UZMAN VE PAYDAŞ GÖRÜŞLERİ

Okul Öncesi Eğitimin Yaygınlaştırılmasına Yönelik Adımların Değerlendirilmesi

Hacer Sümeyra Bilici

İstanbul Medeniyet Üniversitesi

0-6 yaş gelişimin kritik eşiklerini içeren bir dönemdir. Okul Öncesi Eğitim (OÖE) tüm gelişim alanlarını desteklemesi bakımından önemli olduğu kadar ilkokula hazırlık fırsatı sunduğu için de değerlidir. Bununla beraber sosyo-ekonomik açıdan dezavantajlı çocukların sosyal çevrelerindeki risk faktörlerinin olumsuz etkilerine karşı kalkan görevi görebilmekte ve bu olumsuz etkilerin gelecek yıllara taşınmaması ya da etkisinin azaltılması noktasında kritik rol oynamaktadır. Bu bağlamda nitelikli OÖE’nin sonraki kademelerde gereksinim duyulacak eğitsel müdahalelere kıyasla daha etkili, işlevsel ve ekonomik olduğu söylenebilir. 

OÖE’ye katılımın yaygınlaştırılması 3-6 yaş grubunun gelişim ve eğitimine yönelik bilinç ve farkındalık kazandırma, ilkokula hazırlama, özel eğitim gereksinimli ya da dezavantajlı ortamlardaki çocuklar için erken müdahale fırsatı sunma gibi birçok bakımdan önemlidir. OÖE’nin yaygınlaştırılması ebeveynlerin çocuklarını güvenle teslim edebilecekleri, bütçelerine uygun kurumlar bulma noktasında yaşadıkları güçlüklerin yüksek oranda ortadan kalkmasını sağlayabilir. Bununla birlikte çalışan ya da çalışmak isteyen annelerin iş hayatına katılımlarına ivme kazandıracağı da açıktır. Yaygınlaştırmanın bir diğer katkısı da OÖE’nin değerinin anlaşılmasını sağlamak olabilir. Ülkemizde 3-6 yaş eğitimi hala oyun oynatmak, bakım vermek ya da çocukların güven içinde vakit geçirmelerine olanak sağlamak olarak algılanabiliyor. Nitelikli OÖE yaygınlaştığında 3-6 yaş gelişim ve eğitiminin önemi ve sonraki yaşlar üzerindeki etkisi ebeveynler, okul müdürleri, diğer kademlerdeki öğretmenler tarafından ve toplum genelinde daha iyi anlaşılabilir. 

Türkiye’de OÖE zorunlu eğitim kapsamında değildir ancak OÖE’ye katılımın yaygınlaştırılmasına yönelik adımlar atılmaktadır. 2022 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda 5 yaşın zorunlu eğitim kapsamına alınması hedefine ilişkin Millî Eğitim Bakanlığının planlamaları olduğu bildirilmiştir. Millî Eğitim Bakanı Özer, 5 yaşın zorunlu eğitim kapsamına alınmasının meclisin kararına bağlı olacağını ancak okullaşma oranlarını yüzde 100’e çıkarmayı hedeflediklerini duyurmuştur. Bu hedefe yönelik yapılan/yapılacak çalışma ve projelerden bazılarına haberlere yansıdığı şekilde aşağıda yer verilmiş ve gelişmeler değerlendirilmiştir.

Bakan Özer, temel eğitimde 10.000 Okul Projesi kapsamında 3 bin yeni anaokulu yapılacağını ve aynı proje ile 40 bin yeni ana sınıfı açılacağını belirtmiştir. Bu sayede OÖE alan öğrenci sayısının 2,5 milyona ulaşacağını ifade etmiştir. İkinci eğitim-öğretim döneminde 5 bin ana sınıfının hizmete sunulacağı, halihazırda yaklaşık 4 bin yeni ana sınıfının açıldığı, açılan sınıflarda 79 bin çocuğun eğitime katıldığı belirtilmiştir. Böylece 5 yaşta okullaşma oranının yüzde 78’den yüzde 84’e yükseldiği tespit edilmiş; şubat ayına kadar 10 bin yeni ana sınıfının açılmasının planlandığı eklenmiştir. 

2020-2021 eğitim-öğretim yılında salgın nedeniyle dönem dönem uzaktan eğitim yoluyla sürdürülen OÖE’ye katılım oranının önceki yıllara göre düştüğü görülmektedir. 2021-2022 eğitim-öğretim yılında salgına rağmen 5 yaşta okullaşmanın %6 oranında artmış olması, 79 bin çocuğumuzun daha eğitime katılması oldukça sevindirici olmakla birlikte birtakım soruları da beraberinde getirmektedir. 4 bin yeni anasınıfı için en azından 4 bin yeni anaokulu öğretmeninin istihdam edilmiş olması gerekmektedir. Ancak “2021 Eylül Sözleşmeli Öğretmenlik Ataması Alan Bazlı Taban Puan ve Atama Sayısı” tablosuna göre yalnızca 1302 okul öncesi öğretmeninin ataması gerçekleşmiştir. Halihazırda ilgili yeni sınıflarda eğitim-öğretim faaliyetlerini yürütmekte olan ve atanmamış olan çalışanlar ücretli öğretmenler midir? Öğretmenlik mesleki yeterlilikleri var mıdır? Şubat ayına kadar açılması planlanan 10 bin yeni ana sınıfı için de henüz bir atama haberi paylaşılmamışken sürecin nasıl ilerleyeceği hem okul öncesi öğretmenliği lisans programı mezunları hem akademisyenler hem de diğer eğitim paydaşlarınca merakla takip edilmektedir. 

Bir diğer karar coğrafi bakımdan eğitime erişimi güç olan 5 yaş grubunun eğitime katılımlarını desteklemek için köy ve benzeri yerleşim yerlerindeki okullarda ana sınıfı açılabilmesinde gereken öğrenci sayısı koşulunun 10’dan 5’e düşürülmesi olmuştur. İlgili yerleşim yerlerinde OÖE’ye katılımın artması için aşılması gerekecek başka engeller de söz konusudur: Eğitime ve özelinde OÖE’ye bakış açısı, dil sorunları, okul-aile iş birliğinin sağlanamaması, alt yapısal sorunlar (ısınma, elektrik, su vs.), öğrenme ortamında ve materyallerde eksiklik ve personel sayısında yetersizlik gibi. Ancak Bakan Özer tarafından duyurulan bu karar köy ve benzeri yerlerde OÖE’ye katılımın düşüklüğünün başlıca sebeplerinden ulaşım sorununu çözülebileceği ve eğitime katılımı artırabileceği için umut vericidir. 

Bakan Özer, Emine Erdoğan himayesinde yürütülecek olan Okul Öncesinde Seferberlik-İstanbul’a 100 Anaokulu Yapım Projesi’nin tanıtımında, proje kapsamında açılacak anaokullarıyla birlikte İstanbul’daki anaokulu sayısının 157’den 257’ye çıkacağını belirtmiştir. Projenin tanıtımında çocukların güvenle katılabilecekleri eğitim ortamlarının kadınların çalışma hayatında yer alabilmelerini desteklemesi bakımından önemli olduğu da vurgulanmıştır. Bu amaçla atılacak tüm adımlar çok değerlidir. OÖE’nin 5 yaştan başlanarak 3-6 yaşa -zorunlu olmasa da- ücretsiz sağlanması kadınların iş dünyasına katılımlarını destekleyecektir.  

2021 yılının sonlarında paylaşılan bir diğer husus da bütçeyle ilgili olup 2022 Mali Yılı Bütçesi’nin yüzde 15,7’sinin (274 milyar 384 milyon 474 bin TL) örgün ve yaygın eğitim-öğretim hizmetleri için ayrıldığı belirtilmiştir. Bu oran geçtiğimiz yıl eğitim hizmetleri için ayrılan bütçe ile aynıdır. 2020’de ise yüzde 16,2 olarak ifade edilmiştir. Dolayısıyla eğitim-öğretim hizmetleri için ayrılan miktar merkezi yönetim bütçesinde iyi bir oranla yer bulsa da son üç yıla bakıldığında bütçe oranında bir artışa gidilmediği görülmektedir. Bütçenin OÖE’nin yaygınlaşması için atılacak radikal, çözümcü ve umut veren adımların getireceği mali yükü karşılayabilmesi temenni edilmektedir. 

OÖE’nin yaygınlaştırılması amacıyla yukarıda zikredilen adımlar, atama bekleyen anaokulu öğretmenleri, alan akademisyenleri ve eğitim camiası tarafından uzun süredir beklendiği için oldukça heyecan ve umut verici karşılanabilir. Bununla birlikte açılan her yeni ana sınıfı, tahsis edilmesi gerekecek öğretmen, sınıf içi donatımı, öğrenme merkezlerinde kullanılacak eğitim materyalleri gibi ihtiyaçları beraberinde getirmektedir. İstihdam edilmesi gereken personel yalnızca anaokulu öğretmeni değildir. Açılacak her bir sınıf için temizlik ve mutfak işlerinde ve sınıf dışı alanlarda (tuvalet, çocuğu karşılama-uğurlama vb.) çocuklara destek olma noktasında görev alacak en azından bir personelin tahsis edilmesi gerekmektedir. Bir ana sınıfının sahip olması gereken donatım ve öğrenme merkezleri MEB standartlarına göre aşağıdaki gibidir: 


Tablo 48. MEB Standartlarına Göre Ana Sınıfı Derslik Donatımı, Ders Araçları ve Öğrenme Merkezleri


Tabloda bir ana sınıfında olması gereken en temel unsurlara yer verilmiştir. Açılması planlanan 40 bin ana sınıfı için gerekecek derslik donatımı ve öğrenme merkezi araçlarının hesabı oldukça geniş bir bütçe gerektirecek gibi görünmektedir. Bununla birlikte, öğrenme ortamının fiziksel ihtiyaçlarının karşılanması, nitelikli bir eğitimin ilk şartlarından olsa da yeterli değildir. Niteliği düşük ve yüksek OÖE hizmeti almış çocukların ve OÖE hizmeti almamış çocukların 11 yaşlarına kadar akademik ve davranışsal başarılarının incelendiği bir araştırmada, düşük nitelikli eğitim alan çocukların akademik ve davranışsal başarılarının eğitim almayan çocuklara kıyasla anlamlı düzeyde farklılık göstermediği tespit edilmiştir. Bu bağlamda okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması kadar önemli bir kriter, sunulan eğitim hizmetinin asgari niteliğinin sağlanmasıdır. 

5 yaşta yüzde 100 okullaşma oranına ulaşmanın önündeki engellerden bazıları da ailesel faktörlerdir. MEB Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliği 68. maddesi okul öncesi eğitim kurumlarında ücretin alınması ve bütçenin hazırlanmasına ilişkin detayları içermektedir. İlgili maddede resmi OÖE kurumlarında ücret tespit komisyonu tarafından belirlenen ve velilerden alınan aylık ücretin ödenme biçimiyle ilgili kararlar yer almaktadır. Aidat tabir edilen bu ücret kurumdan kuruma, ilden ile değişebilmektedir. Düşük gelirli ailelerde, özellikle OÖE yaşında birden fazla çocuk varsa ya da OÖE ödeme yapılacaklar sıralamasında öncelik bulamıyorsa, aidatlar çocukların eğitime katılımları önünde bir engel olarak belirmektedir. Bir başka husus ulaşımla ilgilidir. Büyük şehirlerde ya da coğrafi bakımdan dezavantajlı yerlerde ulaşım imkanının ücretsiz sağlanamaması halinde okullaşma oranlarının yüzde yüze çıkarılması hedefi, yine sosyo-ekonomik düzeyi düşük aileler için fırsat sağlamak yerine güçlük doğurabilir. Hedef kitlenin okul kayıt ve okula devam durumlarını artırabilmek için okul öncesi eğitim hizmetinin cazipleştirilmesi ihtiyacı söz konusudur. Kimi ailelerde annenin çalışmaması ya da evde büyükanne bulunması gibi nedenlerle OÖE ihtiyacı hissedilmemekte hatta evde bakım ve eğitim OÖE’ye yeğ tutulmaktadır. Bu bağlamda bir yandan farkındalık ve bilinçlendirme çalışmaları sürerken, eğitim hizmetinin de erişilebilir ve ekonomik hale getirilmesi OÖE’nin yaygınlaştırılması sürecine hız kazandıracaktır. 

OÖE’nin yaygınlaştırılması ve özellikle 5 yaşta okullaşmanın artırılması 2022 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda ve Millî Eğitim Bakanlığı’nın planları arasında yer almaktadır. Bu hedefe yönelik 2021 yılında atılan ve önümüzdeki günlerde atılması amaçlanan adımların başlıcaları açılan ve açılacak olan yeni ana sınıfları, 5 yaşta yüzde 100 okullaşma hedefi, İstanbul’daki anaokulu sayısının 157’den 257’ye çıkarılması (yaklaşık %60 artış), köy ve benzeri yerleşim yerlerinde ana sınıfı açılması için gereken öğrenci sayısı koşulunun 10’dan 5’e düşürülmesi, örgün ve yaygın eğitim-öğretim hizmetleri için yüzde 15,7 bütçe ayrılması şeklinde özetlenebilir. 3-6 yaşta okullaşma oranlarının artırılması ve daha çok çocuğun OÖE hizmetine erişmesi, uzun vadede pozitif dalga etkisi oluşturacak niteliktedir. OÖE alan çocukların okula hazır bulunuşluklarının, okula devam sürelerinin ve yükseköğretim kurumlarına devam etme durumlarının daha yüksek olduğunu ortaya koyan boylamsal araştırmalar mevcuttur. Bununla birlikte okul öncesi dönemde yapılan beşerî sermaye yatırımlarının getiri oranlarının sonraki dönemlere yapılanlara kıyasla oldukça yüksek olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla bugün Türkiye’de OÖE’nin yaygınlaşması yönünde alınacak her kararın ve atılacak her adımın çok kıymetli olduğunu ve çarpan etkisi taşıdığını ifade edebiliriz.