Logo

Yayınlar

Türkiye’de Çocuk İşçiliği: Mevcut Durum ve Öneriler


Bugün dünya genelinde milyonlarca çocuk çeşitli nedenlerle çalışma hayatı içerisinde yer almaktadır. Yetişkinlere göre birçok yönden çok daha kırılgan ve korunmaya muhtaç olan çocuklar çalışma hayatı içinde birçok nedenle zihinsel ve fiziksel açıdan zarar görmekte, gelişimini sağlıklı bir şekilde tamamlayamamakta ve mevcut potansiyeli ortaya çıkarılamamaktadır. Bu olumsuz şartlar çocuğun esenlik halinde yaşama ve büyüme hakkını ihlal ettiği gibi, içinde bulunduğu dezavantajlı hal yetişkinlik çağında da nitelikli bir hayata sahip olmasına engel teşkil etmektedir. Çocuk işçilerin sosyo-ekonomik olarak toplumun en alt tabakasında yer alan yoksul ailelere mensup olduğu dikkate alındığında çocuk işçiliği sorununun toplumda var olan eşitsizliklerin devrederek devam ettiği döngüyü besleyen en önemli etkenlerden biri olduğu görülecektir. Çocuk işçiliği sorununun çözümüne dair ulusal ve uluslararası düzeyde birtakım çalışmalar yapılmakla birlikte sorunun kaynağında yer alan daha büyük yapısal nedenler ve sorunun çok yönlü karakteristiği dikkate alınmadığından bu çalışmalar çözüm noktasında yetersiz kalmaktadır. Bu çalışma çocuk işçiliğinin nedenleri irdelemekte, mevcut durumu veriler ışığında tartışmakta ve sorunun çözümüne dair öneriler sunmaktadır. Bugün dünya genelinde milyonlarca çocuk çeşitli nedenlerle çalışma hayatı içerisinde yer almaktadır. Yetişkinlere göre birçok yönden çok daha kırılgan ve korunmaya muhtaç olan çocuklar çalışma hayatı içinde birçok nedenle zihinsel ve fiziksel açıdan zarar görmekte, gelişimini sağlıklı bir şekilde tamamlayamamakta ve mevcut potansiyeli ortaya çıkarılamamaktadır. Bu olumsuz şartlar çocuğun esenlik halinde yaşama ve büyüme hakkını ihlal ettiği gibi, içinde bulunduğu dezavantajlı hal yetişkinlik çağında da nitelikli bir hayata sahip olmasına engel teşkil etmektedir. Çocuk işçilerin sosyo-ekonomik olarak toplumun en alt tabakasında yer alan yoksul ailelere mensup olduğu dikkate alındığında çocuk işçiliği sorununun toplumda var olan eşitsizliklerin devrederek devam ettiği döngüyü besleyen en önemli etkenlerden biri olduğu görülecektir. Çocuk işçiliği sorununun çözümüne dair ulusal ve uluslararası düzeyde birtakım çalışmalar yapılmakla birlikte sorunun kaynağında yer alan daha büyük yapısal nedenler ve sorunun çok yönlü karakteristiği dikkate alınmadığından bu çalışmalar çözüm noktasında yetersiz kalmaktadır. Bu çalışma çocuk işçiliğinin nedenleri irdelemekte, mevcut durumu veriler ışığında tartışmakta ve sorunun çözümüne dair öneriler sunmaktadır. Bugün dünya genelinde milyonlarca çocuk çeşitli nedenlerle çalışma hayatı içerisinde yer almaktadır. Yetişkinlere göre birçok yönden çok daha kırılgan ve korunmaya muhtaç olan çocuklar çalışma hayatı içinde birçok nedenle zihinsel ve fiziksel açıdan zarar görmekte, gelişimini sağlıklı bir şekilde tamamlayamamakta ve mevcut potansiyeli ortaya çıkarılamamaktadır. Bu olumsuz şartlar çocuğun esenlik halinde yaşama ve büyüme hakkını ihlal ettiği gibi, içinde bulunduğu dezavantajlı hal yetişkinlik çağında da nitelikli bir hayata sahip olmasına engel teşkil etmektedir. Çocuk işçilerin sosyo-ekonomik olarak toplumun en alt tabakasında yer alan yoksul ailelere mensup olduğu dikkate alındığında çocuk işçiliği sorununun toplumda var olan eşitsizliklerin devrederek devam ettiği döngüyü besleyen en önemli etkenlerden biri olduğu görülecektir. Çocuk işçiliği sorununun çözümüne dair ulusal ve uluslararası düzeyde birtakım çalışmalar yapılmakla birlikte sorunun kaynağında yer alan daha büyük yapısal nedenler ve sorunun çok yönlü karakteristiği dikkate alınmadığından bu çalışmalar çözüm noktasında yetersiz kalmaktadır. Bu çalışma çocuk işçiliğinin nedenleri irdelemekte, mevcut durumu veriler ışığında tartışmakta ve sorunun çözümüne dair öneriler sunmaktadır.

“Göç Yönetiminden Göç Yönetişimine: Türkiye İçin Bir Model Önerisi”


Türkiye, Suriye’de patlak veren iç savaşla birlikte ortaya çıkan istikrarsız ve güvensiz tablo sonucunda, güvenli bölge arayışına giren sivil halkın yoğun bir şekilde kitlesel göç dalgasına maruz kalmıştır. Olağan dışı bu durumun doğurduğu sorunlar nedeniyle, göç yönetimi olgusu Türkiye açısından kaçınılmaz bir hal almıştır. Türkiye’de göçün genel anlamda yönetildiği görülmektedir fakat kaynakların etkin ve verimli kullanımı, gelen göçmenlerin mesleki becerileri, ekonomik, sosyal ve kültürel özellikleri doğrultusunda değerlendirilmeleri bakımından, yönetim faaliyetlerinde boşluklar olduğundan bahsetmek mümkündür. Türkiye’de göç nicelik anlamında yönetilmekle birlikte, nitelik anlamında göç yönetimi için birtakım reformlara ihtiyaç duyulduğu söylenebilir. Bu bağlamda bu çalışmada yönetişim açısından Türkiye için bir model önerisi sunulmaktadır. Türkiye, Suriye’de patlak veren iç savaşla birlikte ortaya çıkan istikrarsız ve güvensiz tablo sonucunda, güvenli bölge arayışına giren sivil halkın yoğun bir şekilde kitlesel göç dalgasına maruz kalmıştır. Olağan dışı bu durumun doğurduğu sorunlar nedeniyle, göç yönetimi olgusu Türkiye açısından kaçınılmaz bir hal almıştır. Türkiye’de göçün genel anlamda yönetildiği görülmektedir fakat kaynakların etkin ve verimli kullanımı, gelen göçmenlerin mesleki becerileri, ekonomik, sosyal ve kültürel özellikleri doğrultusunda değerlendirilmeleri bakımından, yönetim faaliyetlerinde boşluklar olduğundan bahsetmek mümkündür. Türkiye’de göç nicelik anlamında yönetilmekle birlikte, nitelik anlamında göç yönetimi için birtakım reformlara ihtiyaç duyulduğu söylenebilir. Bu bağlamda bu çalışmada yönetişim açısından Türkiye için bir model önerisi sunulmaktadır. Türkiye, Suriye’de patlak veren iç savaşla birlikte ortaya çıkan istikrarsız ve güvensiz tablo sonucunda, güvenli bölge arayışına giren sivil halkın yoğun bir şekilde kitlesel göç dalgasına maruz kalmıştır. Olağan dışı bu durumun doğurduğu sorunlar nedeniyle, göç yönetimi olgusu Türkiye açısından kaçınılmaz bir hal almıştır. Türkiye’de göçün genel anlamda yönetildiği görülmektedir fakat kaynakların etkin ve verimli kullanımı, gelen göçmenlerin mesleki becerileri, ekonomik, sosyal ve kültürel özellikleri doğrultusunda değerlendirilmeleri bakımından, yönetim faaliyetlerinde boşluklar olduğundan bahsetmek mümkündür. Türkiye’de göç nicelik anlamında yönetilmekle birlikte, nitelik anlamında göç yönetimi için birtakım reformlara ihtiyaç duyulduğu söylenebilir. Bu bağlamda bu çalışmada yönetişim açısından Türkiye için bir model önerisi sunulmaktadır.

Üniversite Müfredatları ve Tezler Bağlamında Türkiye'de İslam İktisadı ve Finansı Alanında Üniversite-Sektör İş Birliği


İslam iktisadı ve finansı alanında farklı düzeylerde eğitim veren kurum sayısı hem dünyada hem de Türkiye’de her geçen gün artmaktadır. Eğitim imkanlarının artışına paralel olarak sektörel anlamda da kayda değer bir büyüklüğe ulaşıldığı görülmektedir. Söz konusu gelişmeler, genel anlamda eğitim işini üstlenen üniversiteler ile sektör aktörleri arasında ne denli bir uyum olduğu, birbirlerini ne kadar besledikleri, karşılıklı talep ve beklentileri gibi soruları akıllara getirmektedir. Bu politika notu lisans, yüksek lisans, doktora programlarının müfredatları ve lisansüstü programlarda hazırlanan tezler üzerinden akademi ile sektörün karşılıklı beklentilerini ve aralarındaki iş birliği imkanlarını değerlendirmekte, güncel veriler ve tarafların görüşleri doğrultusunda akademi-sektör iş birliği bağlamında kısa, orta ve uzun vadeli politika önerileri sunmaktadır. 

İktisat İzleme Raporu 2021 Çerçevesinde Türkiye Ekonomisinin Mevcut Durumu


2021 yılı ekonomik büyüme açısından 2020’nin yaralarının sarıldığı bir yıl olmuştur. 2021 yılı için ekonomik büyüme oranı her ne kadar yüksek olsa da bu büyümenin mevcut iktisadi sorunların derinleşmesine mâni olmadığı ve bu büyümenin gelir dağılımında sınırlı bir kesimce yaşandığı tecrübe edilmiştir. Bunun ötesinde 2021 yılı sağlık ve ekonomi anlamında birçok olumlu ve olumsuz gelişmenin bir arada yaşandığı bir yıl olarak geride kalmıştır. 2020 yılında Pandeminin yol açtığı küresel iktisadi enkaz, 2021 yılında toparlanmaya çalışılsa da Türkiye hem bu enkazın hem de politik iktisadi kararların etkisi altında zor bir yıl geçirmiştir. Bu politika notunda, 2021 Türkiye ekonomisi merkeze alınarak Türkiye ekonomisinin temel problem alanları ve potansiyel çözüm yolları okuyucuya sunulacaktır.  2021 yılı ekonomik büyüme açısından 2020’nin yaralarının sarıldığı bir yıl olmuştur. 2021 yılı için ekonomik büyüme oranı her ne kadar yüksek olsa da bu büyümenin mevcut iktisadi sorunların derinleşmesine mâni olmadığı ve bu büyümenin gelir dağılımında sınırlı bir kesimce yaşandığı tecrübe edilmiştir. Bunun ötesinde 2021 yılı sağlık ve ekonomi anlamında birçok olumlu ve olumsuz gelişmenin bir arada yaşandığı bir yıl olarak geride kalmıştır. 2020 yılında Pandeminin yol açtığı küresel iktisadi enkaz, 2021 yılında toparlanmaya çalışılsa da Türkiye hem bu enkazın hem de politik iktisadi kararların etkisi altında zor bir yıl geçirmiştir. Bu politika notunda, 2021 Türkiye ekonomisi merkeze alınarak Türkiye ekonomisinin temel problem alanları ve potansiyel çözüm yolları okuyucuya sunulacaktır. 2021 yılı ekonomik büyüme açısından 2020’nin yaralarının sarıldığı bir yıl olmuştur. 2021 yılı için ekonomik büyüme oranı her ne kadar yüksek olsa da bu büyümenin mevcut iktisadi sorunların derinleşmesine mâni olmadığı ve bu büyümenin gelir dağılımında sınırlı bir kesimce yaşandığı tecrübe edilmiştir. Bunun ötesinde 2021 yılı sağlık ve ekonomi anlamında birçok olumlu ve olumsuz gelişmenin bir arada yaşandığı bir yıl olarak geride kalmıştır. 2020 yılında Pandeminin yol açtığı küresel iktisadi enkaz, 2021 yılında toparlanmaya çalışılsa da Türkiye hem bu enkazın hem de politik iktisadi kararların etkisi altında zor bir yıl geçirmiştir. Bu politika notunda, 2021 Türkiye ekonomisi merkeze alınarak Türkiye ekonomisinin temel problem alanları ve potansiyel çözüm yolları okuyucuya sunulacaktır.

Türkiye’de İslam İktisadı ve Finansı Alanında Üniversite-Sektör İş Birliği: Tespitler, Sorunlar ve Öneriler


İslam iktisadı ve finansı alanında eğitim veren akademik alan ile bu alanın çalışma sahası olarak kabul edilen katılım bankacılığı ve katılım sigorta şirketlerinin yer aldığı sektör arasında karşılıklı beklentiler ve sorunlar bulunmaktadır. Hem akademik hem de sektörel anlamda ilerleme kaydedilebilmesi için bu sorunların giderilmesi ve beklentilerin çözüme kavuşturulması önemlidir. Bu bağlamda mevcut çalışma, üniversitelerin sektörden beklentileri ile sektörün üniversitelerden beklentilerini ortaya koymakta ve bu hususta çözüm önerileri sunmaktadır. Üniversite ve sektör arasında karşılıklı faydaya dayalı ilişkinin kurulabilmesi için yakın iş birliği gerekmektedir.  İslam iktisadı ve finansı alanında eğitim veren akademik alan ile bu alanın çalışma sahası olarak kabul edilen katılım bankacılığı ve katılım sigorta şirketlerinin yer aldığı sektör arasında karşılıklı beklentiler ve sorunlar bulunmaktadır. Hem akademik hem de sektörel anlamda ilerleme kaydedilebilmesi için bu sorunların giderilmesi ve beklentilerin çözüme kavuşturulması önemlidir. Bu bağlamda mevcut çalışma, üniversitelerin sektörden beklentileri ile sektörün üniversitelerden beklentilerini ortaya koymakta ve bu hususta çözüm önerileri sunmaktadır. Üniversite ve sektör arasında karşılıklı faydaya dayalı ilişkinin kurulabilmesi için yakın iş birliği gerekmektedir.