GİRİŞ

Türkiye’de 2022 yılında eğitim alanında yaşanan gelişmelerin iki temel dinamiği oldu. Bir taraftan Covid-19 salgınının yol açtığı sorunların çözümüne odaklanılırken diğer taraftan yılların birikimi olan kronik sorunlara çözüm arayışları devam etti. Salgının oluşturduğu derin dalga, dönüşüm ve yeniden yapılanma tartışmalarını başlatmış olsa da Türkiye özelinde eğitim alanında 2022 yılı için derin bir dönüşüm politikası görülmedi.


2021-2022 eğitim öğretim yılı ile birlikte başlayan kesintisiz yüz yüze eğitim süreci Covid-19 salgınının yol açtığı kayıpların telafisine odaklanılan bir yıl oldu. Covid-19 salgınının yol açtığı sorunlar ve kayıplar çok boyutlu olduğundan, söz konusu kayıpları telafi için yürütülecek politikaların da çok yönlü geliştirilmesi gerekiyordu. Salgın sebebiyle oluşan kayıplar akademik, sosyal-psikolojik ve ekonomik olmak üzere üç kategoride ortaya çıktı.


Akademik kayıpların başında bir yılı aşkın bir süre devam eden, tamamen ya da kısmen uzaktan eğitim uygulamasının yol açtığı öğrenme kayıpları gelmektedir. Öğrenme kayıplarının önemli bir gerekçesi, öğrenciler ve öğretmenler için uzaktan eğitimin altyapısına yönelik eksikliklerdi. Diğer bir önemli gerekçe ise eğitimcilerin uzaktan eğitime pedagojik yetkinlik bakımından hazırlıksız yakalanmış olmasıydı. Öğrenciler de öğretmenler de uzaktan eğitim sürecini, etkin biçimde yürütme konusunda zorluk yaşadı. Diğer taraftan yüz yüze eğitime ara verilmesi sebebiyle sınavlar da yapılamadı. Sınavların yapılamaması veya uzaktan yapılması, hafifletilmesi, etkinliği tartışmalı yöntemlerin kullanılması, salgın döneminde yürütülen eğitim süreçlerinin, hedeflenen kazanımları sağlayıp sağlamadığı konusunda bir değerlendirme yapma imkanını ortadan kaldırdı. Sonuçta 2021-2022 öğretim yılı başladığında ne düzeyde bir akademik kayıp yaşandığını tespit etmek mümkün olmadığı için, bu kayıpların nasıl telafi edileceğine dair bir strateji geliştirmek de mümkün olmadı.


Salgın sebebiyle yaşanan kapanma ve yüz yüze eğitime ara verilmesi, öğrenciler ve öğretmenlerin sosyal ve psikolojik iyi olma hallerini de olumsuz etkiledi. 2022 yılı, bir travma olarak kabul edilebilecek bu durumun telafisinin de gündemde olduğu bir yıl oldu. Öğrencilerin iki yıla yakın bir süre sosyal ortamlarından, akranlarından ve okuldan uzak kalmaları, okula döndüklerinde bir dizi yeni sorun yaşanmasına sebep oldu ve başta okul kurallarına uyum olmak üzere, birçok alanda olumsuzlukları beraberinde getirdi. Diğer taraftan öğretmenler de salgın döneminde, bir taraftan salgının getirdiği psikolojik yükle baş ederken, diğer taraftan evden çalışmak zorunda kaldıkları için ev ve iş yükünü bir arada yaşamanın getirdiği çifte zorlukla baş etmek zorunda kaldılar. Meslektaşlarından ve okuldan uzak kalmaları, kurumsal, teknik ve profesyonel destekten de uzak kalmalarına yol açtı. 2021-2022 yılında okula dönüş, öğretmen ve öğrencilerin birçok boyutu daha olan bu sosyal ve psikolojik kayıpların telafisine odaklanmalarını gerektirdi.


Ekonomi, salgının etkisini en bariz ve yaygın şekilde gösterdiği alanların başında geldi. Özellikle sabit bir işi olmayan ya da kendi adına çalışan kesimler için önemli ekonomik kayıplar yaşandı. Bu kayıpların kapanma ile bunaltıcı bir boyut kazanan ev yaşantısına fazladan olumsuz yansımaları oldu. Uzaktan eğitim için gerekli internet bağlantısı ve internete erişim için gerekli olan cihazları temin etmekte yaşanan güçlük, ekonomik kayıpların belki de en hafif yansıması oldu. Sürekli iş kaybı dolayısıyla oluşan kalıcı işsizlik, ev içinde beslenme hatta barınma sorunlarına yol açtı. Bu durum daha ileri seviyeye giderek bazı hanelerde çocukların çalışmak zorunda kalmasına neden oldu. Bu da devamsızlık ve okul terklerini tetikledi. Ekonomik sebeplerden kaynaklanan okula devamsızlık ve okul terki oranları konusunda bir veriye sahip değiliz. Ancak bu raporda yer verdiğimiz bazı veriler, özellikle ortaokul ve lise düzeyinde önceki yıllara nispetle okullaşma oranında bir düşüş olduğunu gösteriyor.


2021-2022 öğretim yılı Türkiye için okul öncesi eğitime yönelik bir seferberlik yılı olarak kabul edilebilir. Bu yönde atılan adımlara ilişkin değerlendirmelere değineceğiz. Ancak salgın sürecinde yaşanan kapanma dolayısıyla eğitim imkanından en yüksek düzeyde olumsuz etkilenen grubun okul öncesi olduğunu belirtmeliyiz. 2019-2020 öğretim yılında 5 yaş grubunda %75 düzeyinde olan okullaşma oranı, 2020-2021 öğretim yılında %56 düzeylerine kadar geriledi. Bu kayba benzer bir diğer kayıp da 2019-2020 ve 2020-2021 yıllarında birinci ve ikinci sınıflarda okuyan öğrenciler için yaşandı. Temel eğitimin ilk yıllarında uzaktan eğitim ile okula başlayan ya da eğitimine devam eden öğrenciler için 2021-2022 öğretim yılı için bir telafi dönemi olması gerekirdi.


2021-2022 öğretim yılı, ortaöğretim düzeyinde örgün eğitimden açıköğretime geçiş oranlarının arttığı bir yıl oldu. Esasen, önceki yıllarda da özellikle son sınıflarda, yükseköğretime geçiş sınavına (YGS) hazırlanan öğrenciler, örgün eğitime devam etmenin zaman kaybı olduğu düşüncesiyle açıköğretime yöneliyordu. Ancak salgın sonrası yaklaşık iki eğitim öğretim yılı okuldan uzak kalmış olan öğrenciler, gerek okula alternatif bilgi kaynaklarına aşina olmaları gerek okula devam motivasyonlarını büyük oranda kaybetmiş olmaları sebebiyle açıköğretime yönelmiş olabilirler. Ayrıca yukarıda sözü edildiği gibi, ailelerin içine düştüğü kalıcı işsizlik ya da gelir kaybının da öğrencilerin okula devamlılıklarını güçleştirdiği düşünülebilir. 2022 yılı, özellikle ortaokul ve ortaöğretimde yaşanan bu kaybın dikkat çekici düzeyde arttığı bir yıl oldu.


Türkiye, salgın sonrası dönemde sadece salgının sebep olduğu kayıp ve sorunlarla uğraşmak zorunda kalmadı. Bir taraftan da eğitim sisteminde çözülmesi gereken müzmin sorunlarla yüzleşilmesi gerekiyordu. Bu sorunların başında okullaşma oranının artırılması, son yıllarda kalıcı bir durum haline gelen göçmenlerin eğitimi ve eğitimin niteliğinin artırılmasına yönelik beklentiler sayılabilir.


Türkiye için eğitime erişim okul öncesi ve ortaöğretim düzeyinde bir sorun olarak değerlendirilebilir. Temel eğitim ve yükseköğretimde oldukça yüksek oranda okullaşmanın sağlanmış olduğu görülüyor. Ne var ki özellikle salgın sonrası 2021-2022 öğretim yılında ortaokul düzeyinde okullaşma oranında yaşanan düşüş bir kriz olarak ele alınmayı gerektiriyor. Okul öncesinde hedeflenen %100 okullaşma oranına erişmek için son yıllarda eğitim politikası belgelerinde sürekli iddialı hedefler konmasına rağmen bir türlü kayda değer bir artış sağlanamadı. Özellikle 2021-2022 öğretim yılında yürütülen politikalarla okullaşma oranının okul öncesi eğitimde %95’ler düzeyine ulaştığı belirtiliyor. Benzer gelişme ortaöğretim düzeyinde de görülüyor. 2012’de ülkemizde ortaöğretim zorunlu eğitim kapsamına alındı. O yıllarda %67’lerde olan okullaşma oranı ile Türkiye, OECD ülkeleri arasında en düşük ortaöğretim okullaşma düzeyine sahip ülkelerden biriydi. 2022 yılı itibariyle, sürdürülen istikrarlı politikalarla ortaöğretim düzeyinde de %95’lere yakın bir okullaşmanın sağlandığı görülüyor. Bu oran, yaklaşık %30 düzeyinde açıköğretim lisesinde eğitimine devam eden öğrenci ile özellikle ortaöğretime eş değer kabul edilen meslek eğitim merkezlerinde eğitim gören öğrencileri de kapsıyor. Buna rağmen kayda değer bir gelişme olduğu ortada. Yine de 2022 yılı itibariyle kaydedilen bu gelişmelerin okul öncesi ve ortaöğretim düzeyinde ne oranda gerçek bir okullaşmayı sağladığına yönelik daha ikna edici verilere ihtiyaç olduğu açık.


Salgın ile birlikte oldukça azaldığı tahmin edilen yetişkin eğitiminin, 2022 yılı itibari ile sayılarına ya da oranlarına ilişkin bir veriye ulaşılamadı. Esasen özellikle salgın süresince, yaygın ve çok yönlü bir yaşam boyu öğrenme deneyimi yaşandığı müşahede edilse de bu deneyimin bir kültüre ve kurumsallaşmaya dönüşüp dönüşmediğine dair henüz bir araştırma ya da veri bulunmuyor. Diğer taraftan salgın ile birlikte yaşanan dönüşüm ekonomik hayatı da derinden etkiledi. Bu etki, salgın döneminde işini kaybeden kesimlerin yeniden iş bulmaları ya da yeni bir iş kurmaları için becerilerini geliştirmeleri ya da yeni beceriler edinmelerini gerektiriyor. Bu durumda örgün eğitim kadar yaşam boyu öğrenme konusunda da 2022 yılı önemli bir yıl oldu. Ancak bu konuda ne tür gelişmeler yaşandığına dair bir açıklama ya da veri henüz paylaşılmadı.


2021-2022 öğretim yılı itibariyle Türkiye’de göçmenlerin eğitim çağ nüfusu içindeki oranı kalıcı hale gelme eğiliminde. Özellikle göçmen karşıtı politik söylemlerin artması, Suriye ile ilişkilerin yeniden ele alınması ve göçmen nüfusun kendi ülkelerine dönmesine yönelik politikaların daha fazla tartışıldığı 2022 yılı boyunca göçmen öğrenci oranında bir değişim gözlenmedi. Örgün eğitime dahil olan göçmen öğrenci oranı yaklaşık %5 oranında olmakla birlikte göçmenlerin okul çağı nüfusu ile karşılaştırıldığında halen eğitime erişim imkanı bulamayan önemli oranda bir kitlenin de olduğu görülüyor. Ancak göçmenlere yönelik eğitim politikalarının 2022 yılı boyunca neredeyse hiç gündeme gelmediğini söylemek yanlış olmayacak.


Türkiye’de eğitimin niteliğinin artırılmasına yönelik talepler daima gündemdeki yerini korudu. Özellikle salgın sonrası dönemde öğretmen yeterliliklerinin geliştirilmesine yönelik ihtiyaçla birleşen eğitimde nitelik artışı talepleri 2022 için de önemli gündemlerden biri oldu ve bu kapsamda bakanlık bir dizi politika yürüttü. Bunlardan ilki “Kütüphanesiz Okul Kalmayacak” projesiydi. Okullarda kütüphane kurulması ve bu kütüphanelerde öğrenci sayısına oranla belli sayıda kitap teminini kapsayan proje, bakanlığın açıklamasına göre başarıyla tamamlandı. “Kütüphanesiz Okul Kalmayacak” projesine benzer bir proje de “Mesleki Eğitimde 1000 Okul” projesiydi. Mesleki ve teknik eğitim kurumunun fiziki ortamlarının ve donanımlarının iyileştirilmesini kapsayan proje kapsamında her ilçede bir mesleki eğitim kurumunun iyileştirilmesi sağlandı. Yine temel eğitim kurumlarının iyileştirilmesini kapsayan “Temel Eğitimde 10 Bin Okul” adlı proje kapsamında özellikle anasınıfı sayısının artırılması hedeflendi. Bu doğrultuda proje kapsamına alınan okulların fiziki koşullarının iyileştirilmesine yönelik destekler sağlandı. Böylece belli sayıda hedef okul, fiziki şartlar bakımından geliştirildi. 


2022 yılında eğitimin niteliğini artırmaya yönelik bir çalışma da öğrencilere, çoğunlukla LGS ve YKS’ye hazırlık amacıyla kullanılan test kitaplarının ücretsiz dağıtılması oldu. 2021’in Aralık ayında gerçekleşen 20. Millî Eğitim Şurası’nda alınan bir tavsiye kararına istinaden uygulamaya konan ücretsiz test kitabı dağıtımının eğitim sisteminin niteliğini ne düzeyde geliştirdiğine dair bir açıklama ya da veri yayımlanmadı.


Eğitimin niteliğinin artırılmasına yönelik uygulamalardan biri de “Okul Temelli Mesleki Gelişim Projesi” oldu. İlk kez okul düzeyinde bütçe tahsisi sağlanarak, okulların kendi mesleki gelişim ihtiyaçlarını belirlemeleri ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda mesleki gelişim çalışmaları yapmaları amaçlandı. Gerek okullar ve okul yöneticileri gerekse de ilçe ve il milli eğitim müdürlükleri için yeni, hızlı ve tam olarak anlaşılamamış bir uygulama olması sebebiyle ilk dönemi beklenen verimlilikte geçmemiş olsa da 2022 yılında hayata geçirilen bu uygulama Türkiye için önemli bir gelişme olarak kabul edilmeli.


Okul temelli mesleki gelişim uygulamasına benzer bir diğer uygulama da öğretmen ve okul yöneticileri için hayata geçirildi. 2022 yılının Mart ayı itibarıyla başlatılan uygulamada, öğretmenlerin uygulamadan ve birbirlerinden öğrenerek ilerledikleri uygulama temelli bir hizmet içi eğitim modeli olarak “Mesleki Gelişim Toplulukları” ile başarısı ya da uygulamalarıyla ön plana çıkan eğitim kurumlarının sahip olduğu tecrübe ve bilginin diğer eğitim kurumları ile paylaşılması için düzenlenen ziyaret programları olan “Öğretmen-Yönetici Hareketlilik Programı”dır.


Bu çalışmalar kapsamında okul yöneticilerinin mesleki gelişimine yönelik 120 saatlik eğitim uygulandı. Okul yöneticilerinin merkezî olarak planlanan ve yerel imkanlarla il ve ilçe düzeyinde mesleki gelişimlerini sağlamak hedeflendi. Bütün Türkiye’de merkezden gönderilen bir taslak program çerçevesinde bütün ilçelerde okul yöneticileri için 120 saatlik mesleki gelişim eğitimleri düzenlendi. Zamanlama, içerik, yöntem ve eğitimci bakımından oldukça eleştirilen bu uygulamanın ne düzeyde etkili olduğuna dair bir açıklama ya da veri paylaşılmadı.


2022 yılının gündemi en fazla meşgul eden konusu Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun çıkarılması ve ardından kariyer sınavı yönetmeliğinin yayımlanması oldu. Öğretmenlik Meslek Kanunu, kapsamı ve getirdiği yenilik ve haklar bakımından oldukça zayıf bir kanun olarak değerlendirildi. En önemli hükmü, öğretmenliği bir kariyer mesleği olarak tanımlaması oldu. Esasen öğretmenliğin bir kariyer mesleği olarak tanımlanmasına yönelik bir yasal düzenleme 2006 yılında yapılmış ancak yetersiz kalmıştı.


Mayıs ayında yayımlanan yönetmelikle öğretmenlik kariyer basamakları için yıl şartı yanında lisansüstü eğitim ya da sınav şartı da getirildi. Uzun tartışmalardan sonra ilk kariyer sınavı 19 Kasım 2022’de yapıldı. Bakanlığın yaptığı açıklamaya göre “uzman öğretmenlik sınavına başvuran 432 bin 672 öğretmenin 422 bin 368’i sınavda başarılı oldu. Muaf tutulanlarla birlikte toplam 516 bin 974 öğretmen uzman öğretmen olma hakkı kazandı. Başöğretmenlik sınavına başvuran 68 bin 67 uzman öğretmenden 66 bin 422’si sınavda başarılı oldu. 257 uzman öğretmen doktora eğitimini tamamladıkları için sınavdan muaf tutuldular. Böylece 66 bin 679 uzman öğretmen, başöğretmen olma hakkını kazandı.” (MEB, 2022a). Uzman ve başöğretmen unvanı kazanan öğretmenler Ocak 2023’ten itibaren unvanlarına karşılık bir maaş farkı da almaya başlayacaklar.


Kariyer sınavının kapsamı, yıl şartı, lisansüstü eğitim şartını yerine getirse de yıl şartını bekleme zorunluluğu gibi sebeplerle sendikalar, politikacılar ve eğitimciler tarafından eleştirilmiş olsa da kariyer sınavı gerçekleştirildi, sonuçları açıklandı ve unvanlar tebliğ edildi. Yönetmeliğin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesi’nde devam eden yargılama süreci ise henüz sonuçlanmadı.


Türkiye’de eğitim alanında yaşanan gelişmelerden biri de yükseköğretim kurumlarına öğrenci seçme süreci ile ilgili düzenleme oldu. Yükseköğretime geçiş sürecinde YKS’den sonra tercih yapma aşamasında baraj puan şartı uygulaması değiştirildi ve baraj puan olmadan tercih yapma hakkı verildi. Bu uygulama ile son yıllarda tercih edilmeme sebebiyle boş kalan kontenjanların doldurulması ve böylece kamu hizmeti veren yükseköğretim kurumlarının âtıl kalmasının önüne geçilmesi hedeflendi. Tercih sonrası kontenjan doluluk oranlarına bakıldığında bu hedefe ulaşıldığı da görüldü. Ancak yerleşen öğrencilerin akademik yeterliklerinin zayıf olduğu ve bu uygulamanın orta vadede yükseköğretim kurumlarının niteliğini düşüreceğine dair eleştiriler yapıldı. Yükseköğretim alanından yaşanan önemli bir gelişme de 2022’nin son günlerinde yaşandı. Eğitim/ Eğitim Bilimleri Fakültesi dışında mezun olanların öretmen olmasını sağlayan Pedagojik Formasyon Eğitimi, öğretmenlik alanı olarak kabul edilen bütün fakülte ve bölümler için seçmeli program statüsüne getirildi. Böylece öğretmenlik programları dışında okuyan bütün öğrenciler için, lisans eğitimleri sırasında pedagojik formasyon eğitimi alabilmelerinin yolu açıldı. Öğretmen yetiştirme sistemi ve eğitim fakültelerinin statüsü ve rollerini tartışmaya açan bu uygulama, 2022-2023 bahar öneminden itibaren uygulamaya geçirildi.


Türkiye’de 2022 yılında eğitim ile ilgili gelişmeler değerlendirilirken Covid-19 sonrası ortaya çıkan yeni sorunlar ile kronik sorunların yanında özellikle son yıllarda yaşanan ekonomik dalgalanma sebebiyle ortaya çıkan gelir dağılımı sorununu da ele almak gerekir. Salgın öncesi başlayan kurdaki dalgalanma, salgın sebebiyle oluşan durgunluk ve ardından yaşanan hızlı ve aşırı enflasyonla birleşerek derin bir ekonomik kriz yaşanmasına sebep oldu. Bu süreçte gelir dağılımı olumsuz etkilendi. Salgın sürecinde ortaya çıkan eşitsizlikler derinleşti ve kalıcı hale gelmeye başladı. Başta konut ve kira fiyatları olmak üzere birçok alanda yaşanan fiyat artışı ve hayat pahalılığının yol açtığı ekonomik zorluklar sadece alt gelir grubundaki vatandaşları değil sabit ücretlileri de derinden etkiledi. Türkiye’de devlet memuru olarak görev yapan personelin en büyük kısmını oluşturan öğretmenler de gelir kaybı yaşadı. Yaklaşık 5 yıl önce 1500$ civarında olan aylık öğretmen geliri 750$ civarına geriledi. Gelir kaybının yol açtığı beslenme, barınma vb. temel ihtiyaçların karşılanmasına yönelik zorluklar, iyi olma hallerini de olumsuz etkiledi. Öğretmenler için özellikle büyük şehirlerde yaşamak zorlaşmaya başladı ve büyük şehirlerdeki öğretmen açığı artmaya başladı.


Ekonomik gelişmelerin ve gelir kaybının yol açtığı daha birçok sorun eğitimi etkilemeye devam ediyor. Okullarda, okul aile birliği gelirleri ile istihdam edilen personelin ücretleri, asgari ücretlerde yapılan artışlar sebebiyle okul aile birliklerini zorlamaya başladı. Enerji fiyatlarındaki artış eğitim kurumlarında başka birçok tasarruf tedbirinin uygulanmasını gerektirdi. Okul öncesi eğitim kurumlarında, okul öncesi okullaşma oranını artırmaya yönelik politikalar gereği bütün öğrencilerin okula kabul edilmesi zorunluluğu sebebiyle, beslenme harcamalarının karşılanmasında zorluklar yaşanmasına yol açtı. Okul öncesi eğitim kurumlarında, gelir düzeyi düşük aileler için bazı destekler sağlanılsa da maliyetteki artışlar sebebiyle; personel giderleri, eğitim araç gereçleri, beslenme vb. temel ihtiyaçlar karşılanmakta zorlanılıyor.


Türkiye’de 2022 yılında eğitim alanındaki önemli gündemlerden biri de özel öğretim kurumları oldu. Covid-19 salgını döneminde özellikle okul öncesi eğitim kurumlarının büyük kısmının kapandığı, kapanmayan eğitim kurumlarının ise gelir kaybına uğradığı bir dönem oldu. Salgın sonrası dönemde ise ebeveynlerin, salgın dönemindeki kayıpları telafi etmek amacıyla özel öğretim kurumlarına bir yöneliş olduğu görülmektedir. Bu durum, özel öğretim kurumları için genişleme ve büyüme bakımından yeni bir fırsat penceresi oldu. Ne var ki enflasyonist baskı sebebiyle eğitim öğretim yılı başında belirlenen öğretim ücretlerinin maliyetleri karşılamaması durumu, özel öğretim kurumlarının 2022 yılında yaşadığı bir durum oldu. Diğer taraftan asgari ücrette yapılan iyileştirmeler doğrultusunda özel okul öğretmenleri ve çalışanları da ücretlerinin iyileştirilmesi beklentisine girdi. Ancak ara dönemde ya bir iyileştirme yapılmadı ya da kısmi bir iyileştirme yapıldı. Bu durum, özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmen ve personel için de iki kat fazla derinleşen bir gelir kaybına yol açtı.


Sonuç olarak 2022 yılı Türkiye’de eğitim sistemi için bir taraftan salgının yol açtığı çok yönlü kayıpların telafisi diğer taraftan da eğitim sisteminin geç kalmış büyüme ve iyileşme çabaları ve ekonomik krizin yol açtığı yeni sorunların aşılmasına yönelik çabalarla geçti.