Uzman Görüşü
Nihat Bulut
İstanbul Medipol Üniversitesi
Türkiye, önceki yıllarda olduğu gibi 2019 yılında da başta Suriyeliler olmak üzere milyonlarca sığınmacıyı misafir etmeye devam etti. Mültecilerin barınma, beslenme, eğitim, sağlık, çalışma vb. gibi sosyal haklarını hayata geçirmeyi sürdürdü.
Cezaevlerindeki doluluk oranı, insan hakları bağlamında 2019 yılında da gündemdeki yerini korudu. Bu durum bir yandan af tartışmalarını diğer yandan ise cezaların ağırlığı meselesi ile tutukluluk müessesesini gündeme getirdi. 2019 yılında tartışılan af meselesi, 2020 Nisan’ındaki İnfaz Yasası düzenlemesiyle nispi bir çözüme kavuşturuldu. Ancak birtakım suçları kapsam dışı bırakan bu düzenleme, suçluyu değil suçu esas aldığı için eleştirildi.
Kimi suçlar bakımından cezaların ağırlaştırılması tartışmaları, kamuoyuna yansıyan olaylar bağlamında savunulmaya devam etti. Kadına yönelik şiddet ve cinayetler, cinsel suçlar, belli meslek erbabına yönelik suçlar bu bağlamda zikredilebilir. Kişi hak ve özgürlükleri bağlamında önemli olan durum, suç ve ceza arasındaki orantılılıktır. Kamuoyu baskısı, suç ihdası ve ceza artırımı bakımından bir veri olarak kabul edilebilirse de tek başına cezayı belirleyen faktör olmamalıdır.
Tutukluluk son yıllarda Türk yargı sisteminin en problemli alanlarından birisi olmuştur. Medyaya yansıyan adli olaylar, tutuklama tedbiri bakımından zaman zaman belirleyici olmakta ve bu durum tutuklama tedbirinin uygulanmasını kolaylaştırmaktadır. Tutukluluk tedbirinin ölçüsüz uygulanması, hem Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası insan hukuku belgeleri ve taraf olduğu mekanizmalar açısından sorun teşkil etmekte ve ihlal kararlarının verilmesine yol açmakta hem de cezaevlerindeki doluluğu artırmaktadır. Bunu gören yasa koyucu, 7188 sayılı Kanun ile 2019 yılında tutukluluk sürülerini düşüren bir düzenlemeye imza attı.
2019 yılında Türkiye’de hak ve özgürlükler bakımından en çarpıcı adımların Anayasa Mahkemesi tarafından atıldığı söylenebilir. Anayasa Mahkemesi olağanüstü hâl sebebiyle denetleyemediği düzenlemeleri olağanüstü hâlin kalkmasıyla birlikte denetlemeye ve anayasaya aykırı hükümleri iptal etmeye başladı. Böylece olağanüstü dönemin hukuki izlerinin silinmesinde önemli bir aşamaya gelinmiş olundu.
Avrupa Birliği, 2019 ilerleme raporunda Türkiye’nin insan hakları ve demokrasi konusundaki durumunu kendi değerleri bakımından hayli geride bulmuş ve yargı bağımsızlığından temel haklara pek çok eksikliğin altını çizmiştir. Raporda en dikkat çekici hususlardan birisi de Türkiye’de darbe teşebbüsü sonucunda ortaya çıkan olağanüstü hâl uygulamalarının doğurduğu sonuçlara yönelik eleştirilerin yoğunluğudur.