ÖĞRETMENLİĞİN DÖNÜŞÜMÜ

Öğretmenliğin Toplumsal Konum ve İtibarının Değişimi

Lütfi Sunar

Prof. Dr., İstanbul Medeniyet Üniversitesi Sosyoloji Bölümü

Giriş: Meslekler ve Sosyal Konum

Meslekler toplumsal hayat içinde insanların konum ve davranışını çok yakından etkileyen önemli sosyal kurumlardır. Bu anlamda öğretmenlik mesleği hem geleneksel toplumlarda hem de modern toplumlarda çok önemli bir yere sahip. Geleneksel toplumda genellikle elitleri ve üst düzey insanları yetiştirmek görevini üstlenen öğretmenlik daha elit bir konuma sahipken modern toplumlarda üstlendiği bilginin aktarımı ve nesillerin hayata hazırlanması işlevi toplumsal tabana da yayılarak kritik olan konumunu sürdürüyor. Öğretmenler, temel sosyalleşmede üstlendikleri rol dolayısıyla bireylerin yaşamlarında en çok iletişim kurdukları kişilerdir. Bu anlamda insan hayatını ciddi bir biçimde etkileme potansiyeline sahiplerdir. Modern toplumun ilerleyen safhalarında okulda geçirilen sürenin artmasıyla birlikte insanların öğretmenle geçirdikleri süre de artıyor. Günümüzde Türkiye’de bir kişi ortalama 9 yıla yakın bir süreyi okulda geçiriyor. Bu sebeple insanlar öğretmenleri kendi hayatlarında ayrıcalıklı bir yere konumlandırıyor.


İnsanların yaşamının en önemli bileşenlerinden biri olan meslek, birey için gelir sağlamasının yanında, aynı zamanda statü kaynağıdır. Meslekler bireyin tavır, tutum ve davranışlarıyla beraber hayata bakışını etkiler. Mesleğin bireyin kimliğini ve kişiliğini şekillendirdiği, sosyal çevresini belirlediği ve topluma katılım biçimini sağladığı biliniyor. Mesleklerin toplumsal yapı içinde bir konumu ve rolü vardır. Türkiye’de mesleklerin sosyal konumuna odaklanan Sunar’ın (2020) araştırmasında mesleği elde etmek için gerekli eğitim süresi, meslekten elde edilen gelir, mesleğin sağladığı toplumsal fayda ve mesleğin sahip olduğu güç ve otorite etkenleri çerçevesinde şekillendiği bulundu. Meslekler aynı zamanda o meslekleri icra eden bireylerin hayatlarında önemli bir etken. Bireyler meslekleri aracılığıyla toplumda bir yer ve konum elde ediyorlar. Bu anlamda bazı meslekler icra ediliş biçimleri ve görünürlükleri ile o mesleği icra edenlerin sosyal çevresini tam anlamıyla belirleyebilir. Özellikle rutini çok fazla olan meslekler, özel uzmanlık gerektiren meslekler, yalıtık bir ortama sahip meslekler, güç ve otorite meslekleri ve üniformalı meslekler bireylerin sadece toplumdaki konumunu değil aynı zamanda kimlik ve kişilik oluşumunu da çok ciddi bir biçimde etkiliyor.


Öğretmenliğin Sosyal Konumunun Arka Planı

Öğretmenlik hem uzun bir tarihsel geçmişe hem tanımlanmış yerleşik bir kimliğe hem de gündelik hayat içinde ayırt edici bir davranış koduna sahip. Bu hususiyetleri dolayısıyla öğretmenliğin mesleki kimliği hayli belirgin. Dolayısıyla hem toplumun öğretmenleri meslekleriyle algılaması hem de öğretmenlerin kendilerine dair bir öz bakışın şekillenmesi bakımından öğretmenlik etkin ve belirleyici bir meslektir.


Öğretmenlik sosyal konumu ve icra ediliş biçimindeki rutinizasyon dolayısıyla belirgin ve kesin hatlara sahip bir mesleki kimliğe sahiptir (Özdemir, 2010). Öğretmenlik mesleği, öğretmenlerin davranış ve kişiliklerini etkileyen bir sosyal algı dünyası ile kuşatılmıştır. Sosyal beklentiler ve yüklenen anlamlar öğretmenlerin mesleğine bakışını etkilemekte ve meslekleri ile özdeşleşmeye istekli kılmaktadır. Bu bağlamda öğretmenler sosyal hayatta “bir öğretmen olarak” yaşamalarını temin eden güçlü bir mesleki kimliğe sahiptir.


İslam kültüründe öğretmenliğin “peygamber mesleği” olarak görüldüğü biliniyor. Osmanlı toplumunda elitlerin yetiştirilmesi işlevini üstlendiği için öğretmenlik saygın bir konuma sahipti. Modern Türkiye’de öğretmenlik mesleği aynı zamanda uzunca bir süre devlet erkini kullanan ya da devlet erki ile ilişkili bir meslek olarak görüldü. Bunu mesleğin tanımlandığı 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’nun 43. maddesinde açık bir şekilde görebiliriz. Burada öğretmenlik “devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleği” olarak tanımlanıyor. Bu görev Türk modernleşmesinin eğitime ve okula yüklediği misyonla yakından ilişkilidir. Türk modernleşmesi eğitimi ve okulu toplumu modernleştirecek temel araçlar olarak ve öğretmeni de bu anlamda bu özel görevi üstlenmiş neferler olarak konumlandırıyor. Bu bakımdan öğretmenin kimliği sahip olduğu bilgi ve becerilerin yanı sıra temsil ettiği ideolojik ve siyasi konumla da ilişkili olagelmiştir. Her ne kadar bu misyon ve yüklenen anlam zamanla zayıflasa da bu tarihsel miras öğretmenliğin sosyal konumunu etkilemeye devam etti.


Öğretmenlerin eğitim, gelir ve bilgi düzeyleri uzunca bir zaman toplumun diğer kesimlerinden daha yüksek olmuştur. Dolayısıyla toplumun büyük bir kesimi için öğretmenlik ulaşılmak istenen bir cazip bir meslek haline getirmiştir. Bu anlamda Turan (2017) ve Özpolat’ın (2002) belirttiği gibi öğretmenlik mesleği genellikle alt ve orta sınıf kökenli kişiler tarafından bir sosyal hareketlilik ve konum kazanma imkanı olarak değerlendirilmiştir. Türkiye’de uzunca bir süre kendine benzer diğer mesleklere göre daha kısa bir eğitimle elde edilen öğretmenlik alt sosyoekonomik gruplar için daha erişilebilir olması söz konusudur. Bu anlamda öğretmenlik mesleği bu taşıyıcı ve konum sağlayıcı etkisinden ötürü de saygın bir sosyal konuma sahip olmuştur. Öte yandan günümüzde yükseköğretimin yaygınlaşması, ücretlerdeki farklılaşma, ücretli öğretmenlik gibi etkenlerle öğretmenlik mesleğine dair yaklaşım değişmiştir. Fakat durum böyle olsa da mesleğe geçmişten gelen güçlü bakış ve mesleki itibar dolayısıyla cazibesini tamamen yitirdiğini söylemek yanlış olacaktır.


Öğretmenliğin Sosyal Konumunda Değişim Seyri

Meslekler de diğer tüm sosyal olgular ve yapılar gibi değişkendirler. Öğretmenlik mesleğinin statüsü de hem toplumlar arasında hem de dönemsel olarak değişebilmekte. Örneğin, Türkiye’de Cumhuriyet’in ilanıyla başlayan modernleşme sürecinde öğretmenlik mesleğinin devlet ideolojisini yaygınlaştırma, modernleşmeyi halka götürme ve yeni oluşan ulusal kimliği benimsetme gibi önemli rol ve görevleri söz konusu. Tarihsel olarak toplumda gömülü olarak kabul edilen medreselerin ve ulemanın da saygın sosyal konumunu devralan öğretmenlik mesleğinin sosyal statüsü yüksektir. Bu noktada toplumun kırsal bir karaktere sahip olması da önemlidir. Kırsal toplumsal yapıda öğretmen dışarıya açılan yegane kapı ve bilgi kaynağıdır ve bu yönüyle önemlidir. Öte yandan Türkiye’de özellikle 1950’lerden itibaren uzunca bir süre eğitim toplumsal hareketliliğin esas kaynağı olmuştur. Bireylerin sosyal kökenlerinden daha yukarıdaki sosyal konumlara erişmelerinde eğitim başat etkenlerden birisi olagelmiştir. Bu sebeple de öğretmen bireyleri düşük konumdan alıp yükselten önemli bir aktör olarak görülmüştür. 1980’lerden sonra kentleşme, ekonominin değişen örüntüleri ile birlikte ve daha da önemlisi eğitimin yaygınlaşıp ayırt edici bir unsur olmaktan çıkmasıyla birlikte öğretmenliğin sosyal konumunda dalgalanmalar yaşanmaya başlanmıştır. 1980 sonrasında bütün beyaz yakalı memur işlerinde olduğu gibi öğretmenlerin de gelirleri düşmüştür. Bu düşüş geçmişle kıyaslandığında büyük bir kayıp olmakla birlikte dönem boyunca diğer mesleklerle kıyaslandığında öğretmenliğin yine de rahat, temiz ve garantili bir iş olarak görülmesine de engel teşkil etmedi. 2000 sonrasında hem bilgi toplumunun getirdiği tehditler hem de meslek için gerekli eğitimi aldığı halde istihdam sıkıntısıyla öğretmen olamayan kişilerin sayısının artması da öğretmenlik mesleğinin konumunu sorgulanabilir hale getirdi. Öte yandan son yıllardaki dijitalleşme, mesleğin icra edildiği bağlamların çeşitlenmesi ve ücretli öğretmenlik konusu da öğretmenliği ciddi bir biçimde tehdit eden dış koşullar arasında yer alıyor. Bir mesleğin toplumdaki konumunu etkileyen önemli hususlardan birisi de o mesleğin sayısı ve yaygınlığıdır. Mesleğin sayısı ve yaygınlığı arttıkça sosyal konumlarındaki ayırt edicilik düşmektedir. Taner ve Başal’ın (2009) araştırmasına göre verilerine göre ilköğretimde öğretmen sayısı 1923 yılında 3 bin 61 iken, 1950’de 34 bin 822, 1980’de 208 bindir. Günümüzde bu sayı 1 milyon 201 bin 138’e ulaştı. Türkiye nüfusunun artışı ile kıyaslandığında öğretmenlik mesleğinin önemli ölçüde yaygınlaşan bir meslek olduğunu görmekteyiz. Bu elbette mesleğin sosyal konumunu etkileyen bir etkendir. Ancak meslekler gibi köklü sosyal kategorilere atfedilen anlamların daha yavaş değiştiği düşünüldüğünde bugün bile öğretmenliğe yüklenen anlam ve atfedilen sosyal rollerde halen öğretmenlerin sayısının düşük olduğu dönemdeki niteliklerin belirleyici olduğunu söyleyebiliriz.


Bir mesleğin sosyal konumunu belirleyen önemli unsurlardan birisi de o mesleği elde etmek için gerekli olan eğitim veya talim süresidir. Öğretmenlik uzunca bir süre yüksek konumuna rağmen lise eğitimi ile elde edilen bir meslek olarak aslında kolay erişilen bir meslek olmuştur. Öğretmen yetiştirme işlevini sürdüren İlköğretmen Okullarının öğrenim süresi, 1924’te 5 yıldı. 1932’de bu süre ilk üç yılı ortaokul, ikinci üç yılı mesleki eğitim programı olmak üzere 6 yıla, 1970’te ise 7 yıla çıkarıldı. Öğretmenliğin yükseköğrenim mezuniyet şartı olan bir mesleğe dönüşümü 1973 yılında gerçekleşmiştir. 1989’da ise öğretmen yetiştiren bütün yükseköğretim kurumlarının öğretim süresi en az lisans seviyesine çıkarılmıştır. Görüldüğü üzere aslında öğretmenliğe erişim gittikçe zorlaşmış ve öğretmen olabilmek için gerekli eğitim süresi gittikçe daha fazla olmuştur. Bunun mesleğin statüsü üzerine olumlu yansımaları olması beklenir. Ancak diğer etkenlerin değişimi ile (gelirin düşüşü, sayının artması, güç ve otoritenin azalması gibi) 1970’lerden itibaren öğretmenlik mesleğinin toplumsal konumunu zayıfladığına dair kanaatler mevcuttur.


1970’li yıllardan sonra Türkiye’deki hızlı toplumsal değişme ve sanayileşme ile mesleğin saygınlığı giderek azalmaya başlamıştır (Erden Ayhün, 2013). Türkiye Cumhuriyeti’nin erken dönemlerinde diğer memurlarda olduğu gibi öğretmenlerin de sosyo-ekonomik düzeylerinin yüksek tutulduğu ve öğretmenlere fazlasıyla önem verildiği görülmektedir. Buna karşılık Türkiye’de, özellikle son 40 yılda öğretmenlik mesleği ve öğretmenlerin toplumdaki öneminde bir aşınma gözleniyor. Öğretmenlik mesleğini ve öğretmenlerin toplumdaki yerini tarihsel-toplumsal bağlamı içinde saptamaya çalışan Özpolat’ın (2002) araştırmasında elde edilen bulgular öğretmenlerin %83,9’unun toplumsal statülerinin gittikçe düştüğünü belirttiklerini gösteriyor. Bunun yanı sıra Aydın, Demir ve Erdemli’nin (2015) ve Aydın, Canavar ve Akkın’ın (2018) çalışması da benzer bir bulguyu ortaya koyuyor.


Aydın, Demir ve Erdemli’nin 2015 yılında yürüttükleri araştırmaya göre öğretmenler mesleklerini düşük statülü bir meslek olarak görüyor. Öğretmenler, zaman içinde mesleki statülerini kaybetmelerinin ana nedeninin üst yönetimin tutumu ve öğretmen yetiştirme sisteminin düşük nitelikli olması ile şekillenen eğitim sisteminden kaynaklandığına inanıyorlar. Araştırmaya katılan öğretmenlere göre geçmiş yıllara göre sosyal statü düşüklüğünün en dikkat çeken göstergesi öğretmenlere olan saygı ve güvenin azalmasıdır. Öğretmenlerin statülerine ilişkin bakanlıktan beklentileri, öğretmenleri koruma ve destekleme, öğretmen ücretlerinin iyileştirilmesi ve çalışma koşullarının yeniden düzenlenmesi konularının merkezinde yer alıyor. Bu araştırma aynı zamanda öğretmenlerin büyük bir çoğunluğunun öğretmenlik mesleğinin toplumsal statüsünü diğer mesleklere göre düşük olarak algıladığını gösteriyor. Bu anlamda aynı araştırma öğretmenlerin yarısından fazlasının mesleğin düşük statü olarak algılanmasının mesleki performanslarını olumsuz etkileyeceğine de inandıklarını gösteriyor. Bu araştırma bulgularından hareketle öğretmenlik mesleğinin sosyal konum kaybının mesleği icra edenler tarafından önemli ölçüde fark edildiğini görmek mümkün.



İyi Bir İşte Aranan Nitelikler (Puan, 2020)
Kaynak: Türkiye Mesleki İtibar Araştırması, 2020


Öğretmenlik İyi Bir İş mi?
2015 ve 2020 yıllarında yürütmüş olduğumuz Türkiye Mesleki İtibar Araştırmaları, mesleklerin sosyal statülerini ve bu statülerin değişimini ölçüyor. Aynı zamanda mesleki itibar ile birlikte insanların işte aranan nitelikler ve mevcut işlerine bakışları da analiz ediliyor. Grafikte araştırmanın bulguları arasında yer alan Türkiye’de insanların iyi bir işte aradıkları özellikler verildi.


Grafikte görülebileceği üzere araştırmaya katılanların iyi bir işte en fazla aradıkları ilk üç özellik; iş garantisi, iyi bir ücret ve işin kaza/ölüm riski içermemesidir. Uygun çalışma saatleri, değerlere uygun olması, başarı hissi vermesi de bu ilk üç özelliği takip eden özelliklerdir. Bu anlamda meslek içinde yükselme imkanı, yeni beceriler kazandırma ihtimali, topluma faydalı bir iş olması, kendi kararlarını verebilme imkanı ve işin toplumdaki saygınlığı gibi psiko-sosyal etkenlerin iyi bir işi belirlemede orta sıralarda gelmesi de ilginçtir. İşin fazla sorumluluk gerektirmemesi, kolay olması, beden ile çalışmayı gerektirmemesi ve ilginç bir iş olması ise iyi bir işi için diğerleri kadar önemsenen etkenler değildir. Araştırma iyi bir işte aranan özelliklerle bu nitelikleri taşıyan mesleklere atfedilen itibar arasında pozitif bir ilişki olduğunu ortaya koyuyor. Bu etkenler açısından aşağıda öğretmenlik mesleği değerlendirildiğinde mesleğin toplumsal itibarının kaynağı ve bu itibarın değişiminin nedenleri ortaya konabilir.


Yukarıda belirtildiği gibi iş garantisi 5 üzerinden ortalama 4,15 puanla iyi bir işte aranan temel nitelik olarak görülmektedir. Öğretmenlik mesleği uzun bir süre boyunca devlet memuriyeti ile özdeş bir iştir. Bu anlamda Türkiye’de öğretmenlik mesleğini icra edenlerin büyük bir çoğunluğu halen daha devlet memurudur. Bu da mesleğin büyük oranda iş garantisi ile veya garantili bir işle özdeşleşmesi anlamına gelir. Ancak son dönemlerde eğitim alanında özel sektörün artan ağırlığıyla birlikte gittikçe daha fazla öğretmen özel okullarda görev yapar hale geldi. Ayrıca artan kurs ve dershaneler, okul dışı eğitim alan ve taleplerinin artmasıyla birlikte öğretmenlik, artık sadece kamuda devlet memuru olarak icra edilen bir meslek olmaktan çıktı. Nitekim 2022-2023 eğitim-öğretim yılında resmî ve özel öğretim kurumlarında görev yapan öğretmen sayısı 1 milyon 201 bin 138. Bu öğretmenlerin 1 milyon 6 bin 75’i resmî okullarda, 195 bin 63’ü özel okullarda görev yapıyor. Bir başka deyişle okullarda öğretmenlik yapanların yüzde 83,8’i kamuda %16,2’si de özel sektörde görev yapıyor. Okul dışı eğitim alanlarını da kattığımızda bu oran muhtemelen %80’e %20 gibi bir dağılım gösterecektir. Öte yandan kamuda uygulanan aday memuriyet uygulaması, işe girişteki mülakat uygulamaları da mesleğin garantili iş konumunu az da olsa etkilemiştir. Ayrıca kamuda uygulanan ücretli öğretmenliğin de mesleğin garantili iş algısını etkilediği düşünülmekte. Dolayısıyla öğretmenlik mesleğinin uzunca bir süre kendisiyle özdeşleşen devlet işi ve garantili iş niteliklerinde aşınma söz konusudur.


Hem 2015 hem de 2020 yıllarında yapılan iki mesleki itibar araştırmasında da iyi bir işte aranan önemli bir niteliğin iyi bir ücret olduğu görülmektedir. İyi bir ücret beklentisi 2015 yılında ilk sırada yer alırken küçük bir değişimle iş garantisi ile yer değiştirdi. Bu anlamda mesleki itibar sıralamasına baktığımızda genellikle iyi kazancı olan işlerin diğer nitelikleri de taşıyorlarsa en üst sıralarda yer aldıkları görülüyor. Uzun yıllar boyunca bakıldığında öğretmenlerin kendisine benzer diğer beyaz yakalı rutin mesleklerle birlikte önemli bir gelir kaybı yaşayan mesleklerden olduğu görülüyor. Bu anlamda Türkiye’de son on yılda bedensel emekle ve nitelik gerektirmeyen işlerde çalışanların ücret gelirleri ile nitelikli beyaz yakalıların esas iş gelirleri arasındaki fark, gittikçe azalıyor. 2011 yılında asgari ücret ortalama bir öğretmen maaşının %40’ı kadarken 2022 yılında bu oran %62’ye yaklaştı. 2023 yılında öğretmen maaşlarının iyileşmesi ile bu oranın bir miktar düşmesi beklenebilir. Farkın bu şekilde azalmasında öğretmen ücretlerinin daha az artması etkili. Öte yandan kamu dışında çalışan öğretmenlerin gelirlerinin asgari ücret seviyesinde olduğu da pek çok araştırmada ortaya çıkıyor. Bu gelişmeler öğretmenlerin hak ettikleri geliri elde edemedikleri ve gelir kaybı yaşadıkları fikrini daha da belirgin bir hale getiriyor. Seferoğlu’nun (2001) sınıf öğretmenleri üzerinde yaptığı bir araştırma, öğretmenlerin en önemli sorun olarak iktisadi sorunlarını gördüklerini ortaya koydu. Bu anlamda Demir ve Arı (2013) öğretmenlerin gelirlerinin düşük olmasının, toplumdaki saygınlıklarını azaltıcı bir etki yaptığı sonucuna varmaktadır. Bu bağlamda 2023 yılında devreye alınan 3600 ek gösterge uygulaması, öğretmenlik meslek kanunu ile getirilen uzman ve başöğretmenlik uygulaması ile elde edilen ek tazminatlarla birlikte kamuda çalışan öğretmenlerin gelirlerinde önemli bir iyileşme yaşanacaktır. Bu iyileşmenin etkilerini sonraki yıllarda analiz etmek mümkün olacak.


İyi bir işte aranan özellikler arasında üçüncü sırada iş güvenliğinin gelmesi ise yine Türkiye’nin çalışma yaşamına mahsus özelliklerdendir. Son yıllarda sıklıkla gündeme gelen iş kazaları, meslek hastalıkları dolayısıyla kamuoyunda bu hususta bir hassasiyet oluştu. Türkiye’de çalışma hayatı, istihdamın özellikleri bakımından makro düzeyde sanayi sonrası toplumun özelliklerini gösterse de hâkim iktisadi sektörler ve ekonominin geneli bakımından katma değeri yüksek bilgi endüstrisinin sektörlerine bir geçiş yapamadı. Bu anlamda kaza ve ölüm riski içermeyen işlerin daha itibarlı işler olarak görülmesi söz konusu. Öte yandan Türkiye’de iyi bir işin genellikle sabit mesaili, az sorumluluk gerektiren, fazla yoğunluğu olmayan ve masa başı işler olarak tabir edilen temiz işlerden olması beklendiğine dair yaygın bir kanaat mevcut. Bizim araştırmamızda da yukarıda ele alınan ilk üç özelliğin hemen ardından stressiz ve uygun çalışma saatlerinin geliyor oluşu, toplumda rahat işlerin istendiğini gösteriyor. Bu ilk beş özellik dikkate alındığında yıllar boyunca iyi bir işin devlet memuriyeti olarak algılanmasının sebepleri de açığa çıkmış olmaktadır. Öğretmenlik mesleği bu anlamda “temiz” ve “güvenli” bir iş olarak görülmektedir. OECD’nin 2020 yılı verilerine göre haftalık ortalama çalışma saatinde Türkiye 34 ülke içinde ikinci sırada yer alıyor. Bu verilere göre Türkiye’de istihdamdakiler haftalık ortalama 45,6 saat çalışıyor. 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun “Çalışma Saatleri” başlıklı 99. maddesine göre memurların haftalık çalışma süresi genel olarak 40 saattir. Ancak öğretmenlerin diğer devlet memurları ve özel sektörde çalışan benzer işlere göre daha kısa çalışma sürelerine sahip oldukları da biliniyor. Eğitim-Bir-Sen verilerine göre şu an mevcut düzende bir öğretmenin haftalık çalışma süresi ortalama olarak 30 saat civarında. Haftanın belirli günlerinin boşaltılabilmesi ihtimali olan bir meslek olarak öğretmenlik, Türkiye’deki diğer mesleklerle kıyaslandığında uygun çalışma koşullarına sahip bir meslek olarak görülüyor. Ayrıca ara tatiller ve yaz tatili de hesaba katıldığında öğretmenlerin pek çok mesleğe göre uzun tatil sürelerine sahip olduğu da biliniyor. Bu anlamda iyi bir işte aranan özellikler arasında yer alan uygun çalışma saatlerine sahip (4,05) ve bol izin ve tatil süresi olan (3,52) bir iş olarak öğretmenlik mesleğinin istenen ve aranan bir işin niteliklerini haiz olduğu da görülüyor.


Bu nitelikleri takiben çalışmanın bireysel tatmin, sosyal kimlik ve kariyer boyutunu teşkil eden nitelikler geliyor. Buna göre iyi bir işin sırasıyla başarı hissi vermesi, meslek içinde yükselme imkanı sağlaması, yeni beceriler kazandırması, topluma faydalı bir iş olması, toplumda saygınlık sağlaması ve kendi kararlarını verebilme imkanı sunması beklenmekte. Orta sıralarda birbirine yakın bir puanla yer alan bu nitelikler işin sosyal boyutlarını teşkil etmekte.


İyi bir işte aranan özellikler arasında işin sosyal faydası ve toplumda takdir görmesi önemlidir. İnsanlar iyi bir işin aynı zamanda kişinin kendi değerlerine uygun olmasını (4,05) istemektedirler. Ayrıca işin topluma faydalı bir iş olması (3,95) da beklenmektedir. Son yıllarda çalışma hayatındaki olumsuz durum ve görüntülerin çok fazla gündeme gelmesi muhtemelen insanların çalıştıkları işin, değerlerine uygun olmasına önem vermelerine yol açmıştır. Bu anlamda öğretmenlik toplumsal açıdan manevi ve kültürel değeri yüksek bir meslektir. Öğretmenliğin toplumsal faydası hususunda bir soru işareti veya çekince söz konusu değildir. Öğretmenlik mesleğinin icra edildiği ortam ve koşullar, işin içeriğine ve değerlerine uygun görülüyor.


Bu sosyal özelliklerin arasında iyi bir işten beklenenler arasında 10. sırada stresin az olması (3,91) geliyor. Türkiye’de çalışma yaşamı az kazançlı, çok mesaili ve ağır bir gündeme sahiptir ve bu sebeple de stres yüklüdür. Bu anlamda diğer pek çok işle kıyaslandığında düşük stresli bir iş olması dolayısıyla da öğretmenliğin iyi bir işte aranan niteliklere sahip olduğu görülüyor.


Aynı zamanda iyi bir işten başarı hissi vermesi (4,03) beklentiler arasında. Bir işteki başarı hissi icra edilen mesleğin neticelerinin ve çıktılarının somut olarak görülmesi ile ilişkilidir. Bu anlamda öğretmenlik mesleği başarı hissinin çok yüksek olduğu ancak aynı zamanda başarılı olmanın tam olarak ölçülüp taltif edilemediği bir iş olarak da öne çıkmaktadır. Çocukların ve gençlerin hayatlarına dokunmak, onlarda bir değişim gözlemlemek öğretmeni tatmin eden bir başarı hissi verirken aynı zamanda uzun vadede yaptığı işin neticelerini görememek de başarısızlık hissi vermekte ve iş tatminini zayıflatmaktadır. Yapılan araştırmalar öğretmenlerin işteki motivasyonlarının zaman içinde düştüğünü gösteriyor.


Araştırmalar işteki motivasyon ile meslek içinde yükselme imkanının olması arasında yüksek bir bağ bulunduğunu gösteriyor. Kademelendirilmiş kariyer basamaklarına ve farklı konumlara erişme imkanına sahip olan mesleklerin iş motivasyonunu koruduğu görülüyor. Bu anlamda Türkiye Mesleki İtibar Araştırmalarına göre bir işin meslek içinde yükselme imkanının olması (4,00) işin iyi bir iş olması için aranan bir niteliktir. Öğretmenlik bu anlamda uzunca bir zaman dezavantajlı bir meslek olagelmiştir. Bu anlamda uzunca bir süreçte meslek içinde sadece okul müdür yardımcılığı ve okul müdürlüğü gibi kalıcı olmayan unvan ve konumlara erişim bir yükselme imkanı olarak telakki edilmiştir. Bu sebeple de öğretmenlik meslek içinde yükselmeye uygun olmayan bir meslek olarak görülmüştür. Bir kişinin mesleğe başladığı konumla bitirdiği konumun aynı unvana sahip olması ve sürekli aynı işi aynı şekilde yapması mesleki motivasyon ve iş tatminini düşürmekte ve toplumun gözünde öğretmenlerin saygınlığını da olumsuz etkilemekteydi. 2022 yılında çıkarılan ve uygulamaya alınan Öğretmenlik Meslek Kanunu ile birlikte daha önce de kısmen uygulanan uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik kademelerinin sistematik bir şekilde ve sınavla elde edilebilir şekilde uygulanmaya başlaması bu anlamda öğretmenliğin meslek içinde yükselme imkanına sahip bir mesleğe dönüşmesine yardım etmektedir. Böylece öğretmenlik mesleğinin iyi bir işte aranan niteliklerden birine daha kavuşması söz konusu olmaktadır.


Öğretmenliğin iyi bir işte olması daha az beklenen nitelikler bakımından da avantajlı olduğu görülmektedir. Türkiye’de insanlar iyi bir işte önemli kararlarda söz sahibi olmaya imkan vermesini (3,87), beden ile çalışmayı gerektirmemesini (3,43) ve ilginç bir iş olmasını (2,79) daha az beklemektedirler. Öğretmenlik bu anlamda önemli kararlarda söz sahibi olmayı sağlamayan rutin bir meslektir. Ayrıca benzer şekilde iyi bir işte aranan niteliklerden olan kendi kararlarını verebilme imkanı (3,92) da öğretmenlik mesleğinde yeterli düzeyde mevcut değildir. Zira öğretmenler genellikle belirlenmiş koşullar altında belirlenmiş içerikleri aktarmakla yükümlüdürler ve kendi çalışma koşullarını daha az belirleyebilmektedirler. Öte yandan meslek başlangıçta ilginç olsa da ilerleyen safhalarda gittikçe rutinleşme söz konusu olmakta ve bu düzeyde ilginç olmasını kaybetmektedir. Ayrıca öğretmenlik önemli ölçüde kişisel gelişimi tetikleyen bir meslek olmasına rağmen mesleğin icrasının kişilerin gelişimini sağlamada zayıf kaldığı da yapılan araştırmalarda ortaya konmaktadır. Her ne kadar öğretmenlik mesleği bu özelliklere daha az sahip olsa da bu özellikler de zaten iyi bir işin tanımlanmasında belirleyici değildir.


Bu anlamda öğretmenlik mesleğinin niteliklerini göz önüne aldığımızda Türkiye’de iyi bir işten beklentileri büyük ölçüde karşıladığı görülüyor. Yukarıda anlatılan içerikler öğretmenlik mesleği açısından aşağıdaki tabloda özetlendi. Buna göre her ne kadar iyi bir ücret, kendi kararlarını verebilmek, önemli kararlarda söz sahibi olmak söz konusu olmasa öğretmenlik iş garantisi, riskin ve stresin az olması, toplumsal saygınlık, bireysel tatmin, uygun çalışma saatleri, toplumsal değerlere uygun olması, başarı hissi vermesi, meslek içinde yükselme imkanının artık mümkün olması, topluma faydalı bir iş olması, işin toplumdaki saygınlığı, stresin az olması, bol izin ve tatil süresine sahip olması, beden ile çalışmayı gerektirmemesi bakımından iyi bir işin niteliklerini taşımakta. Bu anlamda Türkiye’de öğretmenliğin “iyi bir iş” tanımına büyük ölçüde uyduğu görülüyor.



İyi Bir İşte Aranan Nitelikler Bakımından Öğretmenlik
Kaynak: Türkiye Mesleki İtibar Araştırması, 2020


    Sonuç ve Değerlendirme

    Öğretmenlik mesleki ve sosyal itibarı yüksek olan bir meslektir. Özellikle elde ettiği gelir ve sahip olduğu otorite ve güç düzeyi düşünüldüğünde öğretmenliğin tüm dünyada benzer mesleki gruplara kıyasla daha saygın bir konumda olması söz konusu. Ancak aynı zamanda bu konumun zedelendiği ve mesleğin itibar kaybı yaşadığı yönünde soru işaretleri de mevcuttur. 2015 yılında yürüttüğümüz ilk Mesleki İtibar Araştırması’nda öğretmenlik 80,98 puan ile 4. sırada yer almaktaydı. Ancak yukarıda bahsedildiği gibi son yıllarda meslekle ilgili dahili ve harici gelişmelerin mesleğin sosyal konumunu yıprattığını 2020 yılında gerçekleştirdiğimiz ikinci araştırmada görüyoruz. Bu araştırmaya göre öğretmenlik 2,79 puan kaybıyla 78,19 mesleki itibar puanına sahipti. Bu puanla birlikte öğretmenlik mesleki itibar skalasında 10 sıra gerileyerek 14. sırada yer aldı. Aslında bu düşüş aradan geçen beş yıllık dönemde mesleğin çalışma koşulları ve diğer niteliklerinde uzun yıllar boyunca gerçekleşen değişimin fark edilmesi ve mesleğe bakışa yansıtılması söz konusu oldu.


    Öğretmenlik, mesleğin sosyal konumu ve itibarı bakımından değişime uğruyor. Bu değişimin parametrelerine bakıldığında toplumsal, ekonomik ve politik gelişme ile ilişkili ve büyük oranda paralel bir seyir izlediği söylenebilir. Öğretmenliğin politik değişimi, ulus-devlet değerlerinin ve kurumlarının ilk yüzyılın sonunda büyük oranda oturmuş olması ile öğretmenin milli kimlik ve milli bilinç inşa etmedeki güçlü ve kritik rolünün kısmen zayıflamasıyla ilişkilidir. Öğretmenliğin, gelir ve buna bağlı olarak sunduğu yaşam konforu bakımından da genel ekonomik derinleşme ve çeşitlenmenin getirdiği bir pozisyon kaybından söz edilebilir. Son olarak öğretmenlik mesleğinin, büyük oranda entelektüel yetkinlik düzeyinin ve bunun getirdiği sosyal itibarın zaman için toplumun bütün kesimlerinde eğitim yaşı ortalamasının yükselmesi ile zayıfladığı görülüyor.


    Öğretmenliğin sosyal itibar ve statü bakımından dönüşümünde iletişim teknolojilerinin eğitimde daha fazla kullanılmasının, pegadoji, andragoji ve genel olarak psikoloji alanındaki bilimsel ilerlemelerin ve bu bilgi birikiminin toplumda yaygınlaşmasının etkisi büyük. Bilgiye erişim ve alternatif öğrenme yöntem ve kaynaklarının artmasıyla ilişkili boyutları bakımından oluşan sosyal itibar kaybı/değişimi konusu ise öğretmenliğin teknik yeterlik boyutlarını ilgilendiriyor. Bu boyutların ise mesleğin teknik dönüşüm bakımından ele alınması gerekli. Bu konu büyük oranda başta öğretmen yetiştiren kurumların yetkinliği ve misyonları ile ilişkilidir. Son olarak öğretmenliğin sosyal itibarının ve konumunun değişiminin olumlu ve olumsuz yansımalarının, bu mesleği icra eden ve gelecekte icra edecek olan kişilerin mesleğe bağlılıkları ve motivasyonları kadar, öğrencilerin nitelikli eğitim almaları bakımından da önemli bir araştırma alanı olarak incelenmeye değerdir. Öğretmenlik mesleği, uzun zamandan beri toplumda elit, saygın, yüksek sosyal statüye sahip olan bir meslek olarak biliniyor.


    Mesleklerin zaman içinde geçirdikleri dönüşüm öğretmenlik mesleğini de etkiledi. Öğretmenlik hem öğretmenlerin “öğretmenlik mesleğine” bakış açılarında zamanla dönüşüm geçirirken hem de toplumsal açıdan bir dönüşüm geçiriyor. Öğretmen sayısının her geçen gün artması, öğretmen olabilmek için tamamlanması gereken eğitim süresinin uzaması, öğretmenlerin maddi ve statü anlamında diğer meslek gruplarından geride kalması gibi etmenler de bu dönüşümde etkili. 


    Bu noktada iyi bir işte aranan niteliklerin belirlenmesi ve öğretmenlik mesleği kapsamında değerlendirilmesi oldukça önemli. İyi bir işte aranan nitelikleri ve öğretmenlik mesleğinin bu nitelikleri karşılamaları bir arada incelendiğinde şu hususlar ortaya çıkıyor:
    • Öğretmenlik mesleği de devlet memurluğuna dahil olması nedeniyle güvenli sayılan ancak aday öğretmenlik, ücretli öğretmenlik gibi uygulamalarla bu güvenin aynı zamanda aşındığı bir meslek olmaya başladı.
    • Atanamayan pedagojik formasyon mezunlarının çokluğu, özel sektörde güvencesiz koşullarda istihdam öğretmenliğin tarihsel imaj ve itibarını sarsan bir etki oluşturuyor.
    • Son on yılda nitelik gerektirmeyen işler ile beyaz yakalıların iş gelirlerinin arasındaki farkın sürekli azalması, kamu dışında asgari ücrete yakın düzeyde çalışan öğretmenlerin durumu, öğretmenlerin gelir kaybı yaşadıklarını ve hak ettikleri karşılığı alamadıklarını ortaya çıkarıyor.
    • Öğretmenliğin, iş kazaları veya riskli işlere göre “temiz” ve “güvenli” meslek olması, kısa çalışma sürelerine sahip olması, uzun tatil süreleri ve çalışma günlerinin değiştirilmesi hususlarında esneklik tanıması da halen talep gören bir meslek olmasına yol açıyor.
    • Öğretmenlik mesleğinin hem sosyal fayda sağladığı hem toplumda takdir gördüğü hem de kişilerin değerleri ile uyumlu olduğu da görülüyor.
    • İş yükü ağır, çok mesai gerektiren, az kazançlı işlerin yaygın olduğu toplumumuzda öğretmenliğin düşük stresli, bol izin ve tatil sürelerine ve uygun bir çalışma ortamına sahip olması ile iyi niteliklere sahip bir iş olduğu düşünülüyor.
    • Öğrencilerin hayatlarına temas etme, hayatlarındaki değişime yakından tanık olması açısından öğretmenlik başarı hissiyatı verirken uzun vadeli sonuçların ve yapıcı değişimlerin olmaması öğretmenlerin motivasyonunu düşürüyor.
    • Uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik kademelerinin sisteme dahil edilmesi meslek içinde yükselmeye imkan vererek öğretmenlerin uzun vadede mesleki kariyerlerini planlamalarında teşvik edici bir unsur olarak karşımıza çıkıyor.
    • Öğretmenliğin belirlenmiş koşullar ve sınırlar içerisinde icra edilmesi, öğretmenlerin başlangıçtan itibaren zamanla mesleklerini daha az ilginç bulmalarına ve rutine bağlı kalmalarına yol açıyor, bu da kişisel gelişimlerini engelleyen önemli bir faktör olarak karşımıza çıkıyor.
    • Genel olarak belirtmek gerekirse, öğretmenlik “iyi bir iş” tanımına çok büyük ölçüde uyuyor. Ancak belirtilen aşınmalar ve kendisi ile rekabet eden diğer bilgiye dayalı mesleklerin yükselmesi neticesinde mesleki itibarını kaybetmeye meyyal bir meslek.


    Öneriler

    • Eğitim fakültelerinin ve bölümlerin kontenjanları, pedagojik formasyon uygulamaları talep ve ihtiyaca göre yönetilmeli.
    • Öğretmelerin gelir düzeyi yükseltilmeli ve hak ettikleri geliri elde etmeleri sağlanmalı. Bunun mesleğe olan talebi ve iş motivasyonunu da doğrudan etkileyeceği unutulmamalı.
    • Ücretli öğretmenlik uygulaması tekrar gözden geçirilmeli ve bu hususta alternatifler üretilmeli.
    • Kamuda çalışma sürelerine ilişkin bir düzenleme gerekmezken özel kurumlarda çalışma süreleri ve günleri denetlenmeli. Benzer şekilde tatil ve izin günleri de kamudan ziyade özel okullar ve dershanelerde denetlenmeli ve uzun çalışma saatlerine karşı önlem alınmalı.
    • Uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik kademeleri sürdürülebilir olmalı. Bu uygulamanın iş tatmini ve kariyer sürecinde uzun vadede olumlu yansımaları olacak ve öğretmeleri daha dinamik hale getirecektir.
    • Öğretmenler dijital dönüşüme entegre edilmeli. Özellikle öğretmenlerin %40’ına tekabül eden 40 yaş üstü öğretmelerin dijital öğrenme süreçlerine dahil olması ve bunları işlevsel olarak kullanması önemlidir. Bu nedenle meslek içi eğitimler düzenlenmeli ve öğretmenlerin eğitim sürecinde dijital teknolojilere adaptasyonları sağlanmalı.
    • Öğretmenlere müfredat dışı serbest öğretme ve etkileşim metotları tanınmalı ve buna alan açılmalı. Bu durum öğretmenlerin bireysel becerilerini geliştirdiği gibi meslekte kısıtlanmış olma hissini ve dinamizmi kaybetme riskini azaltacaktır.