11 Ocak 2021

Türkiye’de Sivil Toplumun Özgürlüğü Nereye Gidiyor?

Aralık 2020’de Dernekler Kanunu’nda önemli değişiklikler yapıldı. Ayrıca Yardım Kanunu’nda yapılan değişiklikler, dernekleri de ilgilendirmesi bakımından tartışmaya dâhil edildi. Teklif aşamasından itibaren kamuoyunda tartışma yaratan değişiklikler, bilhassa görevden uzaklaştırma ve faaliyetten geçici alıkoyma ’ya ilişkin düzenleme dolayısıyla, dernek ve vakıflar tarafından endişe verici bulundu. Adı geçen düzenleme, belli koşullarda ve istisnai durumlarda da olsa son tahlilde İçişleri Bakanına, derneği geçici olarak faaliyetten alıkoyma yetkisi verdiği için önemlidir. Ancak bunun dışındaki değişiklikler de dernek özgürlüğü bakımından değinilmesi gereken hükümlerdir.

Bunlardan birisi, Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamında yer alan suçlar ile Türk Ceza Kanunu'nda yer alan uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti ya da suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçlarından mahkûm olanların, affa uğramış olsalar ve TCK madde 53’teki süreler dolsa bile, derneklerin genel kurul dışındaki organlarında görev alamayacakları hükmüdür. Düzenleme çerçevesinde bunun tek istisnası, memnu hakların iadesi müessesesidir. Düzenleme ayrıca dernek organlarına seçildikten sonra yukarıda adı geçen suçlardan mahkûm olanların görevlerinin sona ereceğini hükme bağlamaktadır. 

Değişiklikle derneklerin denetimlerinin periyodik yapılmasını teminen, risk değerlendirmelerine göre denetimlerin üç yılı geçmeyecek şekilde her yıl ve kamu görevlisi tarafından yapılması öngörülmektedir. Önceki düzenlemede denetimin memur tarafından yapılması söz konusu idi. Bilindiği üzere kamu görevlisi kavramı memur kavramına göre daha geniş bir kavramdır. Değişiklik bu açıdan da dikkat çekicidir.

Değişiklikle, dernekler tarafından yurt dışına yapılacak yardımların şeffaf ve hesap verilebilir şekilde yürütülmesi, ayrıca suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerinin aklanması ve terörizmin finansmanı ile mücadele kapsamında gerekli tedbirlerin alınması amacıyla, bildirim esasına dayalı olmak üzere Türkiye'den yurt dışına yapılacak yardımlara ilişkin düzenleme yapılmıştır. Buna göre, yurt dışına yapılacak yardımlar, yardım gerçekleştirilmeden önce dernekler tarafından mülki idare amirliğine bildirilecektir. Bildirimin şekli ve içeriği ile yurt dışına yapılacak yardımlara ilişkin usul ve esaslar yönetmelikte düzenlenecektir. 

Değişikliklerle birlikte ayrıca dernekler üzerinden suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerinin aklanması ve terörizmin finansmanı suçlarıyla daha etkin mücadele için idari yaptırımlar yeniden düzenlenmekte ve caydırıcılığın sağlanması amacıyla yaptırım miktarları artırılmaktadır. 

Görüldüğü üzere değişiklikler hem dernek organlarının oluşumu hem de dernek faaliyetleri bakımından önemli sınırlamalar getirmektedir. Dolayısıyla bu sınırların hem temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması konusundaki evrensel ilkeler hem de anayasal prensipler açısından değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda önce dernek özgürlüğünün önemine değinilecek, ardından da hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması konusundaki prensipler çerçevesinde son değişiklikler ele alınacaktır.

Dernek özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü kapsamında ele alınan ve birden çok kişi arasında aynı yönde irade uyuşması sağlanması suretiyle kullanılan bir özgürlüktür. Bireyi tek başına ulaşamayacağı hedeflere eriştirmeyi amaçlayan bu özgürlük de tıpkı örgütlenme özgürlüğünün diğer biçimleri gibi, bir örgüt etrafında birleşmeyi gerektirir. Türkçe’ de cemiyet olarak da adlandırılan dernekler, vakıflarla birlikte, ortak bir amaca varmak için girişilen örgütlenmelerin en önemli örneğini teşkil eder ve demokratik bir toplumun vazgeçilmez koşulları arasında yer alır.

Kuşkusuz demokratik toplum açısından taşıdığı önem dernek özgürlüğünü sınırsız kılmaz. Hemen her özgürlük gibi dernek özgürlüğü de düzen içinde kullanılmak durumundadır. Düzen içinde özgürlük ise sınırlı bir özgürlüktür. Çünkü toplumsal yaşam içinde bir insanın haklarının başka birisinin haklarıyla çatışması kaçınılmazdır. Bu durum bir dengeleme yapmayı ve hakları sınırlandırmayı gerektirir. Öte yandan kamu düzeninin sağlanması ve korunması da hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasını zorunlu kılar. Kısacası toplumsal yaşamın bulunduğu yerde, sınırsız özgürlükten söz edilemez. Uygulamada hak ve özgürlükler anayasalar tarafından tanınır, güvence altına alır ve sınırları çizilir. İşler kılınmaları yasalara bırakılır. Yasalar, anayasal ilkeler çerçevesinde özgürlüklerin hangi sınırlar içinde kullanılacağını gösterir.

Fakat hukuk düzeni içinde özgürlüklerin sınırlanması kaçınılmaz olsa da bu konuda bazı önemli ilkelerin hesaba katılması gerekir. Başka bir deyişle sınırın da bir sınırı vardır. Bunlardan bir kısmı sınırlamada uyulacak genel prensiplerdir.  Bu bağlamda dikkate alınması gereken ilk ilke, özgürlük ve düzen/güvenlik ilişkisinde dengeyi iyi kurmak ve özgürlüğü güvenliğe feda etmemektir. Dernekler Kanunu’nda yapılan ve yukarıda özetlenen değişikliklerin, değişiklikten önceki hükümlerle de kıyaslanarak bir bütün olarak değerlendirildiğinde, güvenliği ön plana çıkardığı söylenebilir.

Özgürlüklerin sınırlandırılması konusundaki bir diğer genel prensip, “özgürlük kural, sınırlama istisna” ilkesidir. Bu ilke, sınırlamanın ancak istisnai hallerde, düzenin bozulmasının ve güvenliğin ortadan kalkmasının kuvvetle muhtemel olduğu durumlarda söz konusu olabileceğini ifade eder. Aksi bir tutum, yani bu ilkeyi tersine çeviren bir anlayış, insan haklarının yönelmiş olduğu amaçla bağdaşmaz. Dernekler Kanunu’nun son haliyle sınırlamaları özgürlüğün önüne geçirme yönüne evirildiği söylenebilir. Oysa yasanın asıl işlevi özgürlüğü sınırlamak değil, hayata geçirmek olmalıdır.

Bu temel ilkelerle birlikte, hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasında somut anayasal şartların bulunması gerekir. Sınırlamayı yasa ile yapma, anayasada belirtilen sebep ya da sebeplere dayanma, ölçülülük, demokratik toplum düzeni bakımından zorunlu olma ve öze dokunma yasağı gibi şartlar hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması konusunda uyulacak koşulları ifade etmektedir. Ölçülülük, sınırlamanın amacı ile sınırlamada kullanılan araç arasındaki ilişki noktasında önem kazanır ve bir hakkı sınırlayan önlemlerin etkisi ile bu önlemlerin yöneldiği amaç arasında bir orantının bulunması gerektiğine işaret eder. Demokratik toplum düzeninin gerekleri ise, yapılan sınırlamaların demokratik toplum için zorunlu bir önlem olması koşulunu arar. Öze dokunma yasağına gelince, bu ilke bir hakkın kullanımını imkânsız kılan ya da zorlaştıran sınırlamaların yapılamayacağına işaret eder.

Bu ilkeler çerçevesinde Dernekler Kanunu’ndaki yeniliklere bakılınca en çarpıcı yeniliğin, “Görevden Uzaklaştırma ve Faaliyetten Geçici Alıkoyma” başlıklı 30/A hükmü olduğu görülür. Buna göre; 

-Bir derneğin faaliyeti çerçevesinde Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamında yer alan suçlar ile Türk Ceza Kanununda yer alan uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti veya suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçlarından dolayı derneğin genel kurulu dışındaki organlarında görevli olanlar veya ilgili personel hakkında kovuşturma başlatılması hâlinde bu kişiler veya bu kişilerin görev yaptığı organlar geçici bir tedbir olarak İçişleri Bakanı tarafından görevden uzaklaştırılabilir.

-Bu tedbirin yeterli olmaması ve gecikmesinde sakınca bulunması durumunda İçişleri Bakanı, derneği geçici olarak faaliyetten alıkoyabilir ve derhal mahkemeye başvurur.

-Mahkeme kırk sekiz saat içinde faaliyetten geçici alıkoymaya ilişkin kararını verir ve yargılamaya, Türk Medenî Kanunu’nun ”Derneğin amacı, kanuna veya ahlâka aykırı hâle gelirse; Cumhuriyet savcısının veya bir ilgilinin istemi üzerine mahkeme, derneğin feshine karar verir. Mahkeme, dava sırasında faaliyetten alıkoyma dâhil gerekli bütün önlemleri alır”  şeklindeki 89. madde hükmü gereğince devam edilir.

-İlgililer her zaman faaliyetten geçici alıkoyma kararının kaldırılmasını talep edebilir. Mahkeme başvuruyu gecikmeksizin karara bağlar.

-Geçici olarak görevden uzaklaştırılan organların ve bu organların üyelerinin yerine derneğin bulunduğu ilin valisinin talebi üzerine mahkemece kayyım atanır.

Düzenleme, derneğin genel kurulu dışındaki organlarında görev yapan kişilerden birisi, hatta bir personeli hakkında yukarıda adı geçen suçlardan biri ile kovuşturma açılması yani yargılanmaya başlanması halinde; dernek organlarında yer alan kişinin, hatta dernek organının geçici olarak görevden uzaklaştırılmasının ve derneğe kayyım atanması ile gerekli görülürse derneğin faaliyetlerinin geçici olarak durdurulmasının yolu açılmaktadır. Düzenlemenin her şeyden önce masumiyet karinesi ruhuna aykırı olduğu söylenebilir. Hakkında kesinleşmiş bir mahkeme hükmü olmadan hiç kimseye, idari bir karar çerçevesinde de olsa suçlu muamelesi yapılamaz. Hele bu durumdan dolayı bir derneğin, geçici de olsa faaliyetten alıkonması düşünülemez.

Öte yandan dernek organlarında görev yapan bir kişinin hakkında kovuşturma başlatılmış olmasını dernek organının görevden uzaklaştırması ve kayyım atanması tedbirine vardırmak ölçülülük ilkesiyle de bağdaşmaz.  Pekala daha hafif tedbirlerle sonuca gidilebilecekken kullanılan araç yani faaliyetten alıkoyma ve diğer tedbirler, ulaşılmak istenen sonuç bakımından oldukça ağır ve orantısızdır.

Ayrıca değişiklik dernek özgürlüğünü kullanmayı son derece zorlaştıracak bir hususiyete sahiptir ve bu yüzden de hakkın özü kriterine aykırıdır. Sadece bu hüküm değil değişikliğin denetim ve yardım konusundaki düzenlemeleri de dernek özgürlüğünün kullanımını güçleştirecek özellikler arz etmektedir.  

Diğer taraftan dernek gibi sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal gruplaşma ve faaliyetlerin demokratik bir toplumun vazgeçilmez koşulları olduğu dikkate alındığında, bu değişikliğin demokratik toplum düzeninin gereklerine de aykırı olduğu söylenebilir.

 

ÜYE KURULUŞLARIMIZ

ARAŞTIRMA MERKEZLERİMİZ