünün onun bütün felsefesini özetlediğini dile getirmiştir. "Evrende olup biten her şey, doğasıyla hareket eder." Yani bilgi, eylemler ve davranışlar bütün her şey doğayla birlikte hareket eder. Yine Cengiz, Câhiz’ın birinci doğa ve ikinci doğa kavramlarının ifade ettikleri anlamları şu sözleri ile açıklamıştır. “Câhiz’ın ikinci doğa kavramından anlaşılan, insanın sonradan edindiği ahlâk ve alışkanlıklardır. Birinci doğadan anlaşılan ise; insana verilmiş olan potansiyellerdir. Bunlar da insana verilen tüm donanımı ifade eder. (akıl, şehvet, öfke gibi temel kuvveler) Birinci doğa; hayvani nefsi ifade ederken, ikinci doğa; aklın işlevsel olarak temel kuvveleri değiştirmesi ile oluşan doğadır. Burada örnek olarak kum ve camı ele alabiliriz. Kum birinci doğayı ifade ederken cam ise işlenmiş olan kumu yani ikinci doğayı ifade eder." Cengiz sonrasında şu soruyla sunumuna devam eder. Hayvanı davranışa sürükleyen nedir? Haz mıdır yoksa doğa mıdır? Câhiz’ın her ikisinin de etkili olduğunu kabul ettiğini ve şu örneklerle açıkladığını dile getirir: “ Göçmen kuşlar belli mevsimlerde güzel ve kendi doğalarına uygun yerlere göç ederler fakat göç ettikleri yerler harikulade güzel olmasına rağmen yeniden yaşadıkları memleketlerine geri dönerler. Eğer kuşların bu hareketlerinde sadece haz etkili olsaydı göç ettikleri yerleri bırakıp yeniden memleketlerine dönmezlerdi."

Cengiz şu sözleri ile konuşmasına devam etmiştir: "Câhiz’a göre tüm doğalar insanda vardır. Yani her insan doğasında cimrilik ve cömertlik bir arada bulunur. Böylece bir insanın doğasında iyi ve kötü aynı anda bulunur ve bunlar eğitim, çevre ve aklın seçimi ile olgunlaşarak iyi olanın mı yoksa kötü olanın mı insanda sadır olacağı belirlenir. İnsanda her zaman bilkuvve iyilik ve kötülük bulunur. Câhiz’a göre üç tür doğa vardır. Bunlar; cinsellik fakültesi, haber alma ve haber verme olarak da düşünmedir.

Cengiz son olarak Câhiz’ın ahlâk teorisinden de bahsetmiştir. “Câhiz’a göre üç ahlâk seviyesi vardır. Çünkü Câhiz’a göre akıl ve şehvet hep münakaşa halindedir. Birinci seviyede şehvet, akla üstün gelip her şeyi kontrolü altına almıştır. Şehvet hep şuan olanı ister oysaki akıl gelecekte olanı istemektedir. İkinci seviye dengeyi ifade eder. Yani akıl ve şehvet her zaman dengededir. Üçüncü seviyede ise aklın yetilerinin şehvetin önüne geçmesi ve gelecekte olanı istemesi söz konusudur.

Cengiz, ödev amacıyla yapılan her eylemin Câhiz’in nazarında ahlâk dışı olduğunu söyleyerek sunumunu tamamlamıştır. Oturum soru-cevap kısmıyla devam etmiştir.

ÜYE KURULUŞLARIMIZ

ARAŞTIRMA MERKEZLERİMİZ