FARKLI BAKIŞTAN

İslam İktisadı Bankacılıktan Daha Fazlasıdır

Ayhan Karahan

Türkiye İktisadi Girişim ve İş Ahlakı Derneği (İGİAD) Başkanı

Katılım Bankaları faizsizlik prensibine göre çalışmakta, kâr ve zarara katılma esasına göre fon toplamakta; müşterinin ihtiyaç duyduğu malı satıcıdan peşin alıp müşteriye vadeli satmakta (murabaha), ayrıca kiralama ve ortaklık gibi yöntemlerle fon kullandırmaktadır. Bu yöntemler özellikle ticaretle uğraşan sektör çalışanlarının katılım bankaları ile gerçekleştirdiği işlem kalemlerini de ifade etmektedir.


Katılım bankalarının Türkiye’deki bankacılık sektörü içindeki payı 2019 yılında %5 civarındadır. Bu pay geçmiş yıllara oranla yaklaşık %1 gerilemiştir. Bu kurumlar 2025 yılı hedeflerini ise %15 olarak belirlemiştir. Katılım Bankalarının kuruluşlarının üzerinden 35 yıl geçmiş olmasına rağmen istenilen pazar hacmine ulaşamamalarının temel nedenleri sermaye yetersizlikleri ve etkin modeller ile kaynak oluşturamamaları olmakla birlikte, özellikle sunulan sınırlı ürün yelpazesi, sektörlerin ihtiyaçlarına yeterli derecede cevap verilememesi bu kurumların pazar hacmini arttırmasına engel olmaktadır. Katılım Bankaları sadece ticari yöntemlerle fon kullandırdığı için sektörler ihtiyaç duyduğu sair finansman ihtiyaçlarını katılım bankalarından karşılayamamaktadır. Günümüzde bir işletmenin üretimde kullandığı ham maddenin maliyeti toplam maliyetin içinde %50’lerin altına düşmüş, işçilik, hizmet ve genel gider maliyetleri yükselmiştir. Katılım bankaları işletmelerin hammadde dışında diğer maliyet kalemlerini de karşılayacak yeni finansal ürünler geliştirmelidirler. Ayrıca katılım bankaları ticari yöntemle fon kullandırırken alıcı ve satıcı arasında aracılık etmekte, aracıdan peşin aldığı ürünü mudisini borçlandırarak taksitle satmaktadır. Enflasyon ve faizlerin düşük olduğu dönemlerde satıcılar ürün satışında alıcısına vade farklı uygulamadığında katılım bankalarının aracılık etmesine de ihtiyaç kalmamaktadır.


Katılım Bankalarının faizsizlik ilkesi ile kâr- zarar ortaklığı temelinde topladığı fonlarda kâr payları mevduat bankalarına oranla düşük olmamakla birlikte; fon toplamada yetersiz olmaları kendilerini iyi anlatamamak, yeterince tanıtamamak, yeterli derecede güven telkin edememekten kaynaklanmaktadır. Faizin haram olduğuna inanan kahir ekseriyetin yaşadığı ülkemizde; iş adamları ve piyasa aktörlerinin tasarrufunu değerlendirirken; mevduatını faizle işleten ve mevduatına faiz veren konvansiyonel bankaları tercih etmeleri faizden sakınma konusunda yeterli bir hassasiyete sahip olmadıklarını göstermektedir. Katılım Bankaları hedef kitlesine yönelik faizin haram olduğu, helal kazancın esas olduğuna dair bilinç düzeyinin artırılması yönünde çalışmalara ağırlık vermelidir.


Katılım bankaları konvansiyonel bankalar gibi paraya aracılık etmediklerini, aksine üretime aracılık ettiklerini, kendilerinin de bir işletme gibi kâr-zarar esasına göre çalıştıklarını, mudilerinin kâr-zarar ortaklığı ile bir nevi bankaya ortak olduklarını, yöneticilerinin ortaklarını ve sermayelerini koruyabilmek için azami gayret gösterdiklerini iş adamlarına ve sektöre iyi anlatabilmeliler.