ANALİZ YAZILARI

Hukuk Eğitimi

Elyesa Koytak

İstanbul Medeniyet Üniversitesi

Türkiye’de hukuk fakülteleri, yükseköğretimin geneliyle uyumlu biçimde büyümeye devam etmektedir. YKS tercihlerinde hukuk fakülteleri ilk sıralardan başlamak üzere en yüksek puanlarla adayları çekmektedir. Bunun en temel nedeni, hukuk fakültesi yoluyla erişilecek mesleklerin gelir, güç ve statü kazanma anlamında cazip ve vaatkâr imajının toplum geneline yayılmış olmasıdır. Hukuk mesleklerine erişmek, aile kökeni itibarıyla görece düşük sosyo-ekonomik statüye sahip olan geniş toplum kesimleri için halen daha güçlü bir motivasyon sağlamaktadır.

Diğer yandan hukuk eğitiminin içeriğinin aşındığı ve hukuk mesleklerinin fazla büyüdüğü yönündeki tartışmalar da sürmektedir. Bu tartışmaların bir sonucu olarak 2018-19’da 190 bin olan asgari sıralama şartı bir 2020’de 125 bine, 2022 için de 100 bine düşürülmüştür. YÖK’ün bu müdahalesi daha ziyade yeni açılmış olan ve en düşük sıralardan öğrenci alan vakıf üniversitelerinin kontenjanlarının dolmaması şeklinde tezahür etmektedir.

Buna rağmen 2021 itibarıyla toplamda 74.633 öğrenci hukuk fakültelerinde kayıtlı görünmekte ve her sene yeni kaydolan öğrenci sayısı 17 binin üstünde seyretmektedir. Dolayısıyla hukuk fakültesi yoluyla hukuk mesleklerinin vadettiği toplumsal hareketlilik kazanımlarına yönelimde bir azalma yaşanmamaktadır. Bu durumda hukuk fakültelerinde verilen eğitimin standartları, niteliği ve pratik boyutunun tartışılması gerekir.

Esasen, köklü denilen fakülteler başta olmak üzere birçok fakültenin kontenjanları devasa boyutlara ulaşmıştır: 2020-2021 yılında İstanbul Hukuk’a 898, Marmara Hukuk’a 726, Ankara Hukuk’a 656 öğrenci yeni kayıt yaptırmış, Devlet üniversitelerindeki 38 hukuk fakültesinin hemen hepsi 200’ün üstünde yeni kayıt almıştır. Bu sayılar hukuk öğretiminin son derece kitlesel ölçekte yürütüldüğünü ifade eder. Görev yapan toplam akademisyen sayısı görece yavaş bir şekilde artarken artışın büyük oranda ders vermeyen araştırma görevlileri grubunda olması, hukuk fakültelerinde hoca-öğrenci ilişkisinin içeriğine ve katkılarına dair soru işaretlerini beraberinde getirmektedir.

Gerçekten de hukuk meslekleri ve bilhassa avukatlıkla ilgili eskiden beri devam eden tartışma konularından biri, hukuk fakültelerinde öğrenilen doktrin, mevzuat, usul ve prosedürler bütünüyle mesleğin günlük ve rutin gereklilikleri arasında ciddi bir boşluk olduğudur. Fakülte sürecinin kitlesel olduğu kadar kitabi olduğu noktasında uzlaşı vardır. Hukuk fakültelerinde müfredatın tekdüzeliği kadar, akademik kadroların araştırmacı yatkınlıklarının yetersiz olması, katılımcı ve vaka odaklı bir pedagojinin nadir bulunması da bu sorunu besler.

Hukuk fakültelerinin kitlesel ölçekte diploma dağıtan ve dolayısıyla hukuk mesleklerinde nitelik kaybına yol açan bir kuruma dönüşmesi, mezuniyetten sonra müstakbel avukatı bekleyen meslek dünyasının son derece fiili ve etkileşimsel beceriler gerektirmesiyle daha sancılı bir sorun haline gelmektedir. Hukuk mesleklerinin pratik ve pratik olduğu için fakültede fiilen içselleştirilmesi gereken bir dizi yatkınlığa dayanmasıyla hukuk fakültelerinin kitabi, kitlesel ve tek yönlü yapısı çelişmektedir. Duruşma düzeninden icra dairesinde dosyayı işleme koymaya, yüksek cirolu bir şirket yöneticisiyle müzakere etmekten hukuk bürosunda meslektaşlarla iş bölümü yapmaya kadar avukatların rutin olarak mecbur kaldıkları bir dizi hayati önemde bilgi, beceri ve donanım hukuk fakültelerinde içselleştirilmeden mesleğe başlanmaktadır.

Toplumda hukuk diplomasına yönelik talep azalacak gibi görünmemektedir. Bu durumda hukuk eğitimine dair esas tartışmanın, bu toplumsal talebi kısmaya yönelik geçici çözümlerden ziyade, hukuk mesleklerinin çok katmanlı gerekliliklerine dair bir vizyon ortaya koymak noktasında gelişmesi gerekmektedir. Bu bağlamda bir yol, avukatlık stajının fakülte süresinde başlatılması olabilir. Hâlihazırda birçok hukuk öğrencisi, yaz stajı denilen kısa deneyimlerin mezuniyetten sonrası için faydalı olduğunu fark etmiş durumdadır. Hukuk fakülteleri, barolar ve Adalet Bakanlığı’nın ortak koordinasyonuyla avukatlık stajı üçüncü sınıftan itibaren başlatılabilir. Böylece mesleğe yeni katılan kuşakların pratik yetkinlikleri, fakültenin kitlesel ve kitabi yapısının handikaplarını aşabilir.

İkinci bir yol, müfredata uygulama odaklı süreçlerin yerleştirilmesi olabilir. Hukuk mezunlarının yoğun olarak çalıştığı emniyet ve adliye gibi kamu kurumlarından özel sektörün işleyiş ve süreçlerine bir dizi konuda yerinde ve yüz yüze bir içerik, hukuk fakültelerini büyük oranda ilerletebilir. Bunun için fakültede görev yapan akademisyenlerin araştırma ve uygulama odaklı iş bölümü yapması gerekecektir. Hukukun yaşanan ve hayat içinde üretilen, yorumlanan, tartışılan ve dönüştürülen gerçekliğinin hukuk fakültelerinde merkezi bir yer edinmesi, sayısı giderek artan müstakbel hukukçu kuşakların elzem ihtiyaçlarından biridir. 



Hukuk Fakülteleri Öğrenci Sayısı Genel Görünüm (2016-2022)

Kaynak: Yükseköğretim Bilgi Yönetim Sistemi




Hukuk Fakültelerindeki Akademisyen ve Öğretim Elemanı Başına Düşen Öğrenci Sayısı (2016 - 2021)

Kaynak: Yükseköğretim Bilgi Yönetim Sistemi