İdris Cevahir, “İslam Ahlâk Düşüncesinin Tasnifi Meselesi” Başlıklı Sunumla İLKE’de Gerçekleştirdi
İslam Ahlâk Projesi yuvarlak masa toplantılarının ikincisi 12 Nisan Cuma 2013’te İdris Cevahir’in yaptığı “İslam Ahlâk Düşüncesinin Tasnifi Meselesi” başlıklı sunumla İLKE’de gerçekleştirildi.
Modern dönem ahlâk çalışmalarında ortaya konulan İslam ahlâkı tasniflerinin tahlil ve tenkidinin konu edildiği bu sunumda öncelikle Müslüman düşünürler tarafından ortaya konulan “ilmî miras” içerisinde bir “Ahlâk İlmi”nden bahsetmenin mümkün olup olmadığı sorusuna cevap aranacağı ve bununla birlikte ilimler tasnifi altında ahlâk ilminin diğer ilimler ile olan irtibatının ortaya konulacağı ifade edilmiştir. Sunumuna başlarken ahlâkın bir ilim olup olmadığı meselesini tartışacağını söyleyen İdris Cevahir, hem var olan tasniflerin tahlili hem de eleştirisinin “Ahlâk bir ilim midir?” sorusuna verilecek cevapla doğrudan ilişkili olduğunu ifade etmiştir. Cevahir’e göre bu sorunun birinci ayağı “mevzû”, “mesâil” ve “mebâdî” olmak üzere “ahlâk ilmi”nin sınırlarının belirlenmesi gerekliliği ve buna bağlı olarak diğer ilimlerle irtibatının ortaya konulmasıdır. İkincisi ise Müslümanların ortaya koyduğu ilmî miras içerisinde ahlâkın bir ilim olarak algılanıp algılanmadığının tespit edilmesidir. Bu iki sorunun cevaplanması yapılacak yeni tasnifin de imkan zeminini oluşturmuş olacaktır.
Ahlâk ilminin dönemsel olarak farklı şekillerde tanımlandığını söyleyen Cevahir, son dönem ilimler tasnifinde, küllî algılayışta gerçekleşen zihnî kırılmaların etkili olduğunu ve ahlâk ilminin konusu hakkındaki farklı tanımlamaların tamamen bir tercih meselesi olarak ortaya çıktığını söylemektedir. İslam düşüncesi içerisindeki ilimler tasnifine değinen Cevahir, bu hususta kendine has bir tasnifte bulunan Fârâbî’nin ilimleri dil, mantık, matematik, fizik, metafizik ve medenî bilimler olarak beş kısma ayrıldıktan sonra “ahlâk” ilmini medenî bilimler içerisinde zikrettiğini ifade etmektedir. İbnSînâ felsefesinde ise “ahlâk” ilmi amelî hikmetin altında yer almaktadır. Nitekim burada amelî hikmetin içerisinde yer alan ahlâk, ev idaresi ve şehir idaresi olarak üç kısma ayrılması sonraki dönem ahlâkçıları tarafından sürdürülen bir sistem olarak bilinmektedir.
Klasik dönemdeki ilimler tasnifi ve bunun içerisinde yer alan “ahlâk ilmi”nin mahiyetini ele almasının ardından Cevahir, modern çalışmaların ahlâk teorileri hakkında ortaya koyduğu tasnifleri değerlendirmeye geçmiştir. Macit Fahri, Muhammed Draz, Hourani, Câbiri, Donaldson gibi modern araştırmacıların yapmış olduğu tasniflerin kendisinden sonraki çalışmalar üzerindeki etkileriyle ön plana çıktığını söyleyen Cevahir’e göre tasniflerde görülen dînî ahlâk, felsefî ahlâk, kelâmî ahlâk, geleneksel ahlâk, sûfî ahlâk, kuramsal ahlâk gibi ilk bakışta tasnifi andıran kavramların esaslı bir incelemeye tâbî tutulmaları sonucunda birbirleri ile temelde ayrışmadığı ortaya çıkmaktadır. Nitekim bir müellifte dînî ahlâk olarak ifade edilen hususun diğer bir müellifte kelâmî veya felsefî ahlâk alanına dâhil edilmesi yapılan tasniflerdeki metafizik ilkesizliği açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
Cevahir, yukarıda ismi geçen müelliflerin yaptığı tasnifleri mezkûr problemler etrafında ele almasının ardından bu alanda yapılacak yeni tasniflerin ahlâk düşüncesinin arazları değil zâtî unsurlarının şekillendiriciliğinde gelişen ilkesel önermeler dikkate alınarak ortaya konulması gerektiğinin altının çizerek sunumunu sonlandırdı. Toplantı, yeni tasnifin imkânı ve unsurlarının ele alındığı müzâkere kısmı ile devam etti.