ÖĞRETMENLİĞİN DÖNÜŞÜMÜ

Özel Sektörde Öğretmenliğin Dönüşümü

Ali Özdemir

Doç. Dr., Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi

Giriş

Ülkemizde cumhuriyetten önce yabancı ve azınlık okullarıyla başlayan ilk özel okul deneyimi 1931 yılında ana okulu olarak faaliyete başlayan Ankara TED Koleji ile devam etmiştir. Esas gelişim 1961 Yasası’ndaki düzenleme ile özel okulların devletin gözetiminde olduğu ancak serbest bir şekilde faaliyet göstermesinin önünün açılmasıyla gerçekleşmiştir. İnişli çıkışlı yıllar geçiren özel okul sektöründe okulların sayısı 2014/2015’e kadar %3-4 seviyesinden yukarı çıkamamıştır. 2014 yılında dershanelerin dönüşüm süreci ve devlet tarafından kurumlara sağlanan teşviklerin de etkisiyle birlikte özel okulların sayısı günümüzde (2021/2022 yıllarında) 14.179’a ulaşmıştır. Bu sayı ise toplamda 70.383 örgün eğitim kurumu olan ülkemizde özel okulların payının %20 seviyelerine çıktığını göstermektedir. Bu doğrultuda grafikte yıllara göre özel okul ve bu okullarda çalışan öğretmen sayıları verilmiştir.


2014 yılında dershanelerin kapatılmasıyla birlikte 2015 yılında özel okul ve bu kurumlarda çalışan öğretmen sayılarında artış görülmektedir. 2016 yılından itibaren ise özel okullarda çalışan öğretmen sayısı 2020 yılına kadar sürekli artış eğilimi göstermiştir. 2020 yılında öğretmen sayısındaki azalmanın ana nedeni olarak ülkemizde yaşanan Covid-19 salgını gösterilebilir.


Okul sayısının arttığı ve toplam 163.975 öğretmenin bulunduğu özel sektörde öğretmenlerin mevcut durum analizini yapmak ve öğretmenlik mesleğinin nasıl bir dönüşüm geçirdiğini incelemek önem arz ediyor. Öğretmenlik mesleği; 1739 Millî Eğitim Temel Kanunu’nda “eğitim, öğretim ve buna bağlı olarak yönetim görevini de üzerine alan bir ihtisas mesleği” olarak tanımlanıyor ve bu tanım hem özel sektörde hem devlette çalışan tüm öğretmenleri kapsıyor (Uğurlu ve Özdemir, 2021).


Ülkemizde eğitimin küresel piyasadaki payının önemli olması, eğitim politikalarında ve bir üst kademeye geçişte gerçekleşen sınav sistemlerinde yaşanan değişimler devlet okullarının yanında özel kurumlara olan gereksinimi artırdı. Özel okul, dershaneler ve açılan etüt merkezleri eğitimde rekabetçi bir zemin oluşturuyor (Uğurlu ve Özdemir, 2021). 2014 yılında dershanelerin kapatılma süreci, isim değişikliği ile birçok yeni özel okulun ortaya çıkmasına sebebiyet verdi ve yaşanan dönüşüm sektördeki özel okul sayısını artırdı.


Ülkemizde özel okullar Millî Eğitim Bakanlığı’nın denetimi ve gözetimi altında olup 2007 tarihinde yürürlüğe giren 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’na göre faaliyet gösteriyor. Belirli bir ücret karşılığında hizmet sunan özel okullar veli ve öğrenci beklentilerine cevap vermeli, nitelikli öğretmen kadrosuyla rekabette rakiplerinin önüne geçerek bu beklentileri karşılayacak durumda olmalıdır. Özel sektörde artan rekabet, kurumlarda çalışan öğretmenler üzerinde de baskı unsuru olarak öğretmenlerin görevlerini yaparken motivasyonunu olumlu veya olumsuz şekilde etkiliyor. Tabii ki resmî veya özel fark etmeksizin her öğretmenin amacı öğrencisinin iyi bir eğitim alarak iyi bir konumda olmasını sağlamaktır. Burada önemli nokta ise bir işletme mantığıyla faaliyet gösteren özel okullarda görev yapan öğretmenlerin iş yükü ve beklentiler nedeniyle yaşadıkları motivasyon düşüklüğü, iş doyumundaki eksikliktir. Öğretmenler kendilerinden beklenen her şeye sürekli cevap vermek durumunda kalmakta ve beklentileri karşılanmayan kurumlarda yönetici ve öğretmenler arasında çatışmalar ortaya çıkmaktadır.


Özel okullarda görev yapan öğretmenler ise ekonomik olarak kendilerini güvende hissetmek ve emeklerinin karşılığını almak istiyorlar. Ülkemiz şartlarında özel okullarda yapılan maaş değişiklikleri öğretmenleri motive etmiyor ve bu durum öğretmenleri zorda bırakarak kurum değişikliğine kadar itiyor. Bu sebeple daha cazip bir teklif alan öğretmen kurumunu değiştirmek zorunda kalıyor. Ayrıca bazı özel okullarda öğretmenlerin maaşı daha düşük gösterilerek elden ödeme yapılıyorken bazı öğretmenlere ödenen maaşların bir kısmı ise elden geri alınıyor. Bu durum öğretmenlerin gelirlerinin gerçek anlamda belgelenmemesine yol açıyor ve emeklilik dönemindeki maaşlarını da etkiliyor. Kendini ekonomik olarak güvensiz hisseden öğretmenin okula duyduğu aidiyeti de doğal olarak azalıyor.


Özel okulda çalışan öğretmenin asıl öğretmen tanımından uzaklaşarak bir teknisyen şeklinde görev yapması, aldıkları maaşların düşüklüğü, her sene başında iş kaygısı ile yenilenen bir sözleşmenin olması, üzerlerinde sürekli hissedilen denetim ve takip edilme hissi, yaşadıkları eğitim ortamında velilerin baskısı ile karşı karşıya kalması bu kurumlarda görev yapan öğretmenlerin kişiliklerinde ve mesleki olarak yeterliklerinde bir dönüşüm yaşamalarına neden olmaktadır. Yani başka bir ifadeyle öğretmen toplumun ihtiyaçları doğrultusunda rekabetçi bir ortamda gerekli niteliklere sahip bireyler yetiştirmekle görevliyken; kendisi de buna paralel olarak yeni beceriler kazanmak zorunda kaldığı için değişimin egemenliğinde görev tanımı sürekli biçimlendirilmiştir (Buyruk, 2015).


İster devlet ister özel fark etmeksizin yıllar öncesinde öğretmenlik mesleği toplum tarafından saygı duyulan bir meslekti. Ne yazık ki yıllar geçtikçe öğretmenlerin statüsü gerilemeye başlamış ve öğretmenlik mesleği hak ettiği noktaya erişemedi, beklentiler de bir o kadar arttı. Öğretmen olabilmek ve topluma fayda sağlayabilmek için tabii ki uzmanlık bilgi ve becerisi gerekiyor. Burada önemli nokta değişen koşullar ve teknolojinin ilerlemesiyle birlikte öğretmenlerin mesleki dönüşümlerinde büyük bir değişim yaşanmış olmasıdır. Özel okullarda ise bu dönüşümün ve teknolojinin izleri daha hızlı ve derinden hissediliyor (Berk, 2007). Bu okullarda çalışan tüm öğretmenler yaşanan yenilikçi hareketlerin her birinden haberdar olan ve bunlara ister istemez ayak uyduran öğretmenler olduğundan teknolojiyi eğitim-öğretim faaliyetleri ile entegre ederek 21. yüzyıl becerilerinden uzak kalmamıştır. Bu dönüşüm sayesinde mesleki yetkinliklerinde de dönüşüm yaşanmıştır. Olumlu atfedilecek bu dönüşümler sayesinde öğretmen, teknolojik lider vasfı ile öğrencilerine faydalı olmayı amaç edinmektedir.


Eğitimde Yaşanan Dönüşümler ve Özel Sektördeki Öğretmenlere Yansıması

Özel okullarda çalışan öğretmenlerin dönüşümüne iki perspektiften bakmak doğru olacaktır. Birincisi salgın ile gelen değişimler, teknolojinin ilerlemesiyle birlikte özel kurumlarda öğretmenlere yüklenen sorumluluklar, mesleki beceriler ve kişisel yetenekler; ikincisi ise öğretmenlerin bir makine olarak görülmesinden dolayı teknisyen edasında çalıştırılması ve vasıfsızlaştırılması.


Eğitimde özellikle salgın ile artık temel becerilerin öğrenilmesinden üst düzey becerilerin öğrenilmesine ve bunları teknoloji ile kullanabilme safhasına geçiş başladı. Değişen eğitim politikaları ve teknoloji ile özellikle tüm özel okullarda çeşitli atölye sınıfları, teknoloji sınıfları, bilim sınıfları, sınav odaları oluşturuldu ve öğretmenlerin bu duruma adapte olmaları, kendilerini mesleki olarak geliştirmeleri beklendi. Bu dönüşüm ile birlikte artık öğretmen salt bilgiyi öğrenciye anlatan konumdan rehber konuma geçerek toplumun beklentileri doğrultusunda mesleğini icra etmeye başladı (Karataş, Oral ve Ardıç, 2017). Buna bağlı olarak öğretmenlerin profesyonelleşmesine ilişkin söylemler de arttı. Öğretmen emeğinin dönüşümü ve öğretmenlerden yeni görevler beklenmesi kaçınılmaz oldu. Öğretmenlerin denetim süreçleri arttı ve tarihsel olarak da bu denetimler şekil değiştirdi (Buyruk, 2013). Burada olumlu bakılacak nokta öğretmenlerin değişen koşullara ayak uydurarak çağın gerisinde kalmaması ve mesleki yeterliklerini güncellemiş olmasıdır. Hemen hemen tüm özel sektör öğretmenlerinin devlet öğretmenlerine göre daha yoğun saatler çalıştığı, az ücret aldığı ancak buna rağmen teknolojinin ve trend olan çoğu şeyin yetkinliğine daha vakıf oldukları biliniyor. Yaşadığımız inovasyon çağında özel sektör öğretmenlerimizin  eğitimde yaşanan dönüşümlere hızlı uyum sağlaması ve uygulaması onların yetkinliklerinde olumlu dönüşümler yarattı. Dönüşen öğretmen öğrencisini de dönüştürmeyi bir şekilde başarmış ve kurumlarında yaşanan toplu dönüşümün mimarları olmuşlardır.


Özel okul yöneticileri öğretmenin kendisini geliştirmesinin önünü açmak için çeşitli üniversitelerle lisansüstü programları için anlaşmalar sağlamaktadır. Öğretmenin akademik kararları özgürce alabildiği ve desteklendiği bir ortam olarak görülen özel okulların içeriğine bakıldığında öğretmenlerin yoğun mesailer altında ezildiği, aslında kendini geliştirecek bir vaktinin olmadığı anlaşılıyor. Öğretmenlik mesleğinde yaşanan bu anlamsız dönüşüm öğretmenlerin metalaştırılmasına neden oluyor. Özellikle önceden dershanecilik mantığıyla çalışan çoğu öğretmen dönüşen özel okullarda aynı sistemle devam etmekte, kendilerini bir öğretmenden çok dershaneci olarak tanımlamaktadır. Bu durum fiilen dershane adı altında yapılmasa da etüt merkezleri adı altında bu faaliyetlerin devam ettiğini ve öğretmenlik mesleğinin özel sektörde çok farklı bir kılıfa büründüğünü göstermektedir (TOBB, 2021).


Özel sektörde “öğretmen iyiyse okul iyidir” algısından hareketle tüm beklentiler ve istekler öğretmene yükleniyor. Bunun yarattığı olumsuz durum ise öğretmenlerin bir makine gibi görülmesi ve işlevselliğinin sadece beklentiler doğrultusunda şekillenmesi oldu. Salgın ile gelen uzaktan eğitim sürecinde ölçme ve değerlendirme kapsamında not vermede problem yaşandığını söylemek yanlış olmaz. Bu süreçte öğrenciler derslere hiç girmese bile veliler yönetim tarafından müşteri gibi algılandığı için derse katılım ve not vermede öğretmenler beklentiler doğrultusunda hareket etmek zorunda kaldı. Eli kolu bağlanan ve objektif not veremeyen öğretmenin yaşadığı bu durum ise mesleki açıdan asla kabul edilemez bir durumdur. Öğretmen para karşılığında tutulmuş ve üzerinde onlarca yük olan eğitimli bir teknik elemana dönüşmüştür.


Eğitim kalitesini belirleyen öğretmense; öğretmenlerin bu süreçte ihtiyaçlarını göz ardı etmemeli ve onların da insan olduğu bilincinde olunmalıdır. Özel sektörde çalışan öğretmenlere herhangi bir karar sorulmadan kararların sadece pasif bir uygulayıcıları olmaları, mesleklerinde yaşadıkları en aciz dönüşümlerden biri olmuştur. Bundan dolayı hiçbir öğretmen kendilerini eğitimde yaşanan reform çalışmalarının bir parçası olarak görmemekte “ne gelirse yapmak mecburiyetindeyiz” algısı ile önlerine sunulan pastadan paylarını almaktadır. Kendilerine teknik bir girdi olarak bakıldığını düşünen öğretmenler sürekli yer değiştirmekte, güven kaybı yaşamakta veya mesleğe kendilerini adamakta zorluk çekmektedir (Özoğlu, Gür ve Altınoğlu, 2013).


Profesyonellik kavramı özel sektör öğretmenleri için boyut değiştirerek “yeni profesyonelizm” temelinde şekillendi ve artık öğretmenlerimiz “düşünmekten çok yapmaya” yönlendirilmek zorunda kaldı. Etik ve değerler arka plana itilerek öğretmenin öğrenciye yeni beceriler, yetkinlikler kazandırılması beklendi ancak bu becerilerin ise testlerle ölçülmesi nedeniyle öğretmen eleştirel ve tepki verebilen profesyonelden çok “teknisyen” olarak tanımlandı. Böylece özel okul öğretmenlerin mesleklerinde dönüştüğü bu durum onları da mutlu etmedi (Ünal, 2005).


Hepimizin bildiği gibi resmî ve özel kurumlarda ortaöğretim ve üniversiteye geçiş sistemi LGS ve YKS gibi merkezî sınavlarla gerçekleşiyor. Özel okullarda öğrencilerin sınava en iyi şekilde hazırlanmaları için sınav ekipleri, etüt odaları, seviye sınıfları gibi çeşitli odalar oluşturuluyor ve öğretmenlerden öğrencileri nitelikli okullar kazandırmaları bekleniyor. Hem kurumun hem de öğretmenin prestij kazanması adına kurumlar ve öğretmenler arasında rekabet yaşanıyor. Özel okulda her bir veli veya öğrenci müşteri anlamına geldiğinden dolayı öğretmenler “iyi öğretmen” olarak metalaştırılıyor ve rekabette öğretmenlerin prestij sağlayacağı fikriyle sınav başarıları yarıştırılıyor. Burada öğretmenin dönüştüğü durum ne yazık ki belirli girdilerin girildiği bir robottan farklı değil. Merkezî sınavlarda öğretmenin müfredatta yer alan konulara ait soruları “sorulacak ve sorulmayacak sorular olarak” ayırması, sorulmayacak olanlara daha az eğilmesi neredeyse bir zorunluluk haline geldi. Bu durum artık bilginin “ilgi” temelinde değil “işe yararlık” temelinde olması ve sadece sınavda işe yarayacak bilginin öğrenilmesi esas alınarak öğretmenin de baskı altında kalması kaçınılmaz oldu. Özel okul öğretmenleri artık kendilerini daha iyi test çözen ve bu konuda öğrencisine iyi bir rehber olan öğretmen olarak yetiştirmek için çalışmaya başladılar. Bir başka ifade ile özel okul öğretmenleri öğrencileri bir maratona hazırlayan öğretmen konumuna düştüler. Öğretmenler bu maratonun içinde kendilerini kaptırmış ve dönüştüğü durumdan memnun olmasalar da bunu yapmak zorunda kalmışlardır (Ünal, 2005). 2014 yılına kadar sadece sınava hazırlayan dershanelerin varlığı ile o kurumlarda görev yapan öğretmenler kendilerini öğretmenden çok dershaneci olarak tanıtıyorlardı. Bu maraton ve yarış durumunu önceden o kurumlarda daha çok görsek de şu an dershanelerin özel okul ve etüt merkezlerine dönmesiyle birlikte tüm özel kurumlarda da bunu yaşamaktayız. Bu yüzden çoğu öğretmen sınavla iyi yere öğrenci yerleştirme başarısı ile anılıyor ve aksi halde başarısız öğretmen olarak itham ediliyor. Kısacası öğretmenden sistemin ihtiyacı olan insanı belli bir noktaya getirip sisteme sunmada aktif rol alması bekleniyor. “Cumhuriyet öğretmeni” olarak toplumsal sorunlara eğilen ve toplumun bir parçası olan öğretmen sorumluluklarını; okulda kazanç konumunu güçlendirmeye ve daha çok tercih edilen aranan öğretmen olmaya yönlenmiş olan öğretmenden beklemek pek de anlamlı olmayacaktır.


Öğretmenlerin yaşadığı dönüşümlerden biri de mesleki olarak vasıfsızlaştırılmalarıdır. Yıldız (2014), piyasa endeksli bir eğitimin öğretmenin rolünü değiştirdiğini ve öğretmenliğin hesap verebilme adına her gelenin söz hakkı söyleyebildiği bir meslek olması nedeniyle öğretmenlerin kendi mesleklerini değersiz atfetmelerine sebep olduğunu belirtiyor (Ünsal, 2021). Eğitim ve diğer konular hakkında daha fazla bilgiye sahip olması, teknolojinin de etkisiyle süreçlere katılma hızının artması gibi sebeplerle özellikle özel okul velilerinin öğretmenler üzerindeki denetim gücü arttı. Belirli bir ücret ödeyerek çocuğunu okula kaydettiren veli; başta sorumlu öğretmenler ve yönetim olmak üzere herkesten çocuğuna kendi beklentileri doğrultusunda bir eğitim verilmesini istemektedir. Her velinin beklentisi farklı olunca burada öğretmenin rolü de karmaşıklaşmıştır. Baskı sonucunda çoğu öğretmen öğrencinin velisine göre tavır almakta ve davranışlarını dönüştürmek zorunda kalmaktadır. Yıllar öncesinde toplum içerisinde bir saygınlığı olan bu mesleğin şu an geldiği nokta ne yazık ki özel sektörde daha derinden hissediliyor. Öğretmen artık öğretmenden daha çok bir bakıcıya dönüşmüş; alınan kararları sorgulamadan yerine getiren, eleştiremeyen, düşük ücretlerle çalışmaya mahkum edilen, iş güvencesi sözleşmelere bağlı olan, verilen girdiyi işlemekle görevli bir kişi konumuna getirilmiştir. Her noktada öğretmene itiraz etme ve öğretmeni şikayet etme yolunun da açılması, öğretmenin otoritesini de sarsmıştır (Buyruk, 2015).


Tüm bunlar doğrultusunda özel okullarda çalışan öğretmenler için meslekte proleterleşme kavramı ön plana çıktı. Proleterleşme; emek gücünün satılması anlamına gelen mesleğin mülksüzleştirilmesi ve niteliksiz hale getirilmesi anlamına gelmektedir (TDK, 2022). Özel okullarda, etüt merkezlerinde hafta içi ve hafta sonu olmak üzere yoğun saatler çalışılması, dinlenme imkanlarının çok kısıtlı olması, mevcut rollerine yenilerinin eklenmesi öğretmenlerin iş yüklerinde anlamsız bir şekilde artış yaşanmasına neden olmuştur. Artık öğretmenden sınıf dışında da etkin çalışması bekleniyor. Okulda fazla kalması, okulu geliştirecek toplantılara, çalışmalara katılması, kendinden çok okulun hedeflerini ön plana koyarak çalışması isteniyor. En iyi IB okullarında çalışan öğretmenlerin çoğu yapılan çalışmaların ve teknolojilerin kendilerinde çoğu şeyi olumlu olarak değiştirip dönüştürdüklerini ifade etseler de okul olarak uluslararası bir program uygulamanın adı altında yaşadıkları dönüşümün ağırlığını da yönetim-veli-öğrenci üçgeni içerisinde taşımaktadır.


Eğitimde kilit faktör olan öğretmenin eğitime ilişkin konularda en son söz sahibi olduğu, temel kararlarda bile yetkisinin sınırlı olduğu görülüyor. Öğretmenin müfredat belirlenmesi ve yenilenmesi, ders kitabı seçilmesi, kullanılacak sınıf mekanının belirlenmesi, disiplin kurallarının belirlenmesi gibi konularda görüşlerine çok az danışılır veya hiç danışılmaz. Uzman statüsünden uygulayıcı statüsüne dönüşen bu meslek içerisinde gittikçe özgürlükleri sınırlandırılan öğretmenlerden özgür düşünen ve eleştiren bir beyin yetiştirmesini beklemek beyhude bir istek olacaktır. Azalan motivasyon ile birlikte özel okul öğretmeni artık aldığı ücrete bakarak gün içerisinde tamamlaması gereken mesai saatini tamamlayan bir işçiden farklı olmayacaktır (Özoğlu, Gür ve Altınoğlu, 2013).


“Eskiden öğretmenlik ...gibiydi, çünkü ...” “Bugün ise öğretmenlik ... gibi, çünkü ...” Hepimizin bildiği bu cümle Yıldız ve Ünlü’nün (2014), araştırmasında metaforlar üretmek amacıyla kullanıldı. 93 öğretmen boşlukları doldurmuş ve yazılan kelimelerin daha çok öğretmenlik mesleğinde yaşanan dönüşüm üzerine olduğu görülmüştür. Metaforlar incelendiğinde saygınlık yitimi, değersizleşme, teknisyenleşme, yoksullaşma ve artan denetimin ön plana çıkan kavramlar olduğu görülmüştür (Yıldız ve Ünlü, 2014). Yapılan araştırmalar da öğretmenlik mesleğinde yaşanan dönüşümü çeşitli değişkenlerle ifade ediyor. Tüm bu bilgilerden anlaşılmaktadır ki çağın gereklerine ve beklentilerine göre yaşanan dönüşümün daha çok özel sektör öğretmenlerinde yaşanmaktadır.


Ülkemizde sınavlarla ölçümün çok yoğun olduğu ve eğitimde yaşanan değişimler nedeniyle özel okulların lig tablosu gibi puanlandırıldığı ve yarıştırıldığı açıkça görülüyor. Velilerin öğretmenlerden sihirli sonuçlar beklemesi, süreç içerisinde öğretmenlerin süperman gibi her öğrenciye yetişmek zorunda olması onları mekanik bir hale getirdi. Ülkemizde asgari ücrete yapılan artış birçok kesimi sevindirdiği gibi bazı tartışmaları da beraberinde getirdi. Bu tartışmaların eğitim öğretim ayağında ise gündeme gelen özel okulların kayıt ücretlerinde yaptıkları zam oldu. Devlet tarafından özel okullara yapılan zammın 2022-2023 eğitim-öğretim döneminde en fazla %36 oranında olabileceği belirtilse de çoğu özel okul bu zam oranına uymayıp velilerden fahiş fiyatlar talep etmeye başladı. Ayrıca artan zam oranları bu kurumda çalışan öğretmenlerin alacağı ücret konusunda öğretmenler ile okul arasında problemlere sebep oldu. Zamlar karşısında her kurum öğretmenlerine aynı oranda zam uygulamadığından öğretmenlerin emeklerinin karşılığını alamadıklarını düşünmeleri kaçınılmaz oldu.


Değişim küçük ama dönüşümler daha geniş kapsamlıdır. Dönüşümler içim farkındalık şarttır. Değişim geçmişimizi düzeltirken dönüşüm ise geleceğimizi inşa eder. Özellikle 2020 yılında tüm dünyanın ağır bir şekilde etkilendiği ve ülkemizi de derinden sarsan Covid-19 salgını eğitim sektöründe büyük değişim ve dönüşümlere neden oldu. Eğitim politikamız, öğretmenlerimiz derinden sınandı. Salgın ile gelen yeni eğitim modellerinin başında olan uzaktan eğitim ile tüm öğretmenler değişim ve dönüşümün mimarı oldular. Kimse daha ne olduğunu anlamadan özel okullarda görev yapan tüm öğretmenler sürece hızlıca adapte olmayı başardı. Özel okulda çalışan öğretmenler sektörde yaşanan değişimi ve dönüşümü hızlıca kabul eden ve uygulayabilen konumuna geldi. Öğretmenler yeni normali benimseme konusunda ve ortaya çıkan trend faaliyetlere uyum sağlama konusunda yabancılık çekmedi. Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin şu unutulmamalı ki insan zekası ve duygusu hepsinin önündedir. Tabii ki teknoloji gerisinde kalmadan her zaman kendilerini geliştirmeye açık öğretmenler var olmaya devam edecektir. Neticede dönüşümün mimarı olan öğretmenlerimizin kendilerini de dönüştürebilmesi için bol bol okumaya, pes etmemeye ve olaylara sorgulayıcı bir perspektiften bakmalarına ihtiyaç vardır.


Sonuç ve Değerlendirme

Ülkemizde gelişen ve büyüyen bir nüfusla birlikte okullaşma oranlarında da artış yaşanmıştır. Zorunlu eğitimin artması, eğitim bilincinin yükselmesi, yabancı dile verilen önem ve var olan bir sınav sistemi gerçeği ile özel okul sektörü hızla büyümeye başlamıştır (Öztürk, 2018).


Özel okullar için nitelikli öğretmen kurumun vazgeçilmez bir parçasıdır. Öğretmenini seven, onunla iyi iletişim kurabilen, mesleki olarak bir robottan ziyade insan olduğunu hatırlayarak gelişimlerini sürekli destekleyen yöneticilere ihtiyacımız olacaktır. Okulda olumlu bir iklim oluşması, öğretmenlerin karar almada fikirlerinin sorulması, veli ve öğrenciye karşı öğretmen itibarının zedelenmesinin önüne geçilmesi için yöneticilere büyük sorumluluklar düşmektedir. Başarılı olmak isteyen kurumlar öğretmenlerini vasıfsızlaştırmayan ve her konuda motivasyonunu yüksek tutan kurumlar olacaktır.


Eğitimde reform yapılırken öğretmenler pasif bir uygulayıcı olarak görülmemeli, öğretmenlerin görüş ve önerileri dikkate alınarak eğitimdeki sorunlar ve muhtemel yenilikler yapılmalıdır. Öğretmenin her hareketini kontrol eden bir sistemde öğretmenler sıradanlaştırılmaktadır. Burada öğretmenlere duyulan güven artmalı ve gerçekleşen dönüşümlerde öğretmenlere destek olunmalıdır.


Resmî okullarda görev yapan bir öğretmen ile özel sektörde görev yapan bir öğretmenin iş tanımları aynı olsa da üzerlerine yüklenen sorumluluklar çok farklıdır. Bu sorumlulukların karşılığında aldıkları ücretlerin de tatminkar olması gerekmektedir (Cantürk, 2021). Bu sebeplerden dolayı özel sektörde öğretmenlerin mesai saati kavramında değişikliğe gidilmelidir. Ayrıca öğretmen maaşlarında devlet tarafından bir yasal düzenleme yapılarak düşük ücretle öğretmen çalıştırılmasının önüne geçilmelidir. SSK hesaplamaları ve vergi dilimi uygulamaları ile özel sektöre çıkan ilave maliyet ortadan kaldırılmalıdır.


Unutulmamalıdır ki değişimin ve dönüşümün mimarı olan öğretmenlerimizde olumlu dönüşümlere yol açmalı ve özel okullar olarak gereken desteği sonuna kadar sağlamalıyız. Öğretmen her yerde öğretmendir. Devlet, özel ayırmaksızın beklentimiz her yerde “öğretmen” tanımına uygun olarak görev yapılmasıdır. Özel sektörde yetkili kişiler olarak öğretmenleri ayırmak, ötekileştirmek istemediği dönüşümlere maruz bırakmak değil de; çağın mesleki gereklerine uygun olarak görev yapan, kendini geliştiren öğretmenlere dönüşüm süreci sağlamak için çalışmalıyız. Aksi takdirde özel sektörde öğretmenliğin dönüşümü denildiğinde aklımıza hep olumsuz çıktılar ve olumsuz dönüşümler gelecektir. Ayrıca özel sektörde yaşanan dönüşümlerin daha olumlu olması adına ülkemizin eğitim politikası ve öğretmen istihdamında güvence sağlanması bekleniyor.


Öneriler

  • Öğretmenlerin iş motivasyonu ve bağlılığının sağlanması için aldıkları ücretlerde iyileştirmeler yapılmalıdır. Bu ücret artışları bir standarda bağlanmalıdır. Öğretmen mutlu ise okul mutludur. Öğretmen başarılı ise okul başarılıdır.
  • Özel okullarda öğretmenlerle yapılan sözleşmelerin içeriği yeniden düzenlenmelidir.
  • Öğretmenlerin yetkinlik alanlarının farkına varılmalı ve öğretmene gereğinden fazla iş yükü yüklenmemelidir (Ders dışı ve hafta sonu uzun saatler çalışmaları azaltılmalıdır).
  • Öğretmenlik mesleği kutsaldır. Bunu vasıfsızlaştırmadan her öğretmene her yerde eşit ve adil davranılmalıdır.
  • Özel okullarda velilerin para verdikleri için öğretmenleri bir bakıcı olarak görmemeleri ve rahatsız edici söylemlerden uzak durmaları için okul yönetimi tarafından seminerler, toplantılar yapılmalıdır.
  • Dönüşüm ve değişimin hızlı yaşandığı dünyamızda öğretmenlerin teknolojiyi eğitime entegre edebilmeleri için çalışmalar yapılmalı, eksiklik yaşayan öğretmenlere yönelik eğitimler verilmelidir.