ÖĞRETMENLİĞİN DÖNÜŞÜMÜ

Öğretmenliğin Dönüşümünün Parametreleri

İbrahim Hakan Karataş

Doç. Dr., İstanbul Medeniyet Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi

Giriş

Covid-19 salgını süresince yüz yüze eğitime ara verilmesi ve iletişim teknolojilerinin ağırlıklı olarak kullanıldığı acil uzaktan eğitime geçilmesiyle birlikte “geleneksel”1 öğretmen yeterlikleri de yeniden tartışmaya açıldı. Salgın sonrası normal eğitime geçtiğimiz bugünlerde yer yer öğretmenliğin değişimine yönelik tartışmalar devam ediyor gibi görünse de konunun gündemdeki gücü zayıflamış gibi görünüyor. Baskın, zorunlu, görece uzun ve fakat geçici salgın döneminden sonra, eski normale duyulan özlem, salgın döneminde başlatılan bazı tartışmaları unutma refleksini de güçlendiriyor olabilir. Ne var ki cin bir kere lambadan çıktı. Salgın döneminde yaşanan birçok yeni tecrübe, hayatın farklı alanlarında derin etki bıraktı ve birçok alışkanlığın, inancın, anlayışın ve kurumun değişmesine, dönüşmesine yol açtı. Bu gerçeklik ortada iken öğretmenliğin dönüşümü tartışmalarının bittiğini, kapandığını düşünmek yanıltıcı olabilir. Zira bir taraftan mesleğin gündelik icrasına yönelik ufak tefek uygulama değişiklikleri zaten yapılmaktadır. Ayrıca sosyal hayattaki dönüşümün öğretmenliği es geçmesi düşünülemez.


Öğretmenliğin Dönüşüm Evreleri

Öğretmenliğin dönüşümü tartışması ilk kez Covid-19 salgını sebebiyle yaşanan olağanüstü deneyim sürecinde gündeme gelmiş değil. Modern toplumların sanayi devrimi ve ulus devletleşme sürecinden sonra yaşadığı yaklaşık iki asırlık dönemde modern bir meslek olarak öne çıkan öğretmenlik, önemli dönüşümler geçirdi. Eğitimin ve okullaşmanın dönüşümüne paralel olarak dönüşen öğretmenlik için en belirgin üç dönemden bahsedilebilir. Birinci dönem ulus devletlerin kurulma aşamasında modern yaşam biçiminin yaygınlaşmaya başladığı dönemleri kapsar.



Öğretmenliğin Dönüşüm Evreleri


Ağırlıklı olarak 19. yüzyılın ikinci yarısı ve 20. yüzyılın ilk yarısında davranışçı eğitim anlayışı çerçevesinde şekillendi. Bu dönemlerde öğretmen, toplumda belli davranış kalıplarını yerleştirmeye çalışan ve standart müfredatları aktaran otoriter yarı kutsal bir uzman konumunda. 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yaygınlaşmaya başlayan yapılandırmacılık anlayışı doğrultusunda davranış kalıplarına ve bilgi aktarmaya odaklanan öğretmen, öznenin bilgiyi zihninde yapılandırmasına yardımcı olan daha demokratik bir kimliğe büründü. Yapılandırmacılık anlayışının ve bu anlayışın getirdiği öğretmenlik kimliğinin ulus devletlerin “milli” eğitim sistemleri içinde ne düzeyde otoriteden bağımsız olduğu ayrıca tartışılması gereken bir konu. Üçüncü dönüşüm dönemi ise iletişim teknolojilerinin gelişmesi ve özellikle internet sayesinde bağlantılı olma durumunun gündelik hayatın bir rutini olmasıyla birlikte yaşanan yeni dönemdir. Bu dönemde öğretmenliğin klasik hiyerarşik ve kutsal kimliğinin iyice aşındığı, yatay etkileşimin esas olduğu ağlar içinde yeni bir kimlik kazandığı söylenebilir.


Covid-19 Salgını Sonrası Öğretmen

Covid-19 salgını ile yaşanan deneyimlerin ortaya çıkardığı yeni sosyal hayatın öğretmenliğin dönüşümünde yeni bir merhale olup olmadığı konusu henüz tartışmalıdır. Bununla birlikte özellikle kurumsal hayatın sekteye uğradığı ve kişisel otonominin öne çıktığı bu dönemde otonomi öğretmen için olduğu kadar öğrenci ve veli için de geçerliliği olan bir nitelik kazandı. Bu sebeple salgın ve salgın sonrası dönem, öğretmenlik mesleği bakımından çok yönlü olarak analiz edilmeli.


Öğretmenliğin Dönüşümünü İzlemek İçin Parametre Önerileri

Bu dosyada özellikle salgın sonrası dönem için öğretmenliğin dönüşümüne ilişkin tartışmaları farklı perspektiflerden ele almaya çalışacağız. Bu tartışmaların başında öğretmenlik yeterlikleri geliyor. Öğretmenlik, bundan böyle önceki dönemlerden farklı yeterlikler mi gerektirecek? Eğer öyleyse bu yeterlikler neler olacak? Önceki dönemlerde de öne çıkan hangi yeterlikler var olmaya devam edecek? Elbette bu soruları yanıtlamak, öğretmenliği profesyonel bir meslek yapan temel yetkinlik alanlarına odaklanmayı gerektiriyor. Yani ontolojik olarak öğretmenlik nedir? Bu tartışmanın bir ucunda öğretmenliğin parlak nesneler çağında nesnelerden bir nesne olmaya zorlandığı eleştirel yaklaşımı dururken diğer ucunda öğretmenliğin artık daha insani beceriler gerektiren bir üst sorumluluk olduğu görüşü duruyor.


Bu aşamada öğretmen yetiştiren kurumlar ve bu kurumların uyguladığı müfredat gündeme gelmekte. Öğretmenlik, dönüşüyorsa, şüphesiz öğretmen yetiştiren kurumların da bu duruma uygun bir pozisyon alması beklenir. Öğretmenliğin kuram ile uygulama dengesinin ne olduğu, yumuşak becerileri mi yoksa teknik becerileri mi gerektirdiği, üst bilişsel yetkinliklere ne düzeyde gereksinim duyulduğu, öğretmenliğin milli kimliği ve manevi değerlerle bağının derecesi bu dönüşüm sürecinde öğretmen yetiştiren kurumları ve alanda çalışan bilim insanlarını meşgul etmesi gereken gündemlerdir.


Öğretmenliğin dönüşümü konusu analiz edildiğinde ele alınması gereken bir diğer konu da öğretmenliğin hukuki statüsü. Tam da salgın sonrası dönemde Türkiye’de Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun çıkarılmış olması öğretmenlik mesleğinin, modern dönemlerin geleneksel mesleklerinden biri olarak görüldüğünün bir işareti olarak kabul edilebilir. Ancak “metaverse” çağında öğretmenlik için yasal bir tanımlama ve konumlandırma gerekli ve anlamlı mıdır? Öğretmenlik bir kariyer mesleği olarak kabul edilebilir mi? Eğer öyleyse bu kariyerin doğası nedir?


Öğretmenlik, çalışma koşulları ve gelir düzeyi bakımından da dönüşümden nasibini alıyor. Özellikle özel öğretim kurumlarında öğretmenlik mesleğinin kimliği, piyasa koşullarına daha hassas hale geldi. 21. yüzyılın ilk yıllarında gündeme gelen yeni kamu yönetimi anlayışı çerçevesinde daimi devlet memurluğu statüsüne yönelik eleştirilerden kısmen nasibini alan öğretmenlik, bundan sonra sürekli istihdam, ortalama bir gelir ve insani bir çalışma hayatına sahip olabilir mi? Öğretmenlerin iş zorluğu, hesap verebilirlik zorunluluğu, her geçen gün artan veli talepleri karşısında öğretmenlik, nasıl bir korumaya sahip olabilir?


Meslek İtibar Puanları
Kaynak: Türkiye’de Çalışma Hayatı ve Meslekler, 2020

Bütün bu gelişmeler doğrultusunda öğretmenlik mesleğinin sosyal saygınlığının ne yönde etkilendiği de dönüşümü anlamak için analiz edilmesi gereken bir başka alandır. Öğretmenlik, modern öncesi toplumlarda olduğu gibi modern toplumlarda da kısmen manevi bir yönü olan saygın bir meslek olma özelliğini korumakla birlikte bu saygınlığın düşüş eğilimi gösterdiği de bir başka gerçek. Özellikle son yıllarda “ekonomik yetersizlik, özlük hakların yetersizliği, politikacıların yanlış tutumu ve medyada yer alan olumsuz haberler” (Ertan Kantos, 2021) gibi sebeplerin öğretmenlik mesleğinin saygınlığını toplum nezdinde düşürdüğü sonucuna varılabilir. Türkiye’de Çalışma Hayatı ve Meslekler (Sunar, 2020) isimli çalışmada 2015 yılında öğretmenlik mesleği, itibar sıralamasında dördüncü sırada yer alıyor. 2020 yılına gelindiğinde öğretmenlik mesleğinin itibarının on sıra geriye düştüğü görülüyor. 2015 yılında itibar sıralamasında ilk onda yer alan meslek içerisinde itibar sıralamasında bu kadar düşüş görülen tek meslek öğretmenlik. Son beş yılda öğretmenlik mesleğinin bu denli itibar kaybetmiş olması dönüşüm tartışmalarının ne yönde ilerleyeceği konusunda merak uyandırıyor. Bu durumda dönüşüm tartışmaları öğretmenlik mesleğinin saygınlığını artırıcı bir etki mi yapacak yoksa aksi bir etkide mi bulunacak?

Öğretmenlik, salgın döneminde, kurumsal yapıların geçici olarak işlevlerini yerine getirememesi ve kurum içi meslektaş dayanışmasından mahrum kalınması sebebiyle çoğunluğu internet aracılığıyla oluşan ağlar üzerinde destek, gelişme, paylaşma ve dayanışma mekanizmaları kurdular. Bu ağlar, öğretmenleri mensubu olduğu kurumun sınırlarından dışarı çıkarmış ve yerel, bölgesel, ulusal hatta küresel bir etkileşim imkanına kavuşturmuştur. Bu ağlar ve etkileşim süreci öğretmenliği dönüştürmenin bir ortamı ve aracı olabilir mi? Öğretmen ağları, geleneksel okul ve öğretmenlik anlayışına nasıl bir etkide bulunacaktır?

Son olarak öğretmenliğin dönüşümü, sayıları hızla artan özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenler üzerinden de okunmalıdır. Özel sektör, şu an itibariyle öğretmenlik için yeni bir alt kimliğin oluştuğu alan olarak ortaya çıkıyor. Rekabetin oldukça yüksek olduğu, ücretlerin görece düşük olduğu, çalışma koşullarının daha ağır olduğu özel öğretim kurumları, artan aday öğretmen havuzu ile rekabetçi yanlarını öğretmenler aleyhine güçlendiriyor gibi görünüyor. Sendikalaşma teşebbüsleri bastırılan ya da sendikalaşma ortamı sağlanmayan özel sektör öğretmenleri, piyasa ekonomisinin değerleri ve kuralları içerisinde yeni bir öğretmenlik kimliği oluşturuyor olabilirler. Bu yeni kimlik öğretmenliğin dönüşümünü kendileri ve diğer aktörler bakımından nasıl etkiler? 

Sonuç ve Değerlendirme
Öğretmenlik, bir sosyal rol ve sorumluluk olarak, toplumun dönüşümüne paralel olarak evrilmesi kaçınılmaz olan bir uzmanlık alanıdır. Bununla birlikte yaşanan dönüşümün, toplumun refahı, huzuru, geleceği bakımından ne anlama geldiğinin ipuçlarının ortaya çıkarılması gerekiyor. Bu rapor, bu hedefe ulaşmak için atılan mütevazi adımlardan biridir. Ayrıca gerek meslek mensuplarının gerek mesleğe intisap etmeyi düşünen adaylar için öğretmenliğin dönüşümüne dair fikir sahibi olmak, onların mesleklerine ve kendilerine bakışlarını daha sağlam bir zemine kavuşturacaktır. Diğer taraftan toplumun ve karar alıcıların günübirlik kararlar yerine bilimsel ve veriye dayalı kararlar vermeleri bakımından öğretmenliğin dönüşümüne ilişkin fikir sahibi olmaları yararlı olacaktır.